| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Orman ve Su İşleri Bakanlığı b) Orman Genel Müdürlüğü c) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ç) Meteoroloji Genel Müdürlüğü d) Türkiye Su Enstitüsü |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 21 .11.2017 |
İBRAHİM AYDIN (Antalya) - Sayın Başkanım, çok kıymetli Bakanım, Komisyonumuzun değerli üyeleri ve milletvekili arkadaşlarım, çok kıymetli bürokrat arkadaşlar, basınımızın seçkin temsilcileri; öncelikle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Evet, bugün Komisyon üyesi arkadaşlar dediler ki: Bugün sizin gününüz. Çünkü Komisyonumuzdaki tek orman mühendisi olunca ve her ortamda söylediğim, otuz yıl gururla, şerefle çalıştığım Orman ve Su İşleri Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğünün bütçesi de olunca... Şimdi de ilk söz hakkını gurubumuzun sözcüsü olarak bana verdiği için de Başkanıma çok teşekkür ediyorum.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Çok ağır eleştiriler yapmayın ama.
İBRAHİM AYDIN (Antalya) - Yok, gerçekleri söyleyeceğim yani onun için rahat olun, siz de bizi biliyorsunuz.
Evet, bildiğiniz gibi, ormanlar bütün insanlığın ortak değeri olup, torunlarımıza bırakacağımız müşterek mirasımızdır yani atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan emanet aldık.
Ormanlarımızı koruyan Orman Genel Müdürlüğü, ülkemizin orman kaynaklarını, sürdürebilir yönetimini sağlayarak kaynaklarımızın milletimizin menfaatine sunulmasından sorumlu yüz yetmiş sekiz yıllık köklü bir teşkilat. Evet, orman ve orman kaynaklarının biyotik ve abiyotik zararlara karşı korunması, mevcut ormanların geliştirilmesi, verimliliğinin artırılması ve alanlarının genişletilmesi, ormanların sağladığı ürün ve hizmetlerden toplumun optimum faydalanmasını temin için önemli çalışmalara imza atmaktadır.
Bugün dünya orman alanı yaklaşık 4 milyar hektardır, Türkiye orman alanı ise son envanter rakamlarına göre 22,3 milyon hektar olup ülke alanının yüzde 28,6'sını kapsamaktadır. İlk orman amenajmanı 1963 yıllarında, 1972'ye kadar on yıl içerisinde yapılmış ve 20,2 milyon hektar ormanımızın -benim ilk meslek hayatımda, işte, 1984'lerde bu şekildeydi- 12 milyon hektarı bozuk, 8 milyon hektarı verimli diye hep söylenirdi. Fakat, son yıllardaki çalışmalarla, işte, görüyoruz ki 22,3 milyon hektara ulaşmış ve Hükûmetimizin programında da orman alanlarımız yüzde 27'den yüzde 30'a çıkacak önümüzdeki yıllarda.
Aynı zamanda, Bakanımız da güzel bir sunum yaptı, tüm ayrıntılar vardı, görseldi. Orman alanlarımız son on beş yılda 1 milyon 500 bin hektar artmış yani 2002 yılında 1,2 milyar metreküp olan odun serveti, 1,6 milyar metreküpe ulaşmış. Bu artışla, ülkemiz, dünya orman varlığını artıran önemli ülkeler arasında yer almaktadır.
