| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 14 .11.2017 |
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli Komisyon üyeleri, değerli katılımcılar, bürokrat arkadaşlarımız, basın mensupları; 2018 Sağlık Bakanlığı genel bütçesini sunmak için bir arada bulunuyoruz. Bu yapmakta olduğumuz çalışmaların hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum.
Anayasa'mızın 12'nci maddesine göre herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip. 17'nci maddesinde de bu temel hakların başında herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı belirtilmiş. Yine, Anayasa'mızın 56'ncı maddesinde ise herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu belirtildikten sonra, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak devlete pozitif bir görev olarak verilmiştir. Dolayısıyla, böyle bir hizmeti yapabilmemiz için Hükûmetimizin yıl içerisinde yapacağı harcamaları ve nerelere yapacağını Meclise sunması bütçe hakkı nedeniyle ve Meclisin onayını alması gerekmektedir. Bu çerçevede bütçe dönemine girilmiştir. Bu bütçe çalışmalarımız çerçevesinde Sağlık Bakanlığımızın bütçesini burada müzakere etmek için bir araya geldik.
Sağlık Bakanlığı hakkında genel bilgiler sunarsak: Hastane olarak 878 şu anda faal hastanemiz var, 481 diyaliz merkezi, üremeye yardımcı tedavi merkezi olarak 12 merkez, 112 istasyonu 2.548, aile sağlığı merkezi 7.756, toplum sağlığı merkezi 970, toplum ruh sağlığı merkezi 148. Böyle büyük bir yapıyı Sağlık Bakanlığı olarak biz 619 bin insan gücüyle yönetmeye çalışıyoruz. Bunların da 41.591'i uzman tabip, 43.402'si tabip, diş tabibi 10 bin, hemşire, ebe sayımız 167.846 ve diğer personel olarak 355.864 personelimiz var.
Bu dev hizmet çarkını döndürebilmek için 2018 yılı bütçesi olarak önümüze getirdiğimiz bütçe -2017'yle mukayeseli bir şekilde- merkezi yönetim bütçesi 2017'de 32 milyar 302 milyon, 2018'de yüzde 17,4 artışla 37 milyar 914 milyon. Döner sermaye bütçemiz 31 milyar 741 milyondan, 2017'de bu şekilde gerçekleşmiş, 2018'de öngördüğümüz bütçe 33 milyar 583 milyon bir tahminî bütçe olup Kasım 2017 sonuna kadar sonuçlanacak bir çalışma, artışı toplamda yüzde 11,6 olmak üzere 64 milyardan 74 milyar 497 milyona baliğ olan bir bütçemiz.
Kuruluşlar açısından baktığımızda, merkezi yönetim bütçesinin ödenek karşılaştırmasını önce vereyim. Personel için harcayacağımız merkezi yönetim bütçesinde yüzde 17,6 artışla 17 milyardan 20 milyar 130 milyona çıkmış bulunuyoruz. Yine, mal ve hizmet alımı olarak 9 milyar 300 milyondan 10 milyar 580 milyona çıkarıyoruz. Toplamda bu, 32 milyardan 37 milyara, yüzde 17,4 artış merkezi yönetim bütçesi.
Döner sermaye bütçesinde ise personel için 14 milyar 700 milyondan 16 milyar 479 milyona, mal ve hizmet alımında değişiklik yok; o, gelişmeye göre merkezi bütçeden alımlardaki artışla karşılanacak. Tasarrufa gidiyoruz biraz da bu mal ve hizmet noktasında. Personel noktasında böyle bir şeyimiz yok. Yatırımlar ayrı bir bütçe kalemi olduğu için burada, döner sermayeden 150 milyonla sabit devam ediyor. Toplam 31 milyar 741 milyondan 33 milyar 583 milyona yüzde 5,8 artışla döner sermaye bütçesi ödeneği bu şekilde tespit edilmiş bulunuyor.
Bakanlığın 71 milyarlık bütçesinin kurumlara göre açılımıysa Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü 155 milyon lira, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 135 milyon lira, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 53 milyon lira; toplamda 71 milyar 497 milyon.
Tabii ki sağlıkta nereden nereye geldiğimizi hatırlamakta fayda var. Bu yaptığımız harcamalarla, daha önceki yaptığımız harcamalarla nereye gelmişiz, bunu görmemiz gerekiyor. İlkemiz neydi: İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. "Önce insan, herkes için sağlık" ilkesiyle hareket ediyoruz ve bu çerçevede, 2002 tarihinde başlayan Sağlıkta Dönüşüm Programı 2017'de yeni bir aşamaya geçti, dönüşümden sonra, gelişim, kalite ve sürdürülebilirlik sürecini başlatmış bulunuyoruz. Bu çerçevede, bir kanun hükmünde kararnameyle sağlık yönetiminde bir revizyona gittik. Sağlık yönetiminde daha önceki 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle kurulmuş olan yapı çok başlılığa doğru bizi götürmekteydi. Bunun verimliliği düşürdüğünü, sağlık hizmetlerinde çok başlılığın sağlık hizmetlerinin kalitesi üzerinde de etkili olabileceğini gördük ve dedik ki: Sağlık hizmetleri çok başlılıktan çıksın. Bunun gerekçesi, ayrıca merkezî yönetimde de biz, nisan ayında yapılmış referandumla Türkiye'de merkezî yönetimde de iki başlılık, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık modelinden tek başlılığa, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçme kararını aldık, milletimiz bu kararı verdi, kurumlarımızı da buna uygun hâle getirme çerçevesinde değerlendirilebilir, değerlendirmeliyiz. Dolayısıyla, eski teşkilattaki giderek bürokratik bir çok başlılığa, üç başlılığa doğru giden yapıyı değiştirdik ve illerde sağlık müdürlüğü çatısı altında topladık. Yeni modelimiz de burada yansıda görülmektedir. Çok başlılık ortadan kalkmış bulunuyor.
Temel sağlık göstergelerimizle devam etmek istiyorum.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sorun o muydu Sayın Bakan?
MUSA ÇAM (İzmir) - Başarısızlık değil yani.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Sunumumu yapayım, onu müzakere edelim arkadaşlar, tabii. Ona şurada, sunumda zaman ayırmayalım. Not alıyorum.
BAŞKAN - Ben bu süreleri ilave ederim Sayın Bakan, siz merak etmeyin.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - O zaman birkaç cümle söyleyeyim.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Bakana sonsuz süre.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Peki, teşekkür ediyorum.
O zaman, birkaç cümleyle bu konuyu açayım arkadaşlar.
BAŞKAN - Tabii, tabii.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Elbette ki sağlık hizmetini, bütün kurumlarıyla, kadrolarıyla sahnede bir orkestraya benzetelim. Orkestranın karşısına birden fazla şef konursa elbette ki sıkıntı olur, armoniyi yakalamakta zorlanırız.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Yıllarca bunu söyledik.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Dolayısıyla, bizim bunu tek şefli bir orkestraya dönüştürmemiz gerekir. Öncelik model yanlıştı veya kötüydü, olumsuzdu noktasından hareket etmiyorum.
MUSA ÇAM (İzmir) - Yok, söyleyin "Yanlış" deyin.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Hayır demeyeyim.
MUSA ÇAM (İzmir) - "Yanlıştı." deyin.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Recep bozdu, Ahmet düzeltti.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Demeyelim. O da iyi niyetle yapıldı. Bu ülkeye hizmet etmek için, başarı...
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Çok uyardık.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - ... geçmişteki sağlık hizmetlerindeki başarısızlığı ortadan kaldırmak için uygulandı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Kötü niyet yok, beceriksizlik var.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - 2002'ye geldiğimizde arkadaşlar, şöyle bir tabloyla karşı karşıya...
BAŞKAN - Sayın Akdağ buradayken hiç böyle şey söylemiyordunuz ama.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Kayıtlara bakın Sayın Başkan, neler söylemişiz.
