KOMİSYON KONUŞMASI

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, çok değerli hazırun; ben de Bakanlık bütçesinin 2018 yılında istenilen hedeflere ve doğru zamanlama, doğru tespitler ve doğru temellerde ulaşacak şekilde gerçekleşmesini dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Sayın Bakan, size, öncelikle Bakanlığınız dışında bir konuda, annelerin çoğunda yaşanan bir talebi dile getirmek istiyorum.

Biliyorsunuz, biz bir torba yasa çıkardık, bunu içerisinde ve son altı aydır Türkiye'de bir yaz saati uygulamasıyla ortaya çıkan tablo var. Bu tablonun içeriğine baktığınız zaman parasal ifadeler söz konusu oluyor, 500 trilyonlardan bahsediliyor ama baktığınız zaman hakikaten tasarruflar sağlanmış mı? Yıllar itibarıyla rakamları aldığımızda bunun karşılığı bulunmuyor ama her şeyin ötesinde, büyükşehirler başta olmak üzere ki büyükşehirlerdeki ulaşımı da dikkate aldığınızda sabah daha günle buluşmadan, karanlığın içinde çocuklar okullara gitmek zorunda kalıyor. Siz şu anki Hükûmetin üyesi hem annesiniz hem bir kadın Bakansınız. Bu duyarlılık içinde, bakın, birçok yasal düzenlemeler yapılıyor, yani renkli cam yapıldı, geri dönüldü "Aman şu mu mağdur, bu mağdur?" diye hesaplar kitaplar ona göre değişimler söz konusu oldu. Ben de sizden bilhassa sabah daha uyanmadan okula gitmeyi o rüyaların içerisindeki bir seyahat gibi gören çocukların şu an içinde yaşadıkları mağdur duruma çare bulacak, taleplerini onların adına dile getirecek Bakan olarak görmek istiyorum, bu talebi de dile getirmek istiyorum çünkü çoğu anne bu konuda çocuklarıyla beraber şikâyetçi.

Şimdi, tabii, Bakanlığınız, birçok arkadaşım söyledi, ben ilk siyasete başladığım zaman isminde "kadın" vardı, şimdi yok ama tabii şunu iyi görmek lazım: Kadın, çocuk, yaşlı, sosyal devlet açısından sorumluluk gerektiren her konuda üstümüze düşen, Hükûmet icraatı açısından ortaya konulacak olan çalışmalarda sizin de çeşitli başlıklarda çalışmalarınız var. Şimdi, sosyal refah devleti sorgulanmaya başladıktan sonra, tabii, emek ile sosyal ekonomik güvence arasındaki bağlar zayıflamaya başlayıp günümüz toplumunda da hızla bir sosyal güvensizlik ortayı çıkıyor ve bu da önemli bir sosyopolitik sonuç olarak karşımızda. Bunun ötesinde de geleceğin belirsizliği ve bu anlamda yaşanan sosyal güvensizlik, toplumdaki bireylerin bir gelecek tahayyüllerinin zayıflamasını da beraberinde getiriyor ve gerek sosyal güvenceden yoksun bireyler gerek ekonomik, sosyal, kültürel kaynaklara ulaşamayan bireyler toplumla bağlarını yitirme noktasında yaşadıkları bir sorunlu dönem sosyalleşme sorgusunu da beraberinde getiriyor. Sosyal güvensizlik de başta çalışan kesimlerle başlıyor, toplum içinde en çok kadınların etkilendiği, yaşlılar, çocukların, engellilerin sosyal dışlanma tehdidiyle karşı karşıya olduğu bir tabloyu karşımıza çıkarıyor ve bu dönemde de tabii, sosyal devlet olgusu içerisinde ve ilkesi içerisinde oluşturulması gereken politikalar direkt olarak önemini, ihtiyacını ve gereksinimi ortaya koyuyor.

Peki, bu politikaları oluştururken yani sosyal politikalar açısından baktığımız zaman, bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma mıdır sosyal politika yoksa sosyal devletin temelindeki gerekleri yerine getirecek ilke, uygulama, kurumsallaşma ve uzun vadeli süreç planlaması mıdır? Onu çok iyi ortaya koymak lazım. Sosyal paylaşma, yardımlaşma ve dayanışma bizim kültürümüzde binlerce yıldır vardır, aile kültürümüzde de vardır ama bir toplumsal yapı açısından güçlenme noktasında sosyal politikaları uygulama noktasına getirecek başlıklar nerede ortaya çıkıyor, onu da çok iyi sorgulamak gerektiğine inanıyorum.

Şimdi, kalkınma... Biz geçen cuma günü burada Kalkınma Bakanlığını konuştuğumuz zaman, kalkınma ve büyüme etkilerini ve kalkınmanın bir parçası olan büyümenin sadece ve sadece ekonomik kalkınmanın göstergesi olmadığını, kalkınmanın esas göstergesinin de insani gelişmişlik olduğunun altını önemle çizdik. Şimdi, ülkemiz açısından insani gelişmişlik noktasında var olduğumuz duruma baktığım zaman maalesef ki 188 ülke arasında işte 71'inci sıradayız. Çünkü, insani gelişmişliğe baktığımız zaman, onun içerisinde cinsiyet var, eğitim var, kültür var, ekonomik durum var, pek çok farklı başlığın ortak değerlendirmesiyle karşımıza çıkan bir tablo ve eğer biz sosyal politikaları uygulama noktasında bir hedef ortaya koyacaksak insani gelişmişliği artıracak ve sıralamayı üst noktalara çekecek öncelikleri almalıyız diye düşünüyorum açıkçası. "Neden?" derseniz. Mesela ben şunu merak ediyorum: Şimdi, biz, yıllardır ağır, hain terörle karşı karşıya yaşıyoruz ve biraz önce siz de bir rakam verdiniz, işte şehitler ve gaziler ve aileleri için yaptığınız çalışmalarla ilgili olarak ortaya koymuş olduğunuz rakamlardı ama ben "sosyal politikalar" dediğim zaman, bu kadar ağır bir terörle karşı karşıya olan ülkede teröre karşı sosyal politika oluşturacak bir çalışma, bir enstitü, bir kurumsal yapı, bir araştırma var mıdır, onu çok merak ediyorum. Çünkü, baktığınızda, gerek terörü ortaya çıkaran nedenlerin araştırılarak o noktada bunların önlenmesi aşamasında yapılacakları ortaya koymanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü, terörün sebebinde oluşan fay hatlarının derinleşmesini artırma yerine, bunları çözecek olan başlıklar nelerdir noktasında biz bir sosyal politika, bir örgütsel yapılanma veya bunu işte terörle mücadelenin sosyal yönü olarak görerek ortaya koyduğumuz tercihler var mı? Şimdi, böyle baktığımızda, yani nedenleri, başlıkları ve o konudaki rakamsal olarak gelinen sadece ve sadece mücadele için savunma sanayii, mücadele için, mücadelede mağdur olan, o hain terörün... Ki bakıyorsunuz farklı farklı kimliklerle karşımıza çıkıyor. Onları bu noktaya getiren gelişmeleri kamu ve devlet olarak öncelikli bir değerlendirmeye almamız gerektiğine açıkçası inanıyorum.

Diğer taraftan baktığımızda, tabii, şiddet, şiddetin her türü; aile içi şiddet, kadına karşı olan şiddet, çocuğa karşı olan şiddet... "Kadın" başlığı içerisindeki en önemli konulardan arkadaşlarım birçok başlığı sizlerle paylaştılar. Benim burada tabii çocuk konusunda hassas olduğum çok önemli konular var. Yani, çocuğun aile içinde karşılaştığı şiddet, evden uzaklaşması, evden uzaklaştıktan sonra karşılaştığı sorunlar ve çocuğun suçla tanışmasını sağlayan alanlarda suçu daha da geliştirecek ortamların düzeltilmesi noktasında ne var? Mesela, burada, ailesi, annesiyle beraber cezaevinde kalan çocuklar, ikincisi de belli bir yaşta suç işleyerek cezaevine düşmüş olan çocuklar. Şimdi, bu çocukların iyileştirilecek şartlarda yeni gelecek yaşlarında hayata hazırlanması konusunda çok önemli çalışmaların olması gerektiğine inanıyorum ve bu çocukların suçun yeni versiyonlarını görerek yetişmek yerine, suçsuzluğun yaşanacağı bir dünyaya hazırlıklı olmaları gerektiğine gerçekten inanıyorum ve bu yönde de çalışmaların yapılması gerektiğini, şart olduğunu düşünüyorum.

Diğer taraftan, biraz önce kalkınmayı söyledik, kalkınma açısından baktığınızda, kadın istihdamının iş gücüne katılımının ve istihdam oranlarının çok önemli olduğunu, burada, iş gücüne katılım açısından baktığımızda yüzde 30'ların üstüne çıktık, bunu başarı görüyoruz ama istihdamda hâlâ yüzde 28'lerdeyiz ama bizim beraber ortak değerlerde buluştuğumuz Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırdığımızda hepsinin bizden en az iki kat daha fazla oranda olduğunu... Unutmayalım ki Türkiye'deki kadın gücünün istihdamı içerisinde yer aldığı oranda, kalkınmanın bir parçası olan büyümede kadınların çok önemli güç teşkil ettiğini ve bunun aylık büyüme açısından bile baktığımızda önemli rakamlara ulaşma imkânının söz konusu olduğunu unutmamamız gerekiyor.

Diğer taraftan, Sayın Bakanım, bizim Mecliste de boşanmaların nedenlerini, sonuçlarını inceleyen bir komisyon kuruldu. Ancak ne hikmetse son dönemdeki kadın cinayetlerine baktığımız zaman, kadın cinayetlerinin son beş yıllık geçmişinde aşağı yukarı yarısı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - ...boşanmayı isteyen ama kabul görmeyen veya o süreçte çeşitli koruma altında olup korunması gerçekleşmeyen, hatta netice itibarıyla son çare nüfuslarında bile kendileri değiştirilen kadın kendini korumak için kimliğinden vazgeçer noktaya geldi. O zaman, yine altını çizmek istiyorum: Olaya biraz daha üst noktadan baktığımız zaman, bir kere, Türkiye'de ortaya çıkan gerek şiddet gerek hayati kayıplarla sonuçlanan olaylarla ilgili olarak biz sosyal politikaları oluştururken çıkan sonucu iyileştirecek değil de bu sonuca gitmeyecek yönü ortaya koyacak tercihlerle karşı karşıya kalmalıyız.

Bakın, Adalet Bakanı Sayın Gül'ün bir açıklaması oldu, sanırım "Bu boşanmalar sırasında ara bulucu mahkemelik sistemiyle ailenin mahremiyeti de korunarak bir çözüm yoluna gidilsin." gibi bir değerlendirmesi oldu ama işte rakamlar ortada yani boşanmak istediği için öldürülen kadınlarla karşı karşıyayız. O zaman, burada, yargısal açıdan ortaya konacak tercihlerde ve uygulamalarda Türkiye gerçekleri ve Türkiye'nin içinde bulunduğu şartları da çok doğru başlıklar açısından değerlendirmemiz gerektiğine inanıyorum.

Şunu da söylemek istiyorum: Rakamlar, istatistikler tabii çok önemli. Bu rakamlar ve istatistiklerden karşımıza çıkan sonuçlarda -son bir konu- çocuk işçiliğiyle bitirmek istiyorum. Bakın, 15-29 yaş arasındaki Türkiye'deki nüfusun yüzde 29,7'si şu anda ne çalışıyor ne okuyor. Bunun içerisinde de kadın ağırlığı yüzde 60'lara varmış durumda. Şimdi, böyle bir toplumda bir de tabii, Türkiye'deki kayıt dışılığa baktığınızda yani 15-18 yaş arasındaki 850 bin çalışan genç, çocuk var ve bunun maalesef aşağı yukarı 150 bine yakını sigortalı ve kayıt dışılığın içerisinde en çok çocukların mağduriyetini görüyoruz veya mevsimlik işçilik noktasında baktığınızda, hem konumsal, değiştirdikleri yer hem de eğitim olanakları açısından önemli sorunlarla karşı karşıya olduklarını görüyoruz ve mevsimlik işçi olarak çalışan ailelerin hangi aileler olduklarını, neden bu şartlara zorlandıklarını, neden bir yerlere mevsimlik işçi olarak gittiklerini bir sosyal politika çalışması içerisinde muhakkak ki siz de görüp... Biraz önce dedim ya, "Terörün çözülmesi için sosyal politikaların da ortaya çıkarması gereken çalışmalar var." diye. O yüzden, bu tür çalışmaların öncelenerek, öne alınarak yapılması gerektiğine inanıyorum ve ben, şuna inanıyorum: Bir kadın bakanımızsınız, genç bir kadın bakanımızsınız. Ben, yaptığınız her çalışmada bunu siyasetin ötesinde gören ve yapıcı bakılması gereken bir düşünce içerisinde sizin bakanlığınızı değerlendirmek istiyorum çünkü yaşadığımız sorunların siyasi ideolojisi olmaz, inançsal farklılığı olmaz, etnik kimlik farklılığımız olmaz çünkü bizim, ülkesel baktığımız zaman, bu sorunları çözmek için öncelikle bilinçsel ortaklaşmamız lazım ve bu ortaklaşmanın sonucunda da inanıyorum ki ve güveniyorum ki bizler önümüzdeki süreçte... Yani işte, doğurganlık tartışılıyor. Neden doğurganlık? Yani doğurganlığı birtakım feodal güçler veya onun alternatif düşüncelerinin sonucu olarak mı -yani bu şehirlere de dönüşebiliyor- veya birtakım inançların organizasyonunda mı doğurganlık ihtiyacı görülüyor güç oluşturmak için? Bunları samimiyet içerisinde tartışarak, samimiyet içerisinde konuşarak, inanıyorum ki, geleceğin Yirmi Birinci Yüzyıl Türkiye'sine biz kadınlar olarak, adımız belki; ki, bugün çok mutluyum, şu salonda bu kadar kadını bir arada görmek benim için hakikaten mutluluk verici....

BAŞKAN - Hepimiz için öyle.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Yani hem Bakanlık sıralarında hem bürokrat sıralarında hem milletvekili sıralarında. Umut ediyorum ki bu ağırlıktaki bir Türkiye'deki kompozisyon, geleceğimizi çok daha aydınlık ve doğru yolda götürecektir.

Ben, başarılar diliyorum, bütçenizin hayırlı olmasını temenni ediyorum.