Evet, 2003 yılından bugüne kadar takriben 4,9 milyon hektar alanda ağaçlandırma, erozyon kontrol, bozuk orman alanlarının rehabilitasyonu, mera ıslahı, enerji orman tesisi, suni gençleştirme ve özel ağaçlandırma ve benzeri ormancılık faaliyetleri gerçekleştirerek 3 milyar 820 milyon adet fidanı toprakla buluşturmuştur, 2017 yılı sonunda bu rakam 4 milyara ulaşacaktır. Yani, , eskiden ben orman işletme şefliği yaparken ormancılık faaliyetleri yalnızca orman arazisinde yapılırken şimdi ise 2008 yılındaki Millî Ağaçlandırma Seferberlik Kanunu'yla okul bahçeleri, kara yolları kenarları, hastane ve sağlık ocakları, mezarlıklar büyük bir hızla ağaçlandırılmaktadır. Yani, 2008 yılından bugüne kadar... Hatta, o yıl ağaçlandırma olarak da... Bakanımızın en büyük özelliği hedef koymak, o zaman "2 milyon 300 bin hektar -Belçika büyüklüğünde, Trakya büyüklüğünde bir alan- ağaçlandırılacak ve rehabilitasyon yapılacak." demişti, o rakamın daha da üzerinde tamamlandı beş yıl sonunda. Bu arada da 45.684 adet okul bahçesi, 22.377 adet mezarlık ve ibadethane, 1.731 adet sağlık ocağı ve hastane bahçesi, 19 bin kilometre yol kenarı ağaçlandırması yapılmıştır. Ayrıca da vatandaşlarımıza 162 milyon adet fidan dağıtılmış bedelsiz. Ben işletme müdürlüğü yaparken bir vatandaş bir fidan istese verme şansım yoktu ama bu Millî Ağaçlandırma Seferberliği doğrultusunda tüm her tarafa bu fidanları dağıtabiliyoruz.
Yine, tabii, üretim olarak... Biraz önce işte, "Ağaç kesiyorsunuz, tomruk üretimi yapıyorsunuz." falan dendi. Doğrudur, yani ülkemizde gerçekten üretime baktığımız zaman, normalde Türkiye'deki ormanların artımı 30 milyon metreküpün üzerinde ama bizim yaptığımız üretim şu anda 21 milyon metreküp. Bunu yaparken de benim ilk meslek yıllarımda doğal ormanlarda yaşlı ormanları kesip gençleştirme adına, yani burada odun ham maddesi almak değil, bir yandan da ormanları gençleştirmek için yapılan ve... İlk yıllarda belki hep gençleştirmeydi, sonraki yıllarda bakımdan da gelen üretim oldu. Şu andaki üretimin bir yarısı, 17 milyon metreküp endüstriyel odun, 4 milyon metreküp yakacak odun üretilmiş, bunun da sonucu piyasadan 3 milyar TL satış geliri sağlanmış. Yani burada şu anda eğer bu bakımdan aldığımız ürünleri, lif-yonga diyoruz biz ona, onları tüketen fabrikalara eğer yeterli üretim verilmemiş olsa büyük bir ithalat yapılıp cari açığımız artacaktır. Bu konuda da Orman teşkilatı güzel işler yapmaya devam ediyor.
Evet, yine 2018 yılında ise 21,5 milyon metreküp odun ham maddesi üretilmesi hedeflenerek bunun karşılığı 3,3 milyar TL satış geliri elde edilmesi planlanmıştır.
Yine, Bakanımız çok güzel bir şekilde onu anlattı. Tıbbi ve aromatik bitkiler pazarından pay almamız gerekiyor. Bu konuda da son yıllarda güzel çalışmalarımız var. 2002 yılında 31 bin ton olan üretim 2017 yılında 500 bin tona çıkarılmıştır.
Orman yangınlarıyla ilgili... Ben de otuz yıl orman yangınları olan bölgede, birinci derece hassas bölgede çalıştım, yani Antalya'da yirmi bir yıl, en fazla yangın çıkan Muğla'da dört yılı aşkın ve İzmir Orman Bölge Müdürlüğünde. Gerçekten son yıllarda büyük bir aşama kaydettik. Bildiğiniz gibi, ormanlarımızın yüzde 60'ı yangın riski altında. 12,5 milyon hektar yangına çok hassas bölge, bu çalıştığım bölgelerde yani Akdeniz, işte Adana'dan başlayıp Mersin'e, ondan sonra Ege ve Marmara'ya kadar yangına birinci derece hassas bölge buralar.
İşte, orman yangınlarının sebepleri belli; ihmal ve dikkatsizlik yüzde 84, kasıt yüzde 3, yıldırım ise yüzde 13'tür. Bununla ilgili çalışmalarımızı yani orman yangınlarında stratejimizi üç temele oturtuyoruz: Bir, önleme; iki, söndürme; üç, rehabilite etmek. Yani önlemede yangın çıkmasına mâni olmak, eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları. Bu konuda gerçekten son yıllarda çok güzel çalışmalar yapıldı. Nedir? Okullarda eğitim ve tiyatro faaliyetleri, camilerde hutbelerde ele alınıyor. Yine aynı şekilde vatandaşları bilinçlendirme çalışmaları devam ediyor. Önemli olan önleme dedik, bu konuda çok güzel çalışmalar var.
