KOMİSYON KONUŞMASI

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, söz verdiğiniz için.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli üyeler; ben de iyi akşamlar diliyorum tabii ki. Evet, çok önemli kurumlarımızın görüşüldüğü bu toplantımızda ben de birkaç konuya değinmek istiyorum.

Geçen Maliye Bakanının sunuşunda da gündeme getirmiştim. Özellikle, Sayın Cumhurbaşkanının, ki sizin de Sayın Genel Başkanınızın, bu faizlerdeki düşüş konusunda "Enflasyonda hâlâ düşüşü sağlayamıyoruz yüksek faiz sebebiyle." vurgusu var. Oysa Merkez Bankasının bugün bir açıklaması oldu. Bugün yaptığı açıklamada 2017 yılı enflasyon tahminini yüzde 8'den yüzde 9,8'e çıkardı. İşte, Cumhurbaşkanının "Yüksek faiz sebebiyle enflasyonu düşüremiyoruz." dediği bir ortamda bu iddiasının sonuna kadar arkasında olan Merkez Bankasının bir açıklaması oldu. Malum, gündemimizde olan, maalesef, emir demiri keser anlayışı neticesinde Merkez Bankası da bu konuda bir direnç mi gösteriyor acaba? Eğer böyle ise faizin bir neden değil, uygulanan ekonomi politikalarının bir sonucu olduğunu kabul mü etmiş oluyor? Ben ayrıca size de sormak istiyorum Sayın Bakan -uzun süredir ekonominin başındasınız- faiz mi enflasyonu artırıyor, enflasyon mu faizi artırıyor? Bu konuda siz ne diyeceksiniz.

Evet, bugün bankacılık sektörü çok gündeme geldi. Gerçekten çok değerli üyelerimizin de belirttiği gibi, katma değeri olmayan sektörlere kayan geçici bir istihdam ve işsizlik-enflasyon sarmalının yaşandığı bu süreçte tarım gibi, imalat sanayisi gibi gerçekten çok önemli sektörlerimizde bir gerilemenin olduğu, teknolojiyi hâlâ ithal ettiğimiz, AR-GE ve bilimsel araştırma noktasında geldiğimiz nokta, asgari ücretin açlık seviyesinin altında olduğu bir süreçte en kârlı sektörün bankacılık sektörü olması... Rakamlara baktığımız zaman 2017 yılının dokuz ayında 2016'nın aynı dönemine göre neredeyse yüzde 30 artan bir kârlılığı var, 37 milyara ulaşan bir seviyede. Bu noktada, siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Bugün çok gündeme geldi. Bununla ilgili ne tür bir uygulama olacak?

Diğer bir konu: Borçlanma konusu yine bugün çok gündemde olan. Gerçekten, sunuşunuza baktığımız zaman da borçlanma yapılanması, borçlanma öngörülmekte, planlanmakta. Bunu sık sık gördük sunuşta ve özellikle ekim ayında Hazinenin yasal limitlerini de aşarak -konuşulduğu gibi bugün- bütçe yasağına da aykırı şekilde nakit ihtiyacının üzerinde bir borçlanmaya gitmesi gerçekten anormal bir durum olarak değerlendiriliyor. İşte, 23 Ekimde 8,2 milyar, hemen akabinde, 24 Ekimde 9,6 milyar lira bir borçlanma yani Hazinenin sadece iki günde yüksek faizli borçlanması 17,8 milyar olarak görülmekte. Geçen haftalarda yoğun bir şekilde burada Komisyonda görüşülen torba yasayla da yine 37 milyar lira bir ilave borçlanma yetkisi istiyor Hükûmet. Bu konuda da nasıl öngörüyorsunuz? Bugün de gündeme geldi, acaba öngörülen bir seçim mi var? Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ama burada, sunuşunuzda benim özellikle üzerinde durmak istediğim, hedefler ve yapısal reformlarla ilgili bölümde şunları sıraladınız: Eğitim ve beşerî sermaye, yatırım ortamı, rekabetçilik, AR-GE, yenilik, iş gücü piyasası, yargı sistemi, sermaye piyasaları ve kamu maliyesi. Gerçekten on beş yıl süre, uzun süre ve tek başına ülkeyi yöneten iktidarlar döneminiz oldu ama bu süreçteyken ve çok büyük hedefler koymuşken hâlâ bizim bu alanları reform olarak sıralıyor olmamız, aslında hükûmetlerinizin ekonomi politikaları, kalkınma politikaları, eğitim politikalarında gelmiş olduğu noktayı... Yani başarısız olarak değerlendirdiğimiz bir nokta.

Bildiğiniz üzere başarılı olan ülkelerin sürdürülebilir ekonomik büyüme ve sürdürülebilir kalkınmanın arkasında uyguladıkları en önemli etken çok başarılı eğitim politikaları ama bugün biz, hepimiz biliyoruz ki, eğitim politikamızın geldiği nokta, siz bu kadar önemli, çok önemli ekonomik anlamda hedefler koyarken bunun arkasının boş olduğunu... Yani bunu destekleyen bir eğitim politikamız maalesef yok. Bugün hâlâ ortaöğretimde nasıl bir sistemle çocuklarımızı nasıl yönlendireceğimizi bilmiyor hiç kimse şu an Türkiye'de. siz de basından takip ettiğimiz kadarıyla çok güzel evlatlara sahip bir babasınız. Yani eğitim sisteminde biz ne kadar verileri ortaya koysak, raporlarla bunları, hangi noktaya geldiğimizi açıklasak da evimizin içine dönüp baktığımız zaman gerçekten sistemin nereye gittiğini çok iyi görebiliyoruz.

Tabii ki çok iyi eğitim politikaları ama bunun yanında şu da çok ispat edilmiş: Demokratik işleyen bağımsız kurumsal yapılar, kuvvetler ayrılığı, güçlü demokrasi, güçlü ve bağımsız bir yargı sistemi, hukuk devleti, tarafsız ve gerçekten başarılı ve objektif kriterlerle uygulanan akılcı bir dış politika; bu faktörler de çok önemli. Yani ekonomi ve kalkınma politikalarının arkasında kabul görmüş ve evrensel ilkeler var. Biz bu ilkelerden gerçekten uzaklaşıyoruz. Siz bu noktada ne düşünüyorsunuz? Ya da Kabinede eğitim başta olmak üzere, dış politika başta olmak üzere bu konulardaki fikirleriniz ne yönde oluyor?

Ben zamanımı daha fazla aşmak istemiyorum. Diğer sorularımı da soru-cevap kısmında soracağım.

Teşekkür ederim.