| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Dışişleri Bakanlığı b) Kültür ve Turizm Bakanlığı c) Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ç) Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü d) Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 16 .11.2017 |
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli hazırun; ben de 2018 yılı bütçesinin öncelikle hayırlı ve başarılı olmasını temenni ediyorum.
Sayın Bakan, size teşekkür etmekle söze başlamak istiyorum. "Neden?" derseniz... Tabii, bu teşekkür size ama geçmiş dönemdeki bakanlarımıza da belki bir serzeniş olacak. Çünkü, bizim 13 Ekim 1998 tarihli bir yönetmeliğimiz var ve bu yönetmelik içinde de ulusal ekonominin önemli bir dalı durumuna gelen Türk turizminin yurtta ve dünyada değişen, gelişen olaylar ışığında daha ileriye götürülmesi için alınması gereken önlemleri saptamak ve turizm politikasıyla ilgili görüşleri belirlemek üzere turizm şurasının toplanmasıyla ilgili bir yönetmelik.
Bu, 1'inci maddesi, çok güzel bu madde, hedefi koyuyor. Bir de 10'uncu maddesi var, o da diyor ki: "Şûra, Bakanın daveti üzerine üç yılda bir toplanır." Şimdi, Bakan ve isterse de bu şurayı olağanüstü olarak da toplantılara çağırır. Bakıyoruz, o yönetmelikten sonra, ilk, Ekim 1998'de bir şura toplanmış. Arkasından, Nisan 2002'de tekrar bir şura toplanmış ve sonrasında tabii, 2005, 2008, 2011, böyle gidecek. Ama, nedense demek ki turizm bu tanımlanan özellikler açısından, olması gereken tedbirler ki içerisine baktığımızda, yeterince bir tedbir süreci işlemedi, çünkü bir kere de sanırım Atilla Koç Bey zamanındaydı, bir strateji raporu açıklanmıştı. Zaten o strateji raporu ve sunumunu ve tarihsel hedeflerine baktığımızda, sizin önümüzdeki 2050'lere varan bir hedefi ortaya koyduğunuzda, Atilla Koç Bey'in zamanındaki strateji raporuyla bugün lütfen bir karşılaştırın. Yani, burada, özellikle böyle bir hassas konuda, tutarlılık şarttır, hedeflerin doğru konulması şarttır ve her revizyonun eksi değil bence, Türkiye gibi potansiyeli geniş bir ülkede artı yönde olması lazım. Ama, bugün baktığınızda, maalesef, bu şuranın toplanması bile, var olan yönetmeliğe göre -sağ olun, siz geldiniz- hem kültür hem turizm şuraları ve orada ortak paylaşım, paydaşların görüşleri ve o görüşlerle bir politika oluşturma noktasında kararlılık ortaya koydunuz.
Şimdi, ben genel Sayıştay raporlarına girmeyeceğim ama yine dikkatimi çeken çalışma sistematiği ve disipliniyle ilgili, performans kriterleriyle ilgili ortaya konulmuş tespitler var, bunu paylaşmak istiyorum, diğer mali konulara girmeyeceğim. Performans göstergelerinin performans hedefleriyle ilgili olmaması, Sayıştayın 2016 yılında almış olduğu tespit ve hedef de şu: Müzelerin çağdaş müzecilik anlayışıyla teşhir, tanzim, donanım ve koleksiyonlar açısından yaygınlaştırılması ve güçlendirilmesini sağlamak ama gösterge olarak da müze ve ören yerlerinin ziyaretçi sayıları ile memnuniyet alınmış. Yani, bir hedef konulmuş, o hedefin göstergeleri bu hedefi teyit etmesine ne derece yeterli kalıyor, ne derece doğruluyor ve burada Sayıştay gerçekten çok güzel bir rapor hazırlamış, diğer ek şeyleri de var, bunun da ilgili arkadaşlarımız herhâlde takibini yapmıştır. Turizm ve Kültür Bakanlığı çok önemli, onların da performans ve hedef ortaya konulduğunda kriterleri doğru değerlendirip ortaya çıkarması çok çok önemli.
Şimdi, Sayın Bakanım, ben özellikle Kültür ve Turizm Bakanlığı deyince, kültür tarafında biraz önce torba yasadaki hukuksal düzenlemeyi dile getirdi Sayın Bakanımız ama şöyle bir konuyu paylaşmak istiyorum: Restorasyonla ilgili ortaya çıkan gerçek sonuçlar.
Şimdi, biz restorasyonu nasıl algılıyoruz? Yani, restorasyon sadece yenileme mi diye baktığınızda sadece yenileme olmaması gerekiyor çünkü orada da bağlayıcı olan Türkiye'nin bir sözleşme imzası var yani bu da nedir? Venedik Tüzüğü ve Venedik Tüzüğü'nün içeriğinde, baktığımız zaman bu uluslararası sözleşmenin içeriğinde kültürel mirasın korunması ve restorasyonuyla ilgili -ki ta 1964 yılında imzalanmış olan bir sözleşme- burada çeşitli maddeler var; yani, onarımı yapanın uzmanlığından tutun kullanılacak malzemenin niteliğine ve teknik olarak nelerin yapılması gerektiğine veya işte, yetersizlik olduğunda ne yapılması gerektiğine ve burada uyumun nasıl olması gerektiğine, eklemeler nasıl olmalı diye baktığınızda gerçekten -1964 dediğinizde, elli sene önce- bir hedef ve bir temel ortaya koymuşuz ama bütün bunlara rağmen baktığınızda, şimdi Şile'de bir kale var yani gözünüzün önüne getirdiğinizde... Burada, tabii, kimi zaman vakıfların sorumluluğunda, Kültür Bakanlığının sorumluluğunda gibi değerlendirmeler de kendini gösterse bile yani ben birkaç tane... İstanbul Milletvekiliyim, mesela İstanbul'daki Süheyl Bey Camisi -not aldım da, onları tek tek şey yapıyorum- mesela Tekfur Sarayı var, 12'nci yüzyılda Bizanslılar tarafından inşa edilen bir saray ve Blakhernai Saray kompleksini de tek bir saray olarak önümüze... Yani, düşündüğünüzde o zaman olmayacak ahşap pencereler, parlak korkuluklar burada yapılan restorasyonda kendini gösteriyor.
Sonra Anamur'daki Mamure Kalesi. Mesnevihane Camisi ki yani düşündüğünüzde, bu restorasyonun sonunda, baktığınızda, beton sıvalar var ve beyaza boyanan bir cami. Mimar Sinan'ın en son eseri olan Atik Valide Külliyesi yani cam ve bir kafeterya. Yani, onun ötesinde Ayasofya Orhan Camisi, Hatay Arkeoloji Müzesi ve oradaki mozaikler, İshak Paşa Sarayı, Sümela Manastırı, Battal Gazi Külliyesi, Apollon Tapınağı, Urfa Kalesi, pek çok... Bunların içinde bir acısı da Antalya Kumluca'da en son ortaya çıkan Rhadiopolis Antik Kenti ve oranın, antik kentin Opramoas Anıtı var, bu anıtı taş diye görenler de var ama o anıtın temsil ettiği kişi, depreme karşı Likyalıları korumuş olan bir kişinin anıtı ve o anıtla ilgili bir restorasyon yapılıyor, işin enteresanı, Bitlis merkezli bir firma, restorasyonun yanlış yapıldığı ortaya çıkarılıyor, sonra düzeltmesi için tekrar aynı firmaya veriliyor. O dönemde bir de kapatmak amacıyla üstüne resim yapıştırılan bir restorasyon çalışması.
Gerçekten çok örnekler var yani baktığınızda beş yüz kırk dokuz yıllık, Fatih Sultan Mehmet döneminde yapılan bir Nallı Mescit var veya Marmara Üniversitesinin bünyesinde kendini gösteren IV. Murat'tan kalan bir yapı var ki yani buradaki bahaneler de çok enteresan. Neyse, bütün bunların içerisinde baktığımızda, bu tür projeleri restore etmek çok önemli ama restorasyonun ilkelerini de ortaya koyarak bunu gerçekleştirmek çok önemli.
Diğer taraftan, bir konuda kültürle ilgili müzeciliği söyleyeceğim. Müzelerle ilgili rakamlar verdiniz ama ben öncelikle müzelerin oluşumu... Çünkü bugün baktığınızda özel ve vakıf müzelerinin devlet müzelerine nazaran çok daha fazla ziyaretçi çektiğini ve oradaki çalışma düzeni, görev alan kişiler, müzedeki farklı farklı meslek dallarından ortaya konulan, oradaki kadro yapılanması açısından baktığımızda, müzelerimizin aslında anlayış açısından, idare açısından, yönetim açısından ve müzecilik açısından ilgili kadrolarla gerçek anlamda ortaya konacak çalışmalarla güçlenmesi gerektiğine inanıyorum.
Şimdi, kısaca, vaktim çok fazla yok ama ben turizmle ilgili birkaç konuyu paylaşmak istiyorum.
Sayın Bakanım, Dünya Ekonomi Forumu'nun dâhilinde bu sene turizmle ilgili bir çalışma, bir rapor yayınlandı. Bu raporun içeriğine baktığımız zaman da turizmde Türkiye'nin rekabetçiliğini, daha doğrusu, dünya rekabetçiliğini test eden bir rapordu, bu raporun içeriğine baktığımızda turizm sektörümüzün mesela istihdama katkısı... Doğrudan katkısı açısından bakıldığında Türkiye maalesef 33'üncü sırada. Diğer taraftan Dünya Ekonomik Forumu'ndaki bu seyahat ve turizm rekabetçilik raporunda biz genelde 44'üncü sıradayız ama avantajlı ve dezavantajlı sıralamalarımıza lütfen dikkat ederseniz, mesela biz nerede dezavantajlıyız? Emniyet ve güvenlik. 116'ncı sıradayız. Burada da 136 ülke var. Sağlık ve hijyen, 64'üncü sıradayız, ortalamada 44'üz yalnız. İnsan kaynağı ve iş gücü piyasası, 94'üncü sıradayız. Bunun 2015 rakamları da var, vakit alacak diye söylemiyorum. Ancak bizi ortalamada yani rekabette 44'üncü sıraya çeken pozitif yönlerimiz var. Bu çok önemli bir rapor. Nede iyiyiz, nede kötüyüz, neyi iyileştirmeli ve neyi yapmalıyızı çok iyi anlatıyor. Bakın, diyor ki: 136 ülke içerisinde hava yolu altyapısı olarak Türkiye güçlü, 14'üncü sırada. Yani düşünün, biz emniyet ve güvenlikte 116'ncı sıradayız ama hava yolu yapısında 14'üncü sıradayız. Turistik hizmetlerin altyapısı, orada 40'ıncı sıradayız. O da çok iyi. Hava yolu altyapısında 14'üncü sıradayız ama emniyet ve güvenlikte 116'ncı sıradayız, ortalamada 44'üncü sıradayız. Bu nedir? Bize nerelerde iyiyiz, nerelerde rekabet şansımız yüksek, onu anlatan bir rapor. Mesela doğal kaynaklarda iyiyiz, bir de kültürel kaynak ve iş seyahatleri açısından biz 16'ncı sıradayız. Yani bu kaynaklarımızın dünya da farkında ve değerini biliyor.
