KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Teşekkür ederim.

Şimdi, şu "Cumhuriyet, rejim değişmedi." sözüne hiç katılmadığımı söyleyeyim. Örneğin İran da cumhuriyet, Irak da cumhuriyetti, Libya da cumhuriyetti. "Cumhuriyet" demekle olmuyor bu iş. Türkiye'de rejim değiştirilmek istenmiştir. Bunun ne olup olmadığını da, ne olduğunu da konuşuruz.

Tabii ki en ağır cezaları almalıdır ama şunu dikkatinize sunmak isterim: Darbe yapıldı, darbeden hemen sonra 7 binin üzerinde hâkim ve savcı hemen birkaç gün içinde tasfiye edildi. Oysa o hâkim ve savcıları atayan, Hâkim ve Savcılar Kurulu oluşurken "Yüce Rabb'i istedikçe veriyor" diyen bir Başbakan Yardımcınız vardı, bugünlerde iadeiitibar edilen Sayın Bülent Arınç. Yargıtaya 160 FETÖ'cüyü yerleştirirken yine, sizin Başbakan Yardımcınız "Yüce Rabb'im verdikçe veriyor." diyordu. Blok olarak tayin ettiniz bu adamları ve bu kişiler darbeden hemen sonra tasfiye edildi.

50 bine yakın öğretmen tasfiye ettiniz. Bunu şunun için söylüyorum: Arkadaşımız dedi ki: "On yılda bir darbe yapan bir ordu var, tabii ki okulları kapatılacaktır." falan.

ÖMER ÜNAL (Konya) - Yeniden yapılandırılacak.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - O zaman eğitim kurumlarını da kapatın çünkü 50 bine yakın öğretmeni darbeci diye attınız. Hukuk fakültelerini de kapatın çünkü Yargıtaydaki ve adli yargıdaki binlerce hâkimi de attınız. Binin üzerinde Diyanetten imam attınız, o zaman imam-hatip okullarını da kapatın. Hayır, böyle değil. Benim ne dediğimi herhâlde anlamak istemiyorsunuz. Söylemek istediğim şey şu: Ordunun kendi subayını, kendi doktorunu yetiştirmesi bir zorunluluktur, bir gerekliliktir; bunu anlatmaya çalışıyorum. Ha, siz diyorsunuz ki: "Sağlık Bakanlığı başka ülkenin Sağlık Bakanlığı mı?" Değil. Ne olacak yani? Sağlık Bakanlığı başka ülkenin değil, Millî Eğitim Bakanlığı da başka ülkenin değil ama o Millî Eğitim Bakanlığı on beş yıldır sizin yönetiminizde, o Adalet Bakanlığı on beş yıldır sizin yönetiminizde, o Millî Savunma Bakanlığı on beş yıldır sizin yönetiminizde ve sonuçta, Türkiye -hadi sizin dediğiniz gibi diyelim- bir darbeyle baş başa kalmış. Darbeden sonra da yönetiminizde olan Adalet Bakanlığının bünyesindeki hâkim ve savcıların binlercesini, on binlercesini atmak zorunda kalmışsınız.

Evet, bir şey daha söyleyeyim. Az önce Mehmet Ali Bey'e teşekkür ediyorum, keşke bu söz söylenebilse. Bakın, bu darbeyi veya bu darbe girişimini veya bu hain emperyal girişimi Türk ordusunun anayasal rejime sadık unsurları önlemiştir. Onlar olmasaydı herhâlde... Bu salonda bulunan herkes, Leopard tankının egzozuna fanila tıkamakla o tankın durmayacağını bilecek kadar mürekkep yalamıştır diye düşünüyorum. Elbette milletimiz sokaklara dökülmüştür, elbette millet buna karşı çıkmıştır...

MURAT BAYBATUR (Manisa) - En başta millet, en başta millet.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - ...ama eğer Silahlı Kuvvetlerin darbeye katılmayan unsurları hâkim olmasaydı, bu sokağa çıkan milletle bu darbeyi önleyemezdiniz, bir.

İkincisi, "kurmay zekâsı", "kurmay aklı" derken şunu kastettim Mehmet Ali Bey...

BAŞKAN - Siz çekim mi yapıyorsunuz?

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Evet, evet, benim arkadaşım.

BAŞKAN - Yok, burası Millî Savunma Komisyonu.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Komisyon şeyi gizli mi?

BAŞKAN - Yok, hayır, gizli değil de, sonuçta Millî Savunma Komisyonu.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Bu benim konuşmamı alıyor çünkü çok önemli bir şey söylendi, söyleyeceğim.

Bakın...

