KOMİSYON KONUŞMASI

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri, değerli basın mensupları; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. 2018 mali yılı bütçe çalışmalarının ve görüşmelerinin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Bütçeyle ilgili bilgilendirmeye geçmeden önce izninizle, içinde bulunduğumuz konjonktürle ilgili kısaca bir değerlendirme yapmak istiyorum. İçinde bulunduğumuz coğrafya, Orta Doğu coğrafyası hepinizin bildiği gibi çok kapsamlı siyasi, iktisadi ve sosyal sonuçlar doğurma potansiyeli taşıyan gelişmelerin yaşandığı bir coğrafya ve bu gelişmelerin son dönemelerde hız kazandığını ve bölgedeki bütün ülkelerin bu gelişmelerden yoğun bir şekilde etkilendiğini görüyoruz. Yıllardan beri ardı ardına işgallere uğrayan, iç savaşların ve ihtilafların yaşandığı Irak ve Suriye gibi iki komşuya sahip olan Türkiye bu coğrafyanın tam merkezindedir.

Yıllarca süren bu vahim gelişmelerin kimi vakit devletleri yıktığını, bazı durumlarda rejimleri devirdiğini görüyoruz. Son dönemlerde yaşanan bu kaos ortamında milyonlarca insan evini terk etmek durumunda kalmış, meydana gelen çatışmalarda yüz binlerce insan hayatını kaybetmiş, milyonlarcası yaralanmış, kitlesel açlık ve sefalet yaşanmıştır ve yaşanmaya devam ediyor. Çok büyük ölçekte iktisadi ve sosyal tahribatlar söz konusudur. Etrafımızda yaşanan bu hadiselerin ülkemizi de etkilediği ve bir süre daha etkilemeye devam edeceği kuşkusuzdur.

Ancak, hamdolsun, milletimizin ve devletimizin dayanıklılığı, hürriyet ve istiklâl fikrinin hepimizin bütün millet olarak içine işlemiş bulunması asırlardan süzülüp gelen yüksek hasletimiz bizi dünyada ve tarihin akışında böyle bir ortamda, böyle bir kaos ortamında çok müstesna bir yere koymaktadır. İşte bu özelliğimiz sayesinde, etrafımızdaki savaşlara, farklı terör örgütlerinin kanlı eylemlerine, hasımlarımızın türlü çabalarına, oyunlarına ve hatta zaman zaman müttefiklerimizin o kavram içine sığmayan, sığması mümkün olmayan politikalarına rağmen Türkiye, Türk milleti dimdik ayaktadır. Sadece ayakta kalmamakta, aynı zamanda bu yıkıntıların arasında yaşayan başka insanların dahi kurtuluş ümitlerini bağladığı bir istikrar ve güvenlik kalesi konumundadır.

Türkiye, ülkelerindeki savaşlardan, yıkımlardan, yoksulluktan ve sefaletten etkilenen milyonlarca insana yardım elini uzatmıştır ve uzatmaya devam etmektedir. Ülkemiz, hepinizin bildiği gibi, dünyada kişi başına millî gelirden yapılan insani yardımlar sıralamasında dünya 1'incisidir. Aynı anlayışla, Suriye'deki iç savaştan ve zulümden, ölümden kaçan 3 milyon 200 bin Suriyeliye ev sahipliği yapmaktayız. Irak'tan, Afganistan'dan ve başka ülkelerden gelenlerle birlikte bugün Türkiye'ye sığınanların sayısı 3,5 milyona ulaşmıştır. Bu rakamlar aslında erkeği, kadını, çocuğu, genci ve yaşlısıyla birer bireydir ve bizim için yalnızca sayılardan ibaret değildir. Türkiye'nin bu noktada yüklendiği çok büyük yükü yansıtması açısından Suriyelilerin bu olay başladıktan sonra Türkiye'de doğum yapanların sayısının 240 bin olduğu dikkate alınırsa, yani bu hadiselerin başladığı tarihten bu yana Türkiye'de doğan çocuk sayısı, Türkiyelilerin çocuk sayısı 240 binin üzerindedir. Bu da, bu yükün ne kadar büyük olduğunu gösteren ilginç bir rakamdır.

MUSA ÇAM (İzmir) - Bu resmî rakam değil mi Sayın Bakan?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Evet, resmî rakam. Küsuratı var, kabaca 240 binin üzerinde bu rakam, evet.

Bu göçler maalesef kaostan beslenmekte, doğrudan veya dolaylı yöntemlerle ihtilafları çözmeye değil, bilakis derinleştirmeye ve uzatmaya neden olmaktadır. Biz bütün bunların farkında olarak bölgemizde ve tüm dünyada barışın, egemenliğin, huzurun ve insanlığın ortak refahının adalet ve hakkaniyet ilkeleri temelinde tesis edilmesi için çabalarımızı artırarak sürdürmekteyiz.

Bölgesel ve küresel barış ile huzur ve istikrarın sağlanması için güçlü bir orduya, millî bir savunma sanayisine sahip olmak mecburiyetindeyiz. Güçlü bir ordu, ancak güçlü bir ekonomi ve güçlü bir demokrasi temelinde mümkün olabilir. Bu noktada özellikle millî savunma sanayisinin geliştirilmesinin bu topraklarda, bu bölgede, bu coğrafyada özgürce yaşamamız için hayati önemi haiz olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. Çünkü özellikle son yıllarda, daha önceki dönemlerde çok rahatlıkla temin edebildiğimiz savunma sistemleri ve onların yedek parçalarını son yıllarda aynı ittifak içerisinde olduğumuz dost ülkelerden temin etmekte zorlandığımızı ve bunun örtülü ambargo şeklinde ortaya çıktığını da belirtmemiz gerekiyor.

Güçlü bir savunma tesis ederken, sadece 80 milyon vatandaşımızın hak ve hukukunu müdafaa etmekle yetinmiyoruz. Türkiye dışındaki milyonlarca mazlumun ülkemizden beklentilerini de dikkate alıyoruz. Binlerce yıllık mirasımız bize bunu öğütlüyor ve mirasımızdan da tarihimizden de kaçma imkânımız yok..

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde savaşlar, ordular arasında doğrudan bir muharebe şeklinde değil, terör örgütleri ve hibrit savaş yöntemleriyle, dolaylı vekâlet savaşları biçiminde yürütülmektedir. DEAŞ ve benzeri terör örgütlerine karşı mücadelenin, bazı dost ve müttefik devletler tarafından terör örgütü PKK ve onun Suriye uzantısı PYD/YPG terör şebekesinin desteklenmesi suretiyle yapılması da bir örnektir ve vahim bir hatadır aynı zamanda.

Dolayısıyla, terör örgütleri, diğer risk ve tehdit unsurları, dinamik bir dönüşüm süreci içerisinde sürekli olarak yeni imkânlar ve yetenekler elde etmektedir. Bu terör örgütleri ve diğer unsurlar Suriye'de ve Irak'ta yerleşik sivilleri hedef alarak, masum insanları evinden barkından koparmış ve demografik yapıda değişikliklere yol açmıştır. Toplumların siyasî, idari, ekonomik, kültürel ve sosyal yapıları altüst olmuştur.