BAŞKAN - Neyse... Siz devam edin Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - İçimizdeki hekim arkadaşlar gibi o ortamda çalıştık, biliyoruz. Sağlık hizmetleri 2002'ye geldiğimizde ne noktadaydı, onu da biliyoruz. Sağlığın finansmanı çok başlıydı, sahipsiz, büyük bir kütle vardı. Öbür taraftan hizmet çok başlıydı yine. Neydi? SSK hastaneleri vardı, kurumların hastaneleri vardı, PTT'nin, Diyanetin hastaneleri vardı. Öbür taraftan devlet hastaneleri vardı. Yetersizdi hastaneler, acillerin hâlini biliyorduk. Kişi sosyal güvencesini güvence altına alabilmiş değildi. İki tane büyük adım atıldı. Bu büyük adımlardan bir tanesi, sağlıktaki sosyal güvenlik çatısı, şemsiyesi herkesi örter hâle getirildi, hiç kimse sosyal güvenliğin dışında bırakılmadı. Bu bir devrimdir arkadaşlar.
İkincisi ise sağlık hizmetlerindeki çok başlılığın ortaya getirmiş olduğu o çok merkezli, her kurumun bir hastanesi süreci gerçekten bir standart birliğine bizi götüremiyordu, verimlilik düşüktü, sağlık hizmetlerinde sıkıntı vardı. Ben detaya girmeyeyim, yaşadıklarımız çoktu. Hastanelerin her katında tek yataklı bir tane oda buluyorduk, orada yatabilmek için insanlar pek çok insanı aracı olarak kullanmak zorunda kalıyordu, yer de yoktu.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Eskiden ambulans da yoktu!
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Ambulans yoktu. Rakamları sizlerle paylaşacağım. Bütün Türkiye'de 400 küsur ambulans vardı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Tekerlek de bulunmamıştı!
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Dolayısıyla, böyle bir tablodan Türkiye böyle bir yere geldi. Yönetimdeki verimliliği yakalamak için o günün şartlarında belki bu gerekliydi ve yapıldı ama o süresini doldurdu, şimdi yeni süre budur. Hizmetleri kontrolü tek merkezde, tek başlılık altında topluyoruz.
Nereye geldik? O zaman neredeydik? Şimdi buna bakalım işte. Niye, o yanlış mıydı, doğru muydu tartışmasına hemen girmeyelim.
2002'de doğumda beklenen yaşam süresi 72,5'ti, şu anda 78 arkadaşlar. Bebek ölüm hızı bin canlı doğumda 31,5 idi; şu anda 7,3. 2016 rakamlarını veriyorum. 5 yaş altı ölüm hızı bin canlıda 40'tı; 9,4. Anne ölüm oranı 64'tü; 14,7. Cepten yapılan sağlık harcamasının toplam sağlık harcamasına oranı yüzde 19,8'di, 2016 şu anda net değil, 2015'te 16,6'ya düştü, 2017 tablomuz önümüzdeki günlerde çıkacak, yok çünkü. Katastrofik yıkıcı sağlık harcamaları on binde 81 aile idi, 29'a düşürdük. Yeterli mi? Değil. Bunu daha da aşağıya çekiyoruz ve çekeceğiz. 2015'te 30'du; 29'a geldi, trend aşağıya doğru.
Sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı 39,5'tu 2003'teki değerlendirme, şimdi, 2016 değerlendirmesi 75,4.
Bu arada, demografik değişimi de göz önüne getirmemiz gerek. Türkiye'nin nüfusu artıyor. 2002'de 63 milyon olan nüfusumuzu 2017'de 79,8 öngörüyoruz, 2023'te 84,2 milyon nüfusu öngörüyoruz ki bu, iyi bir rakam ama daha da iyi olabilir. Türkiye'nin nüfusunun biraz daha hızlı artmasında fayda var. Demografik değişimde ise genç nüfus azalıyor. Bu artış hızı bu şekilde giderse ileride artış hızı da düşecek demektir genç nüfusun azalmasından dolayı. Ben, 2000'lerden alayım yine. 2000 yılında 5,7'ydi yaşlı nüfusumuz, şimdi 10,2'ye çıktı yani 65 yaş ve üzeri nüfus. Bu ciddi bir gelişme. Bize yeni sağlık sorumlulukları da getiriyor çünkü daha farklı bir sağlık ihtiyacıyla karşı karşıya kalıyoruz. Yaşlılığa bağlı, belli bir yaşın üzerindeki insanların talep edecekleri sağlık hizmetleri daha da farklılaşıyor, bunları da planlıyoruz.
Doğumda beklenen yaşam süresini verdik, konuştuk. Doğumda beklenen yaşam süresini karşılaştırırsak arkadaşlar, OECD'de ortalama 80,6; üst gelir grubu ülkelerde 79,5; Türkiye'de 78. Dünya Sağlık Örgütünün Avrupa bölgesinde aldığı ölçüt ise 76,8; orta üst gelir grubu ülkeler 74,7; dünya ortalaması 71,4. Türkiye burada iyi bir noktada.
Yıllara göre bebek ölüm hızını söyledik, bunları tekrar etmemize gerek yok. Anne ölüm hızını söyledik. Cepten yapılan harcamalar grafikte görülüyor. Yüzde 22'lerden yüzde 16,6'lara bir şekilde iniyor, iniş devam edecek. Katastrofik sağlık harcamaları on binde 1 aile noktasında baktığımızda 29 aileye düşmüş durumda. 2011-2012'de daha iyi bir yerde ama şimdi tekrar aşağıya doğru çekiliyor.
Sağlık hizmetlerinden memnuniyet bilindiği gibi, yüzde 75'lerde. Burada bir şey söylemek istiyorum. Sağlık hizmetlerindeki memnuniyet, 2010'dan beri istediğimiz trendi göstermiyor yani trend bir platoya doğru gitti. Bunun da üzerinde duruyoruz arkadaşlar. Samimiyetle söylüyorum, öyle saklayacak bir şey yok. Sağlık hizmetinden memnuniyet sadece hizmeti alan üzerine kurulmaz, aynı şekilde hizmeti veren de memnun olmalı ki bizim bu memnuniyet düzeyini daha yukarı çekmemiz lazım. Çok açık, 4 kişiden 3'ü memnun 1'i memnun değilse burada çözülmesi gereken, üzerine gidilmesi gereken bir sorun var demektir. Biz bunu açıkça görüyor ve bununla ilgili çalışmalarımızı da yapıyoruz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Kime soruluyor bu memnuniyet?
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Hastaya, doğrudan.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Anketi kim yapıyor?
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Anketi TÜİK de yapıyor, biz de yapıyoruz. Esas olarak bu rakamlar TÜİK'in rakamları ama biz kendimizi kontrol ediyoruz, geriye dönük...
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sayın Bakan, bu memnuniyet anketleri kime yapılıyor?
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Telefonla doğrudan hastanın kendisine. TÜİK ölçüyor.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bağımsız kurumlar mı bunlar?
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - TÜİK, Türkiye İstatistik Kurumu.
BAŞKAN - Arkadaşlar, soru-cevap kısmında bunların hepsini sorarsınız.
Sayın Bakanım, siz buyurun.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Onlar ilan edilse...
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Onlar yayınlanmıyor, onlar bizim, kendimizin.
BAŞKAN - Arkadaşlar, açılsın ama...
TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) - Sayın Bakan, Bakanlığın yaptığı anketlerde...
BAŞKAN - Sayın Biçer, Sayın İrgil, müsaade eder misiniz.
TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) - Bakanlığın yaptığı anketler diyaliz hastalarına, kanser hastalarına, yoğun bakım hastalarına yapılmıyor, o sorular onlara sorulmuyor.
BAŞKAN - Sayın Biçer... Sayın Biçer... Sayın Biçer, müsaade eder misiniz. Böyle bir üslubumuz yok. Rica ediyorum.
Sayın Bakanım, siz lütfen devam edin.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Sayın Başkanım, devam ediyorum.
Değerli arkadaşlar, anketleri bizim resmî anketlerimizi yapan TÜİK yapıyor. Ama biz kendi değerlendirmelerimiz için iç çalışmamızı elbette yapıyoruz, o ayrı bir şey, bizim de kendimizi, fotoğrafımızı, aynadaki yansımamızı görme çalışmasıdır.
