KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, kıymetli bürokrat arkadaşlarım, sayın basın mensupları; öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sonrasında zaman kalmıyor, ben önce bu Sayıştay raporlarıyla ilgili önerimi ifade edeyim, daha önceki bakanlıklarda hep söylüyoruz. Bu Sayıştay önerilerinin mutlaka ayrı bir gündem hâlinde görüşülmesi lazım. Burada da gerek Bakanlık gerekse diğer kuruluşlarımızla ilgili Sayıştayın çok önemli tespit ve bulguları var, özellikle muhasebe kayıtlarıyla ilgili, kayıt ve takip sistemindeki sıkıntılarla ilgili tespitler var. Bunların hem ilgili Bakanlık ve kurumlarımızca yerine getirilmesi gerekir hem de burada görüşüp karara bağlamamız gereken maddeler de var, onları da karara bağlamamız gerekir. Bu anlamda da Sayıştay denetim elemanlarına teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, "GEP" diye bir yeni kavram çıktı karşımıza, gelişme projesi diyorsunuz. Dün kitapçık odamıza gelmişti, bugünkü faaliyet raporunda da bundan bahsediyorsunuz.

Şimdi, biliyorsunuz, bölgesel kalkınma projeleri var. Hatta haritanızdan söyleyeyim, burada haritanızda gelişim projeleri olarak baktığımız zaman, KOP, GAP, DAP, DOKAP; bunlar resmî zaten var. Bu ORTAGEP, BAKGEP, MARMARAGEP, EGEGEP, TRAGEP bunlar herhâlde resmî değil Sayın Bakanım? Sizin koyduğunuz bir isim. Yani, bu neticede, bölgesel gelişme Kalkınma Bakanlığınca takip ve kontrol edilen, koordine edilen bir durum. Yani, orada bölge kalkınma idareleri kuruldu, eylem planları çıkarıldı yani orada bir resmiyet var, burada yok. Zaten Sayın Bakanım, sadece orman ve suyla bölgesel gelişme sağlanmaz yani bunu hepimiz biliyoruz, tarım, sanayi diğer alanlarda yapılacak altyapı alanlarında da yapılacak yatırımlar bölgesel gelişim için önemli.

Burada bir de düzeltme yapacağım Sayın Bakanım. Yani, burada diyorsunuz ki: "2003 yılında başlayan yatırım atağı kısa sürede meyvelerini vermiş ve milletimizin gelir seviyesi 4 bin dolardan 15 bin dolara çıkmıştır." Bu doğru değil Sayın Bakanım. Şu anda 10.579; 2017 yılı için beklenen rakam.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Kur yükseldi, o da düşer, 10 binin altında düşer.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Ki kurun yükselmesiyle daha da düşecek bu.

Baktığımız zaman, 2008'de 10.931 dolar yani 2008'e göre fakirleşmemişiz bırak zenginleşmeyi, 2008 rakamına göre fakirleşmişiz. Yani, burada yüzde 42 oranında bir hesap yaptım, bir şişirme var millî gelirde. Çok kitapçık, kitap hazırlıyorsunuz -rakamlar, yapılan yatırımlar- tabii övünmek de haklısınız ama böylesi hatalar da sorgulamaya neden olabilir Sayın Bakanım. Yani, bu rakamlar tümüyle doğru mu, değil mi; o açıdan uyarıda bulunmak istedim.

