KOMİSYON KONUŞMASI

KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Bakanım, kıymetli milletvekillerimiz, değerli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyor, 2018 yılı bütçesinin ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Sosyal devlet ilkesini benimsemiş, sosyal devlet yardımları ve politikaları bakanlık eliyle yürüten bir ülkedeyiz. Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Endeksi araştırmasında, insani gelişme endeksine göre 188 ülke arasında 72'nci sıradayız. On beş yıllık iktidarınızın aldığı mesafe bu. Eğitimde, iş gücünde, gelirde eşitsizlik Türkiye'nin endeksteki ilerlemesinin önünü tıkamaktadır.

Yine Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı düzeyinde ülkemize bakınca, eşitsizlikleri hesaba kattığı anda Türkiye'nin birdenbire irtifa kaybettiğini görmekteyiz.

Türkiye'nin insanî gelişme endeksi değeri yüzde 15,8 kayba uğruyor. Engelliler, çocuklar ve kadınlar bu eşitsizlik halkasının en başında yer almaktadır. İşte bu sonuçlara baktığımızda ülkemizin gelişmişlik düzeyine erişmesi ve engelli yurttaşlarımızın eşit haklara sahip olması için doğru devlet politikası ve bilinçli bir toplumu beraber yaratmalıyız.

Ülkemizde engelli yurttaşlarımızın hayata tutunmaları ve üretmeleri için birçok yasal düzenlemeleri bir an önce yapmak durumundayız. Sayısı 8,5 milyonu aşkın engelli yurttaş için gerekli istihdam koşulları yaratmak, yaşam koşullarını kolaylaştırmak yerine haklarını törpüleyen düzenlemelere gidilmesini son derece yanlış buluyoruz.

Engelli maaşı için, hanede yaşayan tüm kişilerin her türlü gelirlerinin toplamı dikkate alınmaktadır. Hanede kişi başına düşen gelir 423,58 TL'nin altındaysa maaş veriliyor. Bir hanedeki tüm gelir, sanki engellinin geliriymiş gibi değerlendirilmektedir. Bu da vahim sonuçları doğuruyor. Engelli bireyler ülkemizdeki şartlar gereği çaresiz, aynı çatı altında yaşamaya mahkûm ediliyor.

Eskiden birey esaslı değerlendirme yapılıyordu. Şimdi yapılan düzenlemeyle engellilerin maaşları kesilmektedir. Birçok engelliye geriye dönük borç çıkartıldı, aylıkları düştü ve kesildi. Engelliler mahkemelere çıkarıldı. Beslenmesini, barınmasını karşılayamaz hâle geldi. Yeni düzenlemelerle ailenin tüm gelirlerinin dikkate alınması ve bu gelirin zorunlu olarak paylaşılıyor gibi görünmesi, engelli bireyi o aile içerisinde zayıf ve güçsüz bırakmaktadır. Yani engelli ve bakıma muhtaç olan kişi, ekonomik olarak ailenin başka bireyine daha bağımlı hâle getirilmektedir.

AK PARTİ Hükûmeti seçim vaatlerinde engellilere verdiği sözleri uygulamada tutmamıştır. Hükûmet, engellilere sürekli istihdam sözü vermektedir. Her gün bir engelli yurttaş arıyor, ya akülü aracı bozulmuş ya akülü araç istemektedir. Engellilere akülü sandalye bakanlıkça kendi sivil toplum örgütleriyle ortaklaşa bir projeyle yürütülmelidir. Diğer hâli günümüzde olduğu gibi karmaşa yaratmaktadır. Ben de bir engellinin figanına Sayın Bakanıma birazdan vereceğim numarasıyla birlikte.

Artık engelli haklarını, maaşlarını törpülemekten vazgeçmeliyiz. Bugün engellilere araç alımında ÖTV sınırlaması geldi. Kamuda engelli sayısı tam veri olarak belirsiz. Bu verilerin net olarak kamuoyuyla paylaşılmasını istiyorum.

Sayın Bakanım, iki yıl oldu, boş engelli kadrolarıyla ilgili yazılı soru önergesi verdik ama yanıt alamadık. Bankalarda, kamuda engelli kadroları neden boş? Engellilerin istihdama katılması sıralamasında klasiklerin dışında yeni bir stratejik planınız var mı? Yoksa birlikte ortak bir anlayışla üretmek zorundayız.

Engelli memur seçme sınavından bahsedilmişti. Geçtiğimiz dönem sunumda ifade edilen bir konu vardı. Ama bu sınavda sonuçlar nasıl oldu, ne oldu, bir türlü kamuoyu net bir şekilde bilgilenmedi. Kaç kişi memur olarak sınava kazandı? Bu rakamlar muğlak olmaktan çıkarılmalı, köşeli verilerle bir an önce açıklanmalıdır.

Sayın Bakanım, Komisyonumuzun değerli üyeleri...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİM DURMAZ (Tokat) - ...Hükûmet her alanda olduğu gibi gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmayan pembe tablolar sunsa da ülkemizdeki yaşanan gerçekler çok farklı. Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan Cinsiyet Eşitliği Raporu'nda Türkiye kadın-erkek eşitliğinde 142 ülke arasında -Tunus 123, Bahreyn 124, ardından- ne yazık ki 125'inci sırada gelmektedir.

Yine Dünya 2017 Küresel Cinsiyet Eşitliği Raporu'nda 144 ülke arasında ne yazık ki 131'inci sıradayız.

Ekonomik katılım açısından Türkiye'nin sıralamadaki yeri 128; sağlık ve hayatta kalmada 59; eğitime erişimde 101 ve siyasal katılımda ise 118'dir. Her konuda ülkemizin dünya liginde açıkça nerede olduğunu üzülerek görmekte ve izlemekteyiz.

Görülüyor ki on beş yıllık iktidar eliyle ülkemizin imajının bu denli dip yapması hiç de sorun edilmeden konuşulmaktadır. Ama şu da bir gerçektir ki "Dünya 5'ten büyüktür." diyen ve uluslararası arenada ileride olmak isteyen ülkelerin temel insan haklarını hiçe sayarak bir ilerleme kaydetmeyeceği de net bir şekilde bellidir.

Bugün gazetecilerimiz özgürce yazamazken, işsizlik çift haneli rakamlardayken, kadın işsizliği en yüksek seviyede, kadın cinayetleri, iş cinayetleri can alıyorken, hukuk ve adalete güven yokken, ne kalkınmada ne de eşitlik alanında çağı yakalayamayız.

Türkiye'nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden biri kadın-erkek fırsat eşitliği ve kadın istihdamıdır.

Bugün ülkemizde kadın işsizliği yüzde 14,8'e yükselmiş. Unutmayalım ki kadının ekonomik üretim sürecinde aktif olarak yer alması ülkelerin refah seviyesini, gelişmişlik düzeyini ve kalkınma seviyesini net bir şekilde gösterir,

Dünyadaki iş gücünün yüzde 40'ı kadınlardan oluşmaktadır. TÜİK 2016 verilerine göre her 2 kadından 1'i kayıt dışı görünüyor. İş gücü açısından kadın-erkek

uçurumundan kaynaklanan ekonomik kaybımız gayrisafi milli hasılamızın yüzde 25'ine denk gelmektedir.

IMF'nin yayımladığı araştırmaya göre, kadının ekonomide yer almadığı ülkelerde ekonomik kayıp yüzde 30'Iara kadar çıkmaktadır.

Avrupa'da kadın istihdamı yüzde 40'ın altında olan tek ülke ne acı ki Türkiye'dir. Kadınların iş gücüne katılımda yüzde 34 oranla OECD ortalamasının da altındayız.

Sosyal yardım şemsiyesi altında en az bulunan kesim kadınlardır. 2015 yılında 1 milyon kadının çocuk bakımı nedeniyle çalışamadığı ortaya çıkmıştır. Hem kadınlardan 5 çocuk istemek hem onları istihdam dışı tutmak tutarlı bir politika değildir. Kadınları sadece anne ve eş olarak gören politik anlayıştan vazgeçerek kadının bakım emeğini hafifletecek, kadını iş yaşamına katacak düzenlemeleri yapmak ve bunu da hayata bir an önce geçirmekle mükellefiz.

Bu sorunun çözümü için çocuk bakımı ve kreş hizmetlerinin sosyal güvenlik kapsamına zorunlu alınması gerekmektedir. Asgari ücretle çalışan bir kadın, bakıcı ya da kreş ücreti veremez. Bu nedenle işi bırakmak zorunda kalır. Bu, çok önemli bir düzenlemedir; yapıldığında kadının iş gücüne katılımını da artıracaktır.

Kadın istihdamının artırılması ve işsizliğinin azaltılması için iş gücü piyasalarındaki cinsiyetçi uygulamalara da bir an önce son verilmelidir.

Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Bakan; kadının istihdama katılması önemli bir unsur, evet ama bir de kadının yaşama katılması sorunu var. Kadınlar şiddet yüzünden yaşamlarını yitiriyor, sokaklarda özgürce dolaşamıyor, kadın cinayetlerini durdurmaya yönelik tutarlı bir politika da ortaya çıkaramıyoruz. Kadınlar şiddet görmeye devam ediyor.

2016 yılına ilişkin bir açıklamada 317'si silahlı olmak üzere toplamda 397 kadın cinayete kurban gitti. Ayrıca, bu cinayet vakalarında 109 kadın ve aile bireyi de yaralanmalara maruz kaldı. Kadınlar eğitim olanaklarından yoksun, kadınlar erken yaşta evlendirilmekte. Âdeta toplumumuzda kadın değersiz bir varlık hâline getirilmektedir. Hep söylüyoruz, kadın ve aile bakanlığını aynı çatıda toplamak zaten başlı başına bir sorundur. Kadın sadece aile demek değildir, bu yüzden kadın bakanlığı ayrı bir çatıda oluşturulmalı, kadına yönelik ayrımcılıklara hedeflenip ortak bir çözümü birlikte aramalıyız.

Ne yapmalıyız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Durmaz, lütfen toparlayın.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Kadın istihdamını artırmak için tam zamanlı ve güvenceli istihdam olanaklara yaratılmalı. Kadınların işe alım ve yükselmelerinde cinsiyetçi politikalardan vazgeçilmeli ve denetlenmeli. Kadın ve erkek arasında yaşanan ücret eşitsizliği giderilmeli. Ücretli ebeveyn izni, kadın ve erkek ayrımı yapılmadan bir hak olarak tanınmalı. İşyerlerinde kadınlara yönelik şiddet ve tacizde kadının beyanı esas alınmalı. Sendikalar, kadınların yoğun olduğu iş kollarına yönelik örgütlenme modelleri geliştirmeli ve özendirilmelidir. Sendikalı kadın işçilerin özlük ve özgün sorunlarına yönelik toplu sözleşmeler hazırlanmalı.

Kadınlara özgü görülen ev içi sorumlulukların çözümü için kamu politikaları bir an önce hayata geçirilmelidir. Özellikle kamu kurumları ve yerel yönetimler tarafından kreş, gündüz bakımevi, hasta ve yaşlı bakımevleri gibi merkezlerin zorunlu açılması için yasal düzenlemeler bir an önce yapılmalı ve kadınlar önemsenmelidir. Kadınların sürekli eğitim olanaklarına kavuşmaları için eğitim politikaları cinsiyet eşitliği temelinde yeniden düzenlenmeli ve fırsat eşitliği yasal güvenceye bağlanmalıdır.

Ülkemizde her 5 kişiden 1'i yoksuldur. Türkiye'de yoksullaşmanın, gelir adaletsizliğinin bu dereceye büyüdüğü bir süreçte, sosyal yardımlar siyasal iktidarın güç odağı olarak kullanılmaktadır. Sosyal devlet olmanın gereği tüm yurttaşlara eşit ve tarafsız sosyal yardım bir an önce sağlamaktır. Oysa ülkemizde sosyal yardımın boyutu da âdeta sadaka kültürüne devlet eliyle dönüştürülmektedir.

BAŞKAN - Lütfen toparlayalım.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Toparlıyorum Başkanım.

Bakanlığınızın verilerine 78 milyonluk bir ülkede 15,5 milyon insana -hayatını yardımlarla idame ettirecek- Bakanlık el uzatmaktadır. Bu rakam nüfusumuzun yaklaşık beşte 1'ine eş değerdir. Bu rakamlar, yoksulluğumuzun tam da Bakanlık sunumuyla ilamıdır.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı aracılığıyla yapılan sosyal yardımlar 23 milyara yaklaşmıştır. Ekonominin çarkları doğru işlemiyorsa sosyal yardımlarla günü kurtarma çabasının da bu ülkeye hiçbir hayrının olduğunu göremeyiz. Öncelikle bu yoksulluğu ortadan kaldırmak için bir stratejik plan bizim de, tüm muhalefetin de, sivil toplum örgütlerinin de önerilerini dikkate alarak bir an önce yapmalıyız.

Vatanımızın ve milletimizin varlığını, devletimizin bütünlüğünü, yurttaşlarımızın huzur ve güvenini sağlayan, görevlerini üstün hizmet anlayışıyla canlarını feda etmekten çekinmeyerek yaparken hayatını kaybeden şehitlerimizin geride kalan dul ve yetimleri ile malul ve gazilerin taleplerinin olabildiğince yerine getirilmesi her şeyden önce bu devletin kutsal görevidir.

Yine başka bir kanayan yara, şehit yakınlarımızın ve gazilerimizin talep ve beklentileri bir devlet sorumluluğuyla ele alınmalıdır. Fedakâr vatan evlatlarının hakkını ödemek hiçbir şekilde mümkün olmasa da devletimiz bir nebze olsa gazilerimizin ve şehit ailelerimizin yaşam standartlarını yükseltmekle, onların kimi ihtiyaçlarını gözetmekle de yükümlü olduğumuzu unutmamalıdır. Anayasa'mızın 61'inci ve 10'uncu maddeleri gazilerimizin, harp malullerinin ve gazi ve şehit yakınlarının topluma yaraşır bir yaşam standardı sürmesi ve onlara dair alınacak tedbirlerde eşitlik ilkesinin sağlaması gerektiği amir hükümlerini de unutmamalıdır. Geçtiğimiz dönem ve bu dönem gazi ve şehit yakınları için iki kanun teklifi verdik ama ne yazık ki iktidar oylarıyla reddedildi, dikkate alınmadı.

Gazilerin, harp malullerinin ve şehit ailelerinin telefon, internet ve doğal gaz gibi kalemlerden indirimli yararlanmaları gerekir. Yine son dönemde 15 Temmuz şehit ve gazileri ile harp malulü gaziler ve şehit aileleri arasında Hükûmet eliyle bir ayrım yapılmaktadır. Buna ortak bir anlayışla, hiçbirini diğerinden ayırt etmeksizin, devlet şefkatli elini yasal düzenlemeyle bir an önce uzatmalıdır.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Aile Bakanlığının bütçesi, biz de bir aileyiz, ben ses tellerinizi de korumak zorundayım sizin yani zorlanma başladı.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim.

Yine, özürlü araç alımında sağ ayağından özürlü olan malul gazilerimiz ile sakatlık oranı yüzde 90 ve üzeri olan gazilerimiz istifade etmekte olup bu durum gazilerimiz arasında sorunlara, karşılıklı sıkıntıya sebep olmaktadır. Bunlarla ilgili de yasal düzenlemelerin bir an önce hayata geçirilmesi lazım diyorum.

Bakanlık bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum.