KOMİSYON KONUŞMASI

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Sayın Başkan, Değerli Bakanım, kıymetli milletvekilleri, kıymetli bürokratlar, değerli basın mensupları; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de Dışişleri Bakanlığı bütçesiyle ilgili görüşlerimi söylemeden önce tabii, üç gündür, Avrupa Birliği Bakanlığı, dün de İçişleri Bakanlığı, oradaki bazı konuşmalarla ilgili, yanlış anlaşılmalarla ilgili bir şeyi düzeltmek istiyorum. Geçen, Avrupa Birliği Bakanlığının bütçesinde bu akademisyenlerle ilgili konuda yaptığım konuşmada burada da yanlış yönlendirmelerle bir kısım sol medyada hakkımızda değişik yorumlar çıktı. Bunu burada tekrar ifade etmek istiyorum, bizim o gün konuşmalarda çok net söylediğimiz bir şey var, sözüm ona barış bildirgesi adı altında konuştukları şeyin barışla falan hiçbir ilgisi olmadığı, ifadeler burada, benim de o gün söylediğim, Katalonya'da yaşananlarla birlikte, Avrupa Birliği bütçesinde, konuşma metnimde yok ama tabii, burada konuşulduğunda spontane olarak gelişen şeyde söylediğim ifade aynen şöyle: "Bu bildiriye imza atan hiçbir akademisyene, siyasetçiye, gazeteciye hiçbir ülkede yaşama hakkı bile vermezler, hapishane..." Yani orada onlara ölüm, idam falan böyle yorumlar yapılarak yani yaşama çünkü...

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Yaşama hakkı ne demek?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Yaşamak anlamında, tamam mı?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Yaşamak yani ölmemek.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Hiçbir ülkede diyorum, bak, hiçbir ülkede onlara, yaşamalarına, tamam mı, söylemek istediğim...

BAŞKAN - Nefes alıp vermekten bahsetmiyor yani o değil söylediği, kastı o değil.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Üstelik o bildirinin barışçıl bir bildiri olmadığını ifadelerinde çok net görüyoruz yani Garo Paylan'ın da burada hedef gösterilmesi çok doğru değil. Ben buradaki diğer basın mensubu arkadaşların da burada bir söze takılarak özellikle diğer bu sözüm ona akademisyenlerin...

BAŞKAN - Sayın Kavcıoğlu, siz ne söylediğinizi biliyorsunuz, gazetelerde bunun çıkmış olmasından dolayı burada açıklama yapmanıza, savunma yapmanıza gerek yok ki.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Başkanım, hayır, hayır; şöyle...

BAŞKAN - Siz onu kastetmediniz zaten.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Ben ne söylediğimi biliyorum.

BAŞKAN - E, o zaman mesele yok.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Hayır, ülke adına önemli bir şeyi ifade etmek istiyorum, burada Dışişleri Bakanlığının da bütçesi görüşülüyor, bunun dışarıda da... Böyle bir bildirinin bakın, burada barış ifadeleriyle söylenen bir bildiri olmadığında hepimizin hemfikir olması gerektiğini söylüyorum.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Biz hemfikir değiliz beyefendi.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bütününü okuyun o bildirinin; tırnaklamayın, bütününü okuyun.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Bakın şöyle bir ifade var: "Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam..." Bunu söyleyen bir akademisyen Türkiye'de hiçbir şekilde Türkiye'nin haklarını savunacak ya da barışçıl bir söylemin ortaya çıktığını ifade edemez. Söylemek istediğim bu.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Burada ne var barışçıl olmayan?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Türkiye hiçbir şekilde orada katliam yapmamıştır. "Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen son verilmelidir."

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bildirinin bütününü okuyun.

BAŞKAN - Sayın Paylan, siz konuşurken Kavcıoğlu böyle mi yapıyor?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Aynen böyle yapıyor.

BAŞKAN - Yapıyor değil mi?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Fazlasını yapıyor.

BAŞKAN - Siz de yapabilirsiniz o zaman, tabii.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Şimdi, bakın, 1 Kasım seçimlerinden sonra orada yaşananları hepimiz çok iyi biliyoruz. Terör örgütü ve yandaşları kazdıkları hendekler, kurdukları barikatlarla art arda öz yönetim ilanları yapıyor, Türkiye'nin bir bölümünü silah zoruyla kendi yönetimleri altına almak istiyorlar. Hepimiz bunu yaşadık. Güvenlik güçleri silahlı eylemlere karşılık veriyor, bölgede PKK'nın kontrolü eline almasını izin vermiyor. Terörle mücadele kapsamında yapılan operasyonlar PKK militanı gibi hareket eden akademisyenler, gazeteciler ve bazı siyasetçilerce "katliam" olarak nitelendiriliyor. Biz buna karşıyız. Böyle bir şey söz konusu değil.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Seninle hemfikir değiliz sadece.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Akademisyenlerin nasıl düşüneceğine sen mi karar vereceksin?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Şimdi, bakın, bütün milletvekilleri burada, yani Türkiye'de bu devletin polisinin, devletin orada çocuklara işkence yaptığını, katliam yaptığını, yöre halkına işkence yaptığını söyleyen bir bildiri barış bildirgesi nasıl olacak? Nasıl öyle bir şekilde nitelendiriliyor.

Burada başka milletvekilleri de var, ben öğrenmek istiyorum; çok önemli bir devlet adamı, Sayın Bakanım Zekeriya Temizel; biz burada iki yıldır kendisinden çok şey öğreniyoruz, dinliyoruz, çok da faydalanıyoruz yani devlet adamlığı kişiliğiyle gerçekten hepimizin takdirini kazanmış birisi. Sayın Bakanım, böyle bir bildirinin bir barış bildirgesi olduğuna katılıyor musunuz? Gerçekten merak ediyorum.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Devlet eleştirilemez mi, layüsel mi?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Yani sizin gibi bir devlet adamı ve aynı şekilde buradaki diğer milletvekilleri de bu bildiriyi okuduğu zaman... Hakikaten merak ediyorum. Mesela Bülent Bey'in görüşünü merak ediyorum? Yani muhafazakâr, merkez sağdan gelmiş; yani böyle bir bildirinin, böyle ifadelerin altına imza atanların barış yanlısı olduğunu düşünüyor musunuz? Hatta bu ifadelerin altına imza atan kişilerin nasıl bir şekilde PKK'yla aynı söylemleri kullanarak... "Türkiye'yi gammazlamak" dediğim nokta odur yani dışarıda bunun savunuculuğunu yapmak nasıl bir anlayıştır? Karşı olduğumuz şey budur.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Burada neyi savunuyorsan dışarıda onu savunuyorsun; artık dünya yusyuvarlak ya.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Ya, bu söylem doğru bir söylem değil.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Nasıl doğru bir söylem değil.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - O zaman, burada tartışıyoruz, başka yerde...

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Senin burada söylediğin her şey dünyanın her tarafından işitiliyor yahu.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Tamam, sorun yok; o zaman başka yerlere gidip Türkiye'nin aleyhine orada çalışmalar yapmanıza gerek yok. Söylediğim şey bu.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Yaşama hakkı konusunda bak üçüncü defa düzeltme yapma zorunda kalıyorsun.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Avrupa raporlarına bunları geçirmenize gerek yok.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Ya, geçiyor bunlar zaten, geçti gitti...

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Bir sus da ben anlatayım, ondan sonra konuşursun ya. Sayın Başkan, müdahale eder misiniz.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Senin yaşama hakkı tanımadığını bütün dünya biliyor artık.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Bakın, Avrupa raporlarındaki, dün de söyledik... Katalonya'da yaşanan bir tek polise, askere kurşun atılmamış bir ülkede...

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Yani siz Katalonlara hak mı veriyorsunuz? Güzel, ben de veriyorum.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - ...bütün siyasetçiler tutuklanarak hapse konuldu. Sizin güvendiğiniz Avrupa Birliğinin başkentinde bile adama iltica ve yaşama hakkı vermediler. Yaşama hakkı dediğim o.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Hocam, senin İspanya'yı tutman lazım, Katalonya'yı değil.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Bakın, o Katalonya'nın Cumhurbaşkanına Brüksel'de yaşama hakkı vermediler ve ülkesine geri göndermek için talebini reddettiler.

GARO PAYLAN (İstanbul) - İspanya Anayasası'nı getirin buraya.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Bakın, İspanya Anayasası'ndan çok daha ileride bir anayasayla yaşıyorsunuz ve bu konuşmalarınızda oradan cesarete alıyorsunuz; tamam mı?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yapma ya, çok iyiymiş!

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Bakın, dün İspanya Cumhurbaşkanının "Bu ülkede bir daha siyaset yapamazlar." ifadesi var Katolanya için ve seçime gireceklerini soruyor BBC'de spiker, "Seçime giremezler, bir daha bu ülkede siyaset yapamazlar." diyor. Ne kadar demokratik ve özgür bir Anayasaları var değil mi!

