KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, kıymetli milletvekili arkadaşlarım, kıymetli bürokratlar, sayın basın mensupları; öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, hayırlı olsun göreviniz, ilk bütçenizi görüşüyoruz. Allah yardımcınız olsun, kolay gelsin.

Ben özellikle sağlık çalışanlarıyla ilgili bazı konuları gündeme getireceğim. Ülkemizde son yıllarda kişi başına düşen doktor sayısı artmakla birlikte, bölgesel dağılımda dengesizlikler var. Belli bölgelerde sıkıntı çekiliyor, bununla seçim bölgelerimizde de karşılaşıyoruz, bize gelen taleplerden bu sıkıntıyı görüyoruz. Bunu önlemek için, doktor dağılımındaki dengesizliği önlemek için, ihtiyaç olan bölgelerde yeterli sayıda doktor bulundurabilmek için mutlaka gerekli tedbir alınmalı. Belli bölgelerde görev yapan pratisyen, uzman hekim ve yardımcı sağlık personeline tatminkâr maaş ödenmeli ve güvenli yaşam koşulları sağlanmalı. Bu, yardımcı sağlık personeli istihdamı konusunda büyük sorun var. Günümüzde yardımcı sağlık personel okullarından mezun olmuş işsizler ordusu ortaya çıkmıştır. Bunların uygun bir şekilde istihdamında sorunlar yaşanmaktadır. Bu grupta ebe, acil tıp teknisyeni, anestezi teknisyeni, sağlık memurları ve tıbbi sekreterler bulunmaktadır. Bu personelin gerek özel gerekse de resmî kuruluşlarda istihdam edilmesi için gerekli şartlar, gerekli imkânlar sağlanmalıdır.

Sağlık çalışanlarımızın çözüm bekleyen çok önemli sorunları bulunmaktadır. Sözler de verilmiş olmasına rağmen bu sözler hep kulak arkası edilmektedir. Bakınız, 13 Mayıs 2014 tarihinde tertiplenen Sağlık Çalışanları Türkiye Buluşması'na katılan o günkü Başbakan, bugünkü Sayın Cumhurbaşkanımız sağlık çalışanlarına yıpranma payı müjdesini vererek "Yıpranma payıyla ilgili çalışmayı yaptıracağım. 'Yıpranma payını ne kadar yapabiliriz?' dedim. Dediler ki: Beş yıla bir yıl. Ben arkadaşlarıma talimat vereceğim, beş yıl hizmeti olana bir yıl yıpranma. Bu çalışmayı da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızla el ele yürütüyoruz." demiştir. Aradan üç yıl geçmiş -tabii bir düzenleme yok- yine Sayın Cumhurbaşkanı, 14 Mart 2017 tarihinde, Tıp Bayramı programında yaptığı konuşmada "Beş yıla bir yıl yıpranma payı olarak bir sözüm vardı, 16 Nisandan sonra bunu süratle çözeceğiz." demiştir ama maalesef, bugüne kadar hiçbir gelişme olmamıştır. Yani Sayın Cumhurbaşkanının verdiği söz niye yerine gelmiyor? Bu talimatı kim aldı? Yani sorun nedir, niye bu konu çözülmüyor? Bu konuda Komisyonu bilgilendirirseniz Sayın Bakanım... Yıllardır çözülmeyen bir sorun, inşallah size de nasip olur bu sorunu çözmek, sağlık çalışanlarının bir duasını alırsınız.

Sağlık çalışanları, sağlık hizmeti sunumu sırasında çeşitli tehlike ve risklerle karşı karşıya kalmaktadır. Kamuda güvenlik güçlerinden sonra ağır iş yükü ve risk altında hizmet verenlerin başında sağlık çalışanları gelmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz sağlık çalışanlarının hizmet sürelerine görev yaptıkları her yıl için doksan gün fiilî hizmet süresi zammının eklenmesini öngören kanun teklifimiz bir an önce gündeme alınmalı ve yasalaştırılmalıdır. Şu anda Mecliste Sayın Cumhurbaşkanının verdiği sözü karşılayan bir kanun teklifi var yani eğer isterseniz bir gün de bile bu kanunlaştırılabilir.