Küresel güvensizlik ortamı hem ülkelere hem de yerleşik ittifaklara yönelik daha karmaşık, belirsiz ve çok yönlü sınamaları üretir hâle gelmiştir. Güvenlik ve savunma ihtiyacı artık tüm ülkelerin gündeminde ilk sırayı almıştır. Bu şartlar altında hiçbir ülke kendini günümüz tehditlerine ve olası risklere karşı tam anlamıyla güvende ve hazır hissedememektedir.

Bölgesel istikrarsızlık ve çatışmaların yoğun şekilde yaşandığı bir coğrafyada yer alan ülkemiz, bunun doğal bir sonucu olarak olumsuz etkilere doğrudan maruz kalmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;

Türkiye olarak. FETÖ'sünden, PKK'sına, DHKP-C'sinden, El Kaide ve DEAŞ'ına kadar geniş bir yelpazede terör örgütleriyle kararlı bir şekilde mücadelemiz devam etmektedir. En zor şartlar altında hiçbir fedakârlıktan kaçınmadan vatanımız, bayrağımız ve bölünmez bütünlüğümüz için mücadele eden güvenlik güçlerimize bu vesileyle şükranlarımızı arz ediyorum ve tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, gazilerimize de şükranlarımızı sunuyorum.

Bildiğiniz gibi 15 Temmuz 2016 gecesi, ülkemiz, asker üniforması altında FETÖ mensuplarınca kalkışılan hain bir darbe teşebbüsüne maruz kalmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde aziz milletimizin göğsünü tanklara, uçaklara helikopterlere ve ağır silahlara siper ederek bu hain darbe teşebbüsüne karşı göstermiş olduğu şanlı direniş tarihimizin altın sayfaları arasında yerini almıştır. FETÖ ihanet şebekesiyle mücadele etmek millî bir görevdir. Türkiye Cumhuriyeti'nin beka meselesidir. FETÖ'ye karşı mücadele devletin tüm kurumlarında kararlılıkla ve titizlikle devam etmektedir. Böyle bir ihanetin ülkemizde bir daha yaşanmaması için gerekli tüm tedbirleri almaktayız. Bu konuda pek çok adım attık, atmaya da devam ediyoruz. Kadim komşularımız Suriye ve Irak'taki istikrarsızlıktan istifadeyle, Müslümanlıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan ve yüce dinimize en büyük zararı veren DEAŞ'le mücadelede Türkiye en ön safta yer almaktadır. Türkiye, başından bu yana DEAŞ'la Mücadele Küresel Koalisyonu'na aktif destek sağlamış, hava üslerini koalisyon hava araçlarına açarak hava sahasının kullanımını sağlamış ve Eğit-Donat Programı'na destek vermiştir.

Suriye'de icra edilen Fırat Kalkanı Harekâtı'nda, Özgür Suriye Ordusu ile 243 yerleşim birimini kapsayan toplam 2.015 kilometrekarelik alan DEAŞ'tan temizlenmiştir. Bu operasyon süresince 2.647 DEAŞ mensubu etkisiz hâle getirilmiş ve böylece ülkemize yönelmiş olan tehdit bertaraf edilmiştir. Fırat Kalkanı bağlamında Türk Silahlı Kuvvetlerinin harekâtta konuşlanma ihtiyaçlarına yönelik üs bölgesi kurulması çalışmaları büyük oranda tamamlanmıştır.

Fırat Kalkanı Harekâtı sonrasında, terörden arındırılmış bölgede altyapı çalışmalarıyla birlikte güvenlik ve istikrarın sağlanmasına yönelik çalışmalar da devam etmektedir. Yerinden edilmiş bölge halkının evlerine geri dönmesi için uygun koşulların oluşturulmasına yönelik faaliyetlerimiz sürmektedir. Bunun sonucunda, bugüne kadar 75 bin civarında Suriyeli bu bölgeye geri dönüş yapmıştır. Yabancı teröristlerle mücadele bağlamındaysa bugüne kadar 53 binden fazla şüpheliye yurda giriş yasağı konulmuş, 5 binden fazla kişi makamlarımızca sınır dışı edilmiş, çeşitli havalimanı ve otobüs terminallerinde kurulan risk analiz gruplarınca yaklaşık 16 bin yabancı kontrol edilmiş, 4 binden fazlasının ülkemize girişine müsaade edilmemiştir. DEAŞ, El Nusra ve El Kaide ile ilişkileri nedeniyle 3.904'ü yabancı uyruklu yaklaşık 8.500 kişi gözaltına alınmış, 2.976'sı tutuklanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye ihtilafının bugüne kadar izlediği seyir ve bölgede daha önce yaşanan gelişmeler, kısa vadeli taktik adımların kalıcı istikrarsızlık kaynağı hâline geldiğini bize göstermektedir. Terör örgütü PKK ve uzantıları olan PYD/YPG'nin amacı, Suriye ve Irak'ta DEAŞ'la mücadele kisvesi altında kendilerine alan açarak siyasi güç kazanmak ve yapı oluşturmaktır. Biz bu gerçeği görüyoruz ve biliyoruz, politikalarımızı da buna göre belirliyoruz. Özellikle altını çiziyorum ki Türkiye bu tür oluşumlara kesinlikle müsaade etmeyecektir. Bu nedenle, sahada yürütülen faaliyetler Suriye ihtilafının siyasi çözümü için temel alınan ilkelerle çelişmemelidir. Söz konusu ilkelerin başında Suriye'nin üniter yapısının ve toprak bütünlüğünün korunması gelmektedir. DEAŞ sonrası dönemde Suriye'de PKK/PYD/YPG terör örgütleriyle iş birliğinin sürdürülmesi, bölgeyi içinden çıkılamaz şiddet sarmalına sürüklemektedir, sürükleme potansiyeli taşımaktadır.

Esasen basında ifşa edildiği gibi sözde Suriye Demokratik Güçleri kisvesi altında PKK/PYD/YPG terör örgütünün DEAŞ teröristlerini Rakka'dan tahliye etmesi, terör örgütleri arasında bir fark olmadığını ve kendi amaçları doğrultusunda her durumu istismar ettiklerini ve bu terör örgütlerinin aynı merkezden kumanda edildiğini çok açık bir şekilde göstermektedir. Rakka'da yaşananlar bize bunu göstermektedir. Bu durum, terör bataklığının genişlemesine ve terör örgütlerinin daha fazla yaşam alanı bulmasına yol açacaktır. Bu bağlamda, Rakka'nın DEAŞ'tan kurtarılmasında izlenen yönteme ilişkin endişelerimizi müttefiklerimize daha önce sayısız kereler en üst seviyede intikal ettirdik. Bölgenin demografik yapısında dışarıdan müdahaleyle yapılan değişikliklerin, düzensiz göçten radikalleşmeye kadar pek çok farklı sorunu doğuracağını açık ve net bir şekilde ifade ettik.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye'deki terörle mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz. Türkiye'nin ulusal güvenliği bakımından büyük önem arz eden Fırat Kalkanı Harekâtı başarıyla gerçekleştirilmiştir. Altıncı Yüksek Düzeyli Astana Toplantısı'nda İdlib "Gerginliği Azaltma Bölgesi" ilan edilmiştir. Gerginliği Azaltma Bölgesi'nde, kontrol noktaları oluşturulması maksadıyla bugüne kadar üç gözlem noktası tesis edilmiştir. Toplamda 12 gözlem noktası tesis edilecektir. Bunların gerçekleştirilmesiyle ilgili çalışmalar da sürdürülmektedir. Tabii, burada çok ince, hassas, komplike bir çalışma yürütülmektedir. Arazide gerçekten çok farklı yapılar söz konusu ve özellikle bunlardan kaynaklı güvenlik güçlerimize yönelik saldırı ve direnç oluşmasını engellemek amacıyla bütün yöntemler -muhtemel çatışma öncesi- çok kararlılıkla ve başarılı bir şekilde uygulanmaktadır.

