Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Türkiye Büyük Millet Meclisi b) Cumhurbaşkanlığı c) Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ç) Sayıştay Başkanlığı d) Kamu Denetçiliği Kurumu e) Başbakanlık f) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği g) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ğ) Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanlığı h) Başbakanlık Tanıtma Fonu Genel Sekreterliği ı) Diyanet İşleri Başkanlığı i) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı j) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 31 .10.2017 |
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben değerlendirmeme öncelikle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'yla başlamak istiyorum.
Sayın Bakanım, Sayın Başbakan Yardımcım; Sayıştay denetim raporuna bakınca Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'yla ilgili çok önemli bulgular tespit ettiğini gördüm. Bunun üzerine bir faaliyet raporuna bakayım dedim fakat ne bizim odalarımıza gelmiş faaliyet raporu ki buradan da istedim, Plan ve Bütçe Komisyonundan, faaliyet raporu yok. Allah razı olsun, sizden bari bir sayfalık bir açıklama geldi.
Şimdi, bu açıklamadan yola çıkarak önce birkaç sorum olacak, sonra da Sayıştayın raporuyla ilgili konulara geleceğim.
Şimdi, baktığımız zaman mevduat sigortacılığı var öteden beri yaptığı, çözümleme faaliyetleri var bu devredilen bankalarla ilgili. Son olarak da kayyum olarak atanan şirketler var bu FETÖ'yle ilgili. Şimdi, burada sayı verdiniz, 1.019 şirkete kayyum olarak atanmış TMSF. Tabii, insan soruyor Sayın Başbakan Yardımcım, yani bunlar binlerce şirket, ne olacak bunlar? Bunların yöneticilerini nasıl atıyoruz, kayyum olarak kimleri atıyoruz, şartı var mı? Çünkü sayı çok fazla. Bazı eski milletvekili arkadaşlarımızla karşılaşıyoruz yani kayyum olduklarını söylüyorlar, oradan da biliyorum. Yani isteyen istediği yere kayyum atanabiliyor mu? Bunların huzur hakkı hakkında bir standart var mı, yoksa herkes kendi şirketinde ne karar alırsa bunu mu alıyor? Hakikaten merak ediyorum. Bir de bu şirketler ne olacak? Ortaklık konumu ki bizim görüşümüzü sorarsanız bu tabii ki hazinenin olmalı yani bu zaten devletten hortumlanarak kurulan şirketlerdi bunlar, FETÖ'nün şirketleri. Bunlar yine millete döndü ama bunu işletmeye devlet devam mı edecek, satacak mı, ne olacak? Nasıl, tasfiye mi edecek? Bu konularda bir bilgi verirseniz Komisyonumuza memnun oluruz.
Sayın Başkan, yani Komisyona şunu ifade etmek istiyorum: Gerçekten çok ciddi bulgular var, çok önemli Sayıştay raporunda hususlar var. Yani müstakilen bana göre özel gündemle görüşmemiz gereken durumlar söz konusu. Yani örnek vereyim: "Bulgu 1: Fon alacaklarına mahsup yapılmak üzere fon hesaplarında bekleyen tutarlardan mevzuata aykırı ödemede bulunulması." Uzunca anlatmış, idarenin cevabı var. Sonucunu okuyayım yani idarenin cevabına da karşı zaten cevap vermiş yani son olarak diyor ki: "Fon alacaklarının tahsilini teminen 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu hükümlerinin tatbik edilmesi sonucunda takibi ve tahsilatı yapılmış tutarlardan 2016 yılı içerisinde toplam 196 milyon 638 bin 628,29 TL ve 8 milyon 305 bin 982 GBP tutarlarının fonun yönetim ve denetiminde bulunmayan -nokta nokta- grubu şirketlerinin yapılandırılmış kamu borçlarına binaen aktarılması ve fon alacaklarının teminatını oluşturan hak ve varlıklarda eksilmeye sebebiyet verilmesi mevzuat hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir." diyor.
