KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakanım, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, bu ikinci bütçeniz olacak, hayırlı olsun. Sayın Hasan Ali Çelik'ten sonra değerli arkadaşımız, değerli Veysel Yayan da müsteşar olarak katıldı. Ekibiniz güçlendirildi, güçlendi. Dolayısıyla bu bütçede, geçen bütçe gibi değil, biraz eleştireceğiz sizi.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Geçen defa da eleştirmiştiniz Bülent Bey, unutmadık.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Usul olarak eleştirmemiz lazım ama biraz daha eleştiri dozunu artıracağız anlamında söyledim.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, cevap için size ben sonra söz vereceğim.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Bakanım, sanayi çok önemli bir konu, bunu burada anlatmama gerek yok ama sanayileşme de farklı bir zihniyet gerektiriyor. Biz Anadolu'da ticareti bile çok iyi beceremeyen bir topluluktuk, çok şükür onları öğrendik, şimdi sanayileşmek istiyoruz, epeyden beri bu yolda gayretler sarf ediyoruz ama sanayileşmek farklı bir zihniyet gerektiriyor.

Tacir olabilirsiniz, alıp satmasını iyi becerebilirsiniz ama sanayileşmek ekip çalışması gerektiriyor, iyi hesap yapabilmeyi gerektiriyor, iyi bir muhasebe sistemine sahip olmayı gerektiriyor, iyi bir AR-GE gerektiriyor, akıl adamı olmayı gerektiriyor, bilim adamı olmayı gerektiriyor, her şeyi, dâhili, haricî, bütün alternatifleri, şıkları hesaplamayı gerektiriyor tabii; kesinlikle farklı bir zihniyete ihtiyaç var sanayileşebilmek için. Bu nedenle de Sanayi Bakanlığı olarak sizin sadece geçen dönemki, geçen yılki sunumda söylediğiniz gibi nicelik değil, nitelik de çok önemli, buna da dikkat edilmesi gerekiyor, bu tarafı da çok önemli, bu zihniyetin yerleştirilmesi için dikkat etmeniz gerekiyor.

Şimdi, en baştan söyleyeceğim, "Türkiye'nin Otomobili" başlığı altında, sunumuzda 2 Kasımda Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen bir törenden bahsettiniz. Mesela, bugün muhtemelen saat ikiyi, üçü bulur bizim gece buradan çıkışımız, geçen hafta da öyleydi. Çok merak ettim, bu otomobil konusu çok önemli diye düşünüyorum, Türkiye'nin sanayileşmesi açısından önemli. Çünkü sadece bir otomobil yapmak değil, yan sanayisiyle, zihniyetiyle çok önemli bir konu Türkiye için. İşin bu tarafını merak ettim, hafta sonu çalışmadığımız için zamanımı buna ayırdım, baktım, gazetelerde tam sayfa haberler var vesaire ama hiçbir şey anlamadım, gerçekten anlamadım; hatta, konuyla ilgili yazdım da.

BAŞKAN - O zaman, biz bundan sonra hafta sonları çalışalım, boşa gidiyor.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Şimdi, geçen siz bize, sunumuzun sonrasında cevapları verirken şöyle demişsiniz: "Türkiye otomobil üretiyor, Türkiye'de de otomobil üretiliyor, teknik bir altyapısı var Türkiye'nin ama yerli otomobil konusu farklı. Bunun yüzde 20'si teknolojiyse yüzde 80'i pazarlamadır, iş modeliyle ilgilidir. Bir elektrikli otomobil olacak bizim yapacağımız otomobil ama taksi modeliyle de başlayacağız; bu kadarını söyleyeyim." Şimdi, orada biz bir yabancı markaya 40 milyon euro da verdik, sizden önceki bakan dönemindeydi.

BAŞKAN - 47.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - O patent, orada yapılan prototipler falan hepsi çöpe atıldı, bir tarafa gitti, gazeteler öyle yazıyor. Şimdi, biraz önce söyledim ya, sanayileşmek bir zihniyet gerektirir. Otomobil yapıyorsanız, yeni bir zihniyetle, o farklı zihniyetle çalışacaksanız babayiğitlikle olmaz bu iş, babayiğitlikle sanayileşmek olmaz; babayiğitlik farklı bir şey. Sanayileşmek, söylediğiniz gibi, akıl gerektirir. Diyorsunuz ya, "Biz akılla, bilimle bu işi yapacağız." Onu gerektirir, babayiğitlikle olmaz. Ben baktım fotoğraflara, 5 tane babayiğit...

