KOMİSYON KONUŞMASI

CELAL DİNÇER (İstanbul) - Efendim, her şey için teşekkür ediyorum. Sayın Başkan, hem misafirperverliğiniz hem de bu jestiniz için Sevgili Milletvekilime ve size teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer Başkanım, Saygıdeğer Bakanım, Komisyonumuzun çok saygıdeğer üyeleri, bürokrat arkadaşlarımız, sivil toplum kuruluşlarımızın çok saygıdeğer temsilcileri ve kıymetli basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce, bizim verdiğimiz teklifi, birleştirerek görüşülmesini sağlayan Sevgili Komisyon Başkanımıza da ayrıca huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Ülkemizde 2000'li yıllara gelindiğinde hızlı bir gelişim seyri izleyen perakende sektöründe alışveriş merkezi, büyük mağaza ve zincir mağaza sayılarının artışıyla yaşanan dönüşüm süreci, bir yandan ülke ekonomisine katkı sağlarken bir yandan da birtakım ekonomik, sosyal ve çevresel sorunlara neden olmuştur.

İşletmelerin açılışında standardı bulunmayan karmaşık işlemler ile ödeme süreleri, markalaşma, haksız ticari uygulamalarda karşılaşılan sıkıntılar bu sorunların başında gelmektedir. Ayrıca, yaşanan gelişmeler, perakende sektöründe faaliyet gösteren ve bu sektörde "geleneksel kesim" olarak nitelendirdiğimiz esnaf ve sanatkâr işletmeleri ile küçük ölçekli ticari işletmeler için pazar kaybı ile piyasada tutunma sorunlarını beraberinde getirmiş ve bu yıllardan itibaren binlerce, on binlerce küçük esnafımız iş yerini kapatmak ve işçi olmak, taşeronun yanında çalışmak durumunda bırakılmıştır.

Serbest piyasa ve rekabet ilkelerinden vazgeçmeden, tüketici tercihleri de gözetilerek yaşanan bu sorunların giderilmesi ve perakende işletmelerin dengeli bir şekilde büyüme ve gelişmesinin temin edilmesi bizim hazırladığımız teklifin temel hareket noktasını oluşturmaktadır.

Ülkemiz ekonomisi için önem arz eden bu sektörde yeterli ve güvenilir veri temininde güçlükler yaşanmaktadır. Bu durum sektöre yönelik sağlıklı politika üretilmesini de zorlaştırmıştır. Sektöre yönelik sağlıklı, güvenilir ve güncel verilerin oluşturulmasına imkân sağlanması gerekli görüldüğünden bu teklifimizde yer verilmiştir. Hükûmet teklifinde de bunları görmekten mutluluk duyduğumuzu belirtmek isterim.

Perakende sektörünü düzenleyen diğer ülke uygulamalarına baktığımızda, esas olarak iki yaklaşımın söz konusu olduğunu görüyoruz. Bunlardan biri, sektörün bütün yönlerinin temel bir kanunla özel bir düzenlemeye konu edilmesi, bir diğeri ise, farklı farklı mevzuatlarla ele alınmasıdır. Ülkemizde şu ana kadar ikinci yaklaşım kısmi olarak belirlenmiş ve farklı farklı mevzuatlarla düzenlemeler yapılmış ancak bu düzenlemeler bu sektörün sorununun çözümünde bir ilerleme sağlayamamıştır.

Bizim teklifimizde, hem organize hem de geleneksel kesime yönelik düzenlemelere yer verilmiştir. Böylece, sektörde yaşanan sorunların bütüncül bir bakışla çözüme kavuşturulması amaçlanmıştır. Perakende işletmelerin sınıflandırılabilmesini sağlayacak tanımlamalara gidilmiş, bu çerçevede, "alışveriş merkezi", "büyük mağaza", "zincir mağaza" gibi kavramlar tanımlanmıştır.

Kanun teklifimizle getirilen en önemli yenilik, perakende işletmelerinin açılış ve faaliyete geçiş süreçlerine ilişkindir. Açılış ve faaliyete geçiş işlemlerinin bu sektöre özgü bir bilgi sistemiyle oluşturulmak suretiyle basitleştirilmesi ve Hükûmet tasarısında daha önce olmasına rağmen bu tasarıda olmayan il düzeyinde hazırlanacak stratejik planlara göre bir sistem üzerinde ve tek bir mercice yapılması, âdeta bürokratik işlemlerin basitleştirilmesini sağlayacak bir tekliftir.