Kamu cari sağlık harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki oranını ülkelerle kıyasladığımız zaman, 2002'de ABD'de 6,3, OECD'de -bizim için daha önemli rakam- 5,5, Türkiye 3,7'ydi. Şu anda hemen geliyorum, OECD 6,5, bizde düşük yani biz 4,2'leri, 4,7'leri bulmuşuz. Ama sağlıktaki gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı yükseltmek benim de arzuladığım bir şey.
Kişi başı toplam sağlık harcaması: Arkadaşlar, nominal rakam olarak baktığımızda, 2015 yılı itibarıyla 1.345 lira, ABD doları 496. Bu satın alma gücü paritesi dolar üzerinden baktığımızda 1.083 dolarla tespit etmiş oluyoruz.
Şimdi "Sağlık Hizmetlerinden Memnuniyet 2014" -ki bunu yapan TÜİK- OECD sağlık verileri: Kişi başı toplam cari sağlık harcaması ve memnuniyet noktasında -dikkat edelim buradaki yansıya- Türkiye harcama bazında geride -bin dolarlar- satın alma gücü paritesi üzerinden değerlendirdiğimizde ama memnuniyet seviyesi olumlu bir yerde, yüksek, yüzde 73, 75'lerde. Böyle bir seviye kolay yakalanacak bir seviye değildir. Burada bu sonucu etkileyen iki sebep söyleyebiliriz. Bir tanesi, gerçekten, sağlık harcamalarını, sağlık hizmetinde kullandığımız kaynakları verimli kullanıyoruz, sağlıkla ilgili mekânları, imkânları verimli kullanıyoruz. Bir diğeri de -ben buradan kendilerine bütçe vesilesiyle takdirlerimi tekrar sunmak istiyorum- sağlık çalışanları bir şövalye ruhuyla ve en üst düzeyde fedakârca çalışıyorlar. Onu da burada özellikle zikretmek istiyorum çünkü yansıdaki bu görüntüyü yakalamak, böyle iki tane temel neden üzerine ancak oturtulabilir.
Kişi başı kamu cari sağlık harcamalarına baktığımızda -bir öncekiler kişi başı toplam sağlık harcamasıydı- kamunun kişi başı yaptığı harcama 317 dolar, 2015'te 768 dolar.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Bakan, TÜİK'in yeni serisine göre mi?
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - 2015, yeni değil. Son iki yıl daha yayınlanmadığı için burada kullanmadık.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - TÜİK yeni bir seri yayınladı millî gelir hesaplarıyla ilgili olarak. Ona göre mi, eski seriye göre mi?
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Eski seriye göre bu rakam. Doğru, anladım soruyu. Birbiriyle mukayesesi uygun bir mukayese yani bir önceki 2012'yle aynı, 2002 ile 2015 aynı seriye göre hesaplandı.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ama yeni seriye göre yapmamız lazım çünkü uluslararası karşılaştırmalar için bu gerekli.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Onlar yayınlanacak, onları da tekrar paylaşacağız. Meclis Genel Kurulundaki dönemde belki o da uygulanmış olarak gelebilir önümüze.
Şimdi geliyorum halk sağlığı hizmetlerine. İkinci büyük hizmet alanımız, daha doğrusu sağlık hizmetleri alanındaki en büyük hizmet alanımız halk sağlığı. Çünkü aslolan hastalığı tedavi etmek, evet ama esasında aslolan hasta olmamak. Hasta olmamanın en temel dayanağı, sağlıklı bir çevre ve sağlığı bozacak şartları ortadan kaldıracak bir halk sağlığı uygulaması.
Burada neredeyiz? 2002'de reel rakam olarak 3 milyar 577 milyon lira harcarken 2017'de bunu 12 milyar 706 milyon liraya yani 3,5 kat artış noktasına getirmişiz. Bu da halk sağlığına verdiğimiz önemin en büyük göstergesi.
Anne ve çocuk sağlığı noktasında söyleyeceğimiz: Arkadaşlar, doğum öncesi bakım hizmetleri noktasında yüzde 99 düzeyindeyiz. Sağlık kuruluşlarında gerçekleşen doğum oranı yüzde 99. Her 100 doğumdan 99'u sağlık kuruluşlarında gerçekleşiyor. Bebek başına izlem sayısı 8,5. Bebek dostu hastane sayısı 1.230. Buna baktığımızda, gerçekten, o baştan söylediğimiz bebek ölüm hızları düşüşünü nasıl elde ettiğimizin açılımıdır bu.
Burada taramalar var, bunların detayına girmeyeceğim, vakti tasarruflu kullanmak istiyorum. Yaptığımız taramalar yansıda görülüyor, sayı olarak yüksek. İşte, fenilketonüri, işitme taraması, kistik fibrozis, hipotiroidi, biyotinidaz, ücretsiz D vitamini, bebeklere ücretsiz demir desteği, hamilelere ücretsiz demir desteği, konjenital adrenal hiperplazi taraması.
Öbür taraftan, anne-çocuk sağlığında tarama programları ve hastalık gelişmeden önleyici tedavileri yapıyoruz. Yenidoğan işitme taraması yaptığımız 1 milyon 231 bin yavrumuzdan 2.484'üne tanı koyduk ve işitme kaybına karşı tedavisi yapıldı; bu ciddi bir durumdur. Konjenital adrenal hiperplazi tarama programına başladık ve yaygınlaştırıyoruz.
Burada çok güncel olan bir hastalık yansıda gündeme geliyor ki bu da kalıtsal kan hastalıkları tarama ve kontrol programı. Bunların içerisinde kamuoyunun SMA diye bildiği rahatsızlık var. Gerçekten bunu da taramaya alma çalışmasını başlattık. SMA veya talasemi taşıyıcısı olan çiftlerin sağlıklı çocuk olmalarını da sağlayacağız, destek vereceğiz bu konuda. 41 ilde devam eden talasemiyi bütün ülkeye yaymak istiyoruz çünkü daha çok güney bölgelerimizde görülen bir rahatsızlıktı ama Türkiye'nin nüfusu hareketli, iç göç hareketleri nedeniyle ülkenin her yerinde olabilir.
Bir de evlilik öncesi spinal müsküler atrofi (SMA) tarama programını başlatacağız.
Kısaca bir bilgi vermek istiyorum. Bu talasemi taraması gibi, aynı aldığımız kan ürününden, çiftlerden birinde eğer herhangi bir taşıyıcı olma vasfı çıkmazsa öbüründe çalışmaya gerek yok çünkü iki taraf taşıyıcıysa hastalığın çocuklara geçme ihtimali yüksek. Birinde testi yaptık, çıktı, taşıyıcı. Çiftlerden öbürüne testi yapacağız, onda da çıktı. Kendilerine söylenecek, durum bu. "Sizin burada -başta söylediğim- sağlıklı çocuk sahibi olma programına girmeniz gerek." diyeceğiz. Girerlerse onlar evlenirler, evlenmezler, o bizi ilgilendirmez, onların kararıdır ama bunun tedbirini almamız lazım. Ciddi bir yük. Türkiye'nin dışında, SMA hastalarına şu anda daha ilaç olarak deneme safhasında olan ilaçların kullanılmasında ödeme yapan başka ülke yok. SMA hastalarının harcamalarına ödeme yapan tek ülkeyiz ve ciddi rakamlara doğru da gidiyor. 70 milyon lirayı şu anda buldu, öyle biliyorum, daha da yukarıya çıkacak bu gidişle.
Aşılama hizmetlerinde tutturduğumuz seviye 2006'dan beri fevkalade sevindirici arkadaşlar. Biz aşılamada yüzde 98 tutturmuşuz. 13 antijenle geniş aşılama programı uygulayan ülkeler arasındayız. Aşı takip ve stok sistemimiz, soğuk zincir sistemimiz kurulu ve ülkenin bütün sathına yayılmış vaziyette; yansıda da görülecektir. Yani Türkiye'de aşı soğuk zincirini merkezden takip ediyoruz ve aşı soğuk zincirine uyan bir aşılama sistemimiz var.
Aile hekimliği uygulamasına gelince: Aile hekimliği uygulaması Türkiye'de 2005 yılında başladı, 2010'da bütün ülkeye yayıldı. Bu uygulama Türkiye'nin sağlık alanında önemli bir uygulaması. Biz istiyoruz ki aile hekimlerimiz, hastalarımız veyahut da şikâyeti olan insanlarımız ikinci basamağa gitmeden önce, birinci basamak olarak aile hekimliğinde kendi sorunlarını çözebilsinler ve ikinci basamakta yığılmalar azalsın.