Söndürme ise erken uyarı, hızlı ve etkin müdahale diyoruz. Biraz önce Bakanım da anlattı. Yani bizim gözetleme kulelerimiz var tüm ormanlarımızı gören, orada kamera sistemimiz var, on beş saniyede yangın ihbarı alabiliyoruz. Eskiden böyle yarım saatte, kırk beş dakikada ulaşılırken şimdi ise on beş dakikaya indi bu süre. Ne kadar erken ve etkin mücadele, o kadar yangın söner. Tamam, doğrudur, Türkiye'de büyük yangınlar olmuştur ama tabii ki, nem yüzde 20'nin altına düşerse, sıcaklık 40 derecenin üzerinde olursa, hava da rüzgârlıysa eğer erken ve etkin müdahale de yapamıyorsan o zaman bu yangın büyür; büyüdüğü zaman ne kadar üzerine gidersen git, ancak ateşi ateşle söndürürsün, karşı ateş verdiğimiz. Bunları da Türk ormancısı uyguluyor.
Bir de, baştan bu yana Türkiye'nin yangın söndürmeyle mücadelesine baktığımız zaman, ilk yıllarda, 1940'larda, 1950'lerde -o yıllarda- mükellef sistemi, jandarma gider, zorla toparlar insanları, "Hadi bakalım, yangına gideceksiniz." o şekildeydi ama 1980'li yıllarda bu sefer yer ekipleri kurulmaya başlandı. Yani Orman teşkilatı yer ekipleri kurdu, yalnızca tırmık, tahrayla söndürmeye başlamıştı ama daha sonra "Suyun kullanılması lazım." dendi, arazözler alındı, buna uygun havuzlar yapılmaya başlandı. 1988 yılında ilk hava aracıyla tanıştık, 1990'lı yıllarda ise hava araçlarını kullanmaya başladık. Yani tam güzel bir yangın yönetim sistemi, hepsi birden, teknolojinin tamamını kullandık. Şu anda, bir yangın çıktığı zaman kuleci görüyor, tabii ki eğitim çalışmaları da oluyor, Alo 177'ye de ihbarlar gelir, anında orman içerisindeki helikopter havalanır, kara ekipleri havalanır ve anında yangın mahalline varılır on beş dakika içerisinde. Varıldığı zaman havadan helikopter suyu alır, yangının önüne atar, yer ekibi işte gider dozerlerle, bu yangınlara erken ve etkin bir şekilde müdahale edilir ve söndürülür. Yani bu konuda hiçbir zafiyet yok. Bakın, Avrupa ülkelerinde, hele özellikle bizim Akdeniz ülkelerinde -biz, beraber ortak çalıştık çok- bizi herkes takdirler karşılar.
Son yine, Süleyman Demirel Üniversitesinde Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu'nda bir sunum yaptım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Aydın.
İBRAHİM AYDIN (Antalya) - Tüm dünya Türkiye'nin orman yangınları konusundaki başarısını her zaman söylüyor.
Tabii ki, yanan alanların kısa sürede ağaçlandırılması, Sayın Bakanım anlattı, gördünüz sizler de. Gerçekten yıl içerisinde ağaçlandırılıyor. Bir sürü yanlış anlamalar var. Ben hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem de Genel Kurulda bunu zaman zaman söyledim. Ben Muğla Orman Bölge Müdürü oldum 2007 yılında, şöyle bir algı vardı: Bodrum'da yangın çıkar. "Eyvah, Bodrum yanıyor cayır cayır!" Hem çok ses getiriyor, arkasından hemen soru işaretleri "Acaba burası villa mı yapılacak, turistik tesis mi olacak?" falan diye. Ben o zaman bir açıklama yaptım basına, dedim ki: "Arkadaşlar, yanan alanlar yıl içerisinde ağaçlandırılıyor. Ben Antalya'da çalıştım yirmi bir yıl. Gidin, bir tane yanan alan yerden 2B olmuş ve başka amaçla kullanılmış bir yer varsa, buyurun, istifa edeceğim." O gün bugündür önüme bir şey gelmedi. Ha, var, şöyle var: Yanan alan tamam, vatandaşın mülkiyetinin olduğu yer. Tamam, ormanların içerisinde mülkiyeti olan, tapusu olan yerler de var, orası yanıp geçiyor veyahut da... Bodrum Güvercinlik'te vardı, özellikle gündeme geliyor sık sık, bazı televizyonlarda, işte, "Burası yandı, otel oldu." Ya, orası 1986 yılında turizm alanı olarak ilan edilmiş, tahsisi alan almış, her şey bitmiş, 2007 yılında yangın çıkıyor, çıkan yangında da ucu yanmıştı, ben de oradaydım. Her şey bitmiş, turizm alanı ilan edilmiş, tahsis verilmiş yani. Burayla ilgili üzerine gitmenin çok bir anlamı yok. Yıl içerisinde ağaçlandırıyoruz.
