KOMİSYON KONUŞMASI

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli hazırun; ben de öncelikle Dışişleri Bakanlığı 2018 bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum.

Genel bir değerlendirme, birkaç soru ve onun ötesinde şu an içinde bulunduğumuz şartlarda gelecekle ilgili stratejik bakış açımızda ne olması gerektiği paylaşımını sorgulamak istiyorum.

Şimdi, son zamanlar içerisinde, baktığımızda, gerek zamanlama açısından gerekse stratejik tercih oluşturma, ön alıcı hareket etme noktasında olası gelişmeleri veya olabilecek gelişmeleri doğru okuyup adım atma noktasında belli hatalar ve hayal kırıklıklarıyla karşı karşıya kalabiliyoruz. Bunun için de tabii dış politikayla ilgili tercihler o kadar hızlı değişiyor ki ve hassasiyetlerin ömrü o kadar kısa oluyor ki ve böyle bir süreç işlediği zaman da karşımıza çıkan bizim hem kendi açımızdan değerlendirmelerimiz hem de diğer ülkeler açısından ortaya konulan politik değerlendirmelerde bir öngörülememe; ki dış politikada "öngörülememe" başlığıyla karşı karşıya kalmanın soru işaretleriyle baş başa kalınıyor.

Diğer taraftan, baktığımızda, gündem değiştikçe ve diplomasiyle ilgili olarak atılması gereken adımlarda iç gündemlerden öte uluslararası gündemlerin birbirleriyle korelasyonunun çok iyi sağlanması gerekirken bu korelasyonu sağlamakta sanki ulusal çıkarlarla, demokrasi ve ona bağlı siyasi çıkarlar arasındaki dengeyi kurarken bile belli konularda, belli zamanlarda ne yazık ki sorunlarla karşılaşır noktaya gelebiliyoruz.

Şimdi, Sayın Bakanım, tabii, diplomatik adımlar atılırken Atatürk'ün bir sözü var, diyor ki: "Ben savaşla, taktikle ilgili haritayı kullanırken diplomasi açısından da baktığımda önüme haritayı alır ona göre değerlendirme yaparım." Şimdi, öyle baktığımızda haritalar, bu haritaların bir siyasi harita yönüyle değerlendirilmesi, bir de ekonomik olarak, gelişmeler ve ekonomik haritalarla birleştirip siyasi, dış politik, diplomatik gelişmeleri beraberce kurgulamak gerekiyor. Yani, tabii, ekonomik açıdan baktığımızda, bundan aşağı yukarı bir on sene önceye dönüyorum ve Türk TELEKOM gibi Türkiye'nin en önemli stratejik kuruluşlarından birindeki kamu hisselerinin satış dönemini hatırlıyorum ve onu hatırladığım zaman, yine aklıma alıcı konumundaki ailenin kendi bölgesindeki siyasi yapısı ve o siyasi yapıya bağlı olarak ortaya çıkan ilişkilerde o gün için yine Türkiye'de en üst seviyede görev alan bir siyasi kimliğin o ülkeye giderek, alıcı konumundaki ülkeye giderek işlem öncesinde ortaya koydukları ilişkilerini ve sonra Hariri ailesi ve ona bağlı Türkiye'deki TELEKOM'un o aile fertleriyle ilgili olarak ortaya çıkan sonucuna ve bugünkü sonuca geldiğimizde, yine yaşadıkları borçlanma, Arap Bankasıyla ilgili gelişmeleri, Suudi Arabistan'la olan ekonomik ilişkileri ve ona bağlı bugün yaşanan sonuçlarla bakıldığında, dış politikanın ekonomik o harita içerisindeki gelişmelerle yadsınamayacak bir korelasyonu olduğuna inanıyorum.