BAŞKAN - Aklı ve cesareti olan babayiğitler yani.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - ...şaşkın şaşkın bakıyorlar, siz de garipsemişsiniz ortamı anladığım kadarıyla.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, burada direkt saldırı var, buna cevap verebilirsiniz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - TOBB Başkanımız da çıkmış, onları toparlamış, getirmiş; onlar da... Tek tek demeçlerine bakıyorum bu babayiğitlerin, holding patronlarının, hiçbiri "Biz bu işi yapacağız, ne yapacağımızı biliyoruz." demiyor, hiçbiri bilmiyor, "Devletten destek istiyoruz." diyor. İnanın, konuşmalarına bakın, demeçlerine bakın, hepsi diyor ki: "Devletten destek istiyoruz." Ya, nasıl yapılacak? Bu nasıl bir zihniyettir? Tabii ki siyaset umuttur, siyasette umut vermek lazım ama bu, umutları istismar etmektir Sayın Bakanım. Bunu siz yapmıyorsunuz ama bu doğru bir iş değil. Otomobil diyerek, yerli otomobil diyerek Türkiye'nin istismar edilmemesi lazım ki benim bildiğim, Nihat Bey'den beri bu iş yapılıyor, on yıla yaklaştı, 2009'dan beri bu yerli otomobil, yerli otomobil, her sene, her bütçede bunu tartışıyoruz, konuşuyoruz, her sene bir şeyler söyleniyor; on yıl oldu. Bakın, siz burada diyorsunuz ki: "Otomobilin standartları, motoru ve özellikleriyle ilgili, girişimci grubun tercihleri belirleyici olacaktır." Girişimci gurubun yani bu babayiğitlerin hiçbirinin bir tercihi yok henüz, hiçbir şey bilmiyorlar, "Devletten destek bekliyoruz." diyorlar sadece.

BAŞKAN - İş sırlarını mı açıklasınlar Sayın Kuşoğlu?

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - "İnşallah önümüzdeki birkaç seneyi atlatırız, ya bu iktidar değişir, ya bir şeyler olur, kurtarırız bu işten." Yani böyle garip bir anlayışla olmaz bu iş. Bu eleştiri size yönelik değil ama bu otomobil işi madem gündemde, madem sanayileşmemizin göstergesi, simgesi, en önemli konusu, bu iş böyle olmaz, hakikaten böyle olmaz.

BAŞKAN - Veysel Bey'i mi eleştirdiniz?

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Yok, Veysel Bey'i eleştirmiyorum, Sayın Bakanı da eleştirmiyorum; burada komple olarak iktidarın siyasetini, vatandaşın, seçmenin umutlarını istismar etmesini eleştiriyorum, olmaz böyle bir şey.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, buna cevap verecektir.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Şimdi mi, sonra mı cevap vereyim Sayın Başkanım?

BAŞKAN - Yok, Sayın Bakanım, sonra vereceksiniz ama illa ki araya girmeniz gereken bir şey varsa ben size söz veririm.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Veysel Bey'le ilgili olarak da şunu söyleyeyim: Kendisi hem devlette hem de özel sektörde tecrübeli biri, geçen yıllarda biz demir çelik ithal ettik, devletin hatalı politikaları nedeniyle, devletin yaptığı yanlışlar nedeniyle biz gittik, etteki gibi yani nasıl tarımda tuttuk, kombinaları sattık, özelleştirdik, yanlış işler yaptık, ondan sonra et ithal etmek zorunda kaldık, et üretimini düşürdük, kendimize yetmez hâle geldik ve et ithal ediyorsak şu anda. Bir de ondan sonra da diyoruz ki kendi hatalarımız görmeyip: "Ucuz et ithal ediyoruz, fakir fukaraya ucuz et yedireceğiz." Aynı şeyi demir çelikte de yaptık biz. Demir çelikteki kapasitemizi Sayın Yayan çok iyi biliyor, galiba 35 milyon tonluk bir kapasitemiz var değil mi, yanlış hatırlamıyorsam?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI MÜSTEŞARI M. VEYSEL YAYAN - 52 milyon ton Sayın Vekilim.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - 52 milyon tonluk kapasitemize rağmen, o kapasitemizin aşağı yukarı üçte 2'sini ürettik ama kapasitemizi kullanmadığımız hâlde gittik, ithalat yaptık. Bu, devletin hatasıydı, bunların da olmaması lazım.

Büyüme rakamlarından bahsetmişsiniz Sayın Bakanım, şimdi, şu çok güzel sözü de size tekrar hatırlatmak istiyorum: "Ekonomi yönetimi olarak şayet isteseydik daha yüksek büyüme oranları da yakalayabilirdik ancak bunu yapmadık çünkü bu riskli bir büyüme olurdu. Ne pahasına olursa olsun büyümek doğru bir yaklaşım değildir. Mühim olan, kırılganlıkları azaltan, sağlıklı bir büyüme modeli oluşturmaktır. Sağlıklı büyümenin yolu da özel sektörün yaptığı yatırımdan, üretimden ve ihracattan geçiyor." Bu çok doğru. Şimdi, biz büyüyoruz, çok sağlıksız bir şekilde büyüyoruz hakikaten. Sanayiye, özel sektörün gelişimine bağlı olmayan bir büyüme bu. Zaten büyümenin içeriğine bakınca, renklendirirseniz, farklı renkler görüyorsunuz, her sene daha farklı -ithale bağlı, tüketime bağlı vesaire- sebeplerle büyümemiz gerçekleşmiş. Maalesef, o konuda da yanlış yoldayız.

