KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Başbakan Yardımcılarım, değerli bürokrat arkadaşlarım, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Vaktimiz sınırlı. Önemli kurumlarımız var. Onun için direkt başlayacağım. TMSF'yle başlamak istiyorum Sayın Başbakan Yardımcım. Bu, TMSF, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu garip bir kurum. Geçen yılki Sayıştay denetim raporunu da getirdim. Geçen yılda 8 bulgu var, 5'i önemli, 5'i tali olmak üzere. Çok önemli bulgular var ama aynı konular aşağı yukarı tekrar bu dönemde de gündeme gelmiş. Sayıştay tekrar aynı konularla ilgili aşağı yukarı rapor yazmış. Ama bunlar bir türlü düzeltilmiyor. Biraz önce Sayın Kalaycı da anlatmaya çalıştı. Bu TMSF nasıl bir kurumdur, belli değil. 5018'e tabi değil, Maliye Bakanlığı dolayısıyla bununla ilgili konuları takip edemiyor. Statüsü nedir, belli değil. Nasıl personel çalıştırıyor, personelin özlük hakları nedir, belli değil.

Bakın, Sayıştay denetim raporunda çok önemli bulgular var. Baştan başlayayım. Bulgulardan bir tanesi: "Fon alacaklarına mahsubu yapılmak üzere fon hesaplarında bekleyen tutarlardan mevzuata aykırı ödemede bulunulması." Ya, bir farklı şirkete ödemede bulunuluyor, az buz da değil, 196 milyon lira, 8 milyon 305 bin pound para aktarıyor ve bunun yasal olduğunu söylüyor. Kamuda böyle bir şey olamaz. Yani Sayıştayın denetlediği bir kurumda, bir başka kuruma... Ya, bu sizin özel şirketiniz değil ki, alıyorsunuz buradan bir başka kuruma para aktarıyorsunuz. "Ben bunu aktarınca tahsilatımı daha iyi yaparım, o kurumu ayağa kaldırırım, oradan para gelir." Böyle bir şey söyleyemezsiniz. Devlette böyle bir mantalite yoktur. Böyle bir kurum olamaz. Burada değerli bürokratlar var. Hiç kimse böyle bir şeyle karşılaşmamıştır. Ve bu konuda da ısrar ediyor, "Hayır, biz farklı bir kurumuz, böyle yapabiliriz." diyor. Devlet kurumu olarak hiç kimse böyle bir tasarrufta bulunamaz, bu suçtur Sayın Bakanım.

Bulgu iki: "Ticari ve iktisadi bütünlük ihale bedelinden mevzuata aykırı ödemede bulunulması." Aynı şekilde, burada da 1 milyon 283 bin lira tutarındaki kamu borcunun taksitinin ödendiği tespit edilmiş, bir başka şirketin. TMSF bunların doğru olduğunu iddia edebiliyor. Böyle bir mantık olmaz devlette. Nasıl bir kurumdur bu, nasıl bir kurumdur, ortaya konması lazım. Burada çalışanların statüsü nedir, bunlar devlet memuru mu yoksa özel sektöre, ticaret hukukuna, özel hukuka tabi personel mi bunlar? Netleşmesi lazım. Böyle bir şey olamaz. Eğer öyleyse Sayıştay tarafından incelenmemesi lazım.

Bulgu üç: "TOKİ'yle yapılan protokolde öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi ve protokol hükümlerine aykırı işlem tesis edilmesi." Buradan da yine, aynı şekilde kamu zarara uğratılmış Bursa'daki işlemler dolayısıyla. Geçen yıl da vardı, 2015'te de vardı, ticari ve iktisadi bütünlük oluşturarak yapılan cebri icra satışlarının vergi kaybına neden olunması. Bir taraftan da bunlar var, buna benzer şekilde. 13 milyon 700 bin lira ve 5 milyon 144 bin dolar KDV kaybına sebep olmuş. Geçen yıl da aynı şekilde bir zarar söz konusuydu, vergi kaybı söz konusuydu.

Alacağın temliki yoluyla devralınan ipotek bedelinin KDV matrahına dâhil edilmemesi nedeniyle vergi kaybına sebebiyet verilmesi de ayrı bir husus. Yıllarca Sağlık Bakanlığı yaptınız, bu şekilde kamuda bir yönetim anlayışı olabilir mi Sayın Bakanım?

"TMSF personeli ve bunların bakmakla yükümlü oldukları kişilerin tedavi ve ilaç giderlerinin bütçeden ödenmesi." Şimdi, bu konuyu demin Sayın Başkana da iletmeye çalıştım, o da herhâlde tetkik ediyor, yıllardan beri bu konu gelir. Burada çalışanlar, TMSF'de çalışanlar bakmakla yükümlü oldukları kişilerin ve kendilerinin tedavi ve ilaç giderlerini devletin dışında ilave olarak karşılayabiliyorlar. Siz yapabiliyor musunuz bunu bakan olarak, bizler milletvekili olarak? Yok böyle bir şey, hiçbir devlet memurunun böyle bir ayrıcalığı yok. Sayıştay tarafından bu her dönem tenkit ediliyor, "Bunu yapamazsınız." deniyor, her dönem "Biz yaparız, siz karışamazsınız." deniyor. Bu konuda bir karar verelim, neyse bilinsin, böyle bir kurum olamaz çünkü. Yıllardan beri de bu konu ortada kalmış.

"Emekliye ayrılan Fon Kurulu üyelerine özlük haklarının mevzuata aykırı olarak ödenmesine devam edilmesi." Emekliye ayrılmış, özlük hakları mevzuata aykırı olarak... Özel sektörde yok bu, emekliye ayrılanlara özlük haklarının ödenmesine devam ediliyor. Nasıl bir kurumdur bu, ben anlayamadım. Yani devleti iyi bildiğimi düşünürüm ama gerçekten anlayamadım. Siz de yıllardan beri bu tecrübeye sahipsiniz, herhâlde siz de böyle bir durumla karşılaşmamışsınızdır. Var mıydı Adalet Bakanlığında Sayın Bakanım?

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığıyla ilgili olarak geçen dönem çok fazla bulgu yoktu ama bu dönem 13 bulgu var, girmeyeceğim. AFAD'ın başlangıç ödeneği 1 milyarken 2016'da 3,4 milyar harcama yapmış yani ödenek aktarımı yapılmış, harcaması 3 misli olmuş, boyutlar aşılmış. Belki personeli yeterli olmayabilir, çok ayrıntısına girmek istemiyorum, Diyanetle ilgili eleştirilerim var çünkü.

Şimdi, Sayın Başbakan Yardımcım, siz sunumunuzda Diyanetle ilgili olarak dediniz ki: "15 Temmuzdan sonra şu şu çalışmaları yaptı da onun için söylemek istiyorum." Peki, bu çalışmaları yaptı da Diyanet İşleri Başkanlığı... Aslında söylemeyecektim çünkü daha önce böyle bir konuya girmiştim. Şimdi, yaptığı çalışmalardan bir tanesi sizin de söylediğiniz üzere 3-4 Ağustos 2016'da yani 15 Temmuzdan hemen sonra, on beş yirmi gün sonra bir din şûrası toplamış Diyanet ve burada 17 maddelik kararları var Diyanetin. Madde 1: "Hiç kimse insanları kayıtsız ve şartsız kendisine bağlılığa çağıramaz. Mutlak itaat İslam'da Allah'a aittir. Bu çerçevede bir kimsenin özel seçilmiş ve yanılmaz olduğu iddiası kabul edilemez." Bu, 15 Temmuzda olan bir iddia değil ki, bu, 15 Temmuzdan önce olan bir iddia. Şimdi, bu örgütün ne olduğunu, bir darbe yapıp yapmayacağını, siyasetçisiniz, siz tahmin edemezsiniz. Ne olup olmadığını bilmek görevimizdir, o ayrı ama darbe yapıp yapmayacağını bilemezsiniz. Yalnız, bu konuların, söylemlerinin, yaptıklarının, eylemlerinin, amellerinin İslam'a aykırı olduğunu bilmesi lazım Diyanetin değil mi? Yani buradaki tespitin 15 Temmuzdan sonra değil de 15 Temmuzdan önce olması gerekmez mi Sayın Bakan? 15 Temmuzdan önce bu tespiti yapması lazım. Bakın, sayıyor, sayıyor, çok önemli ama bir tanesi, 10'uncu madde "FETÖ dinler arası diyalog adına tevhidi parçalayan bir yapıdadır. Allah resulünün risaletini göz ardı etmek tevhide aykırıdır yani kelimeişehadete aykırı bir tutum içerisindedir, tevhide aykırıdır." diyor ve bunu Diyanetin çok daha önce, 15 Temmuzdan önce ortaya koyması gerekirdi. Siyasetçi olarak bizler bunu söyleyemeyiz, bir bürokrat söyleyemez ama Diyanetin bu konuların üzerinde çalışan, bilen bir kurum olarak bu tespitleri 15 Temmuzdan önce yapmış olması lazım. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası bu şûranın alelacele toplanmasının ve bu maddelerin yayınlanmasının ne önemi vardır ki?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ediyorum.

15 Temmuzdan sonra bu şûranın bu bildirisinin ne önemi var? Önce olması hâlinde bir önemi vardı, önce olması durumunda sizler, bizler, vatandaşlar buna karşı bir tedbir alırdık. Dinimübiniislam diyoruz, İslam'ın hak ve hakikatlerinin gösterilmesi lazım, bunun Diyanet tarafından yapılması lazımdı, ondan sonra yapılmasının hiçbir önemi yok.

Sayıştay raporunda önemli bir bulgu yok ama daha doğrusu hiç bulgu yok ama faaliyet sonuçları tablosunda şöyle bir şey var: "Alınan bağış ve yardımlar ile özel gelirler 10 milyon 435 bin ve diğer çeşitli gelirler." Bunları sormak istiyorum çünkü daha önce de söz konusu olmuştu, özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı ile Diyanet İşleri Vakfının hesapları birbirine giriyor. Diyanet İşleri Başkanlığınca özellikle yurt dışında alınan bağış ve yardımlar vakıf hesabına aktarılabiliyor, birbirine girebiliyor. Onun için, o konuda bilgi verilebilirse memnun olacağım.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.