KOMİSYON KONUŞMASI

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Sayın Başkan, Değerli Bakanım, kıymetli milletvekilleri, değerli bürokratlar, kıymetli basın mensupları; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, Türkiye'nin FETÖ'yle mücadelesini, PKK'yla mücadelesini, DEAŞ'la mücadelesini, diğer terör örgütleriyle mücadelesini, bölgesindeki envaiçeşit güçle mücadelesini sonuna kadar destekliyor ve takdir ediyoruz. Bu ülkenin ve aziz milletimizin hakkının, hukukunun yenilmesine, geleceğinin tehlikeye atılmasına da asla rıza göstermiyoruz. Kendi ülkesine, kendi milletine karşı ihanet içine giren kim olursa olsun, gözünün yaşına bakmadan gereğini yerine getirmek milletimize karşı sorumluluğumuzun, sorumluluğunuzun icabıdır. Milletimiz için çalışan, ülkemize katkı sağlayan herkese kucağımızı nasıl sonuna kadar açmışsak, milletimize ihanet edenlere, ülkemize zarar verenlere karşı da yumruğumuz o kadar sert olmalıdır ki bir daha bu konuda cesaret edemesinler. Bu konudaki yaklaşımınızı da takdirle izliyoruz.

FETÖ'den PKK'ya ve DEAŞ'a kadar bölücü terör örgütlerine, ihanet çetelerine karşı kararlı bir mücadele sergiliyorsunuz. Doğu ve Güneydoğu'muzda uzun zamandır yaşanan sıkıntıları çözmek için attığınız adımlarda esasen son üç dört yıldır yaşadığımız süreç bölücü terör örgütünün gerçek yüzünü ortaya çıkartması bakımından iyi olmuştur. 2015 yılındaki çukur eylemlerinin üstesinden bölge halkının desteğiyle gelebilmemizde 2013 yılından itibaren yaşadığımız tecrübenin çok büyük katkısının olduğunu düşünüyorum. Bölücü örgütün binbir vaatle, binbir yalanla yanına çekmeye çalıştığı Kürt kardeşlerim kendilerine asıl sahip çıkanın, güvenliği ve geleceği için fedakârlık yapanın örgüt değil devleti olduğunu bu dönemde açıkça görmüştür. Kendilerine demokratik zeminlerde her türlü imkân tanındığı hâlde iradelerini götürüp örgüte teslim edenlerin esamesi artık hiçbir yerde okunmuyor. Bugün, bu hain terör örgütüne katılımı yok denecek seviyeye indiren Bakanlığımızı tebrik ediyoruz. Son zamanlarda ağır darbeler alan terör örgütünü ve silahla aralarına mesafe koymayan destekçilerini, her bakımdan, sayenizde çok daha zor günler beklemektedir.

Türkiye ayağındaki bu bölücü terör prangasından kurtulma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir. Türkiye'de başaramadıkları ihaneti komşu ülkelerde hayata geçirmenin çabası içinde olanların heveslerini inşallah oralarda da kursaklarında bırakacağız. Ülkemizin güney sınırları boyunca bir terör oluşumu organize etmeye çalışanlar bu milletin istiklali ve istikbali için neler yapabileceğini görmek istiyorlarsa dönüp 15 Temmuz gecesine baksınlar. FETÖ'den PKK'ya ve DEAŞ'a kadar tüm terör örgütleri, ihanet çeteleriyle mücadelemiz milletimizin istiklali, istikbali, bekası meselesidir. Unutulmamalıdır ki, Türkiye yaşadığı tüm badirelere rağmen hukuk devleti niteliğinden taviz vermemiş, geriye adım atmamış bir ülkedir. Dolayısıyla ne kadar ihanet içinde olurlarsa olsunlar ne kadar alçalırlarsa alçalsınlar tüm terör örgütleriyle mücadelemizi hukuk içinde yürüttük, yürütüyoruz. Açıkçası, dünyada Türkiye'nin yaşadıklarını yaşayıp da hukuk devleti ilkesine bu derece bağlı kalabilecek bir başka ülke de olduğunu sanmıyorum. Özellikle Batı ülkelerinin en küçük bir tehdit karşısında demokrasiyle, özgürlüklerle bağdaşmayacak uçlara nasıl savrulduklarını görüyoruz. Biz asla onlar gibi olmadık, olmayacağız. Bunun için de benzer durumlarda kendilerinin uygulamadıkları standartları bizden talep edenlere kulak asmadan yolumuza devam edeceğiz.

