KOMİSYON KONUŞMASI

YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Kahramanmaraş) - Sayın Başkanım, çok değerli Bakanım, Bakan Yardımcım, çok değerli bürokrat arkadaşlarımız, Komisyonumuzun üye olan ve olmayan çok değerli milletvekilleri, çok değerli sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, çok değerli katılımcılar, çok değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şunu ifade edeyim: Ben biraz matematiğe meraklıyım, onun için konuşmacılarla ilgili bir de dakika tuttum, Sayın Susam net elli dokuz dakika konuşmuştu, en uzun konuşma süresi, en kısa konuşma da on altı dakikada tamamlandı. Ben de ortasını değil de biraz daha vakitten tasarruf etmek adına on dakikada inşallah sunumumu, bilgilendirmemi tamamlamak istiyorum.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Şimdi -matematikçi olduğunu söyledi- benim konuşmam otuz iki dakika, ses bandına almış.

YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Kahramanmaraş) - Ben saat tuttum Sayın Vekilim.

Şimdi bir de ne zaman konuşma sırası bana gelse arazide de ya ezan okunmaya başlanır veya ara verilir. Aradan sonra da... (Gülüşmeler)

BAŞKAN - Öyle bir şanssızlık var. Kusura bakmayın.

Evet dinliyoruz.

YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Kahramanmaraş) - Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.

Öncelikle sayın vekilimizin sorduğu soruyu kısaca cevaplandırayım ben.

Şimdi Kahramanmaraş'ta bu Piazza isimli alışveriş merkezinin bulunduğu arazi Kahramanmaraş büyükşehir olmadan önce belediye mülkiyetindeydi. İnanın 50 milyon TL'ye yani eski para 50 trilyona satıldı bir yatırımcı gruba. Aslında o arazi Kahramanmaraş Belediyesinin kendi tarihinde yapmış olduğu en büyük hacimli satış. O arazi aslında onun yarısı bile etmezdi, çok ciddi bir para vererek, bizi de şaşırtarak yatırımcı grup bunu 50 trilyon liraya satın aldı. 200 milyon dolarlık yatırım yaptı ve orada Kahramanmaraş'ın etrafındaki 9 ilin hiçbirinde olmayan 5M Migros dâhil -çünkü 5M Migros birçok ilimizde yok biliyorsunuz- 9 ilin içinde bulunduğu bölgenin en büyük alışveriş merkezini yaptı ve esnafımız tabii bundan ciddi şekilde şikâyetçi oldu. Ben çok objektif bir şekilde durum tespitini sizlerle paylaşıyorum. Fakat madalyonun diğer yüzü de şu: Şimdi, devasa bir otoparkı var yaklaşık 3 bin araçlık. Otoparkına gittiğiniz zaman arkadaşlar, Kahramanmaraş plakalı araçların oranı yüzde 1 bile değil. Gaziantep, Malatya, Adıyaman, Kayseri, Adana tüm çevre illerinden gelen araçların plakaları. Bütün insanlar demek ki alışveriş amacıyla bu kadar kilometreyi göze alabiliyorlar. Ben sayın vekilimizin bu konudaki bu sorusunu cevaplandırmak adına söyledim. Büyükşehir olduktan sonra o problemler çözüldü zaten, o mahkemelik durum da bertaraf edildi.

Son olarak şöyle bir bilgi arz edeyim: Bu yatırımcı grubun isminden bahsetmek istemiyorum fakat ben onlara bir soru sordum, dedim ki: "Bizim Kahramanmaraş alışveriş merkezimizin sizin bütün alışveriş merkezlerinizin içindeki durumu nedir, konumu?" Bana ne dediler biliyor musunuz? O açıldıktan sonraki ilk ramazan bayramının arifesiydi. O bayramdan sonra konuşmuştuk bunu yöneticilerle. "Bizim 12 tane yurt içinde ve yurt dışında büyük alışveriş merkezimiz var. Bunlardan cirosu en büyük olan İstanbul'dur, ikinci sırada gelen Moskova'dır fakat Kahramanmaraş 24 saat içinde girip çıkan sayısı 250 bini aştı, arife günü bizim Moskova'yı da İstanbul'u da solladı." dediler. Şimdi ben buradan bir yere gelmek istiyorum arkadaşlar. Şimdi şu ana kadar gerek teklif sahiplerimizin gerek Sayın Hükûmetimizin ortaya koyduğu tasarının içerdiği çok önemli gerçekler var. Hakikaten bunları da ben büyük bir iyi niyetle onaylıyorum, hepsinin altına imzamı atıyorum. Fakat dikkat ederseniz burada gerek tasarıda gerekse tekliflerde esnafımızın mağduriyeti ciddi şekilde beyan edildi, buna da aynen katılıyorum. Tabii bir şey ama unutuldu, küçük tüketicinin de ciddi bir mağduriyeti var. Küçük esnafımız mağdur olurken küçük tüketici de mağdur oluyor. Bu iki mağduriyeti birazdan vereceğim örneklerle kısaca açıklayacağım.