Bir diğer konu, torba kanuna ben de gireceğim. Torba kanunda 3 tane madde vardı, sizi de doğrudan ve dolaylı ilgilendiren. Birincisi: Bu orman alanlarında işte madencilik için alınan paraların on yıl süreyle alınmaması konusunda bir madde var. Bu hem gelir kaybınıza yol açtığı gibi hem de bize göre orman alanlarını madencilik açısından teşvik eden bir mahiyeti de var. Yani, bu maddelerin altına Orman Bakanı olarak nasıl imza attınız, hakikaten, ya içeriğini tam görmediniz Sayın Bakanım... Ki, ÇED'le ilgili maddeler var, birini, maddeyi biz burada Plan ve Bütçe Komisyonu olarak çıkardık iktidar, muhalefet milletvekilleri olarak. Yani, "Üç ay içinde gerekli izin başvuruları cevaplanmazsa olumlu sayılır." diye bir madde vardı torba tasarıda bunu Plan ve Bütçe Komisyonu çıkardı. Ama, bir madde daha var, o maddeyi çıkarmaya gücümüz yetmedi, o da "Arama faaliyetleriyle ilgili yine ÇED kararı aranmaz." hükmü var. Bunların orman alanlarına zarar verici boyutları olduğu kesin gerek orman gerek mera gerekse tarım arazileri için bu maddelerin bir risk oluşturduğu kesin. Keşke, bu maddeler olmasaydı ki maddelerin birini de Plan ve Bütçe Komisyonu olarak çıkardık.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak Anayasa'da da belirtildiği üzere, ormanlarımızın ve doğal çevrenin korunması, işgale ve yağmaya prim verilmemesi, teşvik edilmemesi, bununla birlikte orman köylüsünün mülkiyet sorunun da çözülmesi gerektiğini savunuyoruz.

Ormanlar, en büyük karasal ekosistemdir ve en değerli doğal varlıklarımızdan biridir. Ülkemizde orman yağmasına yol açan sebeplerin kaynağı kurutulmadan sürdürülebilir ormancılıktan söz edilmesi mümkün değildir. Ormanların tahrip edilmesini önlemek bakımından orman kadastrosu ve 2/B konularında köklü çözümler getirilerek bu konuların ülke gündeminden çıkarılması gerekmektedir.

Orman sınırı dışına çıkarma işlemi orman bütünlüğünü bozmamalı, su ve toprak rejimine zarar vermemelidir. Aynı zamanda, ekolojik dengeyi bozacak türde bir işlem ismi her ne olursa olsun yapılmamalıdır. Ormanlara zarar verecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilmemelidir.

2/B alanlarının çıkarılma nedeni, şimdiki kullanımı, toprak yapısı, eğimi, erozyon tehlikesi, bitişiğinde bulunan ekosistemler, kamu yararına değerlendirilebilme durumu gibi niteliklerini içeren envanteri maalesef yapılmamıştır. Bu durum ortaya konulmadan yapılan satışlar ileride giderilmesi imkânsız zararlara yol açabilecektir.

Ormanları korumak devletin anayasal bir görevi olduğu kadar, orman köylüsünü kalkındırmak, onları kollayıp, sosyal yaşantılarını güvence altında tutmak da devletin en temel görevidir.

Ormancılığın desteklenmesi amacıyla orman köylüsüne ve talep eden gerçek ve tüzel kişilere belirli şartlar ve sürelerle bedelsiz arazi tahsil edilerek özel ormancılık geliştirilmelidir. Ormanların doğal gelişim sahaları içinde yerleşmiş ve ormancılık dışında başka bir iş yapamayan orman köylülerine tarımsal üretim yapabileceği arazi tahsisleri yapılarak iskânları temin edilmelidir. Bunlardan boşalan alanlar ormanlaştırılarak iskâna yasak bölgeye dönüştürülmelidir. Yine orman kadastrosuyla ile genel kadastro birleştirilerek, mülkiyet anlaşmazlıklarının giderilmesi temin edilmelidir.

2/B sorunu villa ile yayla evi sahipliğini birbirinden ayıran adil ve hakkaniyetli bir yöntemle çözülmeli, büyük kent merkezlerinde ve sahillerde rant dağıtma yolu olarak kullanılmasına izin verilmemeli, özellikle orman köylüsünün mağduriyetleri giderilmelidir.