Sayın Paylan'ın biraz önce söyledikleriyle ilgili... Yani hiçbir zaman hiçbir orman ne imara açılır... İmara açılması mümkün değil. Bir de biz -adı üstünde Orman Kanunu- hatta 1937 yılında "Beş yılında orman kadastrosunu bitireceğiz." demişiz. Doğru, 2005 yılına kadar Orman Genel Müdürlüğü ayrı çalışmış -Orman Kadastro- Tapu Kadastro ayrı çalışmış ama biz 2005'te bunu birleştirdik. Şu anda tamamı yapılıyor ve tescilleniyor, ormanların tapusu var. Ormanın tapu olan yer, mümkün değil yani buna kesin inanın, hiçbir yer ne imara açılır ne de oraya inşaat yapılır; bunu iyi bilin.
GARO PAYLAN (İstanbul) - İstanbul'un yüzde 75'i ormandı, şimdi hepsi gitti.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Kuzey Ormanlarını kara yollarına açtınız.
İBRAHİM AYDIN (Antalya) - İstanbul, aslında tabii, şöyle: İstanbul'un hemen hemen yüzde 50'ye yakını orman yani -bakın, hedefimiz yüzde 30 diyoruz- Türkiye ortalamasının üzerinde ve şu anda konu... Eğer Orman Kanunu olmamış olsaydı mümkün değildi yani. Bu konuda emin olun imara falan açıldığı yok.
Ve biz, biraz önce yangın konusunda da yangına birinci derece hassas bölgelerde -biraz önce siz yoktunuz- gereğini yapıyoruz, bu konuda rahat olun. Orman yangınları konusunda da çok başarılı bir...
GARO PAYLAN (İstanbul) - On beş gün müdahale edilmiyor yangınlara.
İBRAHİM AYDIN (Antalya) - Ya, orada güvenlik sorunları vardır, doğrudur, ona bir şey demiyorum. Bir de şunu da...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama yakılıyor ormanlarımız. Orman her yerde orman Sayın Vekilim.
İBRAHİM AYDIN (Antalya) - Tabii ki, her yerde orman ve gereken de yapılıyor, yıl içerisinde de ağaçlandırılıyor yani. Bu konuda rahat olun. Belki, doğrudur, terörle ilgili sıkıntılar vardır. Orada tabii, kimin yaktığı da belli değil yani terör amaçlı da yanmış olabilir. Ama şu var: Eğer, bakın, Türkiye'de bu Orman teşkilatının yangın söndürmeyle mücadelesi olmamış olsun, iddia ediyorum -ben Türkiye'de en fazla orman yangınlarına giden kişilerden birisiyim yani otuz yılımı verdim ve kayıtlarda da vardır, en fazla hava aracıyla gidip yangın yöneten kişi de benim- eğer bu mücadele yapılmasın Akdeniz'de birinci derece hassas olan 12 milyon hektar yer üç yılda -eğer erken ve etkin müdahale yapmayalım- Türkiye'de üç yılda tüm ormanlar biter, yanar, bu sahildeki 12 milyon hektar ormanın tamamı yanar.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Gelin, Dersim'e gidelim, Lice'ye gidelim.