BAŞKAN - Hayır, hayır. Şöyle söyleyeyim de Hüsnü Bey, bir saniye... Millî Savunma Komisyonunun bir şeyi vardır, Meclisin içerisinde bir bütünlüğü vardır.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Efendim, her yerin var. Komisyon, tutanaklara geçmiyor mu yani burada?

BAŞKAN - Geçiyor, geçiyor.

Buyurun.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Şimdi, söylemek istediğim şey şudur, özellikle bu okulların kapatılmasıyla ilgili, siz elma kurtlandı diye ağacı mı kesiyorsunuz? Allah aşkına ya.

METİN AKGÜN (Tekirdağ) - Hüsnü Bey, bu konuları evirip çevirip farklı yerlere getirmeyin.

ÖMER ÜNAL (Konya) - Okulların kapatılmasıyla...

METİN AKGÜN (Tekirdağ) - "Okul kapatılmadı.", "Tankın egzozuna fanila soktu diye tank durdu." diyen yok. Bu adamlar bu millet...

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Kim demiş ya, kim demiş?

METİN AKGÜN (Tekirdağ) - Hayır, bu millet onu denedi, durdurmak için denedi.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Aile Bakanınız çıktı, söyledi ya.

METİN AKGÜN (Tekirdağ) - Ya, bırakın böyle şeyleri, evire çevire...

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - "Fanilayla tankı durduran milletti." dedi.

METİN AKGÜN (Tekirdağ) - Bir de danışmanın da almış eline kamerasını, burada fotoğraf çektirmenin de bir anlamı yok.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Sizin Aile Bakanınız söyledi yani.

METİN AKGÜN (Tekirdağ) - Kusura bakmayın. Başkasına söz verirseniz daha iyi olur Sayın Başkanım.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Şimdi gelelim... Ha, bu, 250 şehit için çok önemli. O 250 şehidin kanının yerde kalmaması için de bu darbe girişiminin arkasındaki güçlerin mutlaka ve mutlaka tespit edilmesi lazım çünkü o 250 şehit boşu boşuna şehit olmuş olmamalıdır.

Şu "denize dökme işi"ne geleceğim. Mehmet Ali Bey dediler ki: "Bu, denize dökmeyle ilgili sizden bir özür beklerdim." Ömer Bey arkadaşımız da dedi ki: "Denize dökmediğiniz için mi özür bekliyorsunuz?" Bakın, kimlerin -yani Sayın Cumhurbaşkanı da dâhil- benim konuşmamı dinleyerek yorum yaptığını bilemem ama bununla ilgili bana bu linç kampanyasını yapanların yüzde 99'unun o konuşmayı dinlemediklerine kalıbımı basarım, çünkü eğer dinleselerdi ne söylediğimi anlayabilirlerdi. Bir saatin üzerindeki bir konuşmadan bahsediyoruz ve ben orada dedim ki: "Bu Anayasa metni tuzaklarla dolu bir metindir. 16'ncı maddeye gizlenmiş olan -aynen de böyle söyledim- 16'ncı madde ki 50'ye yakın Anayasa maddesini değiştiren bir maddedir -böyle anlattım- oradaki 123'üncü madde değişikliği bizim Anayasa'mızın içine getirilmiş, pimi çekilmiş bir el bombası gibidir, ileride bir gün aldatılabilecek bir cumhurbaşkanının ilan edileceği bir özerk bölgeyle bir farklı bölge yaratılabilir, Diyarbakır merkezli 20 ilden oluşan bir bölge vesaire." Aynı şekilde, "Cumhurbaşkanının -orada değiştirilen maddeyle bağlantılı olarak- bir partinin genel başkanı olması milletin birliğini bozar. Niye? Parti "partisyon"dan gelir, parçalardan oluşur, her parti bir parçayı temsil eder, bir partinin genel başkanı cumhurbaşkanı olursa, Cumhurbaşkanlığı makamı Anayasa 104'te olan devlet başkanı sıfatıyla milletin birliğini temsil eder durumu açığa düşer. Bu nedenle -bak- milletimiz bu tuzakları bilse yüzde 1 bile bu Anayasa'ya 'evet' demez. Ben milletin ferasetine güveniyorum."

Bakın, aynen sözlerim bu, açın, bakın, "YouTube"da var: "Milletin ferasetine güveniyorum, inanıyorum ki yüzde 60-65 hayır çıkacak. Ama de ki 'evet' çıktı, kimse heveslenmesin kardeşim, biz yine Samsun'a çıkarız, işte, oradan Amasya, Erzurum, Sivas, Ankara, oradan İnönü, Sakarya, Dumlupınar, ulan sizi de, yedi göbek sülalenizi de, bütün emperyalistleri İzmir'den denize dökeriz." Sözcük sözcük söylediğim bu.

