| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Vakıflar Genel Müdürlüğünün b) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı c) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ç) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü d) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu e) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, f) Atatürk Araştırma Merkezi g) Atatürk Kültür Merkezi ğ) Türk Dil Kurumu h) Türk Tarih Kurumu ı) Kişisel Verileri Koruma Kurumu i) Hazine Müsteşarlığı j) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu k) Sermaye Piyasası Kurulu l) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 01 .11.2017 |
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli hazırun; ben de aslında, hem ilgili kurullarla ilgili hem de şöyle bir beş, altı sene önceyi size hatırlatarak, ortaya konulan hedeflerle bakarak bir "Neredeydik, ne düşünüyorduk? Nereye gitmeyi düşünüyorduk? Neredeyiz şu anda?"nın önce bir tanımını yapmak istiyorum. Çünkü Sayın Bakan o kadar güzel anlattı ki, sonra arkadaşları da dinledim. Bu pembe tabloyu, ben gözlük de takıyorum, bu gözlük de yetmiyor, ben niye göremiyorum diye de epey bir şüphelenmeye başladım. Şimdi, bizim ülkemizde beş sene önce hedefler konuldu, denildi ki: "2023'te dünyanın on ekonomisi arasına girilecek. 2 trilyon millî gelir olacak. Kişi başına 25 bin dolarlık bir gelir yaşanacak. İhracat 500 milyar dolar, işsizlik yüzde 5, istihdam 30 milyon." Aradan geçen beş altı yıl sonrasına geldik ki o kadar farklı beyanlar, nedenler gösterildi ama karşımıza çıkan tabloya şöyle bir baktığınızda, bir kere uluslararası alanda karşımıza çıkan bir diyalogsuzluk sonucu; onun ötesinde, işte, yakın müttefikimiz dediklerimizin artık kapısını çalma noktasına bile gidecek iznin olmayışı; bütçe açığı açısından değerlendirdiğinizde, çift açık yani hem bütçe açığı hem dış açık açısından artışlar, enflasyon iki hanenin üzerinde artık -eskiden olumlu çıpalar vardı, şimdi demiri enflasyona attık- işsizlikle ilgili, büyüme gerçekleştiriyor ama büyüme işsiz yaratıyor, işsizlik oranını artıran bir büyüme; faize bakıyoruz, faizlerde ciddi yükseliş var ve hem kredi hem mevduat faizleri açısından karşımıza çıkan tablo oldukça kötü; Hazinenin borçlanma ihtiyacı daha da artıyor ve neredeydik, nerelere geldik? Hani, hep bu "Neredeydik, nerelere geldik?" sorusunun Türkiye açısından baktığınızda, gerçekten geldiğimiz nokta. Hani, ben on beş sene önceye bakmıyorum. Beş sene önce neredeydik, ne diliyorduk, şimdi nereye geldik diye açıkçası değerlendirme ihtiyacı görülüyor.
Ben mükerrer olarak, tekrarlardan kaçınmak amacıyla... Çünkü pek çok önemli konuya değinildi ama şimdi bakıyorum, Hazine... "Bankalar faiz düşürsün." falan. Eğer bu faiz düşüşü gerçekleşmiyorsa aklıma Rahmetli Kemal Unakıtan geldi. Demiştik ki: "Sayın Bakan, bu kadar çok yüksek faizle yabancı sermayeyi, sıcak parayı Türkiye'ye getiriyorsunuz." Demişti ki: "A, bize gelirler çünkü Yeni Cami'nin önündeki kuşlara ne kadar çok yem atarsan o kadar kuş gelir ama yemi vermediğin anda giderler." Şimdi, baktım, ben de bu kadar yüksek faiz noktasını bir de aşırı borçlanmayla değerlendirdiğinizde, o zaman, dedik ki: Acaba bu sıcak parayı küstürmek işimize mi gelmiyor bu dönemde? Onun için, faizle ilgili olarak, işte, on yıllık tahvillerin 12'lerin üzerindeki bir noktaya gelmesiyle beraber teknik bir gerekçe olabilir mi diye açıkçası düşünmeye başladım. Şimdi, tabii, bize sıcak para geliyor veyahut işte, bu sıcak paranın Türkiye'deki o güzel Yeni Cami önündeki yem gibi getirdiği iyi şartlar... Şimdi, biraz önce Faik Bey, uzun zamandır takip ettiğim altınla ilgili gelişmede, geçen sene biz aşağı yukarı altında 3,5 milyar artı verdik, bu sene 7,5 milyar bir eksi, şöyle bir 10 milyar; ya, paranın sıcağı şimdi altının sıcağına mı döndü? Çünkü ortaya çıkan sertifikalarla beraber açığa altın mı satmaya başladı ülkeler arası ve biz buraya gelen tonlarca altına hangi artı getiriyi sağlayarak onları cazip noktaya getiriyoruz? Şimdi, bakanların bazı açıklamalarına bakıyorum ben, bu altın piyasasında, Kapalı Çarşıdakilere falan, "Efendim, güvencedir, bir ülkede altın olması güvencedir. Kişilerin elinde altın varsa..." Güvence falan değil, aradan kazanılan gelir nedir ve bu arbitraj işleminden ne ortaya çıkmaktadır Sayın Bakanımız herhâlde bizimle bunu paylaşacak.