İdlib çatışmasızlık bölgesinin teşkili hem sahada sükûneti sağlayacak hem de Cenevre'deki siyasi sürece olumlu yönde ivme kazandıracaktır. Türkiye'nin bu çabası, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunması açısından da büyük bir katkı anlamına gelmektedir. Bu noktada, daha önce müttefiklerimiz Koalisyon tarafından, özellikle Amerika Birleşik Devletleri tarafından PKK/PYD/YPG'ye verilen silahların ülkemizde bazı terör saldırılarında kullanıldığını tespit etmiş bulunuyoruz. Bu bilgiyi elbette, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere bütün yetkililerle en somut, net bir şekilde defalarca paylaştık. Millî güvenliğimizi tehdit eden bu silahlandırmaya ilişkin görüşlerimizi ve kanaatlerimizi de olabilecek en kararlı şekilde muhataplarımıza aktarıyoruz. Bir terör örgütünün başka bir terör örgütüyle iş birliği yapılarak yok edilmeyeceğini bizzat 23 Ağustos ve 8 Kasım tarihlerinde ABD'li meslektaşımla yaptığım görüşmelerde de ifade ettim ve kendisine bu bağlantıyı yani PKK ile PYD arasındaki organik ilişkiyi ve bağlantıyı gösteren bütün belge, bilgi, dokümanları kendilerine verdik.

Tabii, bu noktada şu soru akla gelebilir: "Bütün bunlara rağmen neden hâlen Amerika bu desteği devam ettirmeye çalışıyor?" Söylem olarak, PKK'dan ayırdıklarını arazide yani YPG unsurlarını PKK'dan ayırdıklarını ve o şekilde muamele ettiklerini ve o anlamda Türkiye'ye yönelik oradan bir tehdit söz konusu olmayacağı şeklinde güvence vermeye çalışıyorlar ama bunun da hiçbir geçerliliğinin olmadığını, biraz önce de ifade etmeye çalıştığım gibi çok somut olarak biz tespit ediyoruz. Yani ortaya konulan ifadeler ve söylemlerin arazide gerçekleşen fiilî durumla örtüşmediğini de burada belirtmemiz gerekiyor. Şu ana kadar çok ciddi sayıda ve orada DEAŞ'la mücadele konseptinin de çok ötesinde olacak şekilde bu yapıya ciddi bir silah desteği sağlanmıştır ve hâlen sağlanmaya devam etmektedir. Hatta, görüşmelerimizde bu silahların önemli bir bölümünün YPG'ye değil kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla aktardıklarını, gönderdiklerini ifade etmişlerdir. Biz de bunun üzerine, bugüne kadar gönderilen silahların ve mühimmatın, araç gereçlerin en az 25-30 bin kişilik bir orduyu teçhiz edebileceğini ve bildiğimiz kadarıyla Amerika Birleşik Devletleri'nin Suriye'de resmî olarak 500 kişilik bir askerî varlığının olduğunu, gerçi onların bir generalinin bir toplantıda 4 bin sayısını zikretmesi olayı söz konusu. 4 bin bile olsa onların ihtiyaçlarının çok üzerinde bir silah sevkiyatı olduğunu, yine burada bir mantıksızlık, tutarsızlık olduğunu keskin ifadelerle kendilerine aktarıyoruz. Yani orada izah edilemiyor, geldiğimiz nokta itibarıyla aktarılan silahların DEAŞ'la mücadele ya da kendi ihtiyaçları çerçevesindeki açıklamaları kesinlikle bu silahlanmayı izah edemiyor.

Biz bunu Türkiye açısından çok ciddi bir tehdit olarak görüyoruz. Er ya da geç bu silahların bu yapılar tarafından Türkiye'ye yöneltileceğini değerlendiriyoruz ve tedbirlerimizi, politikalarımızı da Suriye'de ve Irak'ta yaptığımız ve yapacağımız askerî harekâtları da bu kapsamda, bu kabul üzerine oturtuyoruz. Yani YPG, PKK'nın Suriye uzantısıdır, aynı sözde kişiler tarafından kumanda edilmektedir, aynı terörist havuzundan beslenmektedir, kesinlikle aralarında hiçbir fark yoktur ve bu örgütün de Türkiye'nin birliğini, bütünlüğünü hedef alan bir örgüt olduğu dikkate alınırsa YPG teröristlerinin bulunduğu her yer, her nokta -neresi olduğunun önemi yoktur- Türkiye açısından hedeftir. Tıpkı PKK'lı teröristlere, terör örgütlerine karşı bugüne kadar yürüttüğümüz bu konsept, bu anlayış YPG için de geçerlidir ve o şekilde davranıyoruz zaten. Bundan sonra da öyle devam edeceğiz ve bunu özellikle, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere bütün müttefiklerimize de söylüyoruz; sadece söylemekle yetinmiyoruz, bu tehdidin ortadan kaldırılması için gereken bütün adımları da atıyoruz ve atmaya da devam edeceğiz.

Suriye'deki krizin önemli bir ayağı da Afrin'deki gelişmelerdir. PKK/PYD/YPG'nin Afrin'den İdlib'in kuzeyine yönelik ilerleme teşebbüsüne karşı gereken tedbirler alınmıştır. Afrin bölgesindeki PKK/PYD/YPG unsurları tarafından Azez-Mare bölgesine yapılan taciz ve saldırılara meşru müdafaa hakkı kapsamında misliyle mukabele edilmektedir. Oradan Afrin kaynaklı ciddi bir tehdit söz konusudur ve bu tehdidin de mutlak suretle ortadan kaldırılması gerekir. Türkiye'nin güvenliği açısından çok büyük bir risk taşımaktadır.

Biraz önce ifade etmeye çalıştığım gibi, PKK/PYD/YPG'nin olduğu her yer, teröristlerin bulunduğu her yer Türkiye açısından bir tehdittir ve aynı zamanda bir hedeftir. Bu kapsamda, uluslararası hukuktan doğan müdahale hakkımızı kullandığımızdan ve kullanacağımızdan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; Suriye sınırında son yıllarda yaşanan gelişmeler sınıra ilave fiziki engeller yapılma ihtiyacını doğurmuştur. Bu amaçla, engel, gözetleme ve komuta kontrol sistemlerinden oluşan bir güvenlik projesini uygulamaya başladık. Projenin ana unsurlarını, beton duvar, gözetleme kulesi, devriye yolu, güçlendirilmiş kafes tel, aydınlatma sistemleri, etkin hudut birlikleri, balon, İHA ve mobil zırhlı araçlar ile hava ve karadan gözetleme, akustik sensörler, uzaktan kumandalı silah sistemleri, lazer imha edici silah, otomatik algılama yazılımları ve daha birçok teknolojik bileşenden oluşmaktadır. Ayrıca, keşif ve gözetleme sistemleri entegre edilecek şekilde insanlı ve insansız kuleler de inşa ediyoruz. İnsanlı kulelerde askerlerimizin bütün ihtiyacını karşılayacak tüm yaşam üniteleri bulunmaktadır.