Sayın Başkan, Sayın Bakanım ve değerli Komisyon üyeleri; 3 defa buna benzer yasa teklifleri geldi, "Kadük oldu." dendi. Amaç, büyük alışveriş merkezlerinin çalışmasını düzenleyecek bir yasaydı bu ve küçük esnafı yaşatacak bir yasaydı. Ben bunu çok kısa bir örnekle, bürokratik yaşamımda doğuda gördüğüm bir örnekle açıklamak istiyorum.

Doğuda, malumunuz, arazi kavgaları çok fazladır. Sebebi de henüz tapulama ve mülkiyet haklarının tam olarak tespit edilememesinden kaynaklanıyor. Ağa ve karşısındaki kişiler var. Bir köyde Ağa "Köyün tüm arazisi komple benim." diyor, köylü de "Hayır, hepsi ağanın değil." diyor. Tapulama işlemini çözeceğiz ki ağa ve köylü arasındaki sorun çözülsün. Tapulamayı koyduk, planları aldık, iki sene uğraştık, tam tapu memurları geldi, kamp kuracaklar, yukarıdan bir emir geldi "Tapulama kaldırılmıştır." Niçin kaldırıldı, neden kaldırıldı, biz bunu biliyoruz ama tabii kimseye anlatacak durumda değilsiniz. Orada küçücük bir ilçede kaymakamsınız.

ALİM IŞIK (Kütahya) - Bugün söyleyebilirsiniz Sayın Vekilim.

CELAL DİNÇER (İstanbul) - Efendim, yok, rahat söylüyorum.

Şimdi, bakınız, ne oldu? Tapulama bitti. Peki, başlatmadılar bizim bütün ısrarımıza rağmen. Olağanüstü hâl dönemindeydi, gerekli bütün mercileri harekete geçirerek tapulamayı yaptık. Ağa şöyle diyordu: "Başkasına 1 metrekare tapulu yer varsa ben bırakacağım burayı." Köylü de "Tümünün kendisine ait olduğunu ispatlasın biz de her şeyi bırakacağız." 44 bin dönüm arazi vardı, 44 bin dönüm. "44 bin dönüm arazinin tümü benimdir." diyen ağanın hesap sonrası, tapulama sonrası 4 bin dönüm tapulu arazisi çıktı, geriye kalan 40 bin dönüm kamu arazisi olarak tescil edildi. Oradaki köylü vatandaşlara verilmek durumunda kaldı.

BAŞKAN - Gözünü toprak doyursun derler ona Sayın Vekilim.

CELAL DİNÇER (İstanbul) - Evet, şimdi, bakınız, yani bu kadar arazi... Planlar yapılmadığı için de, bu kanun çıkmadığı için de bu insanlar pervasızca büyüdüler.

Değerli arkadaşlar, bugün gidin Avrupa'nın bütün ülkelerini gezin. Allah kısmet etti, görev veya seyahat, her tarafı gezmeye çalıştım. Bütün AVM'ler şehrin en az 30 kilometre, 40 kilometre dışındadır. İngiltere'ye 1989'da ilk gittiğimizde ilk AVM'yi orada görmüştük, Türkiye'de yoktu o zaman. Gittik, bir baktık, taşlık bir arazinin ortasında bir bina yapmışlar. "Ya her taraf yemyeşil, güzellikler içinde bir arazi. Niye bunu buraya yaptınız?" dediğimizde... Bir de yani şehrin 30 kilometre dışına çıkıyorsunuz. Özel arabası olanların dışında kimse gitmiyor. Aynen şunu söylediler, bizi inceleme için devlet göndermişti: "Biz küçük esnafımızı, çarşı içindeki, mahalledeki esnafımızı korumak zorundayız, geleneksel sanatlarımızı korumak zorundayız. AVM'ler büyük oldukları nedeniyle arabası olan, ekonomik gücü olan varsa biner, 30 kilometre şehrin dışına çıkar, alışverişini yapar, döner." dendi.