Şimdi, 2002-2007 arasına baktığımızda, Türkiye, alınmış ekonomik kararları uygulama modelinde bir süreklilik ortaya koyuyordu, hazır bir program uygulanıyordu, onun için de sosyal yönü eksideydi ama ekonomik açıdan baktığınızda, dünyada, özellikle bu emperyal güç dediğimiz ülkelerin dünyaya ihraç ettikleri döviz gücüyle yaygınlaşmaya başlamış bir ekonomik stratejik dönem kendini gösterdi. O dönemde Türkiye'nin iki çıpası vardı, biri IMF'yle olan çıpası, ikincisi Avrupa Birliği çıpası. Bir taraftan demokrasi ve özgürlükler bağlamında anayasal değişiklikler yapıyordu, bir taraftan da ekonomik açıdan Türkiye hızlı bir dış sermaye girişiyle karşılaştı ve bunun kaynak kullanım açısından ne yazık ki doğru planlanıp programlanamadığı, daha geniş bir stratejiden bakılmadığı, dönemsel değerlendirildiği, o fırsatın kendini gösteremediği bir süreçle karşı karşıya kaldı. Şimdi, o günlerde büyüme yüksekti, o günlerde ekonomik datalar iyiydi, o günlerde, baktığınızda, Avrupa Birliğindeki ülkelerle olan ilişkiler ve orada bize gelen talepler çok farklıydı. Ama yıl 2007, 2008'e geldi, Arap Baharı, Arap Baharı sonrasındaki gelişmeler, Türkiye'nin dış politika açısından baktığınızda daha mezhep ve bir yerde Müslüman Kardeşler ve Hamas'la olan yakınlığı, Arap Baharı'nın kendi içinde demokratikleşmeyle ortaya çıkan tavrının bir yerde etnisite ve mezhep olarak daha ayrışmalara evrilmesi ve onun sonrasında ekonomi ve siyaset, dış politika dediğimizde ters dönen tablolarla karşı karşıya kaldık.

Şimdi, bu gerçekliği bugün için görmemiz de çok önemli diye düşünüyorum. Bakın, Türkiye'nin borçluluk rakamları... Türkiye'nin geçmişte yaşadığı ekonomik kriz dönemlerinde sadece iç siyasi sorunları vardı ekonomik olarak ama şimdi, dışarıdan da kaynaklı birtakım sorunlarla karşı karşıya. Bunun getirdiği hassasiyet içerisinde... Yani Atatürk'ü yine söylemek istiyorum. Elde edilen başarılar ekonomiyle taçlanmazsa bağımsızlığın sürekliliğinin olamayacağı konusunda ben ekonomi ve... Ki bunun içinde enerji, bizim enerji bağımlılığımız, diğer taraftan Kıbrıs'a bakıyorsunuz, Kıbrıs'ta işte bu Doğu Akdeniz enerji yapısıyla ilgili ortaya çıkan sonuçlar, Sayın İhsanoğlu dile getirdi, bu 18 ada veya Kıbrıs... Yani bugün o emperyal güç dediğimiz güçler dünyanın her coğrafyasını dağıtmaya çalışıyor, Kıbrıs'la ilgili dayattıkları yeni bir yapı ve o yapı üzerinde karar alıcı güç elde etmek veya Türk tarafıyla ilgili ortaya konulan baskılar. Yani bunların hepsini ekonomiyle birlikte düşünmenin gerekliliği içerisinde olduğumuzu düşünüyorum.

Diğer taraftan, Sayın Bakanım, şimdi ben, bu Amerikan Büyükelçiliğinin Büyükelçilik ve konsolosluk sitesine baktığımda, daha sonra Washington Büyükelçimizin reddettiği ama kendilerinin sitelerinde hâlâ var olan bir tanıma aklım takıldı. Burada şöyle diyor: "Biz Türkiye'deki misyonumuzla, yerel çalışanlara yönelik başka bir soruşturma bulunmadığına ilişkin Türk Hükûmetinden ilk etapta üst düzeyde güvence almış bulunuyoruz. Ayrıca, Türk Hükûmetinden, yerel çalışanlarımızın kendi resmî görevlerini yerine getirirken gözaltına alınmayacakları -yani ikinci bir şey- ve tutuklanmayacaklarına ilişkin güvence de alınmıştır. Türk Hükûmeti bizim yerel çalışanımızı gözaltına alma veya tutuklama niyetine ilişkin önceden Amerikan Hükûmetine bilgi vermeyi taahhüt etmiştir." Bunu Büyükelçilik yalanladı ama onlar da bir karşı açıklama olarak bu yalanlamayı yalanladılar ve şu an hâlâ sitelerinde bu var. Şimdi, burada böyle bir içerik -yani sitelerinde yazılan bu- adli kapitülasyon demektir. Böyle bir şey var mıdır, yok mudur, nedir, bu konuda açıklığı ortaya koyarsanız çok önemli çünkü bir büyükelçimizin açıklamasıyla karşı karşıya kaldık.