Şimdi, burada, yapılması gereken, tabii, turizmle ilgili baktığımızda, bizim buradaki gerçek karşılaştırmayı, kendimizi 2015, daha doğrusu 2016'dan 2017'ye şuraya geldik diye avutmamamız lazım Sayın Bakanım. Yani bu işin 2014-2015 rakamlarına bakacağız, nerede egale ediyoruz, kişi başı geliri nerede doğru hesaplıyoruz, işte kur, dolar-euro paritesinden kaynaklanan bir gelir artışının etkisi nedir, bunu doğru hesaplamamız gerekiyor. Diğer taraftan, biz gerçek anlamda... Yani o Antalya'daki otel, 2014'te de aynı otele 12 milyon kişi geliyordu, 2016'da aynı otele yarı yarıya, 6 milyon kişi geldi. Demek ki iş otelde, altyapıda değil, iş kendi içimizde huzur, barış, siyasi ortam diye baktığınızda zaten turizmi etkileyen üç tane ana başlık vardır. Bu üç ana başlığa baktığınızda da bir kere uzaklık tanımları yapar yani turist geleceği ülkeye veya iş seyahati için geleceği ülkeye üç tane uzaklıkla bakar: Birincisi, ekonomik uzaklık. Ha, bunu teknolojiyle hallettik. İkincisi, kültürel uzaklık. Eğer kendi gittiği ülkede kültürüyle beraber bir uzaklaşma, kendini orada rahat hissedememe hâli varsa turist gelmekten vazgeçer. Üçüncüsü de sosyal uzaklık. Bu sosyal uzaklıkta da toplumsal yaşam farklılığı, siyasi yapı ve uygulamalardaki farklılık. İşte, şimdi, bugün Türkiye'nin karşısında olan maalesef bir nebze kültürel ama bir nebze de ağırlıklı olarak sosyal uzaklıkla karşı karşıyayız.
Burada biz algıyı düzeltiriz, imajı ve buna bağlı algıyı düzeltmeliyiz. Bunun için teknoloji kullanılır. Burada siyasi yönetim anlayışı olarak ortaya çıkacak olan bugünkü tabloda, işte, demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları noktasındaki sorgulamaların...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Bitiriyorum.
...toplumsal algıdan, daha doğru ve pozitif yöne gittiğini gösterecek tercihlerde bulunulması lazım.
Bir konu da Sayın Bakanım, bu "on-line" satış hizmetleri. Bakın, dünyada bugün baktığınızda 1,2 trilyon dolar civarındadır ya da üstündedir dünya turizm pazarı. Bundan dört beş yıl sonrası için "on-line" turizm pazarı için hedef konulan rakam 800 milyar dolar. Türkiye'de şu andaki turizmin yüzde 15'i "on-line" turizm oluyor ve bunun da aşağı yukarı yüzde 80'i mobil telefonlarla gerçekleşiyor. "On-line"ın şu faydası da var: Artık dünyada internet kullanımı çok yüksek ve keşfetme imkânı geniş bir derya. O geniş deryayla ilgili olarak Türkiye'yi keşfettirecek bir projenin yani "on-line" turizm servisinin çalışmalarının ortaya konması gerekiyor.
Tabii, aslında, sağlık turizmiyle ilgili de çok söyleyeceğim vardı, avantajlarımız, dezavantajlarımız ve fırsatlarımız var. Sağlık turizminin Türkiye açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum ama öncelikle ve öncelikle, dediğim gibi, altyapımız var, doktorumuz var, her şeyimiz var.
Kongre turizmi için de önerim şudur: Birincisi, Türkiye'nin imajını düzeltecek... Siz Türkiye'yi yönetiyorsunuz, Başbakan Yardımcılığımızı da yaptınız. Türkiye'nin imajının iç ve dış siyasi etkenlerle nereye geldiğini hepimiz biliyoruz. Çünkü biz borçlu bir ülkeyiz, bize kaynak gelmiyor, bunlar ortaya çıkıyor. Bize turist gelmiyor, yatırım gelmiyor. O zaman "Bir şeyleri nasıl düzeltiriz?"in kararını... Burada siyasetin karşılıklı tarafları olarak değil, Türkiye sevdasıyla ortaya koyacağımız inançla bunları dile getirmek gerekiyor; bunlar gerçekleştirilmeli.
Mesela, bizim 4 milyonu aşkın yurt dışında yaşayan vatandaşımız var. Biz bunları niye turizm elçisi olarak hiç kullanmıyoruz Sayın Bakanım, yaşadıkları ülkelerde niye kullanmıyoruz? Bizim ülkemizden transit geçen uçaklar var, hava yolu şirketlerine bir teşvik verin, bir gün Türkiye'de kalsın o Amerika'dan gelip Pakistan'a giden yolcu ve bu şekilde Türkiye'yi daha çok tanıma ve kalma imkânı yaratılsın diyorum.
Ben çok özür diliyorum, çok zaman aldım.
Çok teşekkür ediyorum, bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.