Olağanüstü hal ne zaman kalkacak? Olağanüstü hâl şimdilik kalkmayacak. Niye kalkmayacak? Çünkü OHAL uygulamasının bu sonuçlardaki katkısı oldukça yüksek olup bu uygulamanın doğru uygulanmasıyla sadece yurt içi ve yurt dışından terör örgütü katılımlarının önüne geçilmemiş aynı zamanda bunların geliri olan kaçakçılık gelirlerine de büyük darbe vurulmuştur. Türkiye'nin OHAL uygulamasıyla bu denli başarılar elde etmesi iç ve dış bazı kesimleri rahatsız etmiş, rahatsız etmeye de devam etmektedir. Bu nedenlerledir ki, hâlihazırda dünyanın birçok noktasında uygulanan bu OHAL, özgürlükçü bazı söylemlerle süresi dolmadan Türkiye'de de bitirilmek istenmektedir.

Suriye'de savaş var, Irak'ta savaş var, Orta Doğu kazan gibi, Yunanistan batmış hâlde, Avrupa parçalanmanın eşiğinde, bir taraftan PKK, bir taraftan FETÖ, DAEŞ, YPG her yerden saldırırken bizim ülkede "OHAL niye var?" tartışması yapılmakta. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere birçok yabancı güç de terörle mücadele için zaruri olarak uygulamaya konulan Türkiye'deki olağanüstü hâl uygulamasını eleştirmektedir. Ancak aynı Avrupa ülkelerinde uygulanan OHAL'le tüm insan hakları ve demokratik değerlerin yok sayılması oldukça düşündürücüdür. Bu ülkelerde terör saldırısı şüphesi nedeniyle caddelerde, sokaklarda, hatta otobüslerde bile ağır silahlı askerler görev yapıyor.

Bakıldığında, Avrupa'da OHAL uygulamasını yapan ve en katı şekilde uygulayan ülkelerin başında Fransa gelmektedir. Bilindiği gibi, Kasım 2015'ten sonra yaklaşık iki yıl olağanüstü hâl uygulayan Fransa, daha sonra OHAL'in yerine getirilen güvenlik kanunuyla OHAL'i aratmayan ve hatta bazı noktalarda daha katı uygulamalar içeren bir kanun çıkarmıştır. Yani Fransa OHAL'i kaldırmamış, aksine farklı bir isim altında yasalaştırmıştır. OHAL uygulamaları arasında yer alan adres baskınları, aramalar, güvenlik bölgesi ilan etme ve ev hapsi gibi çok sayıda güvenlik önlemi yeni yasada valiliklerin yetkisine verilmiştir. İstedikleri zaman ev hapsi, gözaltı, izne tabi olmayan şekilde arama yapma, gösteri engelleme veya kapatma uygulamaları, yirmi dört saat gözaltı uygulamaları ve bu sürede kayıt altına alma, yine bunlar gibi, internet erişimi, dijital veri kopyalama, medya denetimi, bunların hepsi bugün Fransa'da uygulanan OHAL uygulamalarıdır.

Türkiye'de bırakın OHAL'i, hatta FETÖ kapsamında yapılan en ufak uygulamaları dahi eleştiren Almanya'ya da bakalım. Bir gazetenin haber başlığında, Almanya'da Bavyera eyaleti, ağustos ayından itibaren tehlikeli gördüğü kişileri suç işlememiş olsalar dahi süresiz olarak tutuklayabilecek yeni bir yasa çıkardı. Olayı düşünebiliyor muyuz? Yasaya göre, tehlikeli kişi olarak görülen biri daha önce on dört gün süreyle gözetim altına alınabiliyorken artık üç ay süreyle tutuklanabilecek, hatta, hâkim bu kararı süresiz hâle getirebilecek. İspanya, İngiltere, Belçika gibi bizi eleştiren Avrupa'daki birçok ülkenin eleştirdikleri birçok hususta kendilerinin de uygulamaları bulunmaktadır.