Diğer bulgular da var. Eğer biz bunu böyle geçiştireceksek ne oluyor, onu da size yine bu rapordan aktarayım. Şimdi, idare bulgulardan birine diyor ki cevap olarak: "Sayıştay raporlarında yer alan denetimi yapılan sonraki dönemlerin içerisinde benzer herhangi bir işlem gerçekleştirmeyen ve TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda da görüşülüp karara bağlanan konulara Sayıştay denetim raporlarında tekrar tekrar yer verilmesi Sayıştay Kanunu'na, denetim prensiplerine, genel hukuk mantığına ve TBMM iradesine aykırıdır." İşi nerelere götürüyor Sayın Başkanım. Yani bu pişkinlik bana göre Sayın Başbakan Yardımcım. Daha da ötesi var.
Yine, bir bulguya o kadar ilginç cevap vermiş ki, kamu idaresi cevabında diyor ki: "TMSF'nin 2012, 2013, 2014, 2015 yılı Sayıştay denetim raporlarında da yer alan aynı bulguya tekraren 5'inci kez 2016 yılı denetim raporunda da yer verilmesinin nedeni anlaşılamamıştır. Bilindiği üzere, bu bulguya ilişkin, kurumumuzun ve Sayıştay denetim ekibinin detaylı görüşlerini içeren TMSF'nin 2012, 2013, 2014, 2015 denetim raporları TBMM'ye sunulmuştur. Buna karşın, TBMM tarafından söz konusu bulguda iddia edildiği şekilde, TMSF tarafından yapılan ödemelerin mevzuata aykırı olduğuna ve TMSF'nin mevcut uygulamasının Sayıştay raporlarındaki görüş doğrultusunda değiştirilmesine yönelik herhangi bir karar verilmemiştir. Bu nedenle, TMSF'nin bulgulara ilişkin görüş ve açıklamalarının TBMM tarafından haklı bulunduğunun kabul edilmesi ve TBMM'nin iradesi paralelinde aynı bulgunun denetim raporlarına tekraren konu edilmemesi gerektiği düşünülmektedir." Hakikaten, yani, hem uyanıklık yapılıyor hem kafa tutuluyor. Yani, Sayıştay bir tespitte bulunuyor, verdiği cevapları yeterli görmüyor, Sayıştay görüşünde diretiyor. İdare de diyor ki: "Ya, geçen yıl da yazdın, ondan önceki yıl da yazdın bunu. Ne oldu ki? Meclis bu konuda bir karar vermedi." Yani kendini haklı çıkarıyor. "Sen nasıl olur da tekrar yazarsın." diyor. Yani Sayın Başkanım, biz bu bulguları eğer burada görüşmezsek olacağı bu. Yani, böyle, Meclise, Sayıştaya kafa tutan idareler de çıkar, hem de yazılı bir şekilde, raporuna da yazıyor. Tek tek bu bulguları...
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Kaç dönemdir söylüyoruz Sayın Başkan, Başkanlık Divanının bu konuyu ele alması lazım. Çok büyük sorun oldu.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Bu raporda, gerçekten, yani ben eski bir denetim elemanı olarak bakıyorum, çok ciddi iddialar var. Yani, vergilerle ilgili, personelin sağlık giderleri, Fon Kurulundan emekli olmuş, emekli olan birine iki yıl maaş devam ettirilmiş. "Efendim, işte, iki yıl boyunca kanunda ödeme var." Ama Sayıştayın tespit ettiği şekilde, iş bulamazsa. Emekli olmuş artık adam yani iki yıl boyunca şey ödemişsin. Yani, buna benzer birçok tespit var. Ben bunlara teker teker burada görüşülüp karar verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda, Sayın Başkan, Başkanlık Divanına, tekrar, bu tür raporları özel olarak görüşmemiz gerektiğini ifade ediyor, zabıtlara bunu geçiriyorum.
Evet, FETÖ'yle ilgili... Tabii, 15 Temmuz FETÖ ihanet ve işgal teşebbüsünün ağırlığı, enkaz henüz kaldırılmış değil. Türk milleti, tarihinde eşine benzerine az rastlanır bir felaket ve suikasttan son anda kurtulmuştur. Bu kurtuluş her şeyden önce Türk milletinin eseridir.
Şimdi, darbe girişimi sonrası, her alanda yuvalanan hainlerle ilgili, devletimiz, Hükûmetimiz yoğun bir çaba içerisinde. Ancak henüz, tabiri yerindeyse, tavana ulaşılamadı Sayın Başbakan Yardımcım. Yani, bu ihanetin çıban başları kimler, bu, yurtta sulh konseyi isimli rezil ve hain yapılanmanın ana kadrosunu, siyaset ve bürokrasi alanındaki elebaşlarını bu millet ne zaman duyacak, bu konuda Komisyonumuza bilgi verebilir misiniz?
Bir de suçluyla suçlunun karıştığına dönük değişik şikâyetler bizlere de geldi. Tabii ki bir mağduriyet var kesinlikle demiyoruz ama bunu önlemek için de biliyorsunuz OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu da kuruldu bu tür başvuruları karara bağlamak üzere. Bu Komisyonun yeni binasını ziyaret etme imkânı da buldum Sayın Başbakan Yardımcım, yani altyapı olarak, gerçekten, hızla gerekli teknik altyapı, idari altyapı, personel altyapısı oluşturulmuş, dosyalama sistemi oluşturulmuş, inceleme aşamasına gelinmiş idi ben ziyaret ettiğim zaman. Tabii, orada Sayın Başkana da ifade ettim, yani bu işi bir pratik çözüme kavuşturmak lazım. Yani, o Komisyonun düzenleme yapma yetkisi var kanun hükmünde kararnameye göre. Tek tek kişilerinki 100 bini geçti benim bildiğim oraya başvuru ki valiliklerden gelenlerle sayı iyice daha da artmıştır. Tek tek incelemeye kalkarsa kurul, bir kişiye on dakika ayırsa yıllar sürecek. O nedenle, bir pratik çözüm, yani belli konuların, idarelerin işlem yaptığı konuların görevden ayrılmaya gerekçe olamayacağı yönünde ya da tersi, belli konuların bunların göreve başlatılmaması için somut delil sayılacağına dair bir karar alınırsa idareler kendisi otomatik işlem yapabilir. Yani, okuldur, dershanedir, suç mudur, değil midir, byLock'tur, ne bileyim, FETÖ'nün talimatçılarına para yatırmalar, bunlar tabii ki şüphe olarak dikkate alınacak konular. Yani, bunlara bir pratik uygulama getirilmesi lazım. Ben orada da ifade ettim: "Beni denetim elemanı olarak bu Komisyona aldığınızı varsayalım. A bakanlığının dosyalarını bana verdiniz. Ben, yine, bunu incelerken bir kritere bakacağım yani hangisi suç, hangisi değil, hangisi atmayı gerektirir, hangisi atmayı gerektirmez." dedim. Bu Komisyonun bu anlamda daha hızlandırılması, çalışmaların bir an önce sonuçlandırılması açısından önemli diyorum.
Tabii, temmuz ayında o dönem Başbakan Yardımcımız Nurettin Canikli'nin bir ifadesi vardı, o gün itibarıyla şunu diyor: "111.240 kişi ihraç edildi. Bugün ihraç edilenden daha fazla o örgüte bağımlı ve örgütün talimatlarını sorgusuz sualsiz yerine getirecek kadar hem kalbini, ruhunu hem de aklını oraya teslim etmiş kamu çalışanları olduğunu biliyoruz." Belli ki kriptoları kastediyor. Bunların tespiti ve haklarında gerekli işlemlerin yapılması konusunda bir mesafe alındı mı? Çünkü "Kamuda hâlen, atılandan daha çok kripto var." diyor.
Son olarak, Diyanet teşkilatımızla ilgili şunu ifade edeceğim: Biliyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanımız 5 Ağustos 2017'de şöyle bir açıklama yapmıştı: "FETÖ ülkemizde kök salmış ve milletimizin başına bela olmuştur. Diyanetin bu konuda ciddi eksiklikleri olduğunu söylemek isterim. Diyanet bu konuda çok ama çok geç kaldı." Bir önceki Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Prof. Dr. Mehmet Görmez de 7 Ağustosta o veda konuşmasında şu ifadeyi kullandı: "Diyanet teşkilatı bir daha sapkın hiçbir dinî yapılanma konusunda kırk yıl gecikmiş olmanın mahcubiyetini yaşamamalıdır." Yine, bir önceki Diyanet İşleri Başkanlarımızdan Ali Bardakoğlu Hocamız bu Komisyona verdiği bilgide "Diyanet İşleri Başkanı olarak merdiven altı bir yere karşı iyi mücadele verilmediğini söyleyebilirim. O da bizim kusurumuzdur. Bünyemize almadık ama dinî cemaatlerin yaptıkları yayınlarla ilgili, Diyanet toplumu uyarıcı görevler yapmakta çekimser davrandı. İnsanların zihinlerini ipotek altına alan dinî telkinler konusunda Diyanetin çekimser değil, net bir tavır alması gerektiğini görüyoruz." diyor. Yine, bir röportajında da şöyle bir uyarısı var Sayın Bardakoğlu Hoca'nın: "Bazı kesim ve cemaatler FETÖ'den doğan boşluğu doldurabilmek için siyasetle kamusal alanda yaygın ve kayıt dışı dinî eğitimle kendi kapsam alanlarını genişletme hesabı yapıyor olabilir. Öyle zannediyorum ki Diyanetle uğraşmaları da bu yüzden. Dinî cemaat ve tarikatlar siyaset, kamusal alan, yaygın din eğitimi ticaretinden elini çekip kendi asli ve sivil hizmet alanlarına çekilmezse kayıt dışılıktan çıkıp şeffaf ve denetlenebilir olmazsa yeni maceralar yaşamamız kaçınılmaz görünüyor." diyor.
Yani, şuraya geleceğim: Tabii, Diyanet teşkilatımıza başkanlık yapmış değerli hocalarımız bir anlamda gerçekleri de açıklamalarıyla ortaya koyuyorlar. Ben de şunu söylüyorum, yani Türk milleti olarak en bilgisiz olduğumuz, en cahil olduğumuz kendi değerlerimiz, kendi dinimiz. Yani bu konuda da Diyanet teşkilatımıza büyük görevler düştüğü kanaatini taşıyorum.
Sayın Başbakan Yardımcım, yani şunu gençlerimize soralım, hatta burada soralım, itikadî mezhebimiz nedir? Matüridiliği bilen kaldı mı, ameli mezhebimizi bilen kaldı mı? Yani, bazı konularda hem insanımızı bilgilendirme hem de sapkın fikirlerin yer etmemesi için gerekli tedbirleri alma anlamında teşkilatınıza önemli görevler düştüğünü düşünüyorum.
Son olarak Sayın Başbakan Yardımcım -tabii, zaman dar olduğu için her konuya giremiyoruz- bu, vekil imamların ve fahri Kur'an kursu öğreticilerinin talepleri var, hakikaten mağdurlar, emsalleriyle aynı görevi yapıyorlar ama aldıkları ücret çok düşük. Bir örnek vereyim: Fahri Kur'an kursu öğreticisi bir yerde çalışıyor, oraya İŞKUR elemanı gönderiliyor, asgari ücretle çalışıyor ama fahri Kur'an kursu öğreticisi 600 lira