Stratejik plan yapmadık. Ben, işte, Ankara Maltepe'den örnek veriyorum, herkes bilir. Eskiden Maltepe'de bir pazar vardı. Binlerce esnaf orada alışveriş yapıyordu. Maltepe'de, Maltepe Camisinin hemen arkasındaki arazi. Sayın Bakan, orada oturduğum, beş sene kaldığım için biliyorum. AVM yaptılar. Biz de ilk önce "Aa ne güzel, AVM yapıldı, işte, insanlar olacak." dedik. AVM'de stratejik plan olmadığı için, planlama yapılmadığı için oradaki esnaflar binlerce dolarlık yer kiraladılar, hepsi battı, hepsi gitti ve o AVM şu anda atıl durumda. Yıkıldı mı yıkılmadı mı bilmiyorum; Sayın Başkanımız belki onu çok iyi bilir. Esnaflarla görüştüğümde "Vallahi bizim, pazarcıların ahımız tuttu. Bizim burayı, pazarı kaldırdılar, getirdiler, AVM yaptılar, şimdi AVM'deki herkes çöktü, battı, gitti." diyorlar. Stratejik planı yapacağız, doğru seçim yapacağız. Doğru yer seçimi yapmazsak mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, İstanbul'da oturuyoruz, hepimiz gidip geliyoruz, benim seçim bölgem. Her mahallede ikişer, üçer tane yan yana AVM'den geçilmiyor. Bir pazar günü, ne olur Sayın Bakanım, bir gün korumasız, şöyle sivil bir hâlde gelin, gezin o esnafların olduğu yeri. Gezin bakalım, adım atabiliyor musunuz? Ben seçim bölgemde saatlerce bir yerden bir yere gidemiyorum AVM'lerdeki trafik sıkışıklığından dolayı. Korkunç duruma geldi bu AVM'lerin durumu. Eğer bir saat koymazsanız... Onun için ben yasa teklifimde saatler koydum.

Almanya'ya gidin, Stuttgart kentinden örnek veriyorum. Gidin bakalım pazar günü bir tane sigara alabileceğiniz bir AVM açık mıdır? Onlar bizden daha mı düşüncesizler? Niye açmıyorlar? "Eğlence yerleri" diyorsunuz. Bizi aslında yabancı markalara mahkûm ediyorsunuz Sayın Bakanım. Buyurun, gidin, İngiltere'de her sokakta çocukların gezeceği, eğleneceği spor sahaları var. Spor sahası yapın, boş bulduğunuz her araziye AVM dikmeyin. AVM dikerseniz, işte, sonuçta halkın gideceği tek yer AVM kalır. Spor salonu yapın, insanlar gitsin, eğlensin. Cumartesi, pazar on binlerce insan parklarda gezebiliyor. Bizim bırakın parklarda gezmeyi, depremde gidip de canımızı kurtaracak bir meydanlık kalmadı. Ben Sakarya depreminde enkazdan çıkmış bir adamım, kamu görevlisiydim. Yaşadım o depremleri, gördüm. Depremde toplanacak yerimiz kalmadı. Boş bulduğumuz her yere AVM yapıyoruz, başka bir şey yok. Bu AVM sevdası niye bu kadar artıyor bizde? Yapsın, gitsin İstanbul'un 30 kilometre dışında, Silivri'ye mi yapıyor, nereye yapıyorsa yapsın. Cezaevi yapacak yerde AVM yapalım, gitsin insanlar orada alışveriş yapsınlar.

Bu ülkenin sanayisini düşünenler rekabetin ortaya çıkmasını sağlayacak düzenlemeleri de yapmalıdır. Küçük esnafını öldüren ülkelerin hiçbir tanesi iflah olmamıştır. Küçük esnafımıza sahip çıkacağız. Küçük esnaf bir devletin temelidir. Esnaf ahlakını da esnafın düzenli şekilde rekabet edeceği durumu da geliştireceğiz; onlara eğitimini vereceğiz, yenilik, teknoloji üreteceğiz. Atadan kalma geleneklerimizi bugünkü modern teknolojiyle nasıl yapıyoruz, onu öğreteceğiz, yürüteceğiz bu işi. Bugün gidin, eskisi kadar geliştik, büyüdük falan demeyin Sayın Bakanım. Gidin bir AVM'nin alt katında, bodrum katında terzileri görün. Yüzlerce insan artık ceketini tamir ettirmeye başladı, ayakkabısını tamir ettirmeye başladı. Esnaflar yeniden canlanıyor, yani küçük esnafı bu kadar hiç kimse küçümsemesin.

Bu esnafımıza gerekli olacak bu yasayı mutlaka çıkarmalıyız. Bu hâliyle bile gelmesi çok önemlidir. Sizin bu mesleği, bu konuyu çok yakından tanıdığınızı bildiğim için sizlere ayrıca teşekkür ediyorum. Bu bile çok büyük bir başarıdır. Bunu bile getirmeyebilirlerdi, engelleyebilirlerdi. Bu aşamaya gelmesi için de bütün gayretleriniz olmuştur. Size ve ekibinize teşekkür ediyorum. Ama ne olur -Mehmet Ali Ağabey'imizin dediği gibi- içini bizim tekliflerimizle doldurarak daha güzel, esnafımızı, halkımızı, ülkemizi ve millî sanayimizi de koruyacak şekilde bir yasa çıkaralım. Bizi sadece Amerikan, İngiliz, Alman markasına mahkûm etmeyelim.

Çok teşekkür ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.