Şimdi, buradan -insaf yahu- "'Evet' diyenleri denize dökeriz." anlamı çıkarmak... Ne zaman? Üç gün sonra. Cuma akşamı konuşmuşum, cumartesi, pazar telefonlarım kilitlendi, herkes tebrik ediyor, "Evet, bu tuzaklar, olmaz." bilmem ne.

Buradaki mesele şu bakın: En başta Sayın Cumhurbaşkanı meydan meydan ne geri zekâlılığımı bıraktı, ne alçaklığımı bıraktı, Sayın Başbakanınız Binali Yıldırım "alçak" dedi, bu sevgili kardeşimiz aynı şeyleri söyledi. Konya milletvekillerinin hemen tamamı... Bunlar hiç önemli değil, siyaset içinde bunlar olabilir, siyaset içinde bunlar söylenebilir de. Ama bu ordunun yirmi sene üniformasını giymiş, tıbbiyeyi bitirecek kadar aklı olan bir adamın "'Evet' diyenleri denize dökeriz." gibi bir laf edeceğini düşünmek hakikaten bence o düşünenlerin art niyetiyle ilgilidir.

Tekrar söylüyorum bakın, iddiayla burada da söylüyorum: Evet, bugün Cumhurbaşkanı ne diyor? "Emperyalistler ülkemizi bölmek istiyor." diyor mu, demiyor mu? Ekonomi Bakanı ne dedi? "Dolar üzerinden bize operasyon yapılıyor." dedi mi, demedi mi? Aynı şekilde "Ekonomik olarak ambargoya alınmak isteniyoruz." dendi mi, denilmedi mi? Bu emperyal güçler aynı şekilde...

Ben dedim ki: "Bakın, bu Anayasa değişikliğindeki bu tuzaklar aynı 1920'de Sevr'de vardı, aynı şekilde, 92 Condoleezza Rice'ın BOP haritasında vardı, aynı şekilde Rudaw TV'deki 22 ilimizi kendi haritasında gösteren Barzani'de var. Üçünü üst üste koyun, aynı. Bu, bir tuzaktır, bu bir emperyal tuzaktır. Halkımız bu tuzakları bilse buna asla 'evet' demez, asla 'evet' demez. Ama de ki 'evet' çıktı, kimse heveslenmesin." Allah aşkına, buradan 'evet' diyenler mi çıkar, yoksa bu Anayasa'nın içine bu tuzakları yerleştiren emperyal güçler mi çıkar, bir.

İki, hadi bunu geçtim, yani Mehmet Ali Bey -bu konuya hiç girmeyecektim aslında- söylediği için söylüyorum: Bir buçuk yıldır burada beraberiz, çok fazla toplanmadık ama. Ben asla hiç kimseyi kıracak bir konuşma yapmam kardeşim, bu aklımdan geçmez. Ve sizi temin ederim, orada da aklımda olan ülkemizi bölmek isteyen emperyal güçlerdir, 15 Temmuzun arkasındaki güçlerdir. Bunu bu kadar ısrarla söylememe rağmen tam bir buçuk ay, iki ay ve hâlâ "'Evet' diyenleri denize dökeceğiz." dedi lafını ısrar etmek...

O zaman soralım şimdi, Cumhurbaşkanı demedi mi "'Hayır' diyen teröristtir." "PKK 'hayır' diyor, bunlar da 'hayır' diyor, bunlar da PKK gibidir." Ben hiç kalkıp da aklımın ucundan geçti mi ki bana terörist, bilmem ne... Ben sadece şunu söyledim ondan yirmi gün önce Biga'da: "Bana 'terörist' diyenin alnını karışlarım."

Şimdi, buradan tekrar söylüyorum: Kim ki benim "'Evet' diyenleri denize dökerim." dediğime inanıyor, lütfen gitsin kendi kendine konuşsun kardeşim, benim asla böyle bir kastım yoktur, kesinlikle yoktur. Ama tekrar söylüyorum: Biz nasıl 1922'de Samsun'a çıkıp oradan İzmir'e kadar bunların yedi göbek sülalesini de kovalayıp, yerli iş birlikçileri de dâhil... Evet, çünkü hiçbir emperyal ihanet yerli iş birlikçileri olmadan olmaz.

MEHMET ALİ PULCU (İstanbul) - Çok doğru.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Demin onun için söyledim, bu darbenin arkasındaki emperyal gücü ve o darbeye içeride destek veren bu ahlaksızları bulup çıkarmak zorundayız. Öyle "Siyasi ayak yoktur moktur." da demeyin, vardır kardeşim, bir gün mutlaka çıkacaktır. Çünkü gerçeklerin bir gün mutlaka ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır.

Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum bu sözü bana verdiğiniz için ama tekrar söylüyorum, Ömer kardeşime de söylüyorum, AKP'nin Konya'daki 12 milletvekilinin tamamına söylüyorum, Sayın Cumhurbaşkanına söylüyorum, Saygıdeğer Mehmet Ali Bey'e söylüyorum, asla özür dilenecek bir şey yapmadım, yapsaydım yemin ediyorum özür de dilerdim ama asla yapmadım. Bunu açık yüreklilikle söylüyorum, aklımın ucundan milim geçmedi böyle bir anlam çıkabileceği, çok açık söyledim çünkü. "Sizi de yedi göbek sülalenizi de bütün emperyalistleri İzmir'den denize dökeriz." El insaf ya, benim iki ay...

BAŞKAN - Yok, mesele anlaşıldı Hüsnü Bey.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Mesela anlaşılmıştır ama Sayın Başkanım, hâlâ üzülüyorum, kardeşim buradan diyor ki: "Ne için özür bekliyorsun, denize dökemediğin için mi?"

Bakın, hâlâ bunu düşünüyor, ya, yapmayın Allah aşkına ya, burada bir aradayız kardeşim, böyle bir şey olur mu?

ÖMER ÜNAL (Konya) - Şimdi, Sayın Vekilim, sözlerim net. Peki, tamam, siz burada bir açıklama getiriyorsunuz da yani...

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Hayır, burada açıklama değil, her yerde açıklama getiriyorum güzel kardeşim.

ÖMER ÜNAL (Konya) - Vallahi ben şunu söyleyeyim...

BAŞKAN - Ömer Bey...

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - O günden beri söylüyorum, Cumhurbaşkanının söylediği şey... Cumhurbaşkanı ne dedi?

BAŞKAN - Şimdi, kifayetimüzakere diyelim.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Bir dakika, Cumhurbaşkanı ne dedi?

ÖMER ÜNAL (Konya) - Daha beni, benim yedi sülalemi denize dökecek anasının karnından doğmadı.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Ağızlarında "Allah vardır." "Ne istedilerse verdik."

ÖMER ÜNAL (Konya) - Ben o gün o ifadeyi söyledim, sizin sözünüzün ertesi günü basın mensuplarına ben de bu ifadeyi söyledim: "Beni, benim yedi sülalemi denize dökecek anasının karnından doğmadı. Eğer Hüsnü Bey bunu kastetmişse buyursun ben buradayım. Zafer'deyim, Mevlâna Meydanı'ndayım.

BAŞKAN - Kastetmemiş.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Güzel, son derece teşekkür ederim ama çok ayıp etmişsin. Çünkü benim böyle bir şeyi kastetmeyeceğimi otuz senedir beni tanıyan bir adam olarak bilmen gerekir Ömer kardeşim.

ÖMER ÜNAL (Konya) - Hayır orada ifadeniz net, yani bu ifade...

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Çok yanlış. Bak, siyaseten..

BAŞKAN - Hüsnü Bey, onu ama... Az müsaade et.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Bak, bir dakika Başkan, şunu bitireyim ama. Siyaseten bunu kullanabilirler, itirazım yok.

BAŞKAN - Hayır, bak, bir cümle söyleyeyim de...

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Başkanım, bir dakika, bir cümle edeceğim ya: Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp dedi mi? "Bunların ağzında Allah vardı, menzilimiz beraberdi. Milletim de Rabb'im de beni affetsin." Bir anlamda özür diledi mi? Biz buna karşı kalkıp bir şey diyor muyuz? Peki, ben kalkıp ne dedim? "Benim ağzımdan böyle bir laf çıkmadı." diyorum siz hâlâ... Aynı Cumhurbaşkanı üç gün sonra çıktı demedi mi "Ben ne aldatılan ne kandırılan olmadım siyasi hayatım boyunca."

Şimdi, peki, ben kalkıp diyorum ki: "Kardeşim, ben 'evet' diyenleri kastetmedim, emperyalistleri kastettim, onların yerli iş birlikçilerini kastettim." Ya bunu daha kaç defa söylemem gerekir, hâlâ burada kalkıp bunu söylüyorsunuz, böyle bir şey olur mu ya?

ÖMER ÜNAL (Konya) - Hayır, onu kastettiyseniz diyorum, emperyalistleri kastettiyseniz eyvallah, diyeceğim bir şey yok.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Ya "kastettiysen" var mı Ömer kardeşim? Dinle televizyonu duyacaksın.

ÖMER ÜNAL (Konya) - Hayır, o gün demediniz böyle bir şey.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Hayır efendim, olur mu öyle şey?