Öncelikle, 911 kilometre uzunluğundaki Suriye sınırı boyunca teknik açıdan duvar inşa edilebilecek 828 kilometrelik kısmına yönelik 774 kilometrelik modüler beton duvar imalatı tamamlanmıştır. 54 kilometrelik modüler beton duvar imalatı ise altı ayrı bölgede sürdürülmekte olup şu an itibarıyla yüzde 94'lük fiziki gerçekleşme sağlanmıştır.

Suriye sınırının güvenliğini sağlamaya yönelik olarak, fiber optik algılama sistemi kurulumunu içeren Entegre Sınır Güvenlik Sistemi Projesi kapsamında ilk faz tamamlanmıştır. İkinci faz 2017'de tamamlanacaktır. Ayrıca, Irak sınırında İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülmekte olan 144 kilometrelik, yine aynı kapsamda, sınır güvenlik sistemi oluşturulmasına yönelik çalışma devam etmektedir. Bunun yaklaşık 50-55 kilometresi tamamlanmış bulunmaktadır. Projenin diğer unsurları da en kısa sürede tamamlanacaktır.

Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; bölgede böyle hassas bir ortamda Irak bölgesel yönetiminin bölgedeki fay hatlarını daha da derinleştirmeye yönelik hatalı bir adım atarak bağımsızlık referandumu yapma kararı almıştı biliyorsunuz. Bölgede referandum sonrasında Irak güvenlik kuvvetleri tarafından başlatılan operasyon sonucu Kerkük'ün ele geçirilmesiyle bölgedeki dengeler hızla değişmeye başlamıştır. Kerkük ülkemiz açısından önemli bir konuma ve yere sahiptir. Kerkük'ün etnik, mezhepsel ve demografik yapısının korunması ve Iraklı tüm gruplar arasında sağlanacak bir mutabakatla Kerkük'ün statüsünün belirlenmesi Türkiye menfaatleri açısından büyük önemi haizdir. Türkiye olarak gayrimeşru referandum sürecinde belirlediğimiz adımları kademeli olarak bölge ülkeleriyle yakın iş birliği içerisinde hayata geçiriyoruz. Şu ana kadar bu referandumdan sonraki gelişmeler çok büyük oranda bizim hedeflediğimiz ve Türkiye'nin lehine olan gelişmelerdir.

Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; Türkiye olarak öncelikli amacımız güvenlik ve savunmamızı millî gücümüze dayanarak sağlamaktır. Ancak, terör dâhil tüm tehditlere karşı tam ve etkin mücadele, uluslararası iş birliği ve dayanışmayı gerekli kılmaktadır. Bu gereklilik, ülkemizin 1952 yılından beri üyesi olduğu kolektif savunmamız açısından önemli rolü bulunan NATO devlet ve hükûmet başkanlarınca 2014 Galler ve 2016 Varşova zirveleriyle teyit edilmiştir. Bu ortak irade sayesinde, 2014 Galler Zirvesi'nde müttefik ülkelerin takip eden on yıl içerisinde, yani 2024 yılına kadar, gayrisafi yurt içi hasılalarının en az yüzde 2'sini savunma harcamalarına, savunma harcamalarının da en az yüzde 20'sini ana silah sistemlerinin tedarikine ayırmalarını öngören "Savunma Yatırımı Taahhüdü" kabul edilmiştir.

Esasen, NATO hedeflerinden bağımsız olarak, ülkemizin savunma tedbirlerini ve modernizasyon çalışmalarını yoğunlaştırması, karşılaştığımız tehdit ve sınamalar nedeniyle acil ve zorunlu bir gereklilik olarak meydana çıkmaktadır. Bu nedenle, 2018 yılında savunma bütçemizde ciddi bir artış yapılması öngörülmektedir.

Türkiye'nin savunma harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2016 yılında yüzde 1,47 seviyesinde gerçekleşmiştir. 2017 yılı içerisindeyse yüzde 1,46 seviyesinde oluşması beklenmektedir. 2018 yılı bütçe tasarısı dikkate alındığında bu harcama seviyesinin yüzde 1,65'e çıkması öngörülmektedir.

NATO Savunma Planlama Yetenek Anketi'ne göre Türkiye'nin ana silah sistemleri harcamalarının savunma harcamalarına oranı 2016 yılında yüzde 25,59 seviyesinde gerçekleşmiştir. 2017 yılında ise bunun yüzde 30,40'a çıkması beklenmektedir. Savunma harcamalarımızı artırma gerekliliği NATO taahhüdünden ziyade ülkemizin içinde bulunduğu risk ve tehditlerden dolayı daha güçlü bir orduya, yerli ve millî teçhizatla ulaşma hedeflerimizden kaynaklanmaktadır.

Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun değerli üyeleri; 8-17 Kasım 2017 tarihinde icra edilen NATO Komuta Yeri Tatbikatı, Trident Javelin-2017 sırasında yaşanan iki olumsuz hadise hepimizi ziyadesiyle üzmüştür. Bu tatbikat esnasında hangi amaca ve örgüte hizmet ettiği henüz belli olmayan 2 şahıs tarihimize, cumhuriyetimizin kurucu lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ve Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsına yönelik olarak son derece çirkin, provoke edici ve aslında ittifakın savunduğu temel değerlerle de asla bağdaşmayan vahim ve kabul edilemez nitelikte provokasyona imza atmışlardır. Özellikle vurgulamak istiyorum: Tarihimize, mirasımıza ve liderlerimize karşı yapılan bu saygısızlık, bu alçaklık ve bu rezillik kesinlikle cevapsız bırakılmayacaktır. Nitekim, bunun ilk adımı olarak, tepkimiz olarak, askerî ve sivil makamlarımızca derhâl gereken adımlar atılmış ve tatbikata katılan askerlerimiz geriye çekilmiştir. NATO Genel Sekreteri hadisenin bireysel bir eylem olduğunu ve ittifak görüşlerini kesinlikle yansıtmadığını yazılı olarak en üst seviyede dile getirmiştir. Ayrıca NATO Genel Sekreteri hem ülkemizden hem de Cumhurbaşkanımızdan özür dilemiştir. Norveç Başbakanı ve Savunma Bakanı da yazılı ve sözlü özürlerini iletmişlerdir. Tüm bu özürlere rağmen biz, bu olaya sebep olan kişilere ve ilgili birim amirlerine yönelik olarak uygulanacak cezai tedbirleri, onlarla bağlantısı olması muhtemel amirlerin de tespit edilerek ortaya çıkartılması konusunu ve bunların cezalandırılması hususunu takip etmeye kesinlikle devam edeceğiz.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, ek süre veriyorum.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Tamam Sayın Başkanım, olabildiği ölçüde atlamaya çalışacağım.

Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; Türkiye olarak, balistik füze tehdidi karşısında hava ve füze savunmamızın takviyesi amacıyla daha önce NATO'dan talepte bulunmuştuk. Bu kapsamda, 2013 yılının başlarından itibaren müttefiklerimizce Adana'da bir Patriot ve Kahramanmaraş'ta bir SAMP-T hava savunma sistemi konuşlandırılmıştı. Ancak bu geçici çözümün ülkemizin hava savunma ihtiyacını karşılamada yetersiz olduğu tartışmasızdır. Takdir edersiniz ki böylesine stratejik bir ihtiyaç başka bir ülkenin inisiyatifine ve insafına bırakılamayacak kadar önemli bir husustur. Bu amaçla, ülkemizin hava savunması için uzun menzilli bir hava savunma sisteminin millî imkân ve kabiliyetler göz önünde bulundurularak tasarlanıp üretilmesine yönelik çalışmalarımız son hızla devam etmektedir. Orta ve uzun vadeli olarak ortak tasarım ve üretim boyutlarını içeren ayrı bir projeyi başlatmış bulunuyoruz. Ancak aciliyet arz eden hava savunma ihtiyacımızın bir an evvel karşılanması maksadıyla Rusya Federasyonu'ndan S-400 hava savunma sistemleri tedariki için sözleşme imzalanmış ve avans ödemesi gerçekleştirilmiştir yani bu işlem sonuçlandırılmıştır, bu satış işlemi sonuçlandırılmıştır. Bundan sonra ödemelerle ilgili detaylar şu anda görüşülüyor, ödemelerin biçimi. Sözleşme imzalanmış, avans ödemesi de gerçekleştirilmiştir yani bu iş tamamlanmıştır.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Teslimat?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - 1 adedi opsiyon olmak üzere 2 adet S-400 sistemi sözleşme kapsamında tedarik edilecektir. İlk sistemin teslimatının 2019 yılında gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. Bu sistemler teslim alındığında ülkemiz önemli bir hava savunma yeteneğini kazanmış olacaktır. Acil ihtiyacın karşılanmasına yönelik bu çözüm, kendi sistemlerimizi geliştirme yolundaki kararlılığımızı sekteye uğratmayacaktır.

Hava ve füze savunma sistemi ihtiyacımızın orta ve uzun vadede, teknoloji transferi ve ortak üretimi de mümkün kılacak şekilde gidermeye yönelik EUROSAM firmasının ortakları olan Fransa ve İtalya Savunma Bakanları ile üçlü niyet beyanını 8 Kasım 2017 tarihinde Brüksel'de imzaladık. Söz konusu niyet beyanıyla, öncelikle, Türk, Fransız ve İtalyan firmalardan müteşekkil bir konsorsiyumla EUROSAM öncülüğünde SAMP-T'nin daha gelişmiş bir versiyonunu birlikte tanımlamak, geliştirmek, üretmek ve kullanmak için iş birliği başlatılmıştır. En geç bu yılın sonuna kadar da nihai anlaşmayı gerçekleştireceğiz inşallah. Hedefimiz, henüz başlangıç aşamasında olan bu çalışmaları başarıyla tamamlayarak daha uzun menzillerde kendi tasarımımız olan sistemleri geliştirmektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerimizin türlü hile ve aldatmacalarla içine sızmış asker kılığındaki teröristler tarafından gerçekleştirilen ve askerimizin, polisimizin, memurumuzun, esnafımızın, kadınlarımızın, gençlerimizin, demokrasi ve vatan sevdalılarının "Dur." dediği hain darbe girişiminin üzerinden bir yıldan fazla zaman geçmiştir. Bu süreç zarfında FETÖ terör örgütüyle organik bağı tespit edilen 150 general, 4.630 subay, 2.168 astsubay, 1.211 uzman erbaş/sözleşmeli er, 411 devlet memuru/işçi olmak üzere toplam 8.570 personel ihraç edilmiştir. Bakanlığımızın personel açığını kapatmak için 15 Temmuzdan sonra 1.537'si subay, 4.036'sı astsubay, 3.026'sı uzman erbaş, 5.790'ı sözleşmeli er olmak üzere toplam 14.389 personel temin edilmiştir. 2017 yılı fiilî kadrolarının tamamlanması maksadıyla askerî ve sivil personel temin faaliyetlerine devam etmekteyiz.

Fetullahçı terör örgütü en fazla zararı ne yazık ki Türk Silahlı Kuvvetlerinin eğitim ve öğretim kurumlarına vermek istemiştir. Binlerce yıllık köklü geleneğe sahip askerî kurumlarımızı temelden sarsmak istemiştir. Bu nedenle özellikle askerî eğitim alanında çok titiz düzenlemeler yaptık. Bu adımlardan en önemlisi yeni üniversitemizin, Millî Savunma Üniversitemizin kurulmasıdır. Bu sayede Türk Silahlı Kuvvetlerinin ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora seviyesindeki eğitim ve öğretim kurumlarını tek çatı altında topladık ve kurumları yeniden yapılandırdık.

Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde uluslararası ortamlarda görev yapabilecek ve bilimsel gelişmeleri takip edebilecek seviyede İngilizce eğitimi vermek maksadıyla harp okullarında İngilizce hazırlık sınıfı açılmış ve harp okulları beş yıla çıkarılmıştır.

Harp okullarına müracaat eden öğrenci sayısı 2016 yılı içerisinde 108.023 iken, 2017 yılında yaklaşık 4 kat artış göstererek 436.816 kişiye ulaşmıştır. Harp okulları ile astsubay meslek yüksekokullarında 2017-2018 eğitim ve öğretim dönemi için askerî öğrenci alım faaliyetlerinin tamamlanmasıyla birlikte harp okullarında 3.947, astsubay meslek yüksekokullarında 2.500 olmak üzere toplam 6.447 askerî öğrenci eğitim görmektedir. Ayrıca, 23 dost ve müttefik ülkeden toplam 531 misafir askerî öğrenci de Millî Savunma Üniversitemiz bünyesinde eğitim görmektedir.

Bu sene harp okullarına alınan öğrencilerin yüzde 41,7'si Anadolu lisesi, yüzde 13,7'si özel lise, yüzde 8,7'si imam-hatip lisesi, yüzde 6,7'si lise ve yüzde 15,9'u ise teknik ve mesleki lise ile öğretmen lisesi mezunudur. Bu öğrencilerimizin ailelerinin mesleklerine baktığımızda en büyük payın yüzde 22,6'yla işçi ve işçi emeklisi aileler olduğunu görüyoruz. Bu öğrencilerimizin ailelerinin yüzde 12,2'si serbest meslek erbabı, yüzde 11,5'i memur ve memur emeklisi, yüzde 9,8'i çiftçi ve yüzde 7,3'ü esnaftır. Milletimizin teveccühü Kurtuluş Savaşı'mızdaki en büyük gücümüz olan ordu-millet dayanışmasının her geçen yıl daha da kuvvetlenerek devam ettiğinin bu rakamlar göstergesidir.

Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun değerli üyeleri; savunma, güvenlik ve istihbarat ile kalkınma, eğitim ve bilimsel araştırma amaçlı yurt içi ve yurt dışına ait temel harita ve harita bilgileri, coğrafi bilgiler Harita Genel Komutanlığımız tarafından üretilmektedir. Çok uluslu ortak üretim çalışmalarında yer alarak iş birliği protokolü imzalanan dost ve müttefik 17 ülkeye bilgi ve deneyimler aktarılmıştır. Savunma, güvenlik, istihbarat ve kalkınma maksatlı çalışan kamu kurum ve kuruluşlarının temel coğrafi veri ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla Harita Genel Komutanlığı Coğrafi Veri Merkezi kurulmuştur.