Şimdi özellikle şunu ifade edeyim, tabii, biraz önce Sayın Bakanımız çok güzel tespitlerde bulundu. Bunlardan bir tanesi de alışveriş merkezlerinin yani bir şekilde biriktirilmiş alışverişlerin yapıldığı merkezler olduğu hususunda bir düşüncesi oldu. Ben buna aynen katılıyorum çünkü hiç kimse her gün alışveriş merkezine gitmiyor. İnsanlar genelde aylık alışverişlerini biriktiriyorlar ve toplu alışveriş yapıyorlar. Buradan şuraya gelmek istiyorum: Alışveriş merkezlerinde bir toplu alışveriş konsepti var. Bunu somut olarak örneklendirmemiz gerekirse, mesela, alışveriş merkezine gidip de bir tane pet şişe suyu alamıyorsunuz, bunlar ya 6'lı ya 12'li ya 24'lü koliler hâlinde alabiliyorsunuz. O zaman benim küçük tüketicim oradan bir pet şişe su alamayacağına göre gidecek, ne yapacak bunu, bakkaldan alacak. O zaman bu toptan alışverişin avantajından yararlanamayacak. Şimdi bu toptan alışverişin avantajıyla ilgili bizim ülkemizde yaşanmış bir örneği paylaşmak istiyorum. Biliyorsunuz İstanbul'da ilk defa yani Türk ticaret tarihinde bir metro gross market açıldı, ismi Metro, Almanlar bunu kurdular. O alışveriş merkezinde, Kozyatağı'nda arkadaşlar, normal vatandaş, bireysel tüketici gidip de oradan alışveriş yapamıyordu. Kim alışveriş yapıyordu? Esnaflar veya şirket sahipleri veya herhangi bir şekilde bir vergi mükellefiyeti ve vergi levhası olup bunu ibraz edebilenlere bir kimlik kartı veriliyordu, o kart marifetiyle orada alışveriş yapılabiliyordu. O kadar tuttu ki bu yöntem ilginç bir şekilde, vergi mükellefi olmayanlar da birbirinin kimlik kartını ve giriş belgesini kullanmak suretiyle bu alışverişten yararlanmaya başladılar. Hatta birçok esnafımız, bakkalımız, kasabımız oradan toptan alışveriş yapıp dükkânında kendi fiyatıyla satıyordu. Şimdi, tabii burada, düşünebiliyor musunuz, küçük tüketicimizin harcama imkânı bulabileceği mali imkânları kısıtlı olduğu için... Akaryakıt istasyonunda akaryakıt alıyorum arkadaşlar, bir vatandaşımız yanaşıyor pompaya "Bana 10 liralık gaz koyar mısın?" diyor. Ya 10 liralık gaz, demek ki ancak o kadara parası yetiyor. Onun için, bu küçük esnafımıza değil sadece küçük tüketicimizi de koruyacak bazı tedbirlere yönelmemiz lazım.

Şimdi, bunları paylaştıktan sonra bir hususu arz etmek istiyorum. Tabii şu andaki Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakanken ben de Başbakan Baş Müşaviri olarak görev yapıyordum. O dönemde çok önemli dosyalar kendilerine arz etmiştim. Bu dosyalardan bir tanesi de arkadaşlar "Hipermarket ve Esnaf Uzlaşma Önerisi" başlığını taşıyordu. Sayın Cumhurbaşkanımıza -tabii o zaman Başbakandı kendileri- ben bunu arz ettikten sonra o dönemdeki -Sayın Bendevi Palandöken Başkanımız da çok iyi hatırlayacaklar- Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu Şûrası'nda Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuya değindi ve bunun, bizim o önerimizin yani hipermarket-esnaf arasındaki bir bayilik ilişkisi kurgulanmasının tavsiye edilmesi hususunda bir önerisi oldu, başka öneriler de oldu. Şimdi bunu biz 31 Ekim 2014 tarihinde, bir buçuk ay kadar önce Sayın Başbakanımız Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'yla da paylaştık, onun da tavsiyeleri doğrultusunda... Ben o metinden sadece birkaç cümle okumak istiyorum izin verirseniz.