Sayın Bakanım, orman çalışanlarıyla ilgili de bir konudan bahsetmek istiyorum: Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde sürekli işçilerin yanı sıra 5620 sayılı Kanun'a göre çalışan geçici işçiler mevcut. Bunlar beş ay yirmi dokuz gün çalışıyor kalan sürede maalesef, orada çalıştıramıyoruz. Hâlbuki ormanda on iki ay iş var -ki çok ilginç bir durumdan da bahsedeceğim, diğer kurumlarda da bu karşımıza çıkıyor, orman dairesinde de var, geçici işçileri gönderdiğimiz dönemde tutuyoruz taşeron işçisi çalıştırıyoruz ya da İŞKUR'dan Toplum Yararına Program kapsamında personel istihdamı yapıyoruz. Yani bu bir çelişki, bu konuda bir önceki Sayın Başbakanın, değerli hemşehrimin, yine, şu anki Başbakanın sözleri de var. En son, Sayın Başbakan 2 Mart 2017 tarihinde katıldığı bu küresel satranç temalı toplantıda çok açık bir şekilde ifadeleri var "Geçici orman işçilerinin sorunlarının çözümü konusunda taleplerinizi sağır sultan bile duydu." diyor Sayın Başbakan oradaki orman işçilerine. "Siz bize ilettiniz, şimdi, bize düşen sizin sorunlarını torunlara havale etmek değil, çözmek." diyor Sayın Başbakan ve diğer taşeron işçiler, 4/C'liler, bu konularda da talimat verdiğini, bu konuların çözeceklerini ifade ediyor çok açık bir şekilde. Değerli hemşehrim Sayın Davutoğlu da Başbakanken 2015 yılında aynı sözü vermişti ama bugüne kadar maalesef, bu arkadaşlarımızın bu mağduriyeti giderilmedi. Tecrübeli eleman Sayın Bakanım, bunlar yani o beş ay yirmi dokuz gün kısıtlamasını kaldırmamız lazım eğer ihtiyacımızsa bunları sürekli çalışır hâle getirmek hem çalışanımızın moral motivasyonunu artırır, sıkıntılarının giderilmesini sağlar hem de idareye katkısı olur.

Su konusunda da şunları ifade edeceğim: "Su kıtlığı" ve su "kirliliği" şeklinde özetlenen ülkemizin suyla ilgili mevcut sorunlarını su kaynaklarının geliştirilmesi, denetimi ve yönetimine ilişkin sorunlar olarak ifade etmek gerekmektedir. Suyun plansız ve aşırı kullanımı yeryüzünde birçok tatlısu ekosisteminin zarar görmesine neden olmaktadır.

Nüfus artışıyla birlikte artan gıda ve enerji talebiyle iklim değişikliğinin hidrolojik sistemler üzerinde yaratacağı etkiler gelecekte çok daha fazla riskle karşı karşıya kalacağımızı göstermektedir. Bu nedenle, su kaynaklarının iyi yönetimi ve sürdürülebilirliği günümüzün üzerinde önemle durulması gereken öncelikli konuları arasındadır. ülkemizin de kısıtlı su kaynaklarının korunması ve su kaynakları üzerinde bugün ve gelecekte oluşabilecek risklerin bertaraf edilmesi gerekir. Kısıtlı olan su kaynaklarıyla ilgili tartışmayı sadece miktar ve kalite yönüyle değil, aynı zamanda, yarattığı riskler açısından da değerlendirmek gerekmektedir.

Su kaynaklarının verimli kullanımı modern sulama yöntemlerinin kullanımıyla sınırlı. Tarımsal faaliyetler için kaynaklardan aşırı su çekilmesi de başka bir problemdir. Su kaynakları, evsel, endüstriyel ve tarımsal atıklarla her geçen gün kirlenmektedir. Belediyelerin çok azında atık su arıtma tesisi bulunmaktadır. Kirlenen su kaynakları yalnız biyolojik çeşitliliği değil, aynı zamanda geçim kaynakları suya bağlı olan çok sayıda insanı da doğrudan etkilemektedir. Büyük ölçekli altyapı projeleri ve madencilik faaliyetleri de su kaynaklarını ve sulak alanları olumsuz etkilemektedir.