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Franco mirası hortlamış işte.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Kendi milletlerine özgürlük isteyen bir toplumun, -ki özerklik hakkı verildiği hâlde- özerklik hakkı verilen bir toplumun Cumhurbaşkanına, bakanlarına, milletvekillerine o ülkede siyaset hakkı verilmiyor, tutuklanıyor, hapse atılıyor ve Avrupa Birliğinin başkenti Brüksel'e sığınıyor, onlar da bu şekilde o kişiye burada sığınma hakkı vermiyorlar ve siz hâlâ bu insanlardan medet umuyorsunuz.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Biz kendimizden medet umuyoruz, kimseden bir şey umduğumuz yok.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Bakın, sizi nasıl kullandıklarını buradan görün yani bu, doğru bir şey değil. Söylemek istediğimiz budur.

Şimdi, bunu ifade ettikten sonra ben değerli basın mensuplarından da bu konuyu doğru şekilde işlemelerini rica ediyorum. Bu şekilde Garo Paylan'ın yönlendirmesiyle bazı sol basında konu farklı yerlere çekilerek hakkımızda hakarete varan söylemlere hiç gerek yoktur, bunu burada ifade edeyim.

Sayın Bakanım, bu konuyu netleştirdikten sonra yine bir başka konu da Dışişleriyle alakalı. Özellikleri bazı Dışişleri mensuplarının dışarıda Türkiye'nin bu son dönemde yaşadıklarında -biraz önce de üzerinde durduğum konular dâhil- çok fazla gayret sarf etmediklerini bizatihi yurt dışına gittiğimizde yaşıyoruz. Özellikle bazı büyükelçilerimizin, konsoloslarımızın Türkiye'nin bu hassas konularında gerekli ihtimamı göstermediklerini düşünüyorum. Orada hâlâ bir kısmının... Bu benim kendi düşüncem ama şahsi bir şey değil çünkü gittiğimiz komisyonlarda muhalefetten de arkadaşlar var, bizim kendi partimizden 3-4 arkadaşla beraber 6-7 kişilik bir grupla gidiyoruz dönem dönem. Eskiden beri söylediğimiz, Dışişlerinde -çoğunu tenzih ederek, yaşadığımız olaylarla ilgili söylüyorum- hâlâ bazı monşer, hâlâ kendi insanlarına yukarıdan bakan bazı büyükelçilerimizin, konsoloslarımızın Türkiye'nin bu kadar sıkıntılı döneminde Türkiye'yi savunmak yerine bu şekilde tarafsız kalmalarının çok doğru olduğunu düşünmüyorum. Yine milletvekilleriyle ilişkilerini dönem dönem çok yadırgadığımı ifade edeyim.

BAŞKAN - Sayın Kavcıoğlu, şu son cümlenizi başka türlü ifade edin isterseniz ya.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Nasıl?

BAŞKAN - Biraz daha farklı türlü ifade edin yani.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Bu benim kendi düşüncem Başkanım.

BAŞKAN - Tabii, burada fikir özgürlüğü var, doğru.

Buyurun.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Sayın Bakan tabii ki kendi personeliyle ilgili yapılan değerlendirmelere hassasiyet içinde cevap verecektir.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Cevap verirler tabii.

Şimdi, özellikle mesela biz yurt dışına gittiğimizde milletvekilleri olarak gidiyoruz, gruplar olarak gidiyoruz; hem orada karşılanma ve ilgilenme anlamında hem de katıldığımız toplantılara ilgi göstermemeleri konusunu özellikle burada sizin de dikkatinize sunmak istiyorum. Bunların çok doğru olduğunu düşünmüyorum. Yani Türkiye'nin bu tür sıkıntılarında, Avrupa'da diğer ülkelerden gelen parlamenterlerle konuştukları, tartıştıkları konularda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kavcıoğlu, süreniz doldu, son cümlenizi alayım lütfen.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Bir örnek daha vererek şey yapacağım.

BAŞKAN - Son cümle lütfen.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Bu konularda büyükelçilerimizin, konsoloslarımızın biraz daha hassas olmalarını rica ediyoruz. Mesela son bir olayı söyleyeyim: Zannediyorum Güney Afrika'da bir üniversitede yapılan bir konferansta oradaki katılımcılardan Brezilya Sao Paulo Üniversitesinde dünyanın barış elçileri işte Gandi, işte Mandela, işte bu terör örgütünün başı falan böyle... Buradaki bizim büyükelçilerimizin hem Güney Afrika'da hem Brezilya'da bu toplantıya hiç müdahale etmemesinin, bu toplantıyla ilgili o ülkelerin büyükelçiliklerine ve şeylerine herhangi bir tepki göstermemelerinin çok doğru olduğunu düşünmüyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Ben tekrar Dışişleri bütçesinin ülkemize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum.