| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı b) Mesleki Yeterlilik Kurumu c) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü ç) Devlet Personel Başkanlığı d) Türkiye İş Kurumu e) Sosyal Güvenlik Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 17 .11.2017 |
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakanım, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, ilk bütçeniz hayırlı uğurlu olsun, size de ekibinizle birlikte başarılar diliyorum. Çok önemli bir bakanlık, bütün bakanlıklar önemli ama özellikle bu dönem Çalışma Bakanlığı, sosyal güvenlik mevzusu çok çok önemli.
Bu sene için 116 milyarlık bir transfer söz konusuydu hazineden dönem başında, başlangıç ödeneği olarak da o konulmuştu ama şu andaki tahminler 127 milyara çıktığını gösteriyor, belki onun biraz daha üstünde de kalabilir. Çok önemli bir rakam bu; 127 milyar hazineden size transfer ediliyor, Sosyal Güvenlik Kurumuna. Bu transfer yapılmasa bütçenin açığı söz konusu olmayacak, bu transfer yapılmasa 100 küsur milyar lira için borçlanma yapılmayacak. Hazine yüzde 12'ye yakın borçlanıyor bunları ödeyebilmek için -çok önemli- bu gittikçe de artıyor geleceğe yönelik. Dolayısıyla uğraşılması gereken, acil olan, çok önemli bir konu bu. Geçmiş yıllarda da biz sayın bakanlarla bu konuyu hep konuştuk, bu konu çok aciliyeti olan bir konu.
Geçmiş yıllarda bir reform yapıldı, "norm ve standart birliği" denildi, özellikle SSK, Emekli Sandığı ve BAĞ-KUR'un birleştirilmesi norm ve standart birliği gibi algılandı. Üç tane birbirine benzemeyen kurum bir araya getirildi, "Reform yaptık." denildi; olmadı Sayın Bakanım, büyük sıkıntılar var, olmadı. Üç farklı kurumun bir araya getirilmesi, kurumların kaldırılıp tek bir kurum hâline getirilmesi, onlardaki o olumlu birikimlerin bu tarafa intikal ettirilmemesi büyük sıkıntılara sebep oldu. Şu anda, Sosyal Güvenlik Kurumu -biraz önce söylediğim şekilde- çok büyük bir sıkıntıdır Türkiye için, Türkiye'nin geleceği için. Dolayısıyla sizin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak önceliği bu konuya vermeniz lazım. Aslında, keşke, geçmişte, bu ekim ayı içerisinde torba kanunla uğraşmak yerine sizin kanununuzla uğraşabilseydik. Yılbaşına kadar bütçe de olduğu için bir başka konu söz konusu olamayacak, gündeme gelemeyecek; sizin en erken ocak ayında böyle bir reformu gündeme getirmeniz lazım. "Reform" derken de öyle üç beş kanun maddesiyle olabilecek bir şey değil; kayıt dışı ekonominin kapatılması lazım, ki Maliye Bakanlığına göre de, sizin yaptığınız çalışmalara göre de, akademisyenlerin çalışmalarına göre de en azından yüzde 25-yüzde 30 civarında olduğunu tahmin ediyoruz. 3 trilyonluk bir bütçede -bu da 500 milyar- vergi olarak baktığınızda, prim olarak baktığınızda da en azından bir 100 milyarlık bir yer tutabiliyor. Görüyorsunuz ne kadar önemli bir konu. Dolayısıyla Maliye Bakanlığının, Sosyal Güvenlik Kurumunun, Çalışma Bakanlığının, birçok bakanlığın ortak bir veri tabanında bilgilerini birleştirmesi gerekiyor; iş yerleriyle ilgili ortak bildirge, beyanname alabilmesini gerektiriyor, müracaatların ortak bir yerden, havuzdan yapılabilmesini gerektiriyor, kayıt dışının yok edilmesini gerektiriyor. Birçok konu var, bunlarla ilgili olarak da bizden de muhalefet olarak yardım isterseniz tabii ki her zaman için desteğe hazırız.