Şimdi "Ahilik gelenekleri ve makul ilkeler ışığında orantısız hipermarket gücünün paylaşımıyla tüm esnafımıza yarar sağlayacak gerçekçi bir hipermarket-esnaf uzlaşma önerisi:Esnafımız isterse, bulunduğu kentteki bir hipermarketin uzman personeli tarafından eğitilip hizmet şartları en modern ve profesyonel kriterlere yükseltilebilmelidir. Buna ilişkin düzenlenebilecek, Millî Eğitim Bakanlığı ve Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu onayı ile akredite edilmiş bir eğitim sertifikasyonu ile esnafımız kendi dükkânında yetkili hipermarket bayisi olabilmelidir. Böylece, esnafımızın iş yeri sahipliğine veya yönetimine, hiçbir aleyhte değişiklik getirmeden çok önemli ve olumlu faydalar sağlanacaktır. Vergi kayıp ve kaçakları önlenecektir. Esnafımız isterse, hipermarket muhasebesine entegre olup bireysel muhasebeci masraflarından ve muhasebe yanlışlarından korunabilecektir. Öte yandan bu bayilik konsepti, hipermarket için yerel noktasal periferik birimler oluşturacaktır. Hipermarket kalitesi tabana yayılacaktır. Bu bayilikler hipermarket şubeleri gibi aynı yüksek standartlarda görev ifa edeceklerdir. Konunun tarafları olan hipermarket, esnaf, üretici, tüketici, toplum ve devlet için çok sayıda sinerjik fayda sağlanacak, sistem ve ilişkiler en üst düzeyde şeffaf, denetlenebilir, kurumsal hâle gelecektir. Ahilik geleneğimize uygun olan böyle profesyonel bir iş birliği modelinin dünyadaki perakende sektörüne rehberlik edebilmesi dahi mümkün olabilecektir. Önerimiz, ilgili paydaşlarla ayrı ve gruplar hâlinde görüşüldükten sonra hazırlanmıştır."

Şimdi bununla ilgili olarak...

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Bir şey sorabilir miyim? Kim hazırlamış bunu?

YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Kahramanmaraş) - Bu bizim önerimizdi.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Bu öneri kimin?

YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Kahramanmaraş) - Bizim önerimizdi.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Bu gıda piyasasını ve sektörü hiç bilmeyen bir bilim adamının hazırlamasıdır.

YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Kahramanmaraş) - Şimdi, bitireyim isterseniz. Zaten çok fazla konuşmayacağım, vakit işgal etmeyeceğim.

Şimdi, arkadaşlar bununla ilgili olarak mevcut Hükûmet tasarısında biz sadece 12'nci maddenin (3)'üncü fıkrasından sonra gelmek üzere 4'üncü bir fıkra ilave ettik. O 4'üncü fıkra ilavesi dışında mevcut Hükûmet tasarısında başka bir değişiklik yapmadık. 13 ve devamını biz teklifimize almadık çünkü o konuda biz tamamen bu teklifi Hükûmetin ve Komisyonun takdirine bıraktığımız için çünkü 13 ve sonrasında çalışma saatleri ve devamı vardı. Çalışma saatleriyle ilgili Mustafa Öztürk kardeşimizin, değerli vekilimizin zaten başka bir teklif çalışması olduğu için mükerrere de düşmemek adına biz teklifimizi, bu mevcut Hükûmet tasarısındaki mevcut 12'nci maddenin (3)'üncü fıkrasından sonra eklediğimiz fıkrayla kısıtladık. O fıkrayı, eklediğimiz fıkrayı okumak istiyorum.

Şimdi, burada, Sayın Bakanımızın da konuşması sırasında beyan ettiği gibi, yöresel ürünlere ve yöresel üreticilere belli bir avantaj sağlayan bir (3)'üncü fıkra var. Biz üçüncü fıkradan sonra gelen (4)'üncü fıkrayı ona atfen düzenledik. Okuyorum: "Benzer bir iş birliği modeli, alışveriş merkezleri, büyük mağaza ve zincir mağazalar ile bunlardan eğitim ve bayilik almayı talep eden aynı coğrafi bölgedeki yöresel esnaf ve sanatkâr işletmeleri arasında kurulur. Bu iş birliğinde yer alacak alışveriş merkezleri, büyük mağaza ve zincir mağazalar, eğiterek bayilik verecekleri esnaf ve sanatkâr işletmelerinin muhasebelerini ve onlara sundukları ürün stoklarını kendi bünyelerinde kodlayarak merkezî şekilde yönetmek suretiyle en asgari kârla mahalle düzeyine kadar yaygınlaştıracakları alışveriş kalitesini ve eşdeğer satış fiyatı uygulamasını kendi liderlikleri altındaki özyönetimle ve il ticaret müdürlüklerinin bağımsız denetimiyle gerçekleştirirler."

Tabii, şimdi çok özet olarak arz etmiş olduğum bu düşüncemizi tekliflendirirken burada mahalle bazında alışveriş kalitesinin yükseltilmesini ve hizmet maliyetinin düşürülmesini esas aldık. Yani hipermarkette hangi fiyata satılıyorsa benim bakkalımda, kasabımda, manavımda da aynı ürününün aynı fiyatla satılmasını öngördük. iki: Küçük tüketicinin de, alışveriş merkezine gitme imkânı olmayanların da kendi mahallesindeki bakkalından, kasabından aynı ürünleri istediği kadar temin edebilmesini öngördük. Tabii, burada, ürün iadesi, post cihazı kullanılması, et satışlarında eldiven giyilmesi gibi hijyenik unsurlar dâhil bunlarla ilgili belli kategoride bir eğitim verilmek suretiyle esnafımızın da daha çağdaş bir hizmet verebilmesini sağlamak tabii ki bunun içeriğinde yer almaktadır.

Ben diğer tekliflerle birlikte bunun da değerlendirmeye alınmasından dolayı hem Komisyon Başkanımıza hem çok değerli Komisyon üyelerimize saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ediyorum, sağ olun efendim.