| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı b) Avrupa Birliği Bakanlığı c) Türk Akreditasyon Kurumu ç) Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 13 .11.2017 |
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Ben, aslına bakarsanız, bu kadar geniş bir değerlendirme... Ve Sayın Bakanım, kusura bakmayın, aşağıda torba yasayı da aynı anda görüştüğümüz için sizin sunumunuzu dinleyemedik ama raporlarınızı, konuşma metninizi takip etmeye çalıştım.
BAŞKAN - Evet, efendim, biz onu da yapıyoruz bu arada.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Öncelikle hayırlı olsun. Ve bugün bu saat, artık yeni bir güne başladığımız zamanda iyi niyeti ve iyi niyet dileklerini daha çok ortaya koyacak sözlerle başlamak ve bitirmek istiyorum açıkçası. Bu iyi niyetin de geçerli olması ve uygulanabilir noktasında olması dileğim.
Şimdi, baktığımızda, bizim aslında doğal güçler de Avrupa'yla bizi yaklaştırıyor. "Neden doğal güçler yaklaştırıyor?" dersek, Avrupa ve Asya Kıtası her yıl 3 santim birbirine yaklaşıyor. Şimdi, böyle baktığımız zaman, bizi doğal güçler daha çok Avrupa'ya doğru itiyor. O zaman bu itişi dikkate alarak bizim de fiiliyattaki uygulamalarda ve bakış açımızda ortaya çıkan tablolarda yapacağımız değerlendirmeleri, bir yerde, hakikaten bu bir misal olsa bile...
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) - Bunu biliyorsunuz hesapladılar jeologlar; beş yüz yıl sonra kıta sahanlığı diye bir problemimiz kalmayacak.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Neyse, gördüğümüz bu bir işarettir diye kabul ediyorum ve o işaret içinde de tespitlerimizi yapmanın faydalı olduğuna inanıyorum.
Tabii, önemli bir yere sahip Avrupa Birliği hayatımızda ve gelişmeleri ve yaşananları dikkate aldığımız zaman bu gerçeklik noktasındaki önemli yerleri de iyi görmemiz gerekiyor. Bir taraftan, dış ticaret, ithalat, ihracat açısından baktığımızda, Avrupa Birliği ülkeleriyle gerçekleşen oranın oldukça yüksek olduğunu ve bu hususta hepimiz öneminin de ne kadar yüksek olduğunu kabul ediyoruz.
Diğer taraftan baktığımızda, tabii, Avrupa Birliğiyle ilgili olarak genel açıdan yıllardır devam eden anlaşmalarla, ortaya konulan tavırlarla ve sizin de ilk Türkiye'de 2002 yılından sonra Hükûmet olarak iktidar olduğunuzda iki tane çıpanız vardı. Bu çıpalarından birisi o günkü ekonomik sürecin getirdiği IMF'le yapılan anlaşmalar ve o anlaşmaların getirdiği yükümlülükler ve verilen sözlerle götürülen bir ekonomi politikası; diğer taraftan, Avrupa Birliği ve üyelikle ilgili sürecin ortaya koymuş olduğu bir çıpa, Avrupa Birliği çıpası. Ve onun 2002 ile 2007 yılları arasında baktığımız zaman, Türkiye'deki hem ortaya konan reform süreçleri, yapılan değişiklikler veya ekonomik performans açısından da değerlendirdiğimizde, büyüme rakamları ve ona bağlı olarak içeride yaşanan ekonomik açıdan işte, yabancı sermayenin gelişi, Türkiye'de yeni bir dönemin oluşundaki göstergeler olumlu yönde gidiyordu. Ama 2006 yılından itibaren ortaya çıkan hem Avrupa Birliği açısından yaşanan belki de sözlerin yerine getirilmemesinin ortaya koyduğu yaklaşımlar ve sonuçlar... Ki bana göre bu olay 2004 yılındaki Annan Planı ve Annan Planı'yla ilgili, daha doğrusu Kıbrıs konusundaki ortaya konulan tavır, oradaki karşı alınan sonuç ve o sonucun içerisinde baktığımızda, bizim daha çözümsel baktığımız bir sürece, karşımızda alınan tavır sonrasında Güney Kıbrıs'ın Avrupa Birliğinin üyesi olarak yoluna devam etmiş olması ve sonrasındaki işte, çekincelerin konması, adımlar, her dönem başkanlıklarında değerlendirmelerin olması ama ilişkiler açısından önemli bir yol alışın tökezlemesini de beraberinde getirdi.