Döner sermayeden yapılan ek ödemelerin emekliliğe yansımaması nedeniyle sağlık çalışanlarının emekli aylığı ciddi oranda azalmakta. Sağlık çalışanlarının hem memnuniyetini artırmak hem de geleceğe güvenle bakmalarını sağlamak için döner sermayenin, hekimlerde olduğu gibi diğer sağlık çalışanlarının da emekli aylığına yansıtılabilmesi için gerekli düzenleme yapılması gerekmektedir. Bu konuda da Milliyetçi Hareket Partisi olarak kamu çalışanlarına yapılan tüm ek ödemelerin emekli aylığına yansıtılmasını öngören kanun teklifimizi verdik, Meclisin gündeminde bekliyor. Şöyle de bir garip uygulama var: Bir özel sektör, çalışanının aldığı ücreti eksik bildirse bir dünya ceza yer ama kamu, çalışanına verdiği ek ödemeyi sigorta primine tabi tutmuyor yani öyle de bir çelişki var.

Sağlık Bakanlığı bünyesinde istihdam kargaşası yaşanıyor; 4/A'lı, 4/B'li, 4/C'li, 4924'lü, 209 sayılı Kanun'a tabi sözleşmeli, vekil ebe, hemşire, aile hekimliğinde sözleşmeli, Kamu Hastaneleri Birliklerinde sözleşmeli, taşeron personeli gibi farklı mali ve sosyal haklara sahip birçok istihdam modeli bulunmakta. Ayrıca, sözleşmeliler arasına başta Suriyeliler olmak üzere yabancılar için de yeni bir statü getirildi aşağıda, Genel Kuruldan çıkan bir düzenlemeyle. Sağlık çalışanları farklı istihdam modelleriyle birbirine küstürülmüş ve iş barışı bozulmuştur. Sağlık camiasında meslekler arası saygınlık tüketilmiştir. Aynı yerlerde ve aynı hizmetlerde aynı işi yapmalarına rağmen statülerinin farklı olması nedeniyle çalışanlar arasında idari, mali ve sosyal haklar yönünden birçok farklılık bulunması, Anayasa'yla güvence altına alınan eşitlik ve adalet ilkelerine ayrı olduğu gibi, çalışanların motivasyonunu ve çalışma barışını da olumsuz etkilemektedir.

Sağlık birimlerinde temizlik işleriyle başlayan taşeronlaşma acil servislere, ameliyathanelere kadar uzanmıştır. Sunumunuzda baktım, 168 bin olarak göstermişsiniz şirket elemanını. İş güvencesiz, düşük ücretli, ehil olmadıkları işlerde taşeron firma çalışanları istihdam edilmektedir. Bu taşeronlaşmadan vazgeçilmeli ki bugünlerde de sürekli konuştuğumuz konu, bir de o tasarı muhakkak yıl sonuna kadar çıkmalı.

Vekil ebe, hemşireler, aile sağlığı çalışanları da umutla kadro bekliyor Sayın Bakanım. Bu konuda, bu taşeron işçilerle ilgili gelecek tasarıda -aslında sayıları çok da değil, bu vekildir, geçicidir, 4/C'lidir, 4/B'lidir yani taşeron sayısının çok çok altında bir rakamdır- onları da aynı tasarıya alarak bu soruna köklü bir çözüm getirilmesi yararlı olur. Devletin kendi çalışanları arasında ayrımcılık yapması hiçbir zaman uygun olmaz, bu sorun çözülmüş olur diyorum.

