KOMİSYON KONUŞMASI

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de başarılar diliyorum, öncelikle 2018 yılı bütçemiz hayırlı olur umarım.

Ben grubumuzdaki arkadaşlarımla tekrara girmemek açısından onların değindiği konulara değinmeyeceğim. Sizin sunumunuzda çok az yer verdiğiniz Şeker Kurumuna değinmek istiyorum konuşmamda. Maliye Bakanımız Sayın Ağbal'ın: "Gözümün bebeği ama özelleştirilecek." dediği Şeker Kurumunu ve içinde bulunduğu sıkıntıları anlatacağım.

Sayın Bakan, aslında sunuşunuzda, belirttiğim gibi, çok kısaydı yani sadece rakamlar vermişsiniz ve "Şeker üretimi ülkemiz ihtiyacını fazlasıyla karşılayacaktır." şeklinde bir cümleyle bitirdiniz ama kamuoyunun özellikle üreticilerin beklediği ve şu an sıkıntısını yaşadığı sorunlara dair hiç belirlemelerde veya tespitlerde bulunmadınız, aslında açıklama da beklerdik.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı Türkiye Şeker Kurumunun yönetimine aylardır atama yapılmamıştır. Bu sebeple şeker sektöründe çok büyük sıkıntılar söz konusu ve bu durum piyasada da spekülasyonlara yol açıyor. Yerli üreticinin ürettiği şeker pancarına kota uygulanmaktayken insan sağlığına zararları bilinen nişasta bazlı şekerlerin kotası artarak piyasaya hâkim olmaya başladı. Öyle ki nişasta bazlı şekerlerin dünya ortalaması yüzde 2 ila 3 iken Türkiye'de bu oranın yüzde 10 seviyelerine çıktığı belirtiliyor. Şeker kotalarını düzenleyip şeker fabrikalarının üretimleri, kapasite artırımlarını denetlemekle görevli Şeker Kurulu üyelerinin 2016 yılının Ağustos ayından bu yana atanamamasından dolayı şeker sektöründe yaşanan denetimsizlik oldukça arttı, belirttiğim gibi piyasanın neredeyse tıkanma noktasına geldiği aktarılıyor. Bilindiği üzere Türkiye'de şeker pancarı üretimine 1998 yılından sonra kota uygulanmaya başlanmıştı ve 2001 yılında yürürlüğe giren Şeker Kanunu'yla şeker üretimi ve arzında istikrarı sağlamak amacı adı altında üretilecek ve pazarlanacak şeker miktarlarına ayrıntılı kotalar getirilmiştir. Örneğin "Nişasta kökenli şekerler için belirlenecek toplam A kotası ülke toplam A kotasının yüzde 10'unu geçemez." hükmüne rağmen Bakanlar Kuruluna bu oranı Şeker Kurumunun görüşü alınarak yüzde 50'sine kadar artırma, yüzde 50'sine kadar eksiltme yetkisi verilmiştir. Bu yetkiye dayanarak her sene nişasta bazlı şekerlerin kotası artırılıyor. Nişasta bazlı şekerlerin piyasa paylarının sürekli olarak artırılması şeker pancarı üreticisi çiftçiler ve şeker pancarı fabrikaları üzerinde çok ciddi sıkıntılar yaratıyor. Maalesef, 2001 tarihinden sonra Şeker Kanunu'nun on altı yıllık uygulamaları sonucunda şeker üretimi geriletilmiş, ithalat artırılmıştır. Üreticinin potansiyeli ve kapasitesi ortadayken nişasta bazlı şekerlerin alanlarının genişletilmesini hangi politikayla açıklayacaksınız? Bunu sormak istiyorum, merak ediyoruz.

Türkiye, şeker pancarından şeker üretmek yerine, nişasta bazlı şeker kotasını artırarak şeker pancarından şeker üretimini engellemekte dolayısıyla şeker pancarı üretim alanları daraltılmaktadır. Nişasta bazlı şeker üretimi kotasının artırılması ise mısır ham maddesinin ithalatını gerekli kılıyor. Ülkemizde üretilip ülkemiz ekonomisine, çiftçisine, tarımına katkı yapan şeker pancarı tarımını kısıtlarken mısır ithalatının önünü açacak nişasta bazlı şeker kotasının artırılması bu toplumun yararına olmayan bir siyasal tercihtir. Genetik yapısı değiştirilmiş mısırın insan sağlığı üzerinde yarattığı riskler söz konusu iken mısırdan üretilen nişasta bazlı şekerlerin sağlığa verdiği zararların daha büyük olduğu yönünde çok ciddi tartışmalar var. Mısır ithalatı ve nişasta bazlı şeker üretiminin ekonomiye verdiği zararlar dışında, insan sağlığı üzerinde yaratacağı riskler çok daha önemli olmaktadır. Aslında 80 milyonun sağlık hakkıyla doğrudan ilgili bir konudur.

Sayın Bakan, Bakanlar Kurulu kararıyla her sene sahip olduğu kota yüksek oranlarda artırılan ve piyasada hangi uluslararası kartellerin elinde olduğu herkesçe bilinen nişasta bazlı şekerlerin insan sağlığına zararları bilimsel çalışmalarla ortaya konmuşken piyasayı denetlemesi gereken, yerli üreticiyi koruması gereken Şeker Kurumuna neden atama yapılmamaktadır?

