| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi (2/1929) (Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 27 .11.2017 |
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de arkadaşlarımın görüşlerine aynen iştirak ediyorum ama onlara ekleyeceğim bazı hususlar var.
Şimdi, bu 10'uncu maddeye ilişkin, teşkilat ve görevleri hakkında kanun teklifinin, aslında, temennimiz ortak bir konsensüsle geçmesi veya altında hiç muhalefet şerhinin olmaması. Çünkü nedir? Baştan beri diyoruz, tarafsız ve bağımsız bir kurulun, bütün partilerin ortak önerileriyle teklifinin geçmesi, beklenen, umulan bir şeydir ama bazı konularda tereddütlerimiz var. Arkadaşlarımın da dediği gibi en önemli kırılma noktası 10'uncu madde. 10'uncu madde hem mevcut personeli ilgilendiriyor hem alımları ilgilendiriyor.
Şimdi, (3)'üncü fıkrayla alakalı, arkadaşlarımız da belirttiler. Seçim müdürü ve müdür yardımcıları, kurul personeli arasında yapılacak sınavla alakalı olarak yazılı ve sözlü sınavı belirtiyor, teklifte getiriliyor. Bizim sözlü sınavla alakalı bir çekincemiz var. Kamuda yükselmenin iki tür gerekçesi var idare hukukunda. Bunlardan birisi liyakat, biri sadakat. O ince çizgide neredeyiz? Eğer liyakatle alakalı bir yükselme varsa şey tartışılmıyor yani yazılı sınava giriyorsa kişi "Liyakat vardır." deniyor, kimse tartışmıyor ama bir sözlü sınav gerçeğiyle karşı karşıya kaldığımız zaman diyorsunuz ki o zaman "Acaba sadakat var mı, yok mu?" Burada Adalet Bakanlığı yetkilileri var. Onlara bir örnek olması açısından diyorum, tabii onları tenzih ediyorum.
Hâkim, savcı sınavı... Bu ülkede özellikle son yıllarda yapılan hâkim, savcı sınavlarında kimse yazılı sınavı tartışmıyor ama hâkim, savcı sınavlarında yazılı sınavdan sonra gündeme gelen sözlü sınavlarında -kesin olarak böyledir diye demiyorum yani bir siyah beyaz renk ayrımı yapmıyorum ama- mutlaka bir şaibe ortaya çıkıyor. Öyle olunca da bu sınavdan dolayı YSK personeli yarın bir gün yargı denetimiyle alakalı bir yolu kullansa bir yazılı sınavı en azından inceleme olanağı var, bir yazılı kâğıdı inceleme olanağı var ama sözlü sınavla alakalı geçişte elde bir belge olmadığı için, efendim, altında iki tane imza veya başkanın bir imzası yeterli oluyor. Bu nedenle, mutlaka bu (3)'üncü fıkradaki sözlü sınavla alakalı ibarenin kalkması bize göre elzem, bunun mutlaka düzeltilmesi gerekir diye düşünüyoruz.
Şimdi, demin arkadaşlarımız da söz ettiler; (5)'inci fıkrada da "sözlü yanında bir de uygulamalı sınav" diye deniliyor. Şimdi, uygulamalı sınavla alakalı neler olur diye biz kendi aramızda bir istişare yaptık, çıkamadık. Bana göre, bir YSK temsilcimiz bize bu uygulamalı sınavın ne olduğunu açıklasın. Bülent Bey güzel bahsetti; oyu nasıl kullanılacak, ne yapılacak, bunu aslında bir açıklamak lazım. Bizim anladığımız uygulamalı sınav şudur, biz zaten yıllarca adliyede görev yaptık: Hukuk mahkemelerinde yazı işleri müdürlüklerinde veya savcılıklarda zabıt kâtipleriyle alakalı uygulamalı sınavı biliriz ve belli bir sürede -yanılmıyorsam, bizim yıllarımızda öyleydi- klavyede yüz yirmi dakikada yazmazsa uygulamalı sınavı geçemez o. Ama bu basit bir şey olarak öngörülüyorsa yani -zabıt kâtipleri yanlış anlamasınlar- sadece ona indirgenen bir olay olarak görülüyorsa "Uygulamayı da onun üzerinden sürdürelim." deniliyorsa bunu kabul etmek mümkün değil. Burada, bize göre çok muğlak yani ucu açık bir şey var. Bunun çok adaletli olmadığına inanıyoruz. Bu, sadece bir kayırmacılık veya torpille açıklamanın ötesinde, aynı zamanda da -biraz önce ifade ettiğim gibi- hem liyakatin bir anlamda göz ardı edilmesi... Burada yapılacak bu her iki sınav sisteminde de, hem uygulamada hem sözlü sınavda bunun bir anlamda sadakate bağlanması gerçeğini ortaya koyuyor.
Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada (6)'ncı fıkrayla alakalı... Arkadaşlarım bahsettikleri için onu sadece şöyle geçiştireceğim: Bütün (6)'ncı fıkranın temel ruhunda, kadrolaşmanın olabileceğine ilişkin bir derin kaygı taşımaktayız. Bu siyasal iklim yarın bir gün tersine dönebilir. Siyasal iklim tersine döndüğü zaman da yani bugün sizin için hoş olan bir şey yarın farklı bir tabloyu ortaya çıkarabilir. O anlamda, burada her zaman için geçerli olabilecek, objektif kriterlerin uygulandığı bir teklifi eğer ortaya koyabilirsek bu kaygılarımızın yersiz olacağı da ortaya çıkabilir diye düşünüyorum.
Şimdi, burada (9)'uncu fıkrayla alakalı bir şey var, onu paylaşmak istiyorum. Mevcut 298'de şöyle bir hüküm var, bir kere daha bir okumak istiyorum eğer müsaade ederseniz: "İlçe seçim kurulu başkanı işlerin müsaadesi nispetinde seçmen kütükleri bürosu memurlarının o yerdeki adalet hizmetlerinde geçici olarak çalıştırılmasına müsaade edebilir." diyor. Bunun pratikte nasıl olduğunu az çok biliyoruz, adliyelerde nasıl yapıldığını biliyoruz. Bizim -buradaki teklifimiz- bu maddenin tamamıyla teklif metninden çıkarılmasına ilişkin bir talebimiz var. Eğer şöyle olmuş olsaydı yani alt komisyonda da bu tartışılıyorken belki üç temel kriteri eğer koymuş olsaydık... Bunlardan bir tanesi nedir? "Kişinin muvafakatine bağlı olur böyle bir düzenleme, kişinin muvafakati alınabilir." derseniz, o zaman da geçici görevlendirme pratikte olur muydu, olmaz mıydı, onu da tartışabilirdik hukuki boyutuyla ama muvafakati en başta koysaydık ve hemen onun arkasından şunu deseydik: "Memurun muvafakatinin yanında, geçici görevlendirmenin memurun göreviyle ilgili olması, göreviyle bağdaşmış olması." Şimdi, siz alıyorsunuz seçim kurulundaki bir kişiyi, adliyede hiç alakasız bir yere veriyorsunuz. Yani bu ne olabilir?
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Mübaşir.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Mübaşir de yapabilirsiniz yani seçim kurulunda oturan bir kişiyi mübaşir de yapabilirsiniz. Yani ona denk olabilecek, bir cumhuriyet savcılığı zabıt kâtipliği veya asliye hukuktaki bir zabıt kâtipliği filan olabilirdi ama Bülent Bey'in dediği gibi mübaşirliğe verdiğiniz zaman "Siz bana bunu niye veriyorsunuz?" diyemez yani veya şu olabilirdi, geçici görevlendirme şudur: Bir yıl içerisinde bir adamı on bir ay geçici görevlendirebilirsiniz. Bu, pratikte uygun mudur? Uygundur. Hiçbir engel var mıdır? Yoktur. Bu hüküm varken siz on iki ayın on bir ayında bu adamı geçici olarak görevlendirebilirsiniz.
Eğer burada, dediğim gibi, bizim bu fıkranın çıkartılmasıyla alakalı talebimiz bir üçüncü talep olarak sizden şöyle gelseydi, deseydiniz ki: "Biz yıl içinde, örneğin altı ayı geçmemek üzere, örneğin dört ayı geçmemek üzere geçici görevlendirme yapabiliriz." diye şu üç maddeyi birbirine birleştirmiş olsaydık belki de bizim böyle bir talebimiz olmazdı, buna kabul derdik yani bir ortak konsensüste, ortak bir noktada buluşabilirdik. Çünkü adliyelerde şunu gördük, yirmi beş yıla yakın ben de adliyelerde avukat olarak görev yaptım: Eğer hâkim, savcının... Hepsinde olur diye demiyorum yani o meslek grubunu tenzih ediyorum ama münferit de olsa bir tek kötü hata da bana göre yeterlidir. Eğer bir problemi varsa o kişiyle, bir problem yaşıyorsa diyor ki: "Tamam, sana bu şekilde bir uygulama yapayım, seni şuraya görevlendireyim." Onun yapabileceği hiçbir şey yok. Bunları ben yaşadım, benim kendi seçim bölgemde de yaşadım.