Diğer taraftan sormak istediğim diğer bir konu. Şimdi, Yeni Şafak gazetesinin, sanırım 19 veya 20 Ekim günüydü, bir haberi çıktı. Bu haberde "Rusya ve PKK Kamışlı'da kirli pazarlığa oturdu." dendi. "Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Bogdanov ile Suriye İstihbarat Başkanı Memlük ve terör örgütü PKK ele başı Karayılan Kamışlı'da bir araya geldi." diye bir haber çıktı yeni Şafak gazetesinde. Daha sonra, işte "Burada federal sistem, petrol bölgeleri konuşuldu." dendi ve tekrarlanacak bir görüşme trafiğiyle ilgili bilgi verildi bu haber başlığında. Sonra takip ettim bu haber başlığıyla ilgili bir gelişme oldu mu diye, hiçbir yerden yalanlama, değerlendirme, hiçbir şey çıkmadı. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanımız da Rusya'ya gitti ve hassasiyeti olan bir konu. Bu konu gerçek midir, buradaki görüşmelerde böyle bir konu paylaşılıp değerlendirilmiş midir? Çünkü Dışişleri bakan yardımcısı noktasında bir görüşme olduğunu dile getiren bir haber. Bunu da sizlerle paylaşmak isterim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Diğer taraftan, Sayın Bakanım, şimdi, Türkiye'nin büyükelçileri gerçekten... Ben yapılan eleştirel düşünceleri açıkçası kabul etmiyorum çünkü tabii ki kendi bünyenizde, kendi teşkilat yapınızda FETÖ terör örgütüne bağlı bir oluşum olduğunu, bunun da önemli bir kişi adedine geldiği beyan edildi. Zaten soruşturmalar, araştırmalar kendini gösteriyor. Ama ben Türk Dışişleri diplomasisinin gerçekten fedakârca çalıştığına ve her katkıya... Ki ben NATO Parlamenterler Asamblesi üyeliği de yaptım, şu anda AGİT'te de beraberiz. Gittiğimiz her ülkede hem kolaylaştırıcı çalışmalar içinde oluyorlar hem de Dışişlerinin, burada merkeze geldiğinde de arkadaşlarımızın Türkiye'nin temsil edeceği her konuda detaylı araştırmalar yaparak katkı sağladıklarına inanıyorum ve onlara da teşekkür etmek istiyorum. O yüzden, siz zaten kendi personelinize yapılan eleştirileri değerlendireceksiniz ama benim yaşadığım tam tersi özelliklerde.

O "monşer" denilen, bunu da kullanmak noktasına gelen kişilerin, ben, diplomasideki var olan o değerli bilgi, birikim ve sürekliliği sağlayan zihniyete çok doğru bir sıfatlandırma yapmadığına inanıyorum. Keşke şu terör... Vaktimiz yok. Birkaç gündür Onur Bey'in "Arka Plan" adlı, terörizmle ilgili, Orta Çağ'dan karşımıza çıkan, arka plandaki gelişmeleri anlatan kitabını okuyorum. Gerçekten o bilgi, birikim ve -katılırsınız katılmazsınız ama- birtakım gerçekleri belgeleyen değerlendirmelerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Şimdi, sormak istediğim konu şu, vaktimi de fazla uzatmak istemiyorum: Dışişleri, personelinin ötesinde, şu anda baktığımızda, siyasi kimlikleriyle isimlendirilmiş bazı, özellikle partinizin milletvekilliğini yapmış veya aday olmuş isimleri büyükelçi olarak görevlendiriyor. Şimdi, tabii bu büyükelçilik noktasında bir temsil önemli ama o süreklilik ve ortaya konulan farklı farklı görevlerle elde edilen tecrübe de çok önemli. Buradaki dengeyi nasıl sağlıyorsunuz, neye göre tercih ediyorsunuz? Mesela Kuala Lumpur Büyükelçiliğimize Sayın Kavakcı'yı atadınız. Şimdi, kendisi bir Amerikan vatandaşlığı sürecinden sonra Türk vatandaşlığını kaybetmişti, Büyükelçiliğe geçmeden önce Türk vatandaşı oldu ama Amerikan vatandaşlığından ayrıldı mı? Bir de o konuda bilgi paylaşabilirseniz çok sevinirim.

Ben hayırlı olmasını diliyorum. Sizinle dış politika konusunda kendi içimizde belli soru başlıklarını paylaşırız ama Türkiye için, Türkiye'nin geleceği için, Türkiye'nin bütün ulusal çıkarları ve önümüzdeki süreçteki başarısı için beraberce yapılacak mücadelelerin öneminin inancı içinde olduğumu söylemek isterim ve gördüğümüz belli başlıklardaki paylaşımların da elzem olduğunu düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.