Sanayileşme konusunda ve sanayinin teşviki konusunda geçen yıl söylediğiniz ve çok iddialı olduğunuz, sanayinin geliştirilmesi ve üretimin desteklenmesiyle ilgili bir kanun tasarısı getirdiniz, ben ondan çok umutluydum hakikaten ama çok fazla karşı çıkacağımız maddeler olmamasına rağmen -zeytinlikler hariç, zeytinlikler ve meralara karşı çıktık malum, biliyorsunuz- onun dışındakiler sanayiyi geliştirecek, teşvik edecek maddeler değildi. Daha farklı, daha kapsamlı bir çalışma yapılması lazım. Hemen o sıralarda İSO'nun 500 büyük sanayi kuruluşu anketi yayınlandı, bunlar KOBİ'ler aslında, İSO'nun 500 büyük sanayi kuruluşu, üretimin yüzde 20'sini de bunlar karşılıyor, bu kuruluşlar karşılıyor. Demek ki sanayi üretimimiz ağırlıklı olarak KOBİ'ler tarafından yapılıyor ama bu çok doğru bir yaklaşım değil, çok doğru değil Sayın Bakanım. Uzak Doğu'daki yeni devreye giren ülkelerin de dünyayla rekabet eden şirketleri var, özellikle sanayi konusunda, bunların Türkiye'de de olması lazım. Büyük şirketler olması lazım, dünyayla rekabet edecek markalarımızın olması lazım. Küçük sanayiyle bunu yapabilmek, KOBİ'lerle bunu yapabilmek, dünyayla rekabet edebilmek mümkün değil. Büyük şirketler oluşturmamız lazım, dünyayla rekabet edecek, arkasında da devletiniz olacak.

"Çok AR-GE teşviki veriyoruz." dediniz. Evet, veriyoruz, AR-GE teşviki. 500 büyük kuruluşta AR-GE harcamalarının artmadığını görüyoruz, tam tersine yüzde 13 oranına düştüğünü görüyoruz. AR-GE harcamaları artmıyor, o kadar teşvike rağmen düşüyor.

Yine, "Yüzde 3'ü hedefliyoruz." diyoruz ama AR-GE'de, "Gayrisafi millî hasılanın yüzde 3'ünü hedefliyoruz." diyorsunuz ama yeni seriyle yüzde 1'in altına düştü, değil mi? Şu anda böyle bir sıkıntı var, dolayısıyla daha farklı olması lazım, farklı ele alınması lazım bu konunun.

Bu İSO 500'le ilgili bahsettim, İSO 500 anketinde, 500 büyüklerde üretim, istihdam ve ihracatta artış yok, azalış var. Bakın, üretim, istihdam ve ihracatta artış yok, azalış var. Çok önemli bir konu: Bunların öz sermaye borç oranı yüzde 50'ye 50'ymiş bu firmalarda, şimdi ne olmuş biliyor musunuz 2016'da? Yüzde 38 öz sermaye, öz varlık; yüzde 62 borç. Tam tersine bir duruma gelmiş yani firmalarımız bir borç batağı içerisinde, sıkıntı içerisindeler şu anda; bunu da görmemiz lazım.

Sayın Bakanım, biliyorsunuz sadece yeni bütçenizi, 2018 bütçenizi ele almıyoruz; 2016'da yani daha önce size Büyük Millet Meclisinin verdiği, halkın izin verdiği rakamları harcadığınız 2016 bütçesini de ele alıyoruz yani kesin hesabını. Sayıştay tarafından düzenlenen raporlar var, geçen dönem de şartlı görüş verilmişti Bakanlığınıza, bu dönem de, 2016'da da Sayıştay denetim raporu şartlı bir görüş vermiş; 1 tane denetim görüşünü etkileyen, 3 de denetim görüşünü etkilemeyen bulguları var. Önemli olarak görüyorum, bunların dikkate alınması lazım. Özellikle mühendislikle ilgili bakanlıklarda, kurumlarda işin muhasebe yönüne, kayıt yönüne, işin psikolojik yönüne, manevi yönüne çok fazla riayet edilmediğini görüyorum. Sizin Bakanlıkta da benzer durum var. Mesela KOSGEB'de de benzeri durum var, şartlı görüş KOSGEB'de de var. Orada da 5 artı 2 bulgu var, denetim görüşünü etkileyen ve etkilemeyen, bunların detaylarına girmek istemiyorum, on beş dakikaya yakındır konuşuyorum çünkü.

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunda da, TÜBİTAK'ta da benzeri şeyler var. TÜBİTAK'ta da şartlı görüş verilmiş. TÜBİTAK daha önceki yıllarda çok kötü vaziyetteydi, önemli ölçüde bu konuda bir düzelme var, ondan da memnuniyetimi belirteyim.

Sayın Bakanım çok uzatmayalım, çok arkadaşımız var bu konuda konuşmak isteyen. Bütçelerinizin hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum, başarılar diliyorum size canı gönülden.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.