Yine, başka bir ülke İngiltere. Terör saldırıları sebebiyle trenlerden otobüslere kadar toplu taşıma araçlarında polisler ağır silahlarla dolaşmaktadır. Aynı ülkede, radikal olduğu düşünülen birçok insan takip edilirken terör şüphelisi olarak yapılan tutuklamalar da günden güne artmaktadır. Dolayısıyla, biz OHAL'i zaruri nedenlerle ilan ettik ve yine bu nedenlerle uzattık. Bizi bu konuda eleştiren iç ve dış kesimin öncelikle içinde bulundukları ya da başka bir ifadeyle, hayran oldukları Avrupa'ya bakmalarını tavsiye ediyorum. Güvenlik için, ülke huzuru için adamlar "imaj" dememiş, "Dünya ne der?" dememiş katı bir biçimde önleyici tedbirler almış. Yine "hak" dememiş ve daha da öte "insan" dememiş birçok insanlık dışı uygulamaları yapmışlardır. Bizi eleştiren her kesim bilmeli ki bizler, bırakın vatandaşını, dünyaya vicdan dağıtan bir milletiz, ülkeyiz. Bize her fırsatta insanlık dersi vermeye çalışan Avrupa'nın savaş mağduru olup kendisine sığınan insanlara ne tür uygulamalar yaptığını hepimiz bilmekteyiz. Bugün 3,5 milyon savaş mağduru sığınmacıya veya ülkesine gelen kardeşlerine kucak açan ve ev sahipliği yapan ülkenin adı Türkiye'dir. İtalya, Yunanistan'da durum farklı değil. Hatta, Polonya'da hemen hemen her gün sığınmacı karşıtı gösteriler yapılmaktadır. Özellikle de Müslüman ve Afrikalı sığınmacı istenmiyor. Irkçılığa sözde "hayır" diyen Avrupa, Polonya'da "Sığınmacı olmasın olsa da Müslüman ve Afrikalı olmasın." gösterilerini görmedi, görmüyor sanırım.

Son olarak geçen yaptığım konuşmalardan birinde yine Katalonya'daki siyasilerin durumları ile ilgili bir örnek vermiştim. Böyle bir ülkede yaşadığımız için -iftihar ediyoruz, şükrediyoruz- şükretmemiz gerektiğini ifade etmiştim. İspanya'da tutuklu milletvekillerinden bahsetmiştim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son cümlenizi alayım lütfen.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN - Son cümlenizi alayım Sayın Kavcıoğlu.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Bitiriyorum, bir iki dakika...

Bugün gelinen noktada İspanya'da Başbakan tarafından yapılan bir açıklamayı paylaşmak istiyorum. İspanya Başbakanı Rajoy "Bu kişilerin artık siyasette yeri yok." dedi. Bu ifadeyi ne için kullanıyor, bileniniz vardır. Bu ifadeyi haklarında soruşturma yürütülen ve tutuklanıp cezaevine gönderilen Katalan siyasetçilere yönelik kullanıyor.

Arkadaşlar, Avrupa hayranlığınızı anlayabiliyorum ancak oralar sizin gibilere çok daha kötü muamele yapıyor. Ülkemizin, ülkenizin kıymetini bilin.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kimdir o Avrupa hayranı kişiler, kim?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Sayın Bakanım, bu anlamda da yaptığınız mücadeleyi takdir ediyor, tebrik ediyor ve inşallah çok daha güçlü bir şekilde...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Avrupa hayranları çevrende oturuyor. Sayın Bakana diyor herhâlde.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Ya, Mehmet Bey, alındıysan...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Alınmadım.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - O zaman cevap verme kardeşim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - "Avrupa hayranı kişiler" diyorsun, memurlara diyorsun o zaman.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Sayın Bakanım, bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, başarılar diliyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Arkadaşlar, Avrupa hayranları kimler?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Avrupa hayranlığını burada her gün anlatıyorsunuz. Arkadaşlar Avrupa'ya gidiyor, şikâyet ediyorsunuz, Avrupa raporlarında var.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ankara'da havai fişekleri kim patlatıyordu?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Avrupa'ya neyi yazıyorsunuz kardeşim?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Neydi? O zaman işinize yarıyordu Avrupa, şimdi Avrupa kötü.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Avrupa'ya kötü demedim.

BAŞKAN - Sayın Kavcıoğlu...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Her dönem başka bir yola girdiniz ya.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Ya, senin zorun nedir? Niye zorlanıyorsun?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Niye zorlanayım?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Avrupa'ya gidip, burada siyasiler içeri atılıyor diye şikâyet eden, rapor yazanlara söylüyorum bunu.

BAŞKAN - Sayın Kavcıoğlu, Sayın Bekâroğlu...

Sizi dışarıya alayım ben.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - 2005'te ne oldu, 2005'te?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Sen niye üzerine alınıyorsun?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - 2005'te havai fişekler attınız, ne oldu? Ne oldu?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Niye içeriye atılıyor diye Avrupa'ya gidiyorsunuz? Avrupalılar aynı şeyi yapıyor.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ne oldu?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Cevap veremiyorsun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - O zaman araçtı o, şimdi başka bir şey.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Ne yapayım Başkanım, bakıyorsunuz ama...