KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, sivil ve askerî bürokratlar; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Sayın Bakan, vallahi, siz talihsiz bir bakansınız çünkü OHAL dönemi sizin döneminize denk geldi. OHAL dönemi esas itibarıyla sizin de daha önce ifade ettiğiniz gibi bir baskı rejiminin adıdır.

Bir tarih hatırlatması yapacağım, 3 Kasım 2002 tarihinde, bundan on beş yıl önce yapılan seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldi, 18 Kasım 2002 tarihinde güvenoyu aldı, 30 Kasım 2002 tarihinde sadece 2 ilde, önceki hükûmetin aldığı kararla devam eden olağanüstü hâl vardı, Diyarbakır ve Şırnak'ta, o 2 ilde de kaldırıldı, yani güvenoyu almanızdan sadece on iki gün sonra olağanüstü hâlsiz bir Türkiye devraldınız, şimdi on beş yıl sonra 81 ilde olağanüstü hâl var, yani sizin tabirinizle baskı rejimi var.

İkinci bir tarih hatırlatması yapacağım, 2002 tarihinde Türkiye'nin kara sınırları içerisinde tek bir silahlı örgüt mensubu yoktu, tümü Türkiye'nin kara sınırları dışına çekilmişti 1999'dan itibaren, büyük bir barış beklentisi vardı, silahsızlanma beklentisi vardı; Adalet ve Kalkınma Partisi o dönemi yönetemedi, 2004'ün sonlarından itibaren yeniden çatışma, şiddet ve terör Türkiye'nin bir bölgesinde hâkim hâle geldi; on beş yıl sonra, 2002 tarihinde var olan örgütlere ek olarak, bugün Türkiye'de bir FETÖ var, bir de ayrıca IŞİD terör örgütü var. On beş yılda Türkiye'nin geldiği nokta bu tablo olarak. Dolayısıyla, bu övünülecek bir tablo değil, üzerinde çok tartışacağımız ve konuşacağımız bir tablodur on beş yıl sonra.

Evet, OHAL bir baskı rejiminin adıdır ve Türkiye'de on dört, on beş aydır süren bu rejimle, olağanüstü hâl anayasal bir rejim olmasına rağmen, Anayasa'ya aykırı bir biçimde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle neredeyse insan haklarının bütün alanlarında ağır ihlal tablosu var. Bunları Genel Kurulda ifade etmeye çalışıyoruz, bunları soru önergeleriyle, araştırma önergeleriyle ifade etmeye çalışıyoruz ama maalesef, doyurucu yanıtlar almak mümkün değil.

Birisini söyleyeceğim sadece, en ağır insan hakları ihlalleri, en ağırı zorla kaybedilme. Bu soruyu sorduk ama bugüne kadar cevap alamadık İçişleri Bakanlığından. Geçen yıl itibarıyla 14'e yakın zorla kaybedilme vakası var Ankara ve çevresinde, 8'ini isim isim ve tarih tarih ben ve Şenal Sarıhan sorduk Bakanlığa, bir cevap gelmedi ve bunların akıbeti konusunda bugüne kadar da bir şey yok. İnsan Hakları Vakfı ve İnsan Hakları Derneğinin verilerine göre bu yılın ilk sekiz ayında 480 işkence vakası saptanmış, 480. Bunların isimleri de var ilgili kurumlardan, isterseniz size verebilirim, tarih tarih, isim isim hepsi yayınlanıyor zaten, ben de eylül ayında Parlamentoda yaptığım basın toplantısında bunları ifade etmiştim.

İfade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü... Dünyanın her yerinde Parlamentonun önünde sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri görüşülecek bir yasayla ilgili olarak görüşlerini açıklarlar. Bu Parlamentonun önünde Ankara Barosu ve baro başkanlarına karşı, görüşülecek bir yasayla ilgili olarak, onlara gaz sıkıldı, bizlere sıkıldı ve o açıklamayı bile burada yapamadılar. Daha geçenlerde, görüşülmekte olan bir yasayla ilgili olarak, kadınlar, Parlamentonun önünde yerlerde sürüklendiler, gaz sıkıldı. İfade özgürlüklerini, görüş ve kanaatlerini ortaya koyma haklarını, burada bir sayfalık bir basın açıklaması okumakla bile yerine getiremediler.

Bunun dışında, orantısız güç kullanımı nedeniyle ölüm, yargısız infaz nedeniyle ölüm, zırhlı araçların neden olduğu ölümle ilgili olarak birçok ölüm olayı var ama ben, son olarak şunu ifade edeceğim.

Burada, Sayın Bakan, DEAŞ'la ilgili olarak, işte, "Terör örgütü ilan edilmiştir." demiştiniz. Bakın, bu tamamen yanlış bir bilgidir, tamamen yanlış, belki bu üç beş dakika yetmez. Bakın, Bakanlar Kurulu kararı burada. Bu Bakanlar Kurulu, küresel IŞİD örgütünün Türkiye'de eğer varsa mal varlıklarının dondurulmasına ilişkindir. Yargıtay kararları da burada Sayın Bakan. O Yargıtay kararından önce Nisan 2015 tarihinde verilen Yargıtay kararı var. O tarih itibarıyla, Türkiye'de, İçişleri Bakanlığınız ve Emniyet Genel Müdürlüğünüz "Türkiye IŞİD'i" diye bir örgütü tanımlamamıştı. O nedenle, Sayın Davutoğlu çok doğru bir biçimde 10 Ekimdeki saldırıdan sonra şunu söyledi: "Eylem yapmadan yakalayamıyoruz." Evet, eylem yapmadan yakalanamıyorlardı çünkü terör örgütü olarak ilan edilmemişti. Terörle Mücadele Yasası ve TCK'nın 314'üncü maddesi uyarınca tanımlanmamıştı. Ben, bunu, Komisyonda Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kılıçlar'a sordum, bana verdiği cevap tutanaklarda var: "Türkiye IŞİD'i diye bir tanımlamamız olmamıştır." dedi. Böyle bir tanımlama olmadığı için örgüte yardım ve yataklık yapanlarla da bir mücadele olmadı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Toparlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Tanrıkulu, toparlamayın, son cümlenizi alayım lütfen.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Dolayısıyla, "Türkiye IŞİD'i" diye bir örgütle 2015 yılına kadar bir mücadele ortamı da olmadı, bir tanımlama ortamı da olmadı. Eğer isterseniz bu belgeyi de size verebilirim Sayın Bakan.