Fakat Sayın Bakanım, siz bu konularla ilgilenmek yerine siyasetle biraz uğraştınız -dün de Sayın Genel Başkanımız mecburen bu konuyu gündeme getirdi- Kılıçdaroğlu dönemiyle ilgili açıklardan bahsettiniz. Sayın Bakanım, bu denemdeki açıklar Selim Bey'in açıkları mıdır, Selim Bey'in sorumluluğunda mıdır? Devlet memurları, bürokratlar nelerden sorumludur, siyasiler nelerden sorumludur? Aslında, büyük bir şey yapmışsınız, onore etmişsiniz yani bir Genel Müdürü bir dönemden sorumlu tutarak gerçekten onore etmişsiniz, ne kadar güzel bir şey. O dönemki bakanları hatırlıyor musunuz? Kimdi bakan o dönemde, bilmiyoruz değil mi? Bakan bilinmiyor. Başbakan kimdi? Bilinmiyor. Cumhurbaşkanı kimdi? Bunları hatırlamıyoruz ama sadece bir genel müdürü hatırlıyoruz.
Sayın Bakanım, ben Sayın Kılıçdaroğlu'yla beraber çalıştım Genel Müdürlüğü döneminde. Biz geldiğimizde sosyal güvenlikle ilgili hemen hemen kimsenin bilgisi yoktu, bilinci yoktu. Sosyal Sigortalar Kurumu da pek bilinen bir kurum değildi. Halkta, medyada Sosyal Sigortalarla ilgili bilgi, bilinç yoktu, oranın açıklarıyla ilgili bilinç yoktu. Burada değerli arkadaşlarım var bu konuları bilen, bu konularla ilgili kafa yoran arkadaşlarım var, o dönemleri de bilenler var. Bizden önceki dönemlerde genel müdürler, yönetim kurulu başkanları saat on buçukta gelir, saat dörtte gider, tenisini oynar, çok rahatlardı, çok rahat bir yerdi. Özellikle 12 Eylül öncesinde Sosyal Sigortalar Kurumu en iyi kurumlardan bir tanesiydi maddi açıdan, özlük hakları açısından, sosyal tesisleriyle vesaire. Bizim zamanımızda 500'e yakın hastane ve sağlık tesisi vardı, hemşirelik okulları vardı, sağlık okulları vardı, liseleri vardı, dediğim gibi, şu andakinin üzerinde 500'e yakın sağlık tesisi vardı, ilaç fabrikası vardı, gayrimenkulleri şimdinin herhâlde 10 katıydı, çok çok daha fazlaydı. Çok büyük, çok anormal bir kurumdu. Büyük kuyruklar vardı, büyük sıkıntılar vardı, ilaç kuyrukları dâhil olmak üzere, hastanelerde büyük sıkıntılar vardı ve bütün bunlar biz geldiğimiz zaman mevcuttu, çok uğraştık.
Şu andaki Sayın Genel Başkanım, o zamanki Genel Müdürüm -ben Maliyedeydim, hesap uzmanıydım, meslektaşıydım- benim fikrimi falan sormadan, düşüncemi bilmeden kendisiyle beraber çalışmamı istedi; gittik, beraber çalıştık. İnanın, bazı günler, bazı geceler -zaten hiçbir zaman öyle beşte, altıda çıkmak mümkün olmadı ama- birlerde, ikilerde, en erken dokuzlarda çıkıyorduk. Bazen bir şeyler yapabilmenin mutluluğuyla gözlerim yaşarıyordu, aynı şekilde kendisinin de öyle. Bazen de yapamamanın mutsuzluğu, sıkıntısıyla ağlıyorduk. Biz o günlerden geçtik. Şimdi gelip de o günler için bizim suçlanmamız çok yanlış oldu Sayın Bakanım, çok yanlış oldu. O dönemki bakanı bilmiyoruz, başbakanı bilmiyoruz, cumhurbaşkanını bilmiyoruz. Bir şeyler yapılacaksa, bir tasarı hazırlanacaksa, kanun değişikliği hazırlanacaksa, bir strateji değişikliği olacaksa bütün bunlar siyasilerin sorumluluğundadır. Siz bunları sadece bir genel müdürün sorumluluğuna veriyorsunuz. Genel müdür bir bürokrat olarak kendisine verilen yetki çerçevesinde kanunları uygulamak durumundadır. Ama buna rağmen, abartmıyorum, biz 20'ye yakın kanun tasarısı hazırladık, reform kanun tasarısı hazırladık, Dünya Bankasıyla beraber çalışmalar yaptık. Sayın Müsteşarımız da orada, bunları biliyor, o zaman o da vardı. Çok güzel, çok nitelikli çalışmalar yapıldı. Sizin yaptığınız, o "norm ve standart birliği reformu" dediğiniz -tırnak içerisinde kullanıyorum- çalışmanın aslında mimarı biziz. O da yanlış yapıldı. Onun altyapı çalışmaları, hepsi bizim zamanımızda yapılmıştır. Geldiğimizde büyük sıkıntılar içerisindeydi. Dosyalar hangarlardaydı. Dosyalar derken -el arabalarında taşınıyordu onlar- her bir dosya bir kişinin geçmişi ve geleceğiydi. Bir kişiyi sosyal sigortacılıkta geçmişiyle geleceğiyle yüz yıl takip etmek zorundasınız, yüz yıl; çocuklarına da maaş bağlıyorsunuz. Ama onların hepsi hangarlardaydı, el arabalarıyla taşınıyordu, damlar akıyordu, sular içerisinde kalıyorlardı. Öyle sıkıntılı bir yerdi. Tek bir eleman alamıyordunuz, tek bir bilgisayar mühendisimiz yoktu, kadro verilmiyordu. O şartlarda mücadele ettik. Yine de o dönemde TAI'yle -bir kamu kuruluşu- anlaşma yaptık, orayı kurtardık.
Önemli meblağlar var, çok büyük meblağlar var. İşte, SGK olarak sizin bütçeniz devlet bütçesinin yarısı kadar. O meblağlar repo ediliyordu, repo edilirken bir gün önceden bankaya söylüyorduk, "Efendim, faizler günlük 100 ama biz size 110'dan yapıyoruz." diyorlardı. Bir bakıyorduk, 120 ertesi gün. Bir Reuters ekranımız yoktu. Onları edindik, finansçılar aldık, epey bir çalışma yaptık, birkaç sene içerisinde kurum çok farklı hâle geldi, ayağa kaldırmaya çalıştık iyi niyetli gayretlerle. Bir bürokratın yapabileceği ne varsa hepsini yapmaya çalıştık ve insanlar öğrendi, sosyal güvenlik nedir, hakkı hukuku nedir, sağlık hakkı nedir, onları öğrendi, öğrenmeye çalıştı. O dönemden itibaren başladı bütün bunlar ve bakın, o dönemle ilgili olarak hiçbir bakan hatırlanmıyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nu bakanların çoğu görevden almaya kalkmıştır çünkü bağımsız hareket etmeye çalışmıştır, "Ben bir bağımsız kurumun Başkanıyım." demiştir. Yönetiminde bugün rahmetle anacağım çok değerli insanlar vardı hem işveren kesiminden hem işçi kesiminden. Onlarla birlikte çok çok güzel işler yapılmıştır.
Dün eczacıların toplantısında konuşmuş Sayın Genel Başkanım. Biz geldiğimizde, doktorun yazdığı reçeteyi önce bir gişeden veriyordunuz, alınıyordu o reçete, öbüründen hesaplama yapılıyor, para ödemesi yapılıyor, diğer üçüncü gişeden de ilaçlar alınıyordu. Biz tek elden onların ödenmesini sağladık. Hatta ben istenmeyen adam ilan edilmiştim, "Eczacıya nasıl para aldırıyorsunuz, biz veznedar mıyız?" demişlerdi. Büyük sıkıntılarla uğraştık ve güzel işler yaptığımıza da inanıyoruz. Ama bunların -devlette devamlılık esastır- istismar konusu yapılmaması lazım.
Sayın Bakanım, bakın, bugün devletten transfer 127 milyar. Devlet payı alıyorsunuz, bizim zamanımızda devletten katkı yoktu. Topladığınız primin dörtte 1'i kadar katkı alıyorsunuz, bizde yoktu. Ne kadardır o? 50 küsur milyar lira alıyorsunuz ama bizde yoktu. Şimdi, şu anda da olmasa o da açık olacaktı, 50 küsur milyar lira ilave olarak açık olacaktı. Bunlar neden gündeme geliyor? O kadar önemli, o kadar hassas bir yer ki Çalışma Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu, bütün bunlarla uğraşacak vaktimiz yok.
Bakın, bu, Sosyal Güvenlik Kurumunun 2015 Sayıştay Raporu. 18 şartlı görüş verilmiş, izlenmeye alınmış, 18 denetim görüşünü etkileyen bulgusu var geçen yıl, 63 de denetim görüşünü etkilemeyen bulgusu var. Böyle bir rapor yok tarihte ve izlenmeye alınmış. Bu sene de 2016 içinde Sayıştayın yazdığı rapor 15+29 ve izlemeye alınan konular bu sene dercedilmemiş rapora. Yani bir kurumun başarısı sadece açık vermeyle mi ölçülür? Bir kurumun başarısı, kalitesi, çalışması, gayreti vesaire birçok konuyla ölçülür. Bakın, şu anda hiçbir kurumun bunun yarısı kadar eleştirisi yoktur. Sayıştay tarafından bu kurum kadar eleştirilen bir başka kurum yok, yarısı kadar bile eleştirilen bir kurum yok. Daha neler neler var yani sadece 2016'yla ilgili olan 44 bulguyu şurada değerlendirmeye kalksak günler alır, saatler alır. Geçen yıldan kalanları, geçen yıldan izlemeye alınanları da ilave etsem herhâlde bunun altından kalkamayız. Böyle bir kurum varken işi neden siyasete döküyoruz? Hep beraber bunun çözümüyle ilgili uğraşmamız lazım, bir an önce uğraşmamız lazım Sayın Bakanım.
Ben sizin iyi niyetli olduğunuza inanıyorum. Bundan önceki çalışma bakanları hiçbir zaman Sayın Kılıçdaroğlu'yla ilgili, o dönemle ilgili laf etmediler. Bir laf edilecekse, geçmişte bazı hatalar yapılmışsa onları da birlikte tespit edelim. Tarih sadece bu bildiğimiz tarih kitaplarındaki tarih değil...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kuşoğlu, lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - ...kurumların da tarihi var, devletin de bir tarihi var, Sosyal Güvenlik Kurumunun da bir tarihi var. Onu da bilmeyi gerektiriyor. O tarihe bakarsak, o tarihi iyi incelersek çok farklı şeyler buluruz, çok farklı konular var.
Sayın Kılıçdaroğlu döneminde 38 ve 42 yaşında emekli olmak mümkündü. O zaman emeklilik yaşı 38 ve 42'ydi. Biz 20'ye yakın tasarıyı buraya Meclise getirdiğimizde, "Mezarda emeklilik" diye karşı çıkıldı. Sayın Salim Uslu bunların şahididir, çok iyi biliyor, kendisiyle konuşabilirsiniz. "Mezarda emeklilik" diye karşı çıkıldı. O zaman şimdiki gibi değil, sendikalar çok güçlü, kamuoyu çok güçlü, herkes SGK'yı -o tarihteki SSK'yı- istismar edebiliyor ve o istismarları biz gündeme getirdiğimiz için kötü adam ilan ediliyorduk her yönüyle.
Bu şekilde değerlendirmenize üzüldüm, hakikaten üzüldüm. Sayın Karaburun'un da bir eleştirisi var milletvekili olarak; o haklıdır, onun bir mağduriyeti söz konusu, tabii ki eleştirecek ama siz Bakan olarak bu konuları eleştirme değil de çözme mevkisindesiniz. Birlikte çözme durumundayız. Ben bunları söylerken sadece sitem ediyorum, bunlarla siyaset yapmaya da çalışmıyorum, size destek olmaya çalışıyorum, destek olmamız lazım çünkü bu sizin sorununuz değil, bu Türkiye'nin sorunu, hepimizin sorunu. Bu konuda bir başarısızlık olduğunda, yarın hiçbirimiz emekli maaşlarımızı alamayacağız, yarınımız yok, yarın hiçbirimiz sağlık, tedavi yardımı alamayacağız, hepimiz için, çoluk çocuğumuz için söz konusu olacak sıkıntı. Onun için, bunu hep beraber çözmek zorundayız.
"Sizin dönemdeki açıklar şu kadar bu kadar." demiyorum. Bakın, sadece devlet yardımı bile olayı açıklıyor, bu faturalı ödemeler bile olayı açıklıyor. Bunlar birlikte çözülmesi gereken işler. Ama bizim tek bir aktüer yoktu, tek bir bilgisayar mühendisi yoktu, teknisyeni yoktu teknisyeni. Bizim Bilgi İşlem Daire Başkanımız bilgi işlemle ilgili değildi, farklı bir alanda yetişmiş birisiydi. Yoktu, hiç kimse yoktu. Çok zor, sıkıntılı bir dönemde bütün bunlarla uğraşıp kurumu belli bir noktaya taşıyabildik. O biraz önce söylediğim depolarda, hangarlarda el arabalarıyla taşınan yağmur suları altındaki dosyalar var ya, onları bilgisayara geçinceye kadar iflahımız kesildi. Uyuyamadık günlerce. Çok sıkıntılı dönemlerdi.
Şimdi, ben, Sosyal Güvenlik Kurumunun 2016 yılı Sayıştay denetim raporunu alacağım. Size soruyorum: Geçen yıl, 2015'ten izlemeye alınan konular ve 2016 yılı Sayıştay denetim raporundaki bu 44 konuyla ilgili olarak ne diyorsunuz? Bunlar çok çok önemli konular. Giremeyeceğim, belki arkadaşlarımız bazılarıyla ilgili olarak sorular yönelteceklerdir ama ben tek tek bunlara giremeyeceğim. Çok çok önemli konular var. Bunlarla ilgili bir hazırlık yaptınız mı? Nedir sorun, sıkıntı? Siz nasıl görüyorsunuz? Bunları nasıl düzelteceğiz? Birlikte düzeltelim. Ben sizin samimi olduğunuza inanıyorum. Siyaseten yanlış yaptınız, gereksiz yere bir polemiğe girdiniz.
Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı İbadi'ye söylüyor "Sen benim seviyemde değilsin, sen şöylesin, böylesin." ama Dışişleri Bakanı bakan olarak tutup da "Sayın İbadi" deme dışında kimseye bir şey söylemiyor, belli bir seviyede bırakıyor. Siz de konunuzla ilgili olarak siyaset yapamazsınız. Çok ciddi, çok önemli bir konu bu, çözmemiz lazım hep beraber, sizin başarısız olmanızı isteyemeyiz, öyle bir lüksümüz yok. Bakın, muhalefet olarak isteyemeyiz, böyle bir lüksümüz yok. Başarılı olmanız için yardımcı olmak zorundayız. Onun için, siz, bana "Şu yardımları yapın." diyeceksiniz, biz de muhalefet olarak yapılması gereken neyse sizin öncülüğünüzde o desteği vereceğiz, uğraşacağız ama bunun siyasetini yapmayacağız. Ben yapmadım, bakın. Ben 2011'den beri buradayım, o günlerden sorumlu birisi olarak ki ben o günlerle ilgili olarak övünüyorum, gurur duyuyorum yaptığım çalışmalarla Allah'a şükür...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlar mısınız lütfen.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim.
Hem kendi yaptığım işlerle ilgili hem Genel Müdürüm Sayın Kılıçdaroğlu'nun -şimdiki Genel Başkanım Kılıçdaroğlu'nun- dönemiyle ilgili olarak her türlü teftiş yapılmıştır. Bakanlar, kendi dönemimizde bile -biraz önce söylediğim gibi- görevden almaya kalkmışlardır, Bakanlık müfettişlerini, Başbakanlık müfettişlerini göndermişlerdir, kendi kurum müfettişlerimiz incelemiştir her konuyu ama hepsinden aklanarak çıkılmıştır. Bütün bunları dikkate alın lütfen. Geleceğe yönelik de en kısa zaman içerisinde bu kurumu ayağa kaldıracak, Türkiye'nin geleceğine ipotek koydurmayacak ne varsa, yasal olarak, idari olarak yapılması gereken ne varsa yapalım.
Ben Sayın Genel Başkanım Kılıçdaroğlu adına da söz veriyorum, her türlü desteğe de hazırız biz bu konularla ilgili olarak.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kuşoğlu.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Gerçekten, bunu samimi olarak söylüyorum.
Sayın Başkanım, anlayışınıza çok teşekkür ediyorum, çok sağ olun.