Şimdi, baktığınızda, yüksek, diyorum ya sıcak paraya... Çünkü sıcak para ihtiyacı ortada. Burada bunun da teknik olarak açıklaması kendini gösteriyor zaten. Çünkü bakıyoruz, bugüne kadar özellikle doğrudan yatırımlarda bir azalma var. Alınan dış krediler açısından baktığınızda dış kredi profili açısından bozulma var ve uzun vadeli krediden kısa vadeli krediye doğru gidiyoruz ve bir kısmını da alamadığını görüyoruz. Bunun yanında, bakıldığında, kısa vadelerdeki kredi artışı olurken bu kredi vadelerinin daha da kısaldığını görüyoruz bu son dönemde. Bunları rakamsal olarak vermiyorum çünkü rakamsal olarak herkesin rahatlıkla ulaşacağı, hele hele sizlerin daha da emrinizde olan rakamlar. Şimdi, bakıyoruz, geçen yıla göre en ciddi artış gösteren kalem portföy yatırımları ve bunun da ana omurgasını yabancıların bono ve tahvil alımları oluşturuyor ve geçen yıla göre de oldukça fazla. O zaman, diyoruz ki: Doğrudan yatırım düşüyor. E, şimdi, ödemeler dengesi açısından baktığınızda, doğrudan yatırım olacak, portföy yatırımı olacak ve gelen kaynaklarla beraber denge sağlanacak. "Borçlanma olacak, borçlanma imkânı düşüyor, doğrudan yatırım düşüyor, vadeler kısalıyor; o zaman, hadi, o gelen kuşları daha da coşturmak için biz -portföy yatırımlarını cazip hâle getirecek en önemli gösterge de faiz- faizi yüksek tutalım." tercihi kendini gösteriyor mu diye de açıkçası sorgulama ihtiyacı duyuyorum.
Bunun ötesinde, baktığınızda, tabii, bir gerçeği konuşmak lazım. Yani bugün baktığınızda, enflasyonumuz yüksek mi? Yani bunu söyleyelim, tüketici ve üretici enflasyonları açısından baktığınızda ikisi de iki haneli, bir de tüketici ile üretici enflasyonu arasındaki makas artıyor. Önümüzde, üretici enflasyonu ve tüketici enflasyonu arasındaki makasın tüketici açısından negatif etkilerini de hazırlayan bir çizgide olduğunu görmek lazım.
Bütçe açığı artıyor mu? Artıyor. E, diğer taraftan, Hazine borçlanıyor mu? Borçlanıyor. Cari açık ile dış borçlar yüksek mi? Yüksek. Peki, karşımızda kırılganlığı artan olaylar var mı? Yani Türkiye'de ben de zamanında bu piyasalarda çalıştım, ben hiçbir zaman FED Başkanı kim olacak diye düşünmedim. İşte, şu gelirse sıkı para politikası, bu gelirse daha geniş olacak... Ben Türkiye'deki Merkez Bankası Başkanı doğru karar versin diye dua ederken bugün Türkiye'deki yatırımcılar FED Başkanının kim olacağı ve nasıl karar vereceğinin hesapları üzerinden bir gelecek planlıyor.
Diğer taraftan, kredi mevduat dengesine bakıyorsunuz, maalesef, o da bozuk. Yani "Bankaların bilançosu mevduatları karşılıyor." diyorsunuz da Bankalar Birliği Başkanının açıklaması var, artık son noktaya geldik, yüzde 140'lara yaklaştık. Bundan sonra artık yeni bir kaynak bularak kredi sisteminin işlemesi gerektiği noktasında değerlendirmeleri var.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Sınırsız demedim zaten.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Hayır, bugün içinki tabloyu söylüyorum, bugünkü gelinen tabloyu beraberce paylaşın ve siyasi riskin de maşallah, her türlüsünü yaşıyoruz. Yani bir taraftan, komşularla, bir taraftan, Amerika, Avrupa Birliği ve yaşanan sıcak ortamlar ve kurlar da Demokles'in kılıcı gibi karşımızda her an, hareket ettiğinde herkesin yüreğinin hopladığı böyle bir tablonun içindeyiz. Bu tabloyu iyi görerek, iyi tespit ederek, "Şöyleydik, böyle olduk, bundan sonra..." Bugünkü tablomuzun içinde biz yarın ne olacağının iyi bir vizyonla ve basiretli düşünerek projeksiyonunu yapmak zorundayız ve bu yönde de alınan tedbirlerle de nereye kadar gideceğiz? Mesela, faiz açısından, Merkez Bankası açıklamasını yapmış, demiş ki: "Ben fiyat istikrarıyla ilgili olarak ortaya koyduğum hedefimi gerçekleştirene kadar Türkiye'deki riskleri de görerek bu pozisyonumu koruyacağım." Şimdi, pozisyonunu koruyacaksa bakıyorsunuz, önünüzdeki 2018, 2019'daki enflasyon hedefleri, orta vadeli program, işte, 9, 7, 5 diye gidiyor. Demek ki bunlar gerçekleşene kadar Merkez Bankası tercihini ortaya koyarak uygulamasını yerine getirecek.
