| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı b) Mesleki Yeterlilik Kurumu c) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü ç) Devlet Personel Başkanlığı d) Türkiye İş Kurumu e) Sosyal Güvenlik Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 17 .11.2017 |
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli hazırun; Sevgili Bakanımız, bir genç kadın bakan olarak görevi aldığınız zaman gerçekten büyük bir sevinç yaşadık. Hatta, torba yasa için buraya geldiğinizde endüstriyel bölgelerle ilgili düzenleme yapılıyordu ve o düzenlemeyle ilgili olarak da burada bir sunumunuz oldu. Yanınızda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından bürokrat arkadaşlar geldiğinde de çok güzel bir tablo içerisinde çözüm odaklı bir paylaşım içinde olduğunuzu görmüştük. Sizin, icraat olarak, değerlendirmeler olarak, hedef olarak bir kadın duyarlılığındaki vizyoner bakış açısı olarak hem siyaset diline hem siyaset yapma mantığına hem de uygulamada ortaya konulacak öncelikleri dile getirmede çok farklı bir adım atacağınızı açıkçası beklerdim. Derdim ki: Mevsimlik işçilik noktasında veya tarım işçiliği noktasında, ücretsiz tarım işçiliği içerisindeki kadınlarla ilgili mevcudu daha da iyileştirecek, onların haklarını daha da koruyacak bir süreç hedefi ortaya koyasınız veya Türkiye'de iş gücüne katılım açısından, istihdam açısından, ücret paylaşımındaki adalet açısından, işte çıkarılacak birinci kişinin kadınlar olduğunun gerçekliğini değerlendirirken sizin de özellikle Çalışma Bakanı olarak bir kadın olmanızdan büyük umut duyarak bu bağlamda bir beyanat beklerdim ama ilk beyanatınız kısır siyasetin, yıllarca siyasetin söylemindeki o polemik ağırlıklı bakış açısının yansıması oldu; o yüzden, tüm beklentilerde bir hayal kırıklığı yarattı. İçeriğindeki yanlışlıklar rakamsal olarak da, dönemsel olarak da açıklandı ama hemen aklıma şu geldi: SGK'nın Başkanı değerli kardeşimiz, eğer ileriki dönemlerde siyaset yapmak istiyorsanız, herhangi bir görev almak istiyorsanız -gözünüzü seveyim- Hükûmetin aldığı bunca ağır açıklara sebep olan, uygulamada açıkların her gün devasa boyutlara ulaşmasını getiren kararlarda kendinize bir garanti mektubu alın ya da imza attırın. "Sorumlusu ben değilim. Ben, verilen işimi bilgim, liyakat ölçüsündeki ortaya koyduğum performansımla yerine getiriyorum..." Ha, ileride siyasetçi olursunuz, bakarsınız yine muhalefette bir yerlerde olursunuz; o günkü iktidar "Vay, 2016, 2015, 2014 batırdınız bu SGK'yı." diye karşınıza çıkar ama o zaman doğru da söyler yani o zamanki şartlarla baktığınızda bugüne göre.
Ben, bürokrat arkadaşlarımın tamamen çalışma ilkeleri içinde ortaya koyduğu fedakârca iş yapmayı büyük önemsiyorum, kendilerine de teşekkür ediyorum çok zorlu şartlarda çalışıyorlar hele hele Çalışma Bakanlığı personeli. Ama Sayın Bakan, onlar siz ne derseniz, Hükûmetiniz ne derse onu yapar; geçmişte de böyleydi, gelecekte de böyle olacak. Onların üzerinden, o makamsal veyahut bürokratik süreçler üzerinden siyasetin söylemini oluşturmak hele hele size bence gerçekten hiç yakışmadı.
Sayın Bakan, şimdi, madem SGK'dan başladık, SGK'yla ilgili Sayıştay raporlarıyla devam edelim. Geçen 2016 Sayıştay raporlarıyla ilgili birkaç başlığı birkaç arkadaşım dile getirdi. Ben daha detay birkaç soruyu ve birkaç buradaki tespit adına neler yapıldığını dile getirmek isterim.
Şimdi, bu, tabii, öldükten sonra genel sağlık sigortası primi tahakkuk ettirilenler de önemli. Bir de yıllardır merak ettiğim ve burada da bir tespitini gördüğüm, farklı, muhtelif hastalar adına aynı tarihlerde en az 2 farklı sağlık kurumunda yatarak tedavi işlemi kaydedilerek SGK'ya fatura edildiği noktasında bir tespit var; bu çok önemli yani Türkiye'de hele hele özel hastanecilik sistemindeki o hızlı yükseliş ve orada çok önemsediğim denetim noktasında... Yani FETÖ'ye bağlı diye bu birkaç hastane zincirini denetlediniz, neler çıktığı o zaman raporlandı ama sonuç itibarıyla, sağlık sektöründeki ortaya konulan denetim duyarlılığının hangi ölçüde olduğunu çok merak ediyorum; zaten Sayıştayın da burada belirlemeleri var.
Şimdi, devam ediyor; kurum alacaklarının mali tablolardaki doğru muhasebeleştirilmesinden, icraya intikal ettirilen kurum alacaklarının muhasebe sisteminde tutulmasına kadar, kurumun kamu zararı ile fazla yersiz ödemelerinin tahsilat ve takip işlerinin yapılmadığına kadar, 4/B kapsamındaki sigortalıların 13 milyar 540 milyon 591 bin tutarında prim borçlarının olduğu, alacakların tahsili konusundaki yasal süreçle ilgili sorgunun olduğu, Hazine Müsteşarlığı ve SGK arasındaki ikraz anlaşmalarına istinaden kullanılan kredilerde buradaki mali tablolara yansımasının hatalı olduğu, yine SGK mülkiyetindeyken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına devredilen dinlenme tesisleri ve bakım evlerinin tahsiliyle ilgili yanlışlıklar olduğu, yine çok önemli gördüğüm sağlık hizmeti sunucularına verilen avansların incelendiğinde, hastanelere verilen avanslardan 14,3 milyar TL, eczanelere verilen avanslardan 331 milyon TL ve optik avanslardan 129 bin TL olmak üzere 14,6 milyar tutarında avansın yasada belirtilen süreyi aştığı hâlde kapatılmaması.
Şimdi, bunların ötesinde, özel sektörle ilgili teşvikler verdiniz, istihdamla ilgili teşvikler oldu. Peki, bu özel sektörle ilgili geçici iş yerlerinden olan kurum alacaklarının zamanındaki takibi ne derece oldu? Diğer taraftan, sigortalı işten ayrılış bildirgesini zamanında vermeyen ve buradan işverenlere idari para cezası çıktığında bu idari para cezaları neden uygulanmadı? Bunlar benim değil, direkt Sayıştayın tespitleri ve bu Sayıştay tespitinde görüyoruz ki bir teşvik prosedürü işliyor ve bu teşvik prosedürünü maalesef istismar eden bir yaklaşım var, bu istismara karşı ne yapıyoruz? Teşvik, amenna, işsizliğe çözüm olsun ama ne yapıyoruz karşılığında?
Diğer taraftan, işten ayrılan sigortalılara çalışmadıkları dönemlere ilişkin olarak hastalık hâlleri nedeniyle geçici iş görmezlik ödemesinde bulunulduğu belirlendiğini yine Sayıştay ortaya koymuş.
Sevgili Bakanımız, yine, tabii karşımıza çıkan bir tespit var, bu da çok önemli. Prim teşviki hükümlerinden yararlanan, biraz önce söylediğimiz işverenlerden bu prim teşviklerine ilave istihdam sağladık diye kullanan bazı işverenlere -ki bu 3.206 iş yeri- toplamda da 8 milyon 929 bin lira tutarında yersiz prim indirimi uygulanmış. Yani 8 milyon 929 bin dediğimizde bu eski parayla 9 katrilyon para. Bu kaynağı ve bu kaynağın kullanıldığı fonu değerlendirdiğinizde, hani derler ya bu garip gurebanın hakkını kimlere yediriyorsunuz?
Diğer tarafta da yine yeni istihdam edilen bazı sigortalılar işe alındıkları tarihten önceki altı aylık dönemde aylık prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı olmalarına rağmen, bu sigortalılar için işverenlerin sigorta prim teşvikinden yararlanması. Yani biz hep böyle olayda nereden neyi fırsat buluruz diye bakan bir değerlendirmeyle yani buradan da kendimize bir getiri sağlayalım mantığıyla bakan bir değerlendirmeyle karşı karşıyayız ve burada da 745 iş yerine toplam 1 milyon 453 bin yersiz prim indirimi uygulanmış yani 1 katrilyon Sayın Bakan.
Şimdi, tabii, daha başlıklar da var ama bunlar çok önemli gördüğüm ve bu önemli gördüğüm başlıklarda da Bakanlığımızın...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tamaylıgil, lütfen toparlar mısınız, rica ediyorum.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Tamam Sayın Başkanım, tamamlayacağım.
Hangi önlemlerin alındığı noktasında gerçekten sorgulamam var. Benim önem verdiğim bir iki konuyu da söyleyeyim. Sayın Bakan, bizim Anayasa'yla belirlenmiş Ekonomik ve Sosyal Konsey toplantıları ve tanımı var. Bu Anayasa değişikliğinde 2010 yılında gündeme geldi ama ne hikmetse bu Ekonomik ve Sosyal Konsey bir türlü toparlanamıyor ve orada işçi, işveren, kamu kesimi, özel sektör, hepsinin temsil edildiği bir ortam. Dünyadaki ortaya çıkan ekonomik riskler ve kırılganlık gerçeklerini dile getiriyoruz, Türkiye'nin içinde bulunduğu riskleri dile getiriyoruz, etrafımızda Türkiye'ye karşı alınan ortak eylemler diyoruz ama biz bu ülkenin tamamını temsil eden gücü bir araya getirip bu gücün beraberce bir gelecek planlamasına katkı sağlamasını kabul etmiyoruz. Bu ne biçim... Ki Anayasa'ya da gerekliliği açısından baktığınızda.
Benim şu anda söylemek istediğim bir önemli konu da şu: Türkiye'de yaşayan emekçi işçinin hakları açısından ve içinde bulunduğu durum açısından. Bugün en yüksek vergi yükü Türkiye'deki çalışan... OECD'nin bütün araştırmalarıyla söylüyorum yani öylesine bir değerlendirme değil. En önemli vergi yükü olan işçi, emekçi Türkiye'de. Emekçi sendikal haklarına baktığınız zaman sendikal hak açısından 10 işçiden neredeyse 1'i sendikalı ve KHK çıkartıyoruz, olağanüstü hâl var diyoruz, en önemli, kendi geleceğini, ekonomik geleceğini, ekonomik haklarını arayan bir sendikalıyı -ki sizin de bir sendika geçmişiniz var- grev hakkını bile sınırlayan bir düzenlemeyle karşı karşıya bırakıyoruz. Bir söz hakkı veriyor muyuz? Veremiyoruz.
Bakın, yine OECD'nin ortaya koyduğu bir araştırma var, adı da: İstihdam Görünümü 2017. Ve burada 2017 yılında 1985'te toplu iş sözleşmesi yapılan işçilerin sayısının bugüne kadar geldiği nokta değerlendiriliyor ve bugünkü sözleşme hakkına sahip işçiler diye baktığımızda Türkiye 30'uncu sırada yani en son sırada.
Diğer taraftan, elli saat üzerinde çalışan...
BAŞKAN - Toparlıyoruz değil mi?
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Toparlıyoruz. İki dakika sadece.
...işçileri yani çok çalışan bir toplumuz ama sosyal yönden o çalışmanın sonrasındaki elde edilen kazanç ne? Bugün Türkiye ne yazık ki yine normal elli saatlik çalışmanın üzerindeki çalışma oranıyla yüzde 39'a varan rakamıyla en üstte.
Peki, çocuk işçiler Sayın Bakanım? Ben sizden mesela kadın... Dediğim gibi başta çocuk işçilerin durumunu da önemli bir vizyon olarak ortaya koymanızı isterdim çünkü Türkiye'de bakıyorsunuz kayıt dışı iş noktasında çocuklar ve çocukların kaybettiği hayatlar. Yani 50'nin üzerinde çocuk bir yılda hayatını kaybediyorsa, bir pres makinesinin altında geçirdiği kazada hayatını kaybedip "Trafik kazasında öldü." diye patronu beyan ediyor ve sonra gerçek çıktığı hâlde tam cezayı göremiyorsa ve bütün euro bölgesi açısından baktığınızda ortalama iş kazaları, maden kazaları ve endüstriyel bölge kazalarında Türkiye maalesef ölüm oranlarıyla beraber en önde gidiyorsa sizin bence öncelikle çözüm olacak noktada burada başlıkları ortaya koymanız lazım.
İşsizlik Fonu'yla ilgili değerlendirilecek noktaları diğer arkadaşlarım, Değerli Bakanımız dile getirdi ama bakın bir Varlık Fonu kuruldu, oraya da "İşsizlik Fonu'ndan yine para gidecek." deniyor.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Aman Bakanım, eğitim için, iş için, istihdam için pek çok konuda duyarlı olun ama geleceği ne olduğu belli olmayan Varlık Fonu'yla ilgili ortaya konacak kaynakları emekçinin üzerinden sağlatmayın.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.