Şimdi, diğer açıdan, bir de değerli arkadaşlarım, en son, şu son fıkrada şey var, (11)'inci fıkrada: "İl ve ilçe seçim kurulu başkanları bunlar dışında da gerekli gördüğü kimseleri çalıştırabilir." Bu konuda da uç bir örnek vermek istiyorum. Bu nedir? Yani yukarıda tahdidi olarak saymış kimleri çalıştırabileceğini. Bizce bunlar yeterlidir yani eğer tek tek bir şey koymuşsa, tahdidi olarak "Şunlar, şunlar olmalıdır." diye demişse bunlar yeterlidir ama şimdi ilçe seçim kurulu başkanı... Bir pratik örnek vereyim, şimdi, yeni düzenlemede, pratikte çok karşılaşıyoruz. Bir siyasi partinin il başkanını, bir siyasi partinin ilçe başkanını... O biraz önce kaygı duyduğumuz yazılı sınavdan geçiyor, bir de bakıyoruz ki sözlü sınavda belli bir siyasi partiye üye olmuş, angaje olmuş kişi kalkıyor, ilçe seçim kurulu başkanı oluyor. Var mı böyle? Var, benim seçim bölgemde de var. Şimdi, bu kalktı da diyeceksiniz ki: "Bu kadar da olur mu." Ama empati yapın, bu iklim değişti, bu siyasi iklimin değiştiğini düşünün; buradan, diğer partilerden birileri geldi. Aynı düzenlemeyi o partiler yaptılar, onlardan biri başkan oldu, kalktı, dedi ki: "Ben bunların dışında da gerekli gördüğüm kimseleri atayabilirim." Burada şunu atayabilir mi, eski mensubu olduğu partinin gençlik kolları üyelerini atayabilir mi, engel var mı? Yok. Engel olduğunu düşünün. Ona sempati duyanları o il başkanını arayıp "Ya, bizim buradaki adamlarımız kimdi, eski adamlarımız? Şuradan bana bir yirmi adam ver, şunları atayım." dediği zaman hukuki bir engel var mı? Yok. Yasal bir engel var mı? Yok.
Yani bizim buradaki talebimiz şu: Empati yapın. Bu siyasi iklim değişebilir. Buradaki bu yetkiler şu anda belki olumlu olarak gözükebilir, sizin elinizde olabilir ama bu yetkilerin başka bir kişinin veya organın eline geçebileceği gerçeğini de düşünün. Bu oldu mu? Oldu. Neydi, hatırlayın. 12 Eylül 2010'daki halk oylamasında bu yetkiler, Yargıtayla alakalı yetkileri... Kıyamet kopartıyorduk "Şu kadar militan atadınız." diye. "Olur mu, siz Yargıtaya hakaret ediyorsunuz." diyorlardı. Öğrendik ki militanları atamışız Yargıtaya, FETÖ'cü militanları atamışlar. Şimdi, onun altında imzası olanlar, o yetkileri, o yasal düzenlemeleri... 12 Eylül 2010'da biz o zaman "hayır" dedik ve haklı çıktık ve kanlı örgüt, bakın, kalktı, Allah göstermesin, az kalsın başarılı oluyordu 15 Temmuzda, yani neler yaşadığımızı... O Parlamentoya gelen ilk milletvekillerindeniz. O yetkiyi o zaman onlara verdik. O zaman da kıyameti kopartıyorduk "Vermeyin bu çeteye bu yetkileri." diye.
Yani bizim kaygımız, 10'uncu madde -sözlerimi fazla uzatmayayım- en önemli kırılma noktalarından bir tanesidir. Kamudaki yükselmenin ilkesi, sadakat değildir, liyakattir. Eğer Yüksek Seçim Kurulunun personelinde buna ilişkin bu temel kriterleri, yükselmenin ölçütlerini, alımdaki ölçütleri burada sağlayamazsak devletin bir başka kurumunda ve başka bir kamu kuruluşunda sağlayamayız diye düşünüyorum.
Önergemizin bu gerekçeler doğrultusunda kabulünü diliyor, saygılar sunuyorum.