Bu katılım payları konusunda da birkaç husus ifade edeceğim. Sayın Bakanım, bu şehir hastanelerinde yüksek kira bedelleri nedeniyle gelecekte katılım paylarının daha da artacağı, parası olmayanın hizmet alamayacağı ifade edilmekte yani maliyetin yüksek olmasından dolayı. Hiçbir zaman biz tabii bir hastane yapılmasına MHP olarak karşı olmadık. Biz diyoruz ki: Türk milleti en iyi, en kaliteli hizmetlere layık ancak bedeli ağır bir maliyetle ve en pahalı bir şekilde de ödettirilmemeli. Zaten muayene parası, reçete parası, kutu parası, ilaç parası, katılma payı diye alınan paralarla vatandaşın artık ilave fark ücreti ödemeye takati kalmadı yani sağlık hizmetleri âdeta paralı hâle geldi. Ki emeklilerin çoğu ne kadar bir katılım payı ödediğinin bile farkında değil maaşlarından kesildiği için; bir emekli maaşında önemli bir rakam bu katılım paylarına gidiyor. Özel hastaneye giden vatandaşlardan başlangıçta yüzde 30 olan fark sonra 90'a çıktı, sonra yüzde 200'e çıktı biliyorsunuz Sayın Bakanım. Bunun daha da artması demek yani o yeni yapılan şehir hastanelerine belli bir gelir düzeyinin üstündeki kişilerin dışında insanımızın gidememesi, yararlanamaması gibi bir durum söz konusu olabilecek diyorum.

MURAT EMİR (Ankara) - Oralar özel hastane mi ki öyle olsun?

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Şehir hastanelerinde bir fark yok, aynen devlet hastaneleri gibi.

MURAT EMİR (Ankara) - Orası özel hastane değil, değil mi?

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - O yüksek kira bedellerinin oluşturacağı maliyeti o zaman üstleneceğiz yani orada çünkü çok...

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Onların hepsini...

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Tamam, tamam Sayın Bakanım.

Sağlıkla ilgili birkaç önerilerim de olacak.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen daha sessiz.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Büyük bölgesel kan merkezleri kurulmalı, geçen sene de ben bütçemizde ifade etmiştim. Bugün vatandaşlarımızın hastanelerde yaşadıkları en büyük problem, kan ve kan ürünlerinin sağlanması konusu. Ülkemizde büyük hastaneler ve fakülteler dışında kan ve kan ürünü temini oldukça zor. Vatandaşımız hastaneye gittiğinde, ameliyat veya diğer tedaviler için gerekli olan kan ve kan ürünleri kendisinden isteniyor. Bu konunun çözülmesi için birçok ülkede olduğu gibi büyük bölgesel kan merkezleri kurulmalı ülke çapında; bunun sayısı 5 olur, 6 olur, 7 olur diyorum.

Yine her ilimizde modern anlamda acil yardım ekiplerinin oluşturulması ve ayrıca her üniversitede, eğitim hastanesinde acil tıp ana bilim dalı kurulması zorunlu olmalı. Yaşlı, yatalak ve engelli hastaların bakımı için büyük ve orta büyüklükteki her ilimize özel bakım hastaneleri kurulmalı. Kemoterapi merkezi ve diyaliz merkezi bulunmayan il ve büyük ilçelerimizde bu merkezlerin kurulması ve aktif hizmet vermesi sağlanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Bitiriyorum.

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın Sayın Kalaycı, buyurun.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sağlık Bakanlığı kontrolünde üniversiteler ve eğitim hastaneleriyle iş birliği içinde çalışacak ileri teknolojiye sahip bir ulusal kalite kontrol laboratuvarı kurulmalı. Son olarak da -siz de sunumunuzda ifade ettiniz, önem veriyorsunuz- bu sağlık turizminin geliştirilmesine öncelik verilmeli. Bugün bütün dünyada sağlık turizmi önemli bir konu yani bizim de bu konuda avantajlarımız var, özellikle coğrafi konumumuz açısından ülkemizin sağlık turizmi açısından bir cazibe merkezi hâline getirilmesi mümkün olabilir. Bu konuda sizin de sunumunuzda bayağı kapsamlı bilgi var.

Ben bütçemizin hayırlı sonuçlar getirmesini diliyorum. Tekrar sizlere başarılar diliyorum.

Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.