Tabii, burada baktığınızda, Avrupa Birliği ve bugünkü şartlar açısından karşımıza çıkan bir tablo var. Avrupa Birliğinin içerisinde bir tek ses olmaya çalışan Almanya ve onun o tek sesliliğine karşı Avrupa Birliği içinde demokratikleşme arayışı varken maalesef bizim içimizde de bir tek ses ve demokratikleşme arayışının içerisinde birtakım karşılıklarını buluyoruz. O zaman, aslında Avrupa Birliği de, Türkiye de demokratikleşme açısından yaşanan sorunlarını çözerse ve ortak köprü olacak konularda bu uyumlu çalışmayı başlatabilirse doğanın bize ittiği gücün tekrar kendini gösterebileceği çok açık olarak görülüyor. Yani bakıyorsunuz bir taraftan Avrupa Birliği o kadar çifte standart ki bir Bulgaristan'ı kendi bünyesine alabiliyor, bizden çok daha büyük sorunları olan bir ülke ama Türkiye'ye bu müsamahayı göstermiyor. Bunu sorgularken peki Güneydoğu Avrupa dediğimiz yapı içerisinde hangi noktalarda hangi ağırlığı oluşturmak istiyorlar ve oradaki politikaları nedir? Bir taraftan "brexit"in kendi oylamasında bile bakıyorsunuz Türkiye gündem maddelerinden bir tanesi. Yani Türkiye'den vazgeçmeleri, Türkiye'nin önemini göz ardı etmeleri mümkün gözükmüyor. Bir taraftan bakıyorsunuz işte Suriye'deki ortaya çıkan savaş hâli ve onun sonrasında yaşanan mülteci sorunu ve oradan Avrupa'ya yönlenmesi noktasında göç komitelerinde ortaya çıkan uyumlu çalışma, Türkiye'yi öven çalışma, ekonomik konularda Türkiye'yi öven çalışma ama onun dışında baktığımızda bizim 15 Temmuzdan sonra ortaya çıkan hukuki gelişmeler, olağanüstü hâl veya 16 Nisanda baktığınızda biz bir referandum yaptık, referandum sonrasında ilk uygulamaya giren iki madde oldu iki yıl beklenmeden. Biri HSYK'nın yapısı yani yargıyla ilgili baktığınızda siyasetten arınmış bir yargı konusunda ortaya çıkan soru işaretleri ve sorgulamalar. Şimdi, tablo böyleyken ve bu tablo içinde baktığımız zaman biz gerçekten Avrupa Birliğiyle ilgili süreçte ortaya koyduğumuz, şimdi, burada strateji, performanslar, hedefler, o hedeflere bağlı gerçekleşmeler, bunların hepsini ortaya koyarken açıkçası niyetimizin ve niyeti bizi öncelikle asgari müşterekte birleştirecek başlıkları ortaya koyarak götürmemiz lazım. Mesela ne dendi? İşte 72 madde geldi, bu 72 maddenin 7 tanesinde sanırım sorun çıktı ama hızlı bir şekilde Meclis çalıştı, bir iyi niyet ortaya kondu. Şimdi, peki, nedir? Ortada bir gümrük birliğinin yenilenmesi süreci var 2016'nın başından itibaren bu kendini gösteriyor. Bunun getireceği karşılıkla hem Türkiye açısından hem Avrupa Birliği açısından ve hatta hatta Amerika'yla beraber bakacağımız ekonomik süreçte etkileri var. O zaman bu konudaki yoğunlaşan çalışmalarda bence özellikle bir de bugünün akil insanları yani bu Avrupa'da da üniversiteler, ekonomi birimleri, ticaret örgütleri ve burada öğrencilerle kurulmuş ağla burada aklıselimi yakalayacak başlıklarda yoğunlaşmak gerekir diye düşünmek gerekiyor. Yani Avrupa Birliğiyle ilişkilerde bundan önce birçok ülkede, Almanya'da, Fransa'da eş birtakım sivil toplum kuruluşları bir araya getirilmişti, ortak çalışıyorlardı ve ortaya çıkan anlaşmazlıklarda çözüm rolünü üstleniyorlardı. Şimdi, onlar da çözüm rolünde kendilerini geriye çekmiş gibi gözüküyor. O zaman biraz onları kuvvetlendirmek lazım, yanlış anlaşılanları veya yapılması gerekenleri ki bugün hepimizin gerek işte düşünce özgürlüğüyle ilgili, gerekse uzun tutukluluklarla ilgili, haksız tutukluluklarla ilgili, millî iradenin tesis ettiği Meclisle ilgili