Ayrıca, bulaşıcı olmayan ama yaygın olan kronik hastalıkların yönetiminde de bu hizmeti verebilecek aile hekimi kadrosundan yararlanalım. Çünkü önümüzdeki slaytlardan da göreceğiz ki obezite, diyabet, kalp damar hastalıkları, hipertansiyon sağlığımızı tehdit eden temel sorunlar arasında arkadaşlar. Aile hekimliği uygulamasında risk faktörleriyle mücadele yapıyoruz ve 2010'dan beri yürüttüğümüz aile hekimliği uygulamasını geliştireceğiz. Bugünkü uygulama modeli arzuladığımız verim düzeyinde değil. Elbette, verimsizdir demiyorum, aile hekimliği büyük bir hizmet yapıyor ama arzuladığımız, bu kadar hekim arkadaşımızı çalıştırdığımız bu kesimde de, bu sektörde de, bu alanda da en verimli şekilde halkın hizmetine katkı sağlamalarını sağlayalım.
Sağlıklı hayat merkezleri açıyoruz. 100'le şu anda sınırladık, uygulamada bakacağız. Bu sağlıklı hayat merkezleri uygulaması verimliyse devam edeceğiz -hedefimiz 800- ama verimli değilse bu sağlıklı hayat merkezlerini daha değişik bir şekilde geliştirip öyle uygulayacağız. Bu konu da slaytlarda var. Neler yapıyoruz? Fiziksel aktivite, sağlıklı beslenme, sigarayı bırakma, sağlıklı yaşam kültürünün teşviki, kronik hastalıkların yönetimi, okul sağlığı gibi.
Türkiye'nin beslenme haritasını çıkarıyoruz arkadaşlar. Bu çalışma ilk defa 1974'te yapılmış, 1984'te yine gıda tüketimi üzerinden 3 ilde yapılmış, 2010 yılında tüm Türkiye'de yapıldı. Bu yıl, şimdi, ülke genelinde bunu yapıyoruz, başlattık. Obezite, fiziksel aktivite, sağlık taraması, besin tüketim sıklığı, yirmi dört saatlik besin tüketimi ki on gün arayla 2 kez araştırmalar yapılıyor. Bir besin haritamızı çıkarmak durumundayız arkadaşlar. Ciddi bir şekilde obezitenin baskısı altındayız.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, süremizin yarısını harcadık ama sunumunuzun dörtte 1'indeyiz.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Evet, biraz hızlanayım.
BAŞKAN - Lütfen.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Ama bunu bir vurgulamak istiyorum: Obezite, ülkemizi tehdit eden ciddi bir rahatsızlık. Gerçekten, yanında, birlikte, diyabetle de karşı karşıyayız. Diyabet, obezite birbirini besleyen iki husus. Bunlara karşı bugün Diyabet Günü olması nedeniyle mücadele etmemiz lazım ki çocuklarımızda bu sayı artıyor. 2009'da yüzde 6,5 iken 2013'te bu yüzde 8,3'e, 2016'da yüzde 9,9'a, yüzde 10'a çıkmış durumda. Bunun tedbirlerinin alınması lazım ve hatta bu konuda muhalefet-iktidar ayrımı yapmadan, biz, bilim adamlarımızı harekete geçirerek, sizlerin de desteğiyle iyi bir çalışma yapmamız lazım. Bu, ülkenin bir sorunu. Obezitede artış oranı da 2010'da 30, şimdi 32'ye çıkmışız.
Diyabetli oranımız ciddi bir durumda. OECD ülkeleri arasındaki durumumuz: 2'nciyiz arkadaşlar.
SAĞLIK BAKAN YARDIMCISI AHMET BAHA ÖĞÜTKEN - Sondan 2'nci.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Evet, sondan. En yüksekte 15'inci...
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Sondan 2'nciyiz.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Evet, sondan 2'nciyiz.
Yani 20 yaş ve üzeri nüfusta...
BAŞKAN - Lideriz yani.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Lideriz neredeyse, Meksika'dan sonra biz geliyoruz. Bu, çok ciddi bir tehdit, bunu ele almak zorundayız. Dolayısıyla, diyabetle mücadelemiz devam edecek, hareketsizlikle mücadelemiz devam edecek. Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı'nı uyguluyoruz. Mesela, bisiklet verdik bunun için. Bu şartları yerine getiren belediyelerimizin teşvik edilmesi için yaptıkları bisiklet yollarına göre onlara belli sayıda bisiklet verdik ki bir teşvik olsun diye.
Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı: Çocuklar için özellikle okullardaki Beslenme Dostu Okul Programı devam ediyor. Ekim 2017 itibarıyla 4.914 okulumuz beslenme dostu okul sertifikası almıştır. Bunun açılımını ileride yaparız, konuşuruz.
Tuz azaltma: Türkiye bu konuda günlük 12 gramdan 9,2 grama düşmüş durumda ama 5 veya 6'nın altına düşmek zorundayız.
Sağlıklı yaşam araçlarıyla sağlık bilinci oluşturmak için çalışmalar yapılıyor, yayınlar yapılıyor. Sağlık okuryazarlığını geliştirmeye çalışıyoruz.
Tütünle mücadele önem verdiğimiz alanlardan bir tanesi arkadaşlar. Tütünle mücadelede 2012'de geldiğimiz düzeyden bir geriye dönüş "rebound" olmuş 2014'te, 2016'da yeniden trend aşağıya doğru iniyor, tütün kullanım oranı. Bunu da ciddi bir şekilde yürütmemiz lazım. Tütünle mücadeleyi geçiyorum.
Ruh sağlığı kontrol programları uyguluyoruz. Bunları birinci basamakta koruyucu ruh sağlığı...
Uyuşturucuyla ilgili mücadele: Esas üzerinde durulması gereken önemli konu da bu. Türkiye, maalesef, büyük bir uyuşturucu tehdidi altında, âdeta bir saldırı altında. Buna karşı uyuşturucuyu koordine eden üst kurulumuz her türlü çalışmayı yapıyor. Sağlık Bakanlığı olarak da biz kendimize düşen alanda gerekeni yapmak için elimizden geleni yapıyoruz arkadaşlar. Uyuşturucu ile Mücadele Danışma ve Destek Hattı Alo 191 var ve 128 bin kişiye bugüne kadar danışmanlık vermişiz. Uyuşturucu bağımlığı tanı ve tedavi hizmetlerini yaygınlaştırıyoruz. Uyuşturucu İle Mücadele Stratejik Belgesi hazırlanıyor. Yatarak tedavi merkezi sayısı 2002'de 10 taneyken 2016'da 40, 2017'de 45 oldu. Bunu artırarak devam edeceğiz. Koordinasyon Kurulunda belirleyeceğimiz sayılar önümüze gelecek. Ayakta tedavi merkezi sayısı ise 55 şu anda.
Arkadaşlar, kanserle mücadelemiz hızla devam ediyor. Yılda 7 milyon vatandaşımızı tarıyoruz. 2018 yılında 9 milyon vatandaşımızı taramayı hedefliyoruz. Her yıl yaklaşık 13 bin kişiyi erken evrede teşhis etmeyi başardık. Bu, önemli bir sonuçtur, erken evrede yakalanması. Bunun için mamografi, servikal smear, kolorektal değerlendirme çalışmaları yapılıyor.
Ağız ve diş sağlığına da önem veriyoruz elbette. Bu konuda çocuklarımız için ilkokullarda 6 milyon 800 bin adet diş fırçası seti dağıtımını yaptık, 2018'de bunu 7 milyon 500 bine çıkarıyoruz.
Mobil sağlık hizmetleri: Çok önemli bir hizmet. Vatandaşımız evinden telefonla bize ulaştığı anda kendisine biz ulaşıyoruz, oradaki sağlık bakımının her türlüsünü veriyoruz. Neler mesela? Tansiyon takibi, açlık kan şekeri takibi, pansuman, enjeksiyon, eğitim. Ayrıca, evde sağlık hizmeti çalışması bunun dışında devam ediyor.
Bulaşıcı Hastalıklarla Mücadele Erken Uyarı Cevap Sistemi: Bunu da geçiyorum. Bulaşıcı hastalıklarla mücadelede örnek olarak, tüberküloz, 100 bin nüfusta insidans... Biz, Türkiye olarak üst gelir grubu ülkelerle âdeta yan yanayız. Bu noktada güzel bir noktadayız.
İçme suyu ve kullanma sularının kontrolü, Damacana Takip Sistemi, bunların üzerinde de çalışmalar devam ediyor. İçme ve kullanma sularının kontrolünde şu ana kadar 49.788 içme suyu deposunun 34.629'una otomatik klorlama cihazı taktırılmıştır, kalanlara da yıl sonuna kadar cihazların takılmasını hedefliyoruz, 2018 sonuna kadar.
Geçici koruma altındaki misafirler yani Suriyeli mülteciler ağırlıkta olmak üzere, sığınmacılar ağırlıkta olmak üzere bu geçici koruma altındaki misafirlere de her türlü hizmeti Türkiye elinden geldiğince veriyor, rakamlar orada.
Hudut ve sahiller sağlık hizmetleri konusunda da Türkiye tarihinden gelen tecrübesini burada da kullanıyor. Ulusal ve uluslararası denizlerde seyir hâlindeki tüm gemilere 7/24 esasına göre sağlık danışmanlığı ve acil yardım hizmeti veriyoruz arkadaşlar.
Acil hizmetleri: En önemli hizmet birimlerinden bir tanesi de o. Arkadaşlar, 112 acil istasyonu 2002'de 481 taneydi, 2017'de 2.550, 2018'de hedefimiz 2.750. 112 acil yardım ambulansı 2002'de 618 taneydi, 2017 sonu itibarıyla 4.926, 2018'de 5.996 hedefleniyor arkadaşlar.
Motosikletli acil hizmetlerimiz var çünkü trafikte girilemeyen yerlerden talep geldiği anda, onlar, hiç olmazsa ambulans gelinceye kadar orada destek verebilecekler, hastaya ulaşabilecekler.
Hizmetlerin rakamlarını artık burada zikretmiyorum, onlar sunumlarda var.
Ayrıca, sadece kara ambulansı değil, hava ve deniz ambulansı, bot ambulansı sağlık hizmetlerimiz var, bunlar bilinen şeyler. Şimdi, 2 hasta taşıma kapasiteli 3 uçak ambulans hizmetinin yanında, arama kurtarma ve gece görüşü özelliği olan 3 helikopter ambulansı hizmeti sunacağız. Bunun ihalesi yapıldı. Nedir oradaki hizmet? Bugüne kadar verdiğimiz helikopter hizmetinde hasta yerde hazır hâle getirilecek, helikopterin inebileceği yere hasta götürülecek, oradan alıyoruz hastayı ama şimdiki bu sistemde farklı. Diyelim ki yaralı kurtarılması gereken bir yerde, karadan kurtarma imkânımız yok, o kurtarma helikopteri gidip yaralımızı oradan, kurtarılması gereken yerden alacak ve ilk müdahalesini yaparak gerekli yere götürecek.
UMKE: 81 ilimizde özel eğitimli 8.383 gönüllü sağlık personeli yetiştirmiş bulunuyoruz, yurt içi ve yurt dışı bütün sağlık talepleri... Ki şimdi şu anda Kuzey Irak'ta bizim UMKE ekibimiz kurtarma çalışmalarında hizmet veriyor. Biz oradan deprem haberini aldık, Irak'tan, onlardan daha hiçbir talep gelmeden biz hazırlıklarımızı yaptık, sınıra doğru hareket ettik, havaalanında hazırlığımızı yaptık, talep gelir gelmez de yerine ulaştık.
Aynı şekilde arkadaşlar, Acil Sağlık Eğitim Projesi, 18 ülkeden gelen 495 sağlık personeline de hizmet verdik, tabii içeride bu hizmeti kendimize yapıyoruz.
Afet ve acil durumlarda yurt dışında sağlık hizmetlerinden en son hatırlanacaklardan bir tanesi bu deprem, bir önceki de Somali'deki büyük patlama. Gittik, oradaki yaralılara bizim oradaki hastanemiz gerekli desteği vermiş, orada tedavileri mümkün olmayan 35 yaralıyı aldık getirdik. Onlardan şimdi bir kısmı taburcu oldu, dün bir kısmını taburcu ettik, vefat eden 1 yaralımız var. Bunun gibi ülkemizin dışındaki mazlum insanlara da milletimizin o büyük yardım duygusunu orada yaşatıyoruz ve yaşatmaya da devam edecek Türkiye.
Hastane hizmetlerine gelince arkadaşlar: Kişi başı hekime müracaat sayısı, çok yüksek rakamlara geldi demeyeceğim ama 2002'yle mukayese edilince rakam büyük görünüyor; 3,1'den, 8,6'ya çıkmış.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Neden 2002 Sayın Bakanım?
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Onları sonra konuşalım, ben zamanı hızlı hızlı kullanayım.
Bunun birkaç nedeni olabilir arkadaşlar ama temel nedenlerden bir tanesi çok açık ki biz sağlığı ulaşılabilir hâle getirdik; bu çok önemli, bunun ana cevabı budur. Kişi başı hekime müracaat sayısı noktasında Türkiye, OECD ortalamasının üzerinde ama demin söylediğim diyabette olduğu gibi çok da derecemiz yok.
Nitelikli yatak oranı: Arkadaşlar, 2002'de nitelikli yatak oranı yataklarımızın yüzde 6'sıydı. Şu anda 2017'de yüzde 59'u; 2018'de yüzde 70'i hedefledik. Yani yataklarımızın yüzde 70'i nitelikli yatak.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Şehir hastaneleri olarak mı yapıyorsunuz?
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Hayır, bütün devlet hastanelerinde de bu, sadece şehir hastaneleri değil. Devlet hastanelerinde de bizim tek kişilik odalarımız var, bir sürü dönüştürüyoruz da eskileri, yenileri hep böyle yapıyoruz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Üniversiteler de dâhil mi Hocam?
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Olacak inşallah hepsi.
Yoğun bakım yatak sayısını artırıyoruz arkadaşlar. 2002'de 869 yoğun bakım yatağımız var, 2017'de 14.817; 2018'de 16 bin hedefimiz var arkadaşlar. Palyatif bakın, bu çok ciddi bir hizmettir arkadaşlar. Hasta sahipleri, ağır hastalarını, tedavisi artık imkânsız hâle gelmiş hastalarını evlerde bakmakta zorlanırlar ve zorlanıyorlar. Biz palyatif yatak sayısına 2012'de 35'le başlamışız, şu anda 4 bin tane yatak hedefimiz var 2018'de. Bu, insani bir hizmet insanımıza.
Yanık tedavi yatak sayısını artırıyoruz arkadaşlar, 2002'de 35; 2018'de bu 500'e çıkıyor 451'den.
Gereksiz sezaryen doğumları, bunun üzerinde birkaç cümle söylemek istiyorum. Gerçekten, Türkiye'nin dünya ortalamasının üzerinde olduğu yerlerden bir tanesi de bu. 100 doğumdan 53 doğum sezaryenle yapılıyor; bu, sakıncalı ve olmaması gereken bir durum. Buna karşı biz sebeplerini doğru tespit edip, teşhis edip gerekli düzenlemeleri yapmak için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz; detaya girmeyeceğim, hekim arkadaşlarımız bilir, normal doğumu öncelikle teşvik ediyoruz. Her şeyi zorlamayla değil, teşvikle çözmek en temel yöntemlerimizden biri. Bunun için, güncel yaklaşımlarla doğuma bakış eğitimi vermek dâhil elimizden gelen tedbirleri alacağız arkadaşlar, alıyoruz.
Şimdi, hastane hizmetlerinde arkadaşlar, biz, vatandaşlarımıza daha kapsamlı teşhis ve tedavi imkânı sağlıyoruz. Bunun için bakın genetik hastalıklar merkezi, inme merkezleri, nöromusküler hastalıklar, robotik yürüme merkezleri, hiperbarik oksijen, erişkin kardiyovasküler cerrahi merkezleri, pediatrik kadriyovasküler cerrahi merkezleri, sunularda rakamlar var, bunları saymayacağım; daha devam ediyor onkoloji, tanı, üremeye yardım, perinatal merkezler, prematüre retinopati tanı gibi. Tıbbi teknolojilerin kapasitesi artmıştır, bu, 2002'den 2017'ye kadar çok açık bir şekilde görülmektedir; bunların da detayına girmiyorum arkadaşlar.
Acil servisleri yeniden yapılandırıyoruz. Acil servislerdeki trafiği, acil servislerdeki yoğunluğu yönetmek zorundayız. Acil servisler sağlık hizmetinin vitrinidir, bununla ilgili çalışmamızı başlattık ve inşallah 2018 yılı içerisinde acil servislerimizi baştan sona... Tabii ki hepsinde, her yerde buna müdahale etmemiz gerekmeyecek ama pek çok yerde acil servisleri düzeltmemiz gerekiyor.
Ağız ve diş sağlığı hizmetlerimiz, burada sunumda görülüyor.
Kanser ilaçlarını hastanelerimizde veriyoruz. Bu konuda vatandaşımız herhangi bir sıkıntıyla karşı karşıya kalmasın, bir de bedeli yüksek olan bu ilaçların temininde biz ekonomik bir çizgi yakalamış oluyoruz.
Organ nakli Türkiye'nin başarılı olduğu bir sağlık hizmeti. En son 2016'da 4.911; 2017 sonunda 4.970'e ulaşacağını projekte ettik, tabii 2017 daha bitmedi ama projeksiyonu bu.
Burada bir resim arkadaşlar koymuşlar, dün yolcu ettik Pakistan'dan gelen bu hastamızı. Hastamız buraya tekerlekli sandalyeyle donörüyle birlikte geldi. Pakistan bizimle organ nakli anlaşması imzaladı. Malatya Üniversitemizde bu nakil yapıldı ve şifayla yolcu ettik kendisini.
TÜRKÖK Projesi önemli bir proje. 213 bin gönüllü bağışçı sayısına ulaştık bu kemik iliği naklinde, çok önemli bir havuz oluşturuldu. Biz hedeflediğimizin önüne geçtik ve inşallah daha da başarılı noktalara geleceğiz.
Ayrıca, Sayın Müsteşarımın da hatırlattığı gibi, yurt dışına da gönderebiliyoruz kemik iliği, talep var çünkü daha önce hep yurt dışından alıyorduk. Türkiye artık kendi kemik iliği transplantasyonu için lazım olan kemik iliği donör sayısını belli bir seviyeye çekti, inşallah daha da ileriye çekecek, bu konuda bekleyenler fazla zaman kaybetmeyecekler.
Yurt dışında sağlık hizmetleri sunumumuz var. İki ülkede biz hizmet veriyoruz, Sudan ve Somali'de, onlara yardımcı oluyoruz hizmetlerinin gelişmesi için. Somali'de gittim yerinde gördüm, hastanede çalışan personelin yarısı Somalili, yarısı Türkiye'den gitmiş hekim arkadaşlarımız. Orada hem onların gelişmelerini sağlıyorlar, eğitimlerini sağlıyorlar hem de orada hizmet veriyorlar. 220 yataklı bir hastanemiz var Recep Tayyip Erdoğan adına yapılmış, Cumhurbaşkanımız adına yapılmış bir hastanemiz ve fevkalade güzel hizmetleri verdi o patlamada. 300'e yakın yaralıya doğrudan müdahale edildi, gurur verici bir şey. Filistin Gazze'de bir hastane yaptık, daha açılmadı. Pakistan'da dostluk hastanemiz var, onlar işletiyor, biz açtık. Filistin'de yine TUBAS Türk Dostluk Hastanesi var. Kırgız-Türk Dostluk Polikliniği de Kırgızistan'da kuruldu. Böyle talepleri de Türkiye olarak karşılayabiliyoruz.
Somali'den bir fotoğraf konmuş.
Cumhurbaşkanımızdan bir fotoğraf. Türkiye her yaştan insan için şifa merkezi.
Buradan aslında şunu da söyledikten sonra -ilerideki slaytlarda gelecek- sağlık turizmine de geçeceğim.
Sağlık sistem desteği talep edip bizden sistem desteği alan ülkeler var. Türkiye gerçekten sağlık hizmetleri noktasında belli bir seviye katetti. Bu katetmiş olduğu seviyeden yararlanmak isteyen ülkeler var. Bunları saymıyorum, Afganistan, Arnavutluk, Bahreyn gibi, burada pek çok ülkeye hizmet veriyoruz.
Türkiye sağlıkta kalite sistemi, şimdi, sağlık turizmini konuşacaksak sağlık hizmetinin kalitesini belgelemeniz lazım. Biz hem kendimiz kendi kalite standartlarımızı takip ediyoruz ve standartlarımızı oluşturuyoruz hem de uluslararası standartlara da müracaat ederek hastanelerimizin kalite standartlarını yükseltmeye çalışıyoruz arkadaşlar.
Akılcı laboratuvar kullanımı, geçiyorum bunları.
Güvenlik güçleriyle sağlık iş birliği protokolümüz, bu konuda personel eğitim, lojistik, sağlık hizmeti alanında desteklerimizi sürdürüyoruz.
Önemli bir konu burada yansıya geldi, onu paylaşmak istiyorum, bütün hastanelerimizin yıl boyu uğraştıkları alımlar var. Bu alımlarda sürekli sıkıntılar çıkar, ihaleler iptal edilir, geri döner vesaire. Biz dedik ki: Bu sağlıkta ihtiyaç duyulan cihazları, aletleri, tüketim ürünlerini bir merkezden alabilir miyiz? Bunları ihaleyle açık eksiltmeyle bir merkezden standartları belirlenmiş bir şekilde, illerin talepleri, hastanelerin talepleri önceden alınarak o taleplere uygun ürünleri alıp markete koyalım. Bir: Stoklarımızı bilelim. İki: Stoka düşmeyelim, stok maliyetine düşmeyelim. Üç: Alımlarda daha ucuza alma imkânımız olsun. Dört: Yerlileşmeyi, yerelleşmeyi teşvik edelim. Alımda onlara teşviklerimiz var çünkü sağlıkla ilgili üretim yapan yerli sektörlere biz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, süreniz doldu. Ben ilave bir on beş dakika süre vereceğim ama lütfen toparlayalım.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Bunu bitireyim, hızlanıyorum efendim.
Biz bu yerli üretim yapanlara bir imkân sunalım dedik. Ne tür imkânlar sunuyoruz? Sağlık, stratejik bir alandır. Sağlıkla ilgili üretim yapan Türkiye'nin neresine yatırım yaparsa yapsın beşinci bölge teşviki alıyor, ayrıca seçilmiş ürünlerde, daha doğrusu sağlık ürünlerinde yüzde 15'lik fiyat desteği veriliyor.
Hedefte neyi istiyoruz? Daha hızlı tedarik, daha uygun fiyat, daha kaliteli ürün, etkin stok yönetimi, daha fazla yerli ürün. Bunu biz yapmayacağız Sağlık Bakanlığı olarak. Devlet Malzeme Ofisinde kurulacak olan bir yapı Maliye Bakanlığının da vereceği kadrolarla birlikte bu alımları yapacak. Yıl başında ihaleler yapılıp yıl içinde fazla stoka düşmeyecek şekilde bunu işleteceğiz inşallah. Bizim hastanedeki hekimimiz, başhekimimiz internet üzerinden girecek, alışını yapacak, PTT kargo -onlarla da görüşüyoruz- ertesi gün ellerine teslim edecek. Bu şekilde bir sağlık tedarik sistemi kurma çalışması yapıyoruz.
Merkezi Hekim Randevu Sistemi -en çok konuşulanlardan biri bu- 6 lokasyonda 3.350 çalışanla, 7/24, 83 milyona hizmet veriyor. "Türkiye'nin nüfusu 80 milyondu, neden 83 milyon diyorsunuz?" diyebilirsiniz. Çünkü sığınmacılarımızla birlikte 83 milyon.
