KOMİSYON KONUŞMASI

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Sayın Başkanım, Değerli Bakanım, kıymetli milletvekilleri, değerli bürokratlar, kıymetli basın mensupları; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bizler yüzyıllar boyunca mazlumun yanında, zalimin karşısında olmuş, aile yapısını anne üzerine kurmuş, anaç bir toplum olduk. Hep nerede bir mazlum görsek, nerede bir zulüm görsek millet olarak ilk biz sesimizi çıkardık, ilk biz yardım için harekete geçtik. II. Abdülhamid Han zamanında Endonezya'nın Sumatra adasında Açe isimli küçük bir sultanlık vardı. O dönemde Hollanda bu toprakları sömürgeleştirmiş ve Müslümanlara zulmetmeye başlamıştı. Buradaki kardeşlerimiz Osmanlı'ya mektup göndermiş ve Sultan Abdülhamit Han'dan yardım istemişlerdi. Sultan oradaki mazlumlara duyarsız kalmamış ve Osmanlı oraya yardım ulaştırarak Hollanda'nın buradaki zulmünü engellemişti. Bu olayın, en güçsüz olduğumuz sanılan dönemde dahi zulme duyarsız kalmadığımızı gösterme adına önemli olduğunu düşünüyorum. Bizler için insanların dinleri, dilleri, renkleri, ırkları fark etmiyor. Bizler nerede bir mazlum varsa orada oluyoruz. Endülüs'te katledilen Yahudileri de, Afrika'da zulüm gören milletleri de kurtaran yine bizim kutlu milletimizdir. Bu duruşumuz bizim tarihler boyunca en önemli ve en güzel özelliğimiz olmuştur. Bugün de aynen devam etmektedir. Yakın tarihimizde Myanmar'da, Somali'de, Arakan'da, Suriye'de, Filistin'de ve daha birçok ülkede birçok mazluma el uzatan bir milletiz. Yardım ulaştırıyor, hiçbir şey yapamıyorsak buralardaki zulmü tüm dünyaya anlatıyoruz. Her defasında ülke olarak büyük bir yardım seferberliği başlatarak dün Açe'de olduğu gibi zulüm gören mazlumların yanında oluyoruz.

Bugün Türkiye'de yaklaşık 3,5 milyon Iraklı, Afganlı ve Suriyeli mülteci kardeşimiz bulunmaktadır. Bunlara yapılan destek de bizim yüzyıllardır süregelen ve az önce de belirttiğim kalıtsal özelliklerimizin gereğidir. Yapılan yardımlarımız, uzatılan elimiz de her daim belli bir hassasiyet içerisindedir. Bu manada dünyaya medeniyeti öğretmiş olan sosyal toplumuz.

Osmanlı'nın sadaka taşlarını herkes bilir. Bu taşlar Peygamber Efendimizin "Sağ elin verdiğini sol el görmesin." hadisini âdeta yaşatan cinstendir. Zengin insanlar yardım etmek istediği zaman özellikle gece karanlık vakitleri seçer ve sadaka taşına parasını bırakırlardı. Fakirler de yine o sadaka taşından sadece kendi ihtiyacı olduğu kadarını alırlardı ve işin en güzel tarafı, fakir eğer bir gün fakirlikten kurtulursa oradan aldığı miktarı yine oraya bırakarak başkalarının faydalanmasını sağlardı. Sosyal yardımlaşmanın en güzel örneklerinden olan bu durum, milletimizin yardım konusundaki hassasiyetini göstermektedir. Bugün bu erdemli özelliğimizi yaşatabilmemize vesile olan en önemli bakanlıklarımızdan biridir Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı. Birey, aile ve toplum refahını artırmak amacıyla dezavantajlı kesimler öncelikli olmak üzere tüm topluma adil ve arz odaklı sosyal politikalar üreten bir bakanlığımızdır.

Doğum yardımı gibi verilen hizmetler, özellikle barınma ve şiddet gibi nedenlerle sağlanan konaklama hizmetleri, engellilere sunulan hizmetler, huzurevinde yaşlılarımıza yönelik hizmetler ve daha niceleri oldukça önemlidir. Yine, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak şehit yakınları ve gazilerimize yönelik çalışmaları ayrıca takdir ediyoruz. Özellikle şehit yakını, gazi ve gazi yakınlarının kamuya atamaları gerçekleştirilirken, özel sektöre alınmaları titizlikle takip edilirken araç alımı gibi bazı durumlarda ayrıcalıklar sunulması, ücretsiz seyahat kartlarının ta evlerine kadar direkt teslim edilmesi önemli hizmetlerin başında gelmektedir.

Burada özellikle engelli vatandaşlarımızla ilgili bazı önemli noktalara da, Sayın Bakanım, dikkat çekmek istiyorum. Bayburt örneğinden hareket ederek sürekli bir şekilde engelli bireylerimizle konuşup dertleşiyoruz, onların taleplerini dinliyoruz. Bu taleplerde özellikle engelli bireylerin atamalarıyla ilgili birkaç sorunları var, onları belirtmek istiyorum.

Bayburt'ta engelli bireylerimizin büyük çoğunluğu aileleriyle bakım görmek zorundalar. Bu nedenle bu kardeşlerimizi dışarıdaki bir şehre yerleştirerek aslında onları biraz da zor durumda bırakıyoruz. Bu atamaların biraz daha kendi yerlerinde yapılması konusunu sizden talep ediyoruz. Yani engelli memur atamalarında her engelliyi kendi memleketinde değerlendirmek üzere bu insanlarımıza pozitif ayrımcılık yapmanın gerektiğini düşünmekteyim. Kendi memleketlerinde atanamayan engelli kardeşlerimizin kazandıkları ilde göreve başlayıp bir sene stajyer olmak üzere asalete alınmak için bekledikleri bilinmektedir. Bir seneden sonra ise tayin isteyerek kendi memleketlerinde göreve başlayan birçok örneğin bulunduğu görülmektedir. Bu sebeple ifade etmek isterim ki bu vatandaşlarımızı asalete aldıktan sonra memleketlerine dönmeleri için sağlanan yardımı en başta sağlayabilirsek önemli bir destek vermiş oluruz.

Engelli vatandaşlarımız bu konuyla ilgili yönetmeliğin değiştirilmesini sizden talep ediyorlar. Ayrıca engelli memur atamaları yılda bir defa oluyor ve bunun da yılda iki defa yapılmasıyla ilgili bu kardeşlerimizin sizden talepleri var. Nüfusu az olan illerimize bu konuda özel kontenjan ve hak tanınması engelli memur atamalarında atama sayısını artıracaktır.

Engelli kardeşlerimizin kura ve sınavlarındaki yönetmeliğin değiştirilmesini veya yeniden düzenlenmesini onlar adına sizden talep ediyoruz. Arkadaşlardan gelen talebi direkt aktarıyorum. İlköğretim ve ortaokul mezunları kurayla atanıyorlar ancak az sayıda kontenjan bulunmaktadır. Bu alana diğer mezunlar gibi kontenjan verilmesini de yine sizden talep ediyorlar.

Yine başka bir konu da şudur: Türkiye Sakatlar Derneği Bayburt Şubesiyle yaptığımız görüşmelerde 2013 yılında yapılan araştırmada Bayburt örneğinde yaklaşık 5 bin engelli vatandaşımızı tespit ediyoruz. Bunların yüzde 60'ı ilkokul mezunu, yüzde 20'si ortaokul, yüzde 5'i yükseköğretim mezunu, geri kalan yüzde 15'i ise okuryazar değiller. Engelli bireylerin ağırlıklı kısmında eğitim seviyesinin düşük olması, bizlerin bu konuda daha yoğun mesai harcamamız gerektiğini bir kez daha göstermektedir. Bu konuya da Bayburt özelinde bir örnek vermek istiyorum. İlimizde engellilere yönelik rehabilitasyon merkezleri bulunmasına rağmen görme engellilere kabartma yazı öğretecek, işitme engellilere işaret dili tercümanlığı öğretileri sunacak öğretmen ya yoktur ya da yetersizdir. Bu nedenle Bayburtlu engellilerin ortak talebi bu konuda öğretmen ataması yapılmasıdır. Yine, engellilere yönelik dernek, kurum ve kuruluşlara yönelik maddi, manevi desteklerin de artırılması önem arz etmektedir.

Son olarak, Sayın Bakanım, çok hassas olduğumuz bir başka konu da yaşlılarımız. Başta da ifade ettim. Onlar gerçekten bizim toplumsal hafızamız ve değerimizdir. Sizin sunumunuzda da yaşlılarımıza Bakanlığımıza bağlı 176 huzurevinde hayat verilmesi bir yönde bakıma muhtaç durumda olan yaşlılarımız için iyi bir şey ama sayı arttıkça ben sizi dinlerken, biraz da ataerkil aile yapımızı düşündüğümde içim de sızladı, işin açıkçası rahatsız oldum. Burada daha çok yine sizin evde bakım yoluyla yaşlılarımıza yaptığınız yardımların daha artırılarak onlara kendi ailelerinin içerisinde kalarak torunlarıyla beraber hayatı idame ettirecek şekilde eğitim vermemiz, algı yaratmamız, onlara destek vermemiz Türk toplumunun aile yapısı açısından çok önem arz etmektedir.

Mesela yine kendi ilimde bir kişinin babasını, annesini huzurevine vermesi utanç olarak düşünülüyor ve insanlar bundan rahatsız oluyorlar. Hatta bizim bir hayırseverimiz Bayburt'ta bir huzurevi açtı, huzurevi yaptı. Ona önceleri çok tepki oldu. İnsanların anne babasını huzurevine koymaları çok ayıplanan bir durum olarak... Yani Türk toplumunun gelişimine baktığımız zaman ihtiyaç bir taraftan ama bir taraftan da toplumun bu yapısını ortadan kaldırmamak için sizin bakanlık olarak toplumu bu anlamda eğitmek, çekirdek aile denen ailenin aslında daha fazla küçülmeden, dede, nine, torunlarıyla birlikte yaşayarak hayatlarını idame ettirmeleri konusundaki destekleriniz, bu konuda girişimleriniz var. Anneanne, babaanne, çocuk bakımıyla ilgili destek veya yaşlılara evde bakım ama biraz eğitim olarak da, özellikle Doğu Anadolu'da, Güneydoğu Anadolu'da diyeyim, değişmeyen bu duygumuzun değişmemesi için sizden eğitim ve maddi olarak da ailelere bu anlamda destek vermenizi özellikle rica ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Bitiriyorum, tam bitiriyordum Başkanım.

Bu anlamda bugüne kadar yaptığınız çalışmaların çok kutsal ve değerli olduğunu düşünüyorum. Onun için çalışmalarınızda başarılar diliyorum. 2018 yılı bütçesinin de hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Bir şey ilave ediyorum: Sizin Bakanlığınızın bütçesinin bence olmaması gerekiyor. Yapabildiğiniz kadar yatırım ya da yardım yapacak şekilde, belki öyle, bir gün durumumuz olur mu?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Önerge verin, imzalayalım.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Önerge veririz. İnşallah o noktaya geliriz.

Teşekkür ediyorum.