Suyun kaynağından itibaren korunması, kirletilmemesi, barajların çevreyle uyum içinde bulunması, baraj göllerinin erozyonun etkileri ile kentsel atıklardan korunması, sağlıklı içme ve kullanma suyunun uluslararası standartlarda sağlanması esas olmalıdır. Ülkemizin önceliklerine göre tüm su kaynaklarımızın planlanması, yönetimi, geliştirilmesi ve işletilmesi ile su konusundaki ulusal politikaların ve uluslararası sözleşmelerin bütüncül bir anlayışla takip, değerlendirme ve koordinasyonu sağlanmalıdır.

Son olarak, KOP'tan bahsedeceğim Sayın Başkanım, kısa bir sürenizi alacağım.

Sayın Bakanım, "Konya Ovası'na yeni yatırımlarla destan yazmaya devam edeceğiz." diyorsunuz. Doğrudur, yani daha öncesinde yine bu Komisyonda olsun, Genel Kurulda olsun Mavi Tünel'le ilgili, yapılan barajlarla ilgili her zaman teşekkür etmişimdir, Allah razı olsun demişimdir ama bu yetmiyor Sayın Bakanım, yani siz destan yazıyorsunuz ama Konya hâlen ağıt yazıyor yani kuraklık nedeniyle, su sıkıntısı nedeniyle bunun çözümü de var, bunu yıllardır dile getiriyoruz. Yeni projeler gerekiyor KOP proje stokuna yeni projeler ilave etmemiz gerekiyor, başka havzalardan su getirecek projeleri mutlaka -ki hiçbir bilgi de sunumunuzda ifade etmediniz- anladığım kadarıyla yeni proje yine yok yani Konya Ovası'nı suya doyuracak, su ihtiyacını karşılayacak yeni projeler de yok. Hemen şunu söyleyeyim: Mavi Tünel'den aktarılması planlanan su 414 milyon metreküp biliyorsunuz. Bunun 100 milyon metreküpü Çumra ve Konya şehir merkezinin içme suyu. Yani geriye kalan suya baktığınız zaman Konya Ovası'nın su ihtiyacının yüzde 7'sinde falan yani onda 1'i bile değil. O açıdan acilen...

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - 180 milyon metreküp olacak.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - O zaten aynı yerden geliyor Sayın Bakan. Ova ihtiyacı...

Onları yine tartışırız Sayın Bakanım.

"Görünen köy kılavuz istemez." derler ya hani beraber gidelim, Cihanbeyli'den başlayalım yani, Konya'nın ilçelerini dolaşalım, Karapınar'dır, Ereğli'dir.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Geçen Ereğli'deydim.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Biliyorum, Ereğli'deydiniz Sayın Bakanım.

Yani bu anlamda Sakarya'dan, Ermenek Barajı'ndan, Manavgat Çayı'ndan, hatta Fırat Karasu'dan, Kızılırmak'tan su getirmenin yollarını aramalıyız ki KOP idaresinin daha önce Kızılırmak'tan özellikle Kulu-Cihanbeyli bölgesine su getirilmesiyle ilgili projesi vardı ama hayata geçirilemedi bilmiyorum, maliyeti mi yüksek, bu konularda adım atılması lazım Sayın Bakanım. Konya, daha önce de söylemiştim, neredeyse Hollanda kadar, Hollanda'nın tarım, gıda ihracatı 90 milyar avro, Konya niye yapamasın? İhtiyacımız su. Konya Ovası'nın su ihtiyacının başka havzalardan, çevre havzalardan getirilecek yeni projelerle giderilmesi gerekmektedir diyorum ve Bakanlık bütçemizin hayırlı sonuçlar getirmesini temenni ediyorum, teşekkür ediyorum.