ve Meclisteki milletvekilleriyle ilgili veyahut sistem içerisinde işte fazlasıyla aktarılan varsa veya yorum hataları olanlar varsa ya da bizim yapmamız gereken varsa bunları ortaya koyacak, gerçekten bir geniş platformu oluşturmak lazım ve o platform içinde de çünkü Avrupa Birliğine de baktığınızda yani özellikle Almanya'nın üstlendiği rol ve yorumlarını çoğunun kabul etmediği söylemleri ve değerlendirmeleri de açıkçası görüyoruz ama biz de kendi içimizdeki siyasi söylemde onlar da kendi içindeki siyasi söylemde, bunu gündelik iç politikanın malzemesi hâline dönüştürdükleri zaman elli altmış yıllık bir hikâyenin bu kadar kolay yok edilmesi noktasında bir tercihin ortaya konması çok doğru değil diye düşünüyorum ve bu yüzden de oluşturulacak olan yapılarda özellikle Avrupa Birliğinin tabii kendi içinde vize sınırları açtığı bir Schengen oldu, arkasında ortak para birliği oldu, bunun faturaları oldu. Türkiye'nin bu birliğin içinde yer alırken kendi ulus devletle ilgili birtakım ilkelerini bile arkasına alacağı tercihleri oldu. Böyle bir değerlendirme içinde geleceğe baktığımızda bu kadar yol alınmışken yolda çıkan problemleri çözecek olan kararlılığın da ortaya konulması gerektiğini düşünüyorum.
Ben, çok kısa -bir dakikam kaldı- onun için de Sayıştay raporlarında dikkatimi çeken Akreditasyon Kurumunu kimse konuşmadı, oradaki iki üç tespit var onları paylaşmak istiyorum: Birincisi, ben her zaman stratejik plan ve performans programlarını çok önemsiyorum ve bugün baktım da bütün sizin vermiş olduğunuz sabahtan itibaren buraya geldiğimizde önümüzde ilgili yayınlar vardı ama burada faaliyet raporunun değerlendirilmesinde idare faaliyet raporunda temel mali tablolara yer vermiyor -ki çok önemli olduğunu düşünüyorum, bir akreditasyon kurumunda, 2016 tespitinde- ve mevzuatın öngördüğü sürede kamuoyuna açıklamadığına dair. Yine performans bilgi sisteminin değerlendirilmesi bilgisine yer verilmediğine dair ve performans hedefleri kapsamında bütçe gerçekleşmelerini takip edecek bir mekanizmanın olmaması. Bu Akreditasyon Kurumu yani standartları uluslararası açıdan baktığınızda çok önemli bir görev ifa eden bir kurum. Bunların olmaması 2016 tespitlerinde çok önemli. Sanırım belki de siz bunu dile getireceksiniz. 2017 yılı içerisinde tespit edilen bu aykırılıklarla ilgili düzenlemeler Sayıştayın önerileri, uyarıları açısından yerine getirildi.
Diğer taraftan...
BAŞKAN - Teşekkür edeyim mi efendim artık?
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Hadi devam etmeyeyim, çok geç oldu.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Ben hayırlı olsun diyorum, başarılar diliyorum ve gerek mali yardımlar gerekse diğer konularda ortaya çıkan sonuçların ekonomiyle ilgili çözüleceğini...
Bir de çok kısa Avrupa Konseyiyle ilgili 6 donör ülkeden biriydik Rusya'yla beraber, biz bundan şu anda "Ekstra 20'şer milyon eurodan ödemeyeceğiz." diye bir mektup yazdık. Ama, bu bir sanki 2012'de Sayın Çavuşoğlu'nun Konsey Başkanlığından sonraki süreçte kurduğu ve sonraki dönemin getirdiği yani işte biz de donör ülke olacağız, fazlasını vereceğiz çünkü mali sıkıntısı olan bir yapı, Konsey. Şimdi, tekrar geri çekiyoruz, Rusya Kırım'a girdi diye Konseyde bloke edildi. Bizimle ilgili de raporlara bağlı olarak bir çekince var. Ama, bence bu tür olayların dönemsel birtakım anlatımların kaynağı olarak değil, gerçek anlamda uzun vadeli düşünülecek taktikler olması lazım. Taktiğe mahkûm edilmemesi lazım.
Teşekkür ederim.