ESİM yani Engelsiz Sağlık İletişim Merkezimiz var. Yani bir işitme engelli kardeşimiz telefonla ulaştığında karşısında işitme engellilere görüntüyle konuşabilen bir kişi çıkıyor 7/24, onun şikâyetlerini dinleyerek ilgili hastaneye yönlendiriyor 112'yle. Hastaneye gittiğinde de doktorla yine iletişimini bu merkez üzerinden kuruyor. Doktorumuzun işitme engelli dilini bilmesi şart değil.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Mahremiyet ne olacak burada peki?
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Bütün herkes için geçerli. O kabul etmezse olur ama bu hasta hakkıdır, hasta muayene olma hakkını kullanıyor.
BAŞKAN - Erişim hakkını kullanıyor.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Ama "Mahremiyetinden dolayı ben kullanmayacağım." derse kullanmaz tabii. Hastanın belirleyeceği bir sınır.
Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) işliyor. Bu konuda ödül aldık arkadaşlar, dünyada ödüllü bir sistemimiz bu.
SABİM var, sağlıkla ilgili şikâyetlerini, taleplerini bize ulaştırabiliyor hastalarımız, insanlarımız.
E-Nabız var, bu çok ciddi bir gelişme. Biz istiyoruz ki doktorlarımız kişinin iznine tabi olarak... Yani kişi izin vermiyorsa kapalı kişinin bilgi merkezi ama kişi izin veriyorsa doktorumuz o kişiyi muayene etmek için girdiğinde, kişinin daha önceki sağlık bilgileri onun önüne geliyor ve ona göre yönleniyor. Ama kişi "Ben bunu kabul etmiyorum." diyorsa o zaman kapalı. Bu, kişisel bilgileri de koruma esası üzerine tesis edilmiş bir sistem. Bunun çok önemli olduğunu şöyle anlatayım: Bugün bir yerde bir tetkik yaptırıyor, NMR çektiriyor hastamız. İki gün sonra iyileşmediği için bir başka doktora gidiyor, o doktorumuz da NMR istiyor. Hastaya iki gün arayla 2 tane, bazen 3 tane bu şekilde MR'lar çekildiğini görüyoruz. Hâlbuki şimdi NMR diye girdiğinde sistem diyor ki doktora: "Bunun NMR'ı var, şu görüntüler var, şu raporu var. Buna rağmen hâlâ istiyor musunuz?" Hasta buna izin verdiyse bu bilgiye giriyor, hasta izin vermediyse giremiyor doktor. Bu gene hastaya bağlı.
Bunları geçiyorum arkadaşlar. Şimdi, TÜSEB... Bizim çok önem verdiğimiz bir birim TÜSEB, Sağlık Bakanlığına bağlı kuruluş olarak kurduğumuz bir birim. Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı, aslında bizim AR-GE faaliyetlerimizi yürütmek için kurduğumuz bir birim. Bugüne kadar TÜBİTAK altında bu hizmetler verilmeye çalışılıyordu. Bunu âdeta şöyle düşünün: Sağlığın TÜBİTAK'ı. Ne yapacak? Kanser Gen Projesi'yle kanserde hem erken tanı hem de kişiye özgü tedavi; Türkiye Genom Projesi'yle kanser dışı hastalıkların ve risk faktörlerinin hem erken tanı hem de kişiye özgü tedavisi. Bu amaçla Ankara Dışkapı Eğitim ve Araştırma Hastanesine bağlı Aziz Sancar Araştırma Merkezini hizmete açtık. Türkiye Mikrobiyom Projesi'yle mikroorganizmaların gen yapısını tespit ederek hastalıklarla mücadele etmeyi planlıyoruz. Bilimsel faaliyetler bunlar. DNA Onarım Merkezi, Ulusal Biyobanka, yerli plazma... Yerli plazma burada bahsedeceğim, önem verdiğimiz bir husus. Yerli yani kendi kanımızdan plazma üretme dönemine... Bunun ihalesi falan bitti, sözleşmesi imzalandı. Kızılayın toplamış olduğu kanlardan plazma ve plazma ürünleri üretilecek Türkiye'de.
Aşı Geliştirme Projemiz var arkadaşlar. Burada bir Aşı Bilim Kurulu oluşturduk. Bu konudaki AR-GE çalışmaları yapılıyor. Burada sevineceğimiz bir haberi vereyim. Kırım Kongo kanamalı ateşi aşısını Türkiye ilk defa üretti ve patentini aldı, üçüncü faz çalışmaları yapılıyor. Bu konuyla ilgili yatırım ihtiyacı vardı Erciyes Üniversitesinin. Kalkınma Bakanlığımız derhâl ödeneği aktardı ve oradaki yatırımlar yerine geliyor ve Türkiye dünya pazarına bu aşıyı sürebilecek. Ayrıca, millî aşı çalışmalarımız var, tetanos difteri aşısı antijenden itibaren 2019 Haziran ayı itibarıyla ülkemizde üretilecek. Bunun da çalışmaları sona doğru gidiyor. Hepatit A aşısı da aynı şekilde.
Kamu ilaç harcamalarından birkaç hemen slayt görelim arkadaşlar.
İlaç kutu sayısı yıllar itibarıyla belli bir sabit eğimle artıyor. Biraz da nüfusun artışına paralel düşünebiliriz bunu. Çok hızlı bir artış değil, harcama da ona bağlı artıyor. 2016'da 24 milyar, 2017'de 25 milyar, 2018'de 26 milyar diye gidiyor öngörümüz. Bu ilaç politikalarında en önemlisi akılcı ilaç kullanımı politikalarımızdı ve burada başarılı olduğumuz bir alan var. Antibiyotik kullanımında Türkiye antibiyotik kullanımını giderek düşürmeye başladı. 2011'de yüzde 39'du antibiyotikli reçete sayısı yani 100 reçeteden 39'unda antibiyotik vardı. Bu 34'e, 33'e, 31'e derken 2016'da 29,5'a kadar düştü. Bu başarıdır bizim için, Türkiye için.
Buradan devam ediyorum arkadaşlar. Ürün takip sistemini, oraları geçiyorum hızlıca.
Bir de bizim Sağlık Endüstrileri Yönlendirme Komitemiz var, "SEYK" diye adlandırdığımız bir komitemiz. Bunun da hedefi, sağlık sektöründe üretebileceğimiz ne varsa bunları yerli üretime almak, üretmek konusunda "know-how" desteğini de yurt içine getirebilmek için yabancı yatırımcılara Türkiye'de ortak bularak Türkiye'de yatırım yapmaya teşvik etmek. Almakta olduğumuz cihazları Türkiye'de yaptırmaya çalışıyoruz ve bu konuda ilerlediğimiz hususlar var. Plazmadan bahsettim; aşı, yine -Hepatit A- belli bir aşamaya geldi; ilaçta yerelleşme kapsamında ithalden imale geçiş çalışması devam ediyor zaten. Tıbbi cihaz ve cerrahi el aletleri konusunda Türkiye'nin büyük bir potansiyeli var. SEYK toplantılarında bu konu da ele alınıyor ve Türkiye kendi üretebildiği bütün ürünleri üretmenin çalışmasını yapıyor.
İnsan kaynakları: Sağlıktaki insan gücümüz 2002'de 256 bin iken 2017'de 619 bin. Bunları başta söyledim, tekrar etmiyorum ama bu konuda Maliye Bakanlığının vereceği kadrolarla hemşire açığımızı ve sağlık personeli açığımızı kapatmak ve karşılamak istiyoruz. Özellikle hekim açığımız konusunda yaptığımız bir projeksiyon var. Öyle öngörüyoruz ki Türkiye beş yılın sonunda pratisyen açığını kapatıyor. Bununla ilgili çalışmaları başlattık ve bu öngörümüze dayanarak uzman açığını daha erken kapatabilmek için TUS'taki kotayı 6 binden 8 bine çıkardık. Yani bu önümüzdeki yıl, 2018'de TUS kotası 6 binden 8 bin olacak. Bu, üniversitelerimiz için de iyi, gelecekteki uzman açığımızı kapatmak açısından da olumlu.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bir sürü doktor atama bekliyor Sayın Bakan yani bir güvenlik soruşturması diye tutturmuşlar.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - O ayrı, o bizim dışımızda, onda yapacak bir şey yok.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Olur mu, Hükûmet sizsiniz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Ama Ekim ayının sonuna kadar söz vermiştiniz.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Başkanım, bir dakikamı ekleyin, buna söyleyeyim bir şey.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Hükûmet olarak "Bu bizim dışımızda." diyemezsiniz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Siz başka bir partinin mi Bakanısınız?
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Şimdi, şöyle, bak... Hayır, hayır... Bu, sağlık politikasıyla ilgili bir şey değil. Türkiye bir saldırıya maruz kaldı arkadaşlar. 15 Temmuzda Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı saldırıyı görmezden gelemeyiz. Tabii ki bu saldırıya karşı Türkiye kendisini savunacak.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Bakanım, görün de altı ay sürmez ki...
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Yasayı uygulayın, yasa "Doksan gün" diyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Devletin istihbarat birimleri var, güvenlik birimleri var.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Türkiye bunu görmezden gelemez, buna karşı tedbirini alacaktır ve yapılan budur.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Ben bir şeyi anlamadım, geçen ay siz bana Mecliste dediniz ki: "Ekim ayının sonuna kadar..."
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ya, doktorlar ne yapacak Sayın Bakan ya, Allah aşkına, doktorlar darbe mi yapacak?
BAŞKAN - Arkadaşlar, böyle bir usul yok ya. Sayın İrgil, Sağlık Komisyonuna çevirdin burayı, burası Plan ve Bütçe Komisyonu.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Ama bir şey sordum.
BAŞKAN - Yok yani.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Şimdi, arkadaşlar, sağlık yatırımlarına geldim, en önemli...
BAŞKAN - Sayın Bakanım, siz bitirin.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Keşke Sayın Bakan Sağlık Komisyonuna gelseydi de bunları orada konuşsaydık.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sağlık Komisyonu toplanıyor mu ki?
BAŞKAN - Burada bütçeyi konuşuyoruz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ya ihtisas komisyonlarında görüşülsün.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Toplanmıyor ki.
BAŞKAN - Yeni bir usul mü başlatıyorsun Sayın Garo? İçeriden ihanet, böyle böyle yiyorsunuz zaten.
GARO PAYLAN (İstanbul) - İade ediyorum Sayın Başkan size.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Sayın Başkanım, tamamlanan ve devam eden yatırımlar... Müzakere kısmında görüşelim arkadaşlar, ben burada sunumumu tamamlayayım.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, siz tamamlayın lütfen.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Şimdi, arkadaşlar, 2003-2017 arası 575 tane hastane yapmışız. 2018'de bitmek üzere olan hastanelerimizle birlikte ve yeni yapacağımız hastanelerle 98 tane yeni tesisimiz açılıyor ve devreye giriyor. 23.200 yatak, ek bina olarak da 277, 2003-2017 arası, 2 tane ek binayla 1.168 yatak daha ilave ederek toplam 24.368 yatak eklemiş olacağız. Bu, yüzde 10 ve üzerinde bir artıştır. Çünkü 210 bin civarında bizim yatak sayımız Türkiye genelinde. O yatak sayısına 24 bin ilave sadece bizden, Sağlık Bakanlığından.
BAŞKAN - Kapananlar yok mu efendim burada?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Müdahale etmeyin.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Bu, kapananlardan sonra kalan efendim. Bir yere yaptığımız zaman hastaneyi...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Böyle bir usul yok.
BAŞKAN - Haklısınız, çok özür diliyorum.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Şehir hastaneleriyle ilgili şimdi bilgi vermek istiyoruz, bu sunuda o da var: 4 tane şehir hastanemiz bitti arkadaşlar. Diğerleri, devam edenler ihale aşamasında, inşaatı devam edenler, bunları tek tek konuşuruz. Şehir hastaneleriyle ilgili görüntüler var, bunları geçelim hızla.
Benim gelmek istediğim esas konu, 2018 yılı yeni yatırım tekliflerimiz, ki bunların bir kısım YPK'ya dâhil olacak teklifler, hastane ve ek bina olarak 113, ağız diş sağlığı merkezi 29, birinci basamak olarak da 500 tane tesisimizi 2018 yılı içinde yatırıma almak için teklif ediyoruz.
Sağlık turizmine gelince: Arkadaşlar, Türkiye coğrafi şartları gereği sağlık turizmi açısından -bütün turizm açısından da özellikle sağlık turizmi açısından- çok merkezî bir yerde. Türkiye'den uçağa bindiğinizde iki saat sonra, dört saat sonra -sonunda Türkiye'ye altı saatlik bir mesafede- milyar nüfusun üzerinde bir yere ulaşabiliyorsunuz. Coğrafi konum bu imkânı veriyor. Bizim sağlık hizmetlerimizin kalitesi bu imkânı veriyor. Yeni ve gelişmiş tıbbi teknoloji ve cihaz noktasında Türkiye yol alıyor, bunlara imkân veriyor arkadaşlar.
Biz fiziki mekânla ilgili sorunlarımızı -öyle öngörüyoruz ki- Türkiye on yıl içerisinde tamamen çözmüş olacak, bakım hizmetleriyle uğraşacak, Türkiye'nin gidişi bu.
Mevzuat altyapısını oluşturuyoruz sağlık turizmi için. Uluslararası Sağlık Turizmi Ve Turistin Sağlığı Hakkında Yönetmeliği yayınladık. Sağlık turizmi turistin sağlığı kapsamında sunulan sağlık hizmetlerinin fiyat tarifesini yayınladık arkadaşlar. Kültür ve Turizm Bakanlığıyla bir tanıtım iş birliği protokolü imzaladık. Uluslararası Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi (USHAŞ) kurulma aşamasında. Hedef ülkelere yönelik 4 dilden sağlık rehberi, 6 dilden hizmet veren uluslararası hasta destek birimi tercümanlık ve çağrı merkezimizi açtık, bu hizmetlerimizi veriyoruz.
Sağlık turizmini sadece tedavi turizmi olarak görmüyoruz. Sağlık turizmi, rehabilitasyon merkezleri, aynı zamanda yaşlı bakım merkezleri, bir de tedavi hizmetleri. Bugün için 2015 rakamlarıyla, yanlış hatırlamıyorsam, 2016 da olabilir, 30 milyon insan sağlık hizmeti için ülkesinin dışına çıkmış. Bu, Dünya Sağlık Örgütünün verdiği rakamlar. 500 milyar dolarlık bir sektör bu. Kişi başı 16-17 bin dolara tekabül ediyor.
Şimdi, biz böyle bir sektörden ciddi bir payı alma potansiyeline sahip bir ülkeyiz. Bunun için hem ülkemize, insanımıza en kaliteli hizmeti alma imkânını sunduk mekânlarımızdan hem de yetişmiş insan gücümüzün bu alanda ülkeye kaynak üretmesi mümkün. Yaşlı bakım merkezleri, tıbbi rehabilitasyon ve esenlendirme merkezleri, kaplıca turizmi hizmetleri, bunlar konusunda her türlü düzenlemeyi yapıp 2018'de sağlık turizminin önünü açıyoruz.
Bu konuda değişik bir örnek vermek istiyorum: Burada bir trenimiz var, bu Bakü-Tiflis-Kars Demir Yolu'nun açılışıyla Türkiye orada dünyaya doğru bir kanal açmış oldu. Bu demir yolu üzerinden Türkiye sağlık hizmeti de ulaştırabilir. Kara ambülansımız var, deniz ambülansımız var, hava ambülansımız var, bir demir yolu ambülansı oluşturacağız, bir vagon ambülansla sağlık turizmine oradan da hizmet edeceğiz, hedefimiz bu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sağlıkta da uçuyoruz.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, teşekkür ederim.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Bitiriyorum, son cümlelerim izninizle, zaten son sunuya geldik.
2023 yılında 1 milyon 500 bin sağlık turisti olarak hedef koyduk, asgari 20 milyar dolar sağlık turizminden gelir düşünüyoruz.
Son slaytımız arkadaşlar, rozeti de taktık, "Diyabetin Farkında Ol" Diyabet Günü olduğu için bununla bitirmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakana.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Yani arzu edenlerden diyabet testini yapabiliriz, kan alabiliriz.