Tabii, soru-cevap bölümünde bu konuya dair ayrıntılı açıklama yapmanızı da bekliyoruz, bu soruya cevabınızı bekliyoruz. Ancak şu an piyasaya hâkim olan görüş ve partinizin on altı yıllık pratiğine de bakıldığında çeşitli çıkarımlar yapmak mümkün. Umarım yanılıyorumdur ama karşılaştığımız pratik ne yazık ki şu: Özelleştirmeler öncesinde -Naci Ağbal'ın da özelleştirme açıklamasından dolayı bunu söylememizde herhâlde bir sakınca yok- uygulanan temel bir pratik var, o da kurum öncesinde atıl hâle geliyor, zarar ettiriliyor ve sonrasında da özelleştirme süreci hızla işletiliyor. Biz bu anlamda bütün Türkiye'nin, üreticilerin sıkıntıya gireceğini, sorun yaşayacağını ve ticari bir alana doğru giden şekerin kâr hırsına kurban edilmemesi gerektiğini savunuyoruz. Milyonlarca insan bu alandan ekmek kazanıyor ve dediğim gibi, doğrudan 80 milyonun sağlığını ilgilendiren bir alan bu alan.

Bu karar, böylesine önemli bir karar alınmadan evvel dâhil edilmesi gereken taraflar illaki üreticilerdir, sendikalardır, kooperatiflerdir, bu alanın emeğini, yükünü çekenlerdir ve Türkiye halkıdır elbette ki. Böyle bir anda "Gözümüzün bebeği ama özelleştirilecek." demek gerçekten bütün Türk halkına, Türkiye halkına saygısızlıktır öncelikle.

Şimdi, dediğim gibi, biz bütün zarar ettirilen ve özelleştirilen kamuya ait sektörlerde bu pratiği gördük ve bu süreçlerin sonunda şirketlerin dışında memnun kalan hiç kimse olmadı ne yazık ki. Mağdur olan işçiler, üretimi terk etmek zorunda bırakılan köylüler, bunun gibi, daha da sayabiliriz. TEKEL'in özelleştirilmesi sonrasında da karşı karşıya kaldığımız durum herkesin malumudur. Ataması yapılmayan bir kurumla beraber denetimsizliğin had safhaya ulaştığı şeker sektörünün de önümüzdeki dönemde kartellere devredileceğini âdeta görür gibiyiz. Elbette böylesi bir devir sonrasında tütün üreticilerinin akıbeti şeker üreticilerini de vuracak, yerli üretici piyasadan çekilmek zorunda bırakılacak. Akabinde de nişasta bazlı şekerin pazar payı yüzde 80, 90 belki de yüzde 100'e ulaşacak.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, Sayın Bakan; pankreas kanserini tetiklediği belirtilen nişasta bazlı şekerlerden früktozun, insan için uygun bir şeker olmadığı, kullanım yoğunluğuna bağlı olarak obeziteye, diyabete ve en sonunda pankreas kanserine yol açtığı bilimsel verilerle ortaya konmuştur.

Bakın, nişasta bazlı şeker gibi insan sağlığına zararları zamanla ortaya çıkan ürünlerin gelişmiş ülkelerdeki pazar payları gün geçtikçe daraltılıyor. Bu firmalar kendileri için bir çıkış yolu arıyorlar ve Türkiye, bu şirketler için âdeta biçilmiş kaftan gibidir. Gelecek seneler içinde bu ülke insanı nişasta bazlı şekerin yarattığı tahribatı görmeye başlayacak, obezitenin artmasıyla karşılaşacak örneğin, diyabetlilerin oranının artmasıyla ve kanserli vakaların artmasıyla. Bu tabloyu şimdiden okumak mümkün. Bu hataya düşülmemesi için bu anlamda biz eleştirilerimizi ve uyarılarımızı bir kez daha yapmak istiyoruz.

Dört ay önce bazı şekerli ürün üreticisi dernekler bir basın açıklaması yapmış, talepleri: Nişasta bazlı şekerlerin kotasının kaldırılması. İlginçtir, bu dernekler her sene aynı açıklamayı yapıyor ve her sene Bakanlar Kurulu, ülkenin nişasta bazlı şeker ihtiyacı olmamasına rağmen, kotayı artırma kararı alıyor. Bu nedenle Şeker Kurumunun yönetiminin atanmaması kesinlikle gözden kaçan bir durum değil diye düşünüyoruz.

Sayın Bakan, bizlere Türkiye'nin şeker üretim politikasının neden değiştiğini anlatmanızı bekliyoruz. 2001'den bu yana şeker pancarı üreticisindeki değişim ne olmuştur? Nişasta bazlı şekerlerin kotalarını her sene yukarı yönde değiştirmenizde şirketlerin rolü nedir? Biz bu konularda açıklamalar bekliyoruz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şirketlerin yerli ortakları var mı, kimler?

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Evet, katkılarla beraber... Cevap vermenizi bekliyoruz.

Son olarak, her sene tekrar eden ve gündeme gelen bir konu var. Bilindiği gibi, kamuya ait 25 şeker fabrikası bulunuyor. Bu fabrikalardan doğu ve güneydoğuda bulunanların pancar şekeri üretimine katkılarının yanı sıra bölgedeki istihdama katkıları da çok önemlidir. Şeker fabrikalarında yaklaşık 35 bin işçi çalışmaktadır. Dolayısıyla bütün etkileriyle beraber, bütün bu çevreler, üreticiler...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Son cümlem Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Teşekkür ediyorum.

Bu kadar insan açıklamanızı bire bir bekliyor, bunu belirtmemde fayda var. Bu anlamda sizlerin sorumluluğu büyük firmaları korumak değil, kendi ülkenizin üreticilerini korumak olmalıdır. Ayrıca, şeker fabrikaları, Sayın Naci Ağbal'ın söylediği gibi, özelleştirilecek midir? Artık, Hükûmetinizden bu belirsizliğe son vermesini ve Gevaşlı, Kayserili, Polatlılı çiftçileri rahatlatacak bir açıklama yapmasını bekliyoruz.

Teşekkür ediyorum dinlediğiniz için.