İBRAHİM AYDIN (Antalya) - Onun için gerekli çalışmalar gayet güzel bir şekilde yapılıyor. İnşallah, önümüzdeki günlerde öyle güvenlik sorunları da olmaz, orada terör de olmaz, oradaki ormanlarımız da yanmaz. Yanan yerler de zaten meşe ormanıdır genelde, orası yapraklı tür olduğu için tekrardan yenisi de gelmiştir yani bu konuda rahat olun.
Bir de Türkiye için en önemli genel müdürlüklerimizden birisi Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğünden de bahsetmek istiyorum, Türkiye için çok önemlidir. 2011 yılında Orman ve Su İşleri Bakanlığımız yeniden kurulduğunda, bu genel müdürlük eskiden Ağaçlandırma Genel Müdürlüğüydü. Arazi bozulumu, çölleşme ve erozyonla daha etkin mücadele edebilmek gayesiyle 2011 yılında kurulan bu Genel Müdürlüğümüz, ülkemizin 2023 ve sonrası vizyonuna uygun olarak toprağın korunması, tabii kaynakların geliştirilmesi, çölleşme ve erozyonla mücadele, çığ, heyelan ve sel kontrolü, entegre havza ıslahı, su havzalarının geliştirilmesi faaliyetleriyle ilgili plan ve projeler yapmakta, politika ve stratejilerimiz belirlenmekte, ilgili kurum ve kuruluşlar arasında iş birliği ve koordinasyon sağlanmakta ve bu faaliyetleri küresel alana taşıyarak ülkemizin tecrübelerini diğer ülkelere aktarmakta ve uluslararası kuruluşlarla da etkin iş birliği yapmaktadır. Bu kapsamda, Çölleşmeyle Mücadele Ulusal Strateji ve Eylem Planı, Erozyonla Mücadele Eylem Planı, Ulusal Havza Yönetim Stratejisi, Yukarı Havza Sel Kontrolü Eylem Planı, Baraj Havzaları Yeşil Kuşak Ağaçlandırma Eylem Planı, Maden Sahaları Rehabilitasyon Eylem Planı gibi doğal kaynak planlamalarının anahtarları olan eylem planları hazırlanmaktadır. Bu eylem planlarına izleme, değerlendirme ve raporlama yapılmaktadır. Entegre Havza Rehabilitasyon Projeleri, Sürdürülebilir Arazi Yönetim ve İklim Dostu Tarım Uygulamaları Projesi, Arazi Tahribatının Dengelenmesi Projesi, Sel, Çığ, Heyelan Kontrol Projeleri yanı sıra Birleşmiş Milletler sürdürülebilir kalkınma hedefi olan Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi'nin yol haritasını oluşturan arazi tahribatının dengelenmesi kapsamında 2030 ulusal hedefleri belirlenmiş ve Türkiye Ulusal ATD Raporu hazırlanmıştır. Bu rapor üye ülkelerce örnek kılavuz olarak kabul edilmiştir. Bu konuda da gerçekten güzel çalışmalar var Bakanlığımızın. Bu konuda da takdir etmek istiyorum. Bu çalışmalar inşallah devam edecek ve hedef olarak da koydukları 1 milyon hektar ağaçlandırma, 750 bin hektar mera ıslahı, 2 milyon hektar tarım alanlarının ıslahı, 2030 arazi tahribat dengelenmesi hedeflerimiz arasında yer almaktadır. İşte, bunları yaparken Havza İzleme ve Değerlendirme Sistemi Projesi hazırlanmıştır, Türkiye Dinamik Erozyon Modeli ve İzleme Sistemi kurulmuştur. Bu çalışmaların da devamını diliyorum.
Millî parklarımız, Sayın Bakanım güzel bir şekilde sunum yaptı, bu konuda da onların çalışmalarını da tebrik ediyorum. Zaten Devlet Su İşleri gerekli güzel çalışmaları her zaman yapıyor.
Süremin de sonuna geldiği için fazla da uzatmak istiyorum. Tüm genel müdürlüklerimizi de bu çalışmalarından dolayı tebrik ediyorum, başarılarının devamını diliyorum.
Bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Bu konularda Komisyonumuzda da bir orman mühendisi olarak, net bir şekilde, kafalarında olan soru işaretlerini önümüzdeki günlerde -bundan sonra hep beraberiz- bu konularda da bilgi verebilirim.
Evet, tekrar hayırlı uğurlu olsun bütçemiz.