Güncel düşey engel verilerinin toplanması ve sunulması çalışmaları kapsamında Helikopter Engel Tespit Sistemi Projesi etkin bir şekilde yürütülmektedir. Proje doğrultusunda düşey engel verilerinden yararlanarak pilotu ikaz edecek yazılım ve donanımdan oluşan 400 adet tabletin tedarik edilmesi planlanmıştır. Şu ana kadar 200 adet tablet yazılım, donanım ve veri olarak temin edilmiş ve pilotlara teslim edilmiştir. Bunlar aktif olarak kullanılmaktadır. Diğer 200 tanesi ASELSAN tarafından yapılmaktadır. Onun da kısa süre içerisinde dağıtımı gerçekleştirilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu bölümde savunma sanayimizdeki önemli gelişmelerden bahsetmek istiyorum.

Savunma sanayisindeki temel hedeflerimizden birisi, özgün tasarım ve ileri teknoloji yetenekleriyle savunma ve güvenlik alanında Türkiye'yi küresel bir oyuncu hâline getirmektir. Türkiye'nin ihtiyaçları doğrultusunda yerli ve millî bir savunma sanayisini oluşturmaktır. Silah sistemlerinin yerli ve millî olmaması durumunda, en ihtiyaç duyulan zamanlarda temin edilememesi ve kullanılamaması riskiyle karşı karşıya kalınabiliyor. Bunun en son örneklerinden bir tanesi, Fırtına obüsünün -son derece sofistike bir silah sistemi- Suudi Arabistan, Katar ve bir ülkeye daha satışı gerçekleştirildi çok ciddi sayıda. Onun motorunda MTU Alman motoru kullanılmakta. Almanya bu motorların kullanılarak üretildiği bu araçların üçüncü ülkelere satışına izin vermemiş ve bu ihracatlar gerçekleşmemiştir. Özellikle Suudi Arabistan'la bağlantımız milyar doların üzerinde bir rakama tekabül ediyordu. Biz, teknolojinin alınması ve kullanılması yerine teknolojinin üretilmesi ve millîleştirilmesini hedefliyoruz. Bu bir örnek. Bunun sayısız başka örnekleri var.

Türk Silahlı Kuvvetleri ve tüm güvenlik teşkilatlarımızın imkân ve kabiliyetlerini artırmak hedefiyle savunma sanayi atılımlarına devam ediyoruz, savunma sanayisinde yerlilik oranını her geçen gün artıyor.

Hâlen yürütülmekte olan önemli savunma projelerini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Milli Muharip Uçak Projesi (TF-X): Milli Muharip Uçak Projesi'yle Hava Kuvvetleri Komutanlığımızın 2030'lu yıllardan sonraki muharip uçak ihtiyacını yurt içinde özgün tasarım modeliyle karşılayacağız inşallah. Yerli sanayinin azami düzeyde kullanılarak özgün tasarım faaliyetlerinin tamamlanmasını hedefliyoruz. İlk uçuş 2023'te gerçekleşecek.

HÜRKUŞ Projeleri: Türk Başlangıç ve Temel Eğitim Uçağı Geliştirme Projesi "HÜRKUŞ" Avrupa Sivil Havacılık Otoritesinden tip sertifikası alan ilk Türk uçağıdır. Küresel sivil ve askerî havacılığın gelişen eğitim uçağı ihtiyaçlarına cevaben tamamen özgün olarak Türk mühendislerince tasarlanıp geliştirilmiştir.

HÜRKUŞ-A Projesi kapsamında 2 tane prototip temel eğitim uçağının kabulü yapılmıştır. Bu prototipler silahlandırılarak birincisinin terörle mücadele için Jandarma Komutanlığımıza teslimatı gerçekleştirilmiştir. Başlangıçta tamamen eğitim uçağı olarak tasarlanmıştı ancak daha sonra ihtiyaçlar çerçevesinde savunma alanındaki ihtiyaçlarımızı da karşılaması için silahlandırılmıştır. İkincisinin test-entegrasyon aşamasının tamamlanmasıyla bu yıl içinde teslimatını gerçekleştiriyoruz.

HÜRKUŞ-B Projesi -Sayısal kokpitli HÜRKUŞ daha ileri model- kapsamında Hava Kuvvetlerimizin eğitim uçağı ihtiyacı karşılanacaktır. 15 adet uçağın üretim ve sistem entegrasyonu, tamamlanan uçakların ise yer testleri devam ediyor. Aralık 2017'de bunların ilk uçuşları gerçekleştirilecek.

ATAK Helikopteri Projesi: Dünya çapında kendi sınıfındaki en etkin taarruz helikopterlerinden biri olan ATAK helikopterine ilişkin proje kapsamında 25 adet T-129 ATAK helikopteri Kara Kuvvetleri Komutanlığına teslim edilmiştir. Kalan 61 helikopterin güvenlik birimlerimize teslim edilmesi gerçekleştirilecektir. Tamamen yerli tasarım ve üretimi hedefleyerek, en modern millî sistemlerle donatılmış, yakıt ve mühimmat kapasitesi artırılmış yeni bir ATAK helikopterini geliştireceğimiz ATAK-2 projesini de başlatmış bulunuyoruz.

Turboşaft Motoru Projesi'yle de ATAK, Stratejik İHA ve HÜRKUŞ'un motor ihtiyacını karşılayacağız.

Genel Maksat Helikopter Projesi: Güvenlik birimlerimiz ile Orman Genel Müdürlüğünce ihtiyaç duyulan 109 adet T-70 genel maksat helikopterinin üretilmesi planlanmaktadır. Uygulanmakta olan proje modeliyle yüzde 63 oranında yerli sanayiyle üretimi gerçekleştirilecektir. Projedeki ilk helikopter teslimatının 2021 yılında gerçekleştirilmesi beklenmektedir.

Bayraktar TB-2 Taktik İHA Sistemi: Gündüz ve gece şartlarında istenilen bölgede keşif-gözetleme, hedef, teşhis ve hasar tespit çalışmalarının karşılanması maksadıyla Bayraktar TB-2 Taktik İHA Sistemi 2015 yılından itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde hareketli ve sabit hedefleri mini akıllı mühimmatlar kullanarak etkisiz hâle getirme kabiliyeti de kazanmıştır bu sistemler. İftiharla söyleyebiliriz ki bu İHA'mızın yerlilik oranı yüzde 96'dır. Toplamda 112'si silahlı, 151 İHA'nın tedariki yapılacak olup, hâlihazırda 15 adet silahlı 38 adet Bayraktar İHA'nın teslimatı yapılmıştır.

ANKA İHA: TUSAŞ tarafından tasarımı ve üretimi yapılan ANKA İHA sistemlerimiz keşif, gözetleme, hedef teşhis, tespit ve takip görevlerini başarılı bir şekilde icra etmektedir. Gerektiğinde imha ile emniyet, asayiş ve kamu düzeninin tesisine yönelik istihbarat desteğini de sağlamaktadır. Proje kapsamında 25'i silahlı 40 adet platform tedarik edilecek olup hâlihazırda 3 silahsız ve 2 silahlı İHA'nın tedariki tamamlanarak teslimatı yapılmıştır.

İHA Motoru Projesi: İHA'nın motorunun da yurt içinde geliştirilmesi hedeflenmektedir. İlk motor prototipi TUSAŞ tarafından üretilmiş olup kalibrasyon ve test faaliyetleri devam etmektedir. 2018 Aralık ayında prototip kabulünün gerçekleştirilmesini hedefliyoruz.

Denizaltı Kurtarma Ana Gemisi Projesi: Bu proje kapsamında TCG Alemdar Ocak 2017'de teslim edilmiştir. Bu gemimiz azami yetmiş iki saat içinde 600 metre derinlikten enkaz çıkarma, onarım, denizaltıdan personel kurtarma ve yaşam desteği sağlama gibi birçok görevi icra edebilecek kapasitededir.

Amfibi Gemi Projesi: Amfibi Gemi Projesi kapsamında birinci gemimiz olan Bayraktar'ın geçici kabulü 14 Nisan 2017 tarihinde yapılarak Deniz Kuvvetleri Komutanlığı envanterine alınmıştır. Bu gemimiz atış destekli amfibi harekât kabiliyeti ve 120 tona kadar zırhlı araç taşıma kabiliyetine sahiptir. İkinci geminin liman kabul testlerine başlanmış olup, yıl sonuna kadar teslim alınması planlanmaktadır.

MİLGEM ve Milli Denizaltı Projeleri: MİLGEM Projesi kapsamında çalışmalar hızla devam ediyor. Heybeliada ve Büyükada korvetlerimiz şu anda görevdedir. Geçen yıl denize indirdiğimiz üçüncü korvetimiz Burgazada'nın teçhizatla donatım faaliyetleri devam ediyor. Bu gemimizi 2018 yılında bütün donanımlarıyla, silah sistemleriyle hazır hâle getirmiş olacağız. MİLGEM ada sınıfı korvetlerimizin dördüncü gemisi Kınalıada 2020 yılında ordumuzun hizmetine sunulacaktır, şu anda üretimi devam ediyor. Yine bu projelerimizde yerlilik oranı yüzde 65'in üzerindedir.

Toplam 8 gemiden oluşan, tasarımları tamamen yerli olan MİLGEM projesinin beşinci gemisi İstanbul fırkateyninin ilk kaynağı 3 Temmuz 2017 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla gerçekleşmiştir. Bu fırkateynin blok inşa ve kızak üstü montaj faaliyetlerine devam edilmektedir.

Ayrıca Gölcük Tersanesi Komutanlığında 6 adet Yeni Tip Denizaltı Projesi inşaatları başlamıştır. Birinci gemimizin inşası tamamlanmış, donanım faaliyetleri başlamıştır. Elde edilen kazanımlar Milli Denizaltı kapsamında inşa edilmesi hedeflenen yerli ve millî denizaltılar için güçlü bir referans olmaktadır.

Yeni Tip Denizaltı Projesi'nin ilk gemisi olan Pirireis'in inşasına 2015 yılında başlanmıştır. Hızırreis ve Muratreis denizaltılarının inşaları devam etmektedir. Aydınreis, Seydialireis ve Selmanreis denizaltılarının kaynak atılımları ise on ikişer aylık periyotlarla ilerleyen dönemlerde yapılacaktır. İlk denizaltımız olan Pirireis Nisan 2021'de hizmete girecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinin istek ve özelliklerini taşıyan, muharebe ortamında, gece ve gündüz, her türlü arazi ve hava şartlarında hizmet eden Millî Piyade Tüfeği'miz MPT-76 millî imkânlar dâhilinde yüzde yüz yerli olarak tasarlanmış ve üretilmiştir. 42 farklı NATO standardı kapsamında yapılan tüm testleri hatasız geçen tek tüfek olma unvanına sahiptir. Şu ana kadar 3.435 adet tüfek teslim edilmiştir, yıl sonuna kadar 7 bin tüfeğin üretimi tamamlanacak ve 2026'ya kadar da toplam 250 bin adet MPT-76'nın üretimi gerçekleşmiş olacaktır. Önümüzdeki yıl 40 binin üzerinde tüfek üretimi gerçekleşecektir.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, hepsi birbirinden önemli açıklamalar ama elli dakikaya ulaştık. Biraz daha özet olarak yaparsanız memnun oluruz.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Tamam Sayın Başkanım.

Altay tankı da önemli bir proje, bu da tamamen yerli tasarım ürünü olan bir ürün. Modern ana muharebe tankının millî imkânlarla tasarlanması, geliştirilmesi, prototip üretimi, test ve kalifikasyonunu içeren Altay Projesi'nin testleri başarıyla tamamlandı. 250'si opsiyonlu olmak üzere 500 adetlik seri üretim için ihaleye çıkıldı. Teklifler cuma günü verildi, önümüzdeki günlerde bu ihaleyi de sonuçlandıracağız. Bu tankın ağırlığı 61 ton, 450 kilometre menzile sahip. Ana silahının yanında uçaksavar ve makineli tüfek sistemleri de mevcut. Ayrıca, aktif koruma sistemi de olacak.

Yine, zırhlı koruma araçlarımız Kirpi, Vuran, Amazon, Ejder, Cobra; bunlar da yüzde 70'in üzerinde yerlilik oranlarıyla üretilmektedir.

Uzun menzilli karadan karaya silah sistemi olan Bora füzesinin teslimat testi 11 Mayıs 2017 tarihinde Sinop'ta başarıyla gerçekleştirilmiştir. Bu, son derece önemli bir sistemdir 280 kilometre menzilli yani balistik öncesi son sınır, 300 kilometre sınırı var biliyorsunuz. 280 kilometre menzilli ve çok başarılı bir şekilde test edilmiştir. Önümüzdeki dönemlerde üretilecek ve bizim hava savunma sistemlerimize çok büyük katkı sağlayacaktır. Envanterde yer alan Kasırga füzesinin K+ projesiyle güdüm ve pod kabiliyeti eklenmiş ve bunun da menzili 120 kilometreye uzatılmıştır.

Ülkemizin dış tehditlere karşı korunmasında büyük önem taşıyan hava savunma sistemleri kapsamında dışa bağımlılığı azaltmak maksadıyla başlatılan Hisar ve Korkut projeleriyle alçak ve orta irtifada hava savunma imkânlarımız millîleştirilmektedir. Aslında, zamanımız yok, gerçekten, son derece, dünyada da birkaç ülkenin sahip olduğu sınırlı sayıda teknoloji ile üretiliyor bu sistemler. Bunu da büyük oranda üretmiş durumdayız.

Tanksavar sistemleri: Kısa adı OMTAS'ı ürettik. Menzili 4 kilometre, ağırlığı 35 kilo, otuz saniyede hedefe varıyor. Bir de UMTAS bunun uzun menzilli olanı. Onun da menzili 8 kilometre. 8 kilometre menzilde uçuş süresi 50 saniye. Bu da son derece önemli, kritik bir teknoloji. Bunu da açmış bulunuyoruz, şu anda yüzde yüz yerli olarak bu iki sistemi de üretmiş durumdayız.

Bir de 35 milimetre Hava Savunma Sistemi Modernizasyonu ve özellikle parçacıklı mühimmat üretimini de gerçekleştirmiş bulunuyoruz yerli imkânlarla. Bu parçacıklı mühimmat yeni savaş konseptinin en önemli argümanlarından, unsurlarından bir tanesi bütün alanlarda; denizde, havada, karada. Yani vakit olursa bunu ayrıntılı anlatabiliriz. Bu teknolojiyi de şu anda üretmiş durumdayız. Hatta El Bab Harekâtı'nda zarar gören tanklarımıza şu anda bunları aktif koruma sistemi çerçevesinde monte ediyoruz yani anti tank sistemleri tanka ulaşmadan havada imha ediyor, öyle bir sistem. Parçacıklı mühimmat patlatarak hiç tanka ulaşmadan o mühimmatı havada imha eden bir sistem. Şu anda bunun birinci fazını tamamladık, tanklarımıza monte ediyoruz.

Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri; bu anlayışla hazırlanan Millî Savunma Bakanlığı 2018 yılı bütçe tasarısı, 40 milyar 402 milyon 238 bin TL olarak huzurlarınıza getirilmiş bulunmaktadır. Millî Savunma Bakanlığı bütçemizin; 20 milyar 329 milyon 549 bin TL tutarında yüzde 50,3'ü modernizasyon projeleri dâhil olmak üzere mal ve hizmet alım giderlerinden oluşmaktadır. Bu tutarın 13,8 milyar TL'si Stratejik Hedef Planı 2018 Yılı Modernizasyon Programı ihtiyaçları kapsamındaki projelerine, 6,5 milyar lirası da Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin barınma, beslenme, giyim gibi yasalarla belirlenmiş yasal istihkakları ile akaryakıt, yakacak, taşıma, ulaşım gibi tüketim mal ve hizmet alımlarına planlanmıştır.

Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2018 yılı bütçe tasarısı, savunma projelerinin haricinde kalan, müsteşarlığın personel giderleri ile yönetim faaliyetleri için toplam 66 milyon 11 bin TL'dir. Bu bütçenin yüzde 59,8'ini personel giderleri, yüzde 7,4'ünü sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderleri, yüzde 25,1'ini mal ve hizmet alım giderleri, yüzde 2,7'sini cari transferler ve yüzde 5'ini ise sermaye giderleri oluşturmaktadır.

Sayın Başkanım, bu rakamları biraz sonra da tartışacağız ama özellikle Sayın Komisyon üyelerinin dikkatine getirmek istediğim bir konu var, izninizle son olarak onu aktarmak istiyorum.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçları olan yiyecek, malzeme, erzak tedariki konularıyla alakalı olarak önemli bir konsept değişikliğine gidiyoruz şu anda. Bu konularda da zaman zaman kamuoyuna da yansıyan bazı sıkıntılar yaşandığını hep birlikte biliyoruz. Şimdi, 2018'den itibaren, bütün tedarik ihtiyacımızı öncelikle kamu kurumları ve kamu kurumu özelliği olan kuruluşlardan temin edeceğiz. Et, et ürünlerinin tamamını Et ve Süt Kurumundan satın alacağız. Onlarda fiyat belli zaten, kalitede de herhangi bir sıkıntı söz konusu değil. Onun dışında diğer hububat ihtiyacımızı Tarım Kredi Kooperatifinden sağlayacağız yani pirinç, bulgur, yeşil mercimek gibi. Tüm birimlerimizin, tüm Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu şekildeki ihtiyaçlarının tamamını, pirinç, bulgur, yeşil mercimek, fasulye, nohut, işte, barbunya vesaire, bütün bunların hepsini Tarım Kredi Kooperatifinden sağlayacağız protokolle.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Toprak Mahsulleri mi Tarım Kredi mi?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Tarım Kredi.

Biz de başlangıçta öyle düşünmüştük ama Toprak Mahsulleri Ofisi bunu sağlayamıyor, Tarım Kredi Kooperatiflerinde var tümü. Toprak Mahsulleri Ofisi, bu ihtiyaçları karşılama imkânının olmadığını bize bildirdi, o da buraya yönlendirdi zaten.

Zeytinyağı, siyah zeytini, yeşil zeytini, kuru inciri MARMARABİRLİK, TARİŞ'ten karşılayacağız. Ayçiçek yağını Trakya Birlikten karşılayacağız. Çayı ÇAYKUR'dan. Türk Silahlı Kuvvetlerinde kullanılan muhtelif baharatların tamamını Adalet Bakanlığı cezaevleri İşyurtları Kurumundan karşılayacağız. Kamu kurumu ve kamu kurumu özelliği olan kuruluşlar tarafından üretilmeyen diğer ürünlerde ise açık ihale yöntemiyle, herkesin, her firmanın girebileceği ihale yöntemiyle, Türkiye'de belirli, bilinen, kalite ve kurumsal ciddiyet konusunda kendini ispat etmiş üreticilerin sadece çağrılarak, onlar arasında rekabetin sağlanması şeklinde bir yöntemi başlattık. Bunun örneklerini de firma ismi olarak şu anda... Aslında verebiliriz, onda da bir sakınca yok. Mesela kaşar peyniri ve beyaz peynir... Türkiye'de üretim yapan 6-7 tane büyük firma var, onları çağırıyoruz. Diğer bilinmeyen yani özellikle, daha doğrusu rafta ürünü olan firmaları çağırıyoruz, onlar arasından rekabeti fiyatla yarıştırıyoruz ve bu yolla askerlerimiz en kaliteli ürünü, hatta bir kısım kalemde de daha önceki alınan fiyatların da altına düştük, hem kaliteyi yükselttik hem de fiyatların altına düştük. Yöntem olarak bu şekilde yöntemi uygulayacağız. Ayrıca, yemek firmaları da kendi üretimlerinde yani yemek ihalesini alıp birliklerimize yemek yapan diğer üçüncü firmalar da burada kullandıkları malzemeleri yine bu yöntemle alacaklar, bu kurumlardan alacaklar aynı şekilde, aynı fiyatla. Bunu da şartnamenin bir parçası olarak ihaleye çıkmadan önce bunu duyuracağız. Dolayısıyla, herkes eşit şekilde yarışmış olacak ve bu yolla geçmişte yaşanan birçok sıkıntı tamamen ortadan kalkmış olacak Sayın Başkanım.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Mevzuat değişikliği yaptınız mı?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Var zaten, yapılmıştı KHK'yla en son. 3B kapsamında o mümkün. En son KHK'yla yayınlandı, ilgili Bakanlar Kurulu kararı da çıktı. Dolayısıyla, orada mevzuat noktasında herhangi bir sıkıntı yok yani onu çağırabiliyoruz ve o şekilde bir yarışma yöntemini uygulayabiliyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım. Birbirinden önemli açıklamalar bugün Plan ve Bütçe Komisyonumuzda yapıldı.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, hiç girmedi Savunma Sanayii Destekleme Fonu'na.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - İzin verirseniz...

BAŞKAN - Neye?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Savunma Sanayii Destekleme Fonu'na hiç girmedi.

MUSA ÇAM (İzmir) - Girsin de onu da konuşalım.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Konuşalım.

BAŞKAN - Bir tek o konuda bir açıklama alayım, ondan sonra müzakerelere başlayalım.

Buyurun Sayın Bakanım, bu konuda açıklamanızı alalım.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Savunma Sanayii Müsteşarlığının bütün harcamaları biliyorsunuz Sayıştay denetimine tabidir. En ayrıntılı bir şekilde, hatta performans denetimi de dâhil olmak üzere ve zaten Sayıştayın bu çerçevede denetim sonucunda yazdıkları raporlarda bu hususlar açıkça ifade ediliyor ve bu, Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderiliyor. Dolayısıyla, Savunma Sanayii Müsteşarlığının harcamalarının Meclis denetimi dışında kalması gibi bir durum kesinlikle söz konusu değil çünkü Sayıştay da bu denetimi Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapıyor ve ulaştığı sonuçları da yine Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderiyor ve buralarda müzakere ediliyor. Dolayısıyla, o anlamda sadece bir yöntem olarak farklılık var, yoksa özü itibarıyla yani Savunma Sanayii Müsteşarlığının yaptığı harcamaların hem Sayıştay hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından denetim dışı kalması gibi bir durum söz konusu değil.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.