Sonra, burada sorguluyorsunuz, bugün için para ve maliye politikalarının arasında bir dengesizlik, bir çatışma mı var? İkisinin birbirine... Yani bugün eğer hedefler tutmuyorsa bu ikisinin arasında bir çatışma var ve birisi gevşek... Para politikası sıkı, o zaman, maliye politikası gevşetilerek ortaya konulan o büyüme hedefleriyle biz önümüzdeki süreçteki ana hedefleri ne kadar tutturacağız? Önümde, gerçekten, orta vadeli programla, planla ilgili baktığınızda, o kadar... Şimdi, bugün, hadi, enflasyon hedefi değişti ama enflasyon hedefini bir tarafa bırakın, birçok datayla ilgili değerlendirdiğinizde karşınıza çıkan şeyde, üç yıllık geriye dönün, üç yılın birbirini tuttuğu yüzde 5 bile bulamazsınız. E, şimdi, güven ve piyasadaki aktörleri yönlendirecek güç nasıl olacak?
İki konuya değineceğim, onun için süre istiyorum. Birincisi, Kredi Garanti Fonu. Şimdi, Değerli Bakanım, siz bir açıklama yaptınız, sanırım, Gaziantep'te "Biz zaten 250 milyarı göze almıştık, 200 milyarlık bir fon kullanıldı, geri kalan 50 milyar için seçici davranacağız, ihracatçılara vereceğiz." Şimdi, ben de merak ediyorum, verilen bu 200 milyarlık kredi kimlere, ne şekilde kullandırıldı? Kimi iddia ediyor ki oradan kredi alındı, yüksek mevduatla mevduat faizine yatırıldı, oradan para kazanılıyor. Kimi iddia ediyor ki bazı bankalar kendilerinin risklerini daha da iyi bir teminata alabilmek için buradan bir değişim yaptılar. Bir iddia var ki işte, yatırım amacı dışında kullanılan, Kredi Garanti Fonu kapsamında alınan krediler var. Bu kredilerin takibatı, nasıl kullanıldığı, hangi alanda kullanıldığı, hedefte kullanıldı mı ve sağlanan bu imkânın hedeflenen sonuca vardıracak nitelikte olduğu araştırması yapılıyor mu ve yapıldıysa sonucu nedir?
İkincisi: Buraya Kredi Garanti Fonu'nun Başkanı geldi, dedi ki: "Buradaki risk en fazla yüzde 7." Şimdi baktığınızda, yüzde 10'u zaten gözden çıkarmışsınız gibi görünen -çünkü 250 milyar, 25 milyar dediğinizde- bir sonuca mı geliyoruz?
Son olarak -aslında Merkez Bankasıyla ilgili de var söyleyeceklerim ama hadi, onları geçelim- Sermaye Piyasası Kuruluna gelelim. Şimdi, Sermaye Piyasası Kurulunun Sevgili Başkanı, yahu, nedir bu Sayıştay raporundaki rakamlar? Yani siz bütün şirketlerin mali tablolarını takip ediyorsunuz da kendi mali tablolarınızda ortaya çıkan bu aykırılıkları niye düzeltmediniz ya da düzelttiniz mi? Yani buradaki, Sayıştaydaki tespitlere baktığınız zaman, bir kere, gelirlerle ilgili, "Gelirlerin hesap ve kayıtlarıyla ilgili problem var." diyor. İkincisi: "Üç ayda bir Hazineye para ödeyeceksin. Niye ödemedin? Beklettin, başka şekilde kendin kullandın." diyor ve üstüne üstlük çok daha ağır bir suçlama gelmiş Kurula benzer, "Siz bu paraları zamanında ödemediniz, bu kadar sıkışık bir dönemde gitti, Hazine borçlandı, bir de o borçlanmanın maliyetinde onları rahatlatacak şekilde siz bu parayı niye vermediniz?" gibi bir değerlendirme var. Hakikaten, niye vermediniz veya bir kayıt problemi mi var?
Diğer taraftan bakıldığında, sermaye piyasasıyla ilgili iki tane olay var; bir: Zamanında size Meclis kürsüsünden, siz o zaman Başkandınız herhâlde ya da burada söylemiştim, FOREX işlemleriyle ilgili yani bu, meşhur, kaldıraçlı işlemler. Meşhur kaldıraçlı işlemlerle ilgili, böyle bir piyasa açılınca zannettik ki sermaye piyasası derinleşecek bununla beraber. Bir tablo oluştu, büyük zararlar, bir anda, bir gecede yok olanlar, Sevgili Başkan biliyor. Ondan sonra oranlar düşürüldü ve düşünün, nasıl bir yatırım aracı ki Türkiye'de oranlar düşürüldü diye şikâyet eden şirketlerin "Müşterilerimiz Bulgaristan ile Kıbrıs'a kaçtı." diye derdi var. Biliyorsunuz, Bulgaristan ile Kıbrıs bu işlemin yatırım değil bir kumar noktasında olduğunun çok aleni göstergesi. Ama bugün de yatırım araçlarını çoğaltmak, geliştirmek, onların işlemlerini artırmak çok önemli amma velakin, olası riskleri de çok iyi dikkate alarak.
Sevgili Bakanımız söyledi, şimdi, geçende torba yasada da bunları çıkardık, kitle fonlaması platformları. Sevgili Bakanım, kitle fonlaması platformu ve onun getirdiği ana düşünce girişimci açısından, "start up" yatırımı açısından çok çok önemli. Ancak ve ancak içinde taşıdığı en büyük risk dolandırıcılık, bunu çok açık olarak söylemek istiyorum. Bir maddeye küçük bir ekleme yaptık, işte, "bu platformun kuruluş amacıyla farklı işlem yapıp yapmadığının denetlenmesi" diye ama burada SPK'ya çok büyük iş düşüyor. Çünkü zamanında bu kâr zarar ortaklığı şirketleri kuruldu, şirketler kendini tabela holdinge çevirdi, ondan sonra bu ülke ağır bir faturayla, daha doğrusu, yatırımcısı ağır bir faturayla karşı karşıya kaldı. Bu ülkeden ziyade yurt dışında yaşayan yatırımcılar. İsimlerini zikretmiyorum ama sermaye piyasasını kullanarak kendilerine haksız menfaat sağlayan birçok holding çıktı tabela olarak. Şimdi, neydi onlar da? İşte, "Fabrikalar kuruyoruz." "Motosiklet yapıyoruz." "Araba üretiyoruz." dedi ve ondan sonraki süreçte hiçbir şey olmadığı gibi milyar eurolar -ki o zamanki markla- kayıplar oldu. Şimdi burada da bu kitlesel fonlara çok dikkat etmek lazım, denetimini ve takibini, hele hele bir de olayın internet ortamı üzerinde gittiği düşünülürse çok dikkat etmek lazım. İkincisi: Buradaki ürünlerle ilgili patent ve telif haklarıyla ilgili denetimde çok dikkatli olunması gerektiğine inanıyorum çünkü biz, küçük yatırımcıyı Türkiye'de hep kaybettik, borsada kaybettik, farklı ürünlerde de kaybettik ve şimdi baktığınızda, o yurt dışında millî, manevi duygular kullanıldı, dinî duygular kullanıldı yine o insanları kaybettik. Gittik, "Hadi gelin, paranızı Merkez Bankasına yatırın, yüksek faiz verilecek." dendi, çifte vergilendirmeden bir daha güvensizlik yaşattık. Finansman araçlarının kurgulanması, oluşturulması önemli ama yatırımcısını zarar ettirmesin.
Bir uyarım da şimdi şirket tahvilleri için Sayın SPK Başkanımız. Bu özel sektör şirket tahvilleriyle ilgili oran çok düşük olsa da ödeme zorluklarıyla ilgili birtakım bilgiler ortaya çıkıyor. Bunlarla ilgili olarak teminat noktasında düzenleme mi olur, bunlarla ilgili çünkü ikincil piyasalarında rekabet şansları düşük, bununla ilgili düzenleme mi olur ya da yapacağınız farklı düzenlemelerle hem özel sektör tahvilinin olması gerektiğine inanıyorum çünkü her zaman için sermaye piyasası, adı "sermaye piyasası" tahvil ve bono için hazineye çalışan piyasadır. Hâlbuki, sermaye piyasasının asli görevi, fonları toplayarak yatırıma yönlendirmek ve sermayeyi tabana yaymaktır. Özel sektör tahvilleri de çok önem verdiğim bir başlık ancak yine orada da düzenleme, denetim ve işlem açısından yeni ek tedbirlere ihtiyaç var gibi görüyorum.
Süremi çok geçtim, verdiğiniz süreden dolayı çok teşekkür ediyorum.
Sizin de bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim.