| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Türkiye Büyük Millet Meclisi b) Cumhurbaşkanlığı c) Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ç) Sayıştay Başkanlığı d) Kamu Denetçiliği Kurumu e) Başbakanlık f) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği g) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ğ) Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanlığı h) Başbakanlık Tanıtma Fonu Genel Sekreterliği ı) Diyanet İşleri Başkanlığı i) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı j) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 31 .10.2017 |
KADİM DURMAZ (Tokat) - Yok, ben çok kısa...
Önce sayın bakanlarıma, Komisyonumuzun değerli üyelerine, gecenin bu vaktine kadar takip eden duyarlı basın mensuplarına saygılar sunarak başlıyorum.
Tabii, AFAD çok önemli bir kurum. Kurumla ilgili birkaç söz edeceğim.
Sayın Bakanın bize gösterdiği o haritaya bakınca benim de yaşadığım topraklar o Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın üzerinde Sayın Bakanım. Tokat'ta da bu kurum kuruldu fakat Tokat'ta kurulduğu yer arkadaşlar geçmişte çok büyük sel felaketlerinin yaşandığı bir derenin kenarında. Eğer o kuruma sağlıklı bir yer bulamazsak, Allah göstermesin, olası bir felaket anında hiçbir hayrı olamadığı gibi insanlarda böyle bir demoralize edecek bir yapıyı kuracak. Bununla ilgili Hükûmetin özelleştirerek kapattığı Tokat Sigara Fabrikasının yanında yine Özelleştirme İdaresinde bulunan bir arazi var, yaklaşık 12-13 dönem civarında. Burası çevre yolunun kenarında, burası üç dört ilçenin yolunun üzerinde. Buradan diğer ilçelere gideceği zaman şehir içi trafiğine girmeyecek bir bölgede özel bir yer. Buranın, bu önemli kuruma, hatta yanına Kızılay da alınıp... Şansı şurada, çok büyük tütün hangar depoları var, böyle bir AFAD'dan ekstra büyük büyük bütçeler çıkmadan da çok sağlıklı bir yapı kurulabilir. Bu anlamda, Sayın Bakanım, bunu bir ifade ederek başlıyorum.
Elimizdeki kitapçıklara baktığımızda, birçok kadronun AFAD bünyesinde dolu olmadığını, boş olduğunu gördük. Nitelikli eleman mı yok ülkemizde, yoksa bu konuda yeteri kadar çalışılmadı mı, nedir, bilemiyorum. Ama yani sizdeki verilere bakınca, 1.608 kadronun boş olduğu gözüküyor ya da atama yapılmadığı.
Tabii, bir diğeri göç ve bunlarla ilgili yaşadığımız sorunlar. Arkadaşlar, 1492'deki engizisyondan kaçıştan sonra en büyük göçü bu yıllarda yaşıyoruz, şu geçtiğimiz geriye doğru yıllarda. Bunun bir bölümü Suriye ve Irak'taki savaş hâli ve oradaki insanlardan ülkemize olan göçler, devamında da yine bu fayda doğuya doğru Afganistan'dan gelen, İran'dan gelen, Irak'tan gelen göçler ve bunların bir bölümüyle biz insani, vicdani sorumluluğumuzla üzerimize düşeni ziyadesiyle yaptık. Ama uluslararası kurallarla, uluslararası kuruluşlarla yeteri kadar koordine olamadığımızdan büyük maliyetlerle ülkemiz bütçesine de yük getirdik. Yani, Birleşmiş Milletler ve uluslararası kuruluşlarla diyalog içerisinde olup en azından Suriye'yle ilgili göçlerde sınırın öbür tarafındaki düzenli kampların yapılmasını ama insani yardımların da bu ülkeden oraya gitmesini sağlayabilirdik, yapamadık.
Yine, ilimiz Tokat'ta Iraklı sayısı da yüksek, Suriyeli de var ama Afgan da var. Arkadaşlar, şöyle birazcık sordum, araştırdım, konuştum; bunların birçoğu da iş yerlerinde güvencesiz bir şekilde çalışıyor ve çalıştırılıyor. Hem ucuza çalışıyorlar, işverenlerin işine geliyor, kontrolsüz ve denetimsiz hem de uzun süreli çalıştırılıyorlar. Bunlar İran üzerinden geldiklerini ve bunun ticaretini yapan insanların olduğu... Yani, bu noktada da Hükûmetimizin daha duyarlı, daha dikkatli ve sınır güvenliğini esas alacak bir sisteme doğru da gitmeleri gerekiyor. Şimdi, böyle olup da ticaretiyle insanların geldiği ortadayken terörist grupların ya da daha farklı grupların da bunların arasında ülkemize girmesi kaçınılmazdır. Bunların birçoğunun hiçbir belgesinin, pasaportunun olmadığını da öğreniyoruz. Hâl böyle olunca işimiz biraz daha zor. Bu anlamda, hem ülke kaynaklarını verimli kullanma hem de insani görevimizi doğru yapma noktasında biraz daha alacağımız yol olduğunu zannediyorum.
TMSF 15 Temmuz FETÖ darbe kalkışmasından sonra ülkemizin birçok yerinde belli işletmelere el koydu. Bizim yöremizde de oldu. Tabii, bir milletvekili olarak bu sorunların bizlere gelmemesi mümkün değil. Bazı firmalarla görüştük, bunların bir bölümü zaten sonradan yargıyla normalleşti, sahiplerine verildi ama bir iki tanesi de kendini toparlayamadı. Buralara atanan kayyumlar liyakatten, eğitimden, iş yeri yönetmeden, üretim yapmaktan bihaber olan insanlar. Bir tanesi 5 tane işletmede yönetici. Diyelim ki bir araba satış bayisinin şeyi olmuş, oradan altına bir makam arabası tahsis etmiş satılacak araçlardan. Diğer yöneticilere birer araç daha tahsis etmiş. Araç satılacağı zaman önce satıp kendi paralarını alıp yiyor. Bunların hepsi yaşanmış vakalar. Ama TMSF'yi tebrik ediyorum. Birkaç tane şikâyet, şikâyet, şikâyet sonucu TMSF buralara görevli atadı. Hiç değilse birer temsilci geldiklerinde oralara ciddi bir şekil verip o işletmelerin batmadan insan istihdamı ve üretimi yapmasına, devamına da katkı sundu.
Şöyle bir örnek arkadaşlar: Tokat'ta bir fabrikada bir terör örgütünün bayrakları basılıyor. Bunu basacaksınız diye iş teklifi geldiği zaman, ilgili şahıs gidiyor, diyor ki vilayete: "Bana böyle bir iş geldi." Vilayet emniyete havale ediyor. Emniyet diyor ki: "Biz bunu suç duyurusunda bulunacağız." Zamanın hâkimi, savcıları bunun bir suç olmadığını söylüyor, bunlar üretimi yapıyor. Beş yıl sonra, 15 Temmuzdan sonra bu işletmenin üzerine gidilip TMSF el koyuyor, birtakım sorunlar yaşıyor. Burada çalışan 600 tane işçi mağdur oldu. Şu anda o fabrika perişan durumda. Bu konularda TMSF'nin görevlendirdiği heyetlerin, yoğun işsizliğin olduğu ülkemizde böyle illeri ya da işletmeleri daha düzgün inceleyerek devam etmesinin yararlı olacağı kanısındayım.
Yine, hepimizin bildiği gibi, Diyanet, tabii, ülkemizde önemli bir kurum. Başbakanlık zaten kendini aşağı yukarı feshetme durumunda. Ama ben ülkemiz kurulduğundan bu yana... Söze başlarken de ülkemizi yöneten herkes, "Yüzde 98'i Müslüman olan ülkede..." deyip söze giriyoruz; arkadaşlar, dünyada suç oranımız Müslüman olmayan ülkelerden daha yüksek. Ya Diyanet kuruluş amacı dışında çalışıyor ya da bizim eğitim modelimizde bir yanlışlık var. Yani bu cehalet ne bitmez ne menem cehaletmiş ki her geçen gün böyle bakıyorsunuz, insanlar çeşit çeşit suçlardan şey oluyor. Diyanet var, büyük büyük bütçeleri var ama bakıyorsunuz, cemaatler palazlanıyor, hiçbir müdahale yok ve işin garibi, hepsi dinî duygulardan yola çıkarak yoluna devam ediyor, devam ederken de akçeli işlere giriyor. Hiçbir denetim yok ve bunların hepsi sanki hükûmetlerin yardımcısı, sanki Diyanete katkı sunan bir kurummuş gibi de sunulup yerel yönetimler ya da belli bütçelerden belli paralar aktarılıyor ve kontrolsüz, denetimsiz, sağlıksız, insan temel hak ve özgürlüklerinden uzak bir şekilde de palazlanıyorlar.
Ve bu ülkede herkes vergi veriyor. Bu, herkesin verdiği vergilerden oluşan devlet bütçesinden valiler, kaymakamlar, il genel meclisi üyeleri, belediye başkanları hizmet veriyor. Ama ben Diyanete önce dinî kuralları şöyle bir belirleyip bunlara eğitim vermesini istiyorum.
Sevgili iki Bakanım, size bölgemiz Tokat'tan örnek vereyim: Gidiyorsunuz, köyün birinin yolu sıcak asfalt, öbürünün stabilizesi yapılmamış. Hâlbuki her ay oranın kasasına bu devletin gelirinden fert başına para geliyor. Bunu dağıtmakla mükellef olan insanların vicdani, ahlaki, insani, dinî bir muhasebe yapması lazım. Diyanetin bu noktada da öne çıkması lazım, bu hizmetleri de incelemesi lazım. Bu noktada da ülkemizin çok eksikleri var.
Gecenin geç vakti, bir hayli de vardı ama herkes yoruldu, bunaldı. Diliyorum ve inanıyorum, hatalardan arınmış, verimli, birbirimizi daha çok severek, insan olduğumuzu hiç unutmadan yolumuza devam edeceğimiz hayırlı uğurlu bütçeler olsun.
Teşekkür ederim.