KOMİSYON KONUŞMASI

MEVLÜT DUDU (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekili ve bürokrat arkadaşlarımız, değerli basın mensupları; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. 2018 bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, sabahki oturumdan bu yana burada konuşulanları dinliyorum. Dış politika çok ciddi bir iştir, iktidar partisinin iç politikadaki her şeyi tozpembe gösterme anlayışını ve bu yöndeki çabalarını anlayışla karşılayabiliyoruz ama dış politika böyle değildir, dış politika gerçekler üzerine inşa edilmelidir. Eğer bunu yapmazsanız yakın geçmişte yaşadığımız ve hâlen de yaşamakta olduğumuz çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalırsınız. Şimdi, sabahki oturumda, Sayın Aydemir öyle bir dış politika perspektifi çizdi ki gerçekten "Acaba ben başka bir dünyada mı yaşıyorum yoksa Erzurum'dan böyle mi görünüyor." deme ihtiyacını hissettim kendi kendime.

Değerli arkadaşlarım, ben Dışişleri Komisyonu üyesiyim. Dışişleri Komisyonunun en son toplantı tarihi 4 Mayıs 2017. Bu konuda geçen hafta Sayın Oğuz Kaan Salıcı'yla birlikte bir basın toplantısı da yaptık, bu konuyu gündeme getirdik. Gerçekten anlamak mümkün değil. Sayın Bakanımıza ben teşekkür ediyorum. Hakikaten ne zaman davet edilse Dışişleri Komisyonuna geldi ve bütün açıklığıyla her şeyi, bütün sorunları, dış politika sorunlarını konuştuk, tartıştık, karşılıklı birbirimizi bilgilendirdik ancak Dışişleri Komisyonunun, dolayısıyla Parlamentonun bu derece işlevsiz kılınmak istenmesini de anlamak gerçekten zor.

Bakın, 4 Mayıstan bu yana dış politikada özellikle bölgemizde neler oldu, Türkiye hangi sorunlarla karşı karşıya kaldı; ben sürem elverdiğince -süre de çok uzun değil zaten- biraz bunlardan söz etmek istiyorum. Sayın Bakan, sunuş konuşmasında "Suriye sınırımız DEAŞ'tan temizlendi." dedi. Doğrudur, DEAŞ anlamında öyle görünüyor -bildiğimiz kadarıyla bizim de- ancak şu anda, müdahale ettiğimiz, Astana görüşmelerindeki mutabakat sonucunda müdahale ettiğimiz İdlib'de "Heyet Tahrir Şam" diye bir örgüt var. Bu örgütün ağırlığını El Nusra oluşturuyor. El Nusra da bir terör örgütü, IŞİD veya DEAŞ ne kadar terör örgütüyse El Nusra da bir terör örgütü. Bu anlamda, neler olduğunu, eğer bu örgütle bir görüşme yapıldıysa -bu konuda özellikle dış basında iddialar var- bu görüşmelerin hangi doğrultuda olduğunu öğrenme ihtiyacı içerisindeyiz. Elbette orada çatışmasızlığı sağlamak doğru bir yaklaşımdır, bu konuda çaba harcamak doğrudur ancak Heyet Tahrir Şam dolayısıyla El Nusra'yla bir temas olup olmadığını da bilmemiz gerekiyor. Bu konuda şeffaf olunması gerekiyor düşüncesindeyiz. Ayrıca, İdlib'le bağlantılı yine Afrin konusu, güneyden Afrin'i kuşatma çabası var -bizzat Sayın Cumhurbaşkanı bunu açıkladı- böyle bir hedef var. Bu konuda da nereye geldiğimizi bilmek istiyoruz.

S-400'ler konusuna gelince, önceki gün Amerika Savunma Bakanı bir açıklama yaptı S-400 füzeleriyle ilgili, üstü örtülü bir açıklama. "Bu, Türkiye'nin egemen kararıdır. Açıkçası, NATO sistemleriyle çalışmayacak bir sistemdir dolayısıyla Türkiye bu konuyu da ileride hesaba katacaktır, katmalıdır." şeklinde bir açıklama.

Yine, Amerika Birleşik Devletleri'yle ilişkiler konusunda cumhuriyet tarihinin en dip noktasındayız. Önce bir vize yasağı, ardından çelişkili açıklamalar, Amerika'nın, Amerika Birleşik Devletleri'nin "Türkiye bize garanti verdi." iddiası, arkasından Sayın Başbakanın "Türkiye bir hukuk devletidir, asla böyle bir şey olamaz." yanıtı var. Ancak bu konuda da gerçeği öğrenmek istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız.

MEVLÜT DUDU (Hatay) - Sürem bittiği için çok önemli olduğunu düşündüğüm... Sayın Bakan, ben dün gece döndüm, Sayın Recep Akdağ'la birlikte ve Sayın Ahmet Aydın'la birlikte Kıbrıs'taydık. Ben Cumhuriyet Halk Partisini temsilen Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına katıldım, 34'üncü yıl dönümü. Bildiğiniz gibi, çok yakın bir geçmişte Kıbrıs müzakereleri bir kez daha hüsranla sonuçlandı. Kıbrıs'taki genel kanı -orada birçok siyasiyle ve üst düzey devlet yetkilisiyle görüşmeler yaptım- "Artık, Türkiye haklı bir noktadadır, Türkiye'nin haklılığını, daha doğrusu Türk tarafının haklılığını bütün dünya görmüştür. Biz daha fazla bu müzakerelerle ve çözüm arayışıyla zaman kaybetmemeliyiz, bundan sonra önümüze bakmalıyız." şeklinde çok geniş bir mutabakat var bütün kesimlerde. Biz de bu şekilde düşünüyoruz. Artık, çabanın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin tanınması olduğunu ve orada gerçek bir devlet olarak varlığını sürdürmesine ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.

Ben tekrar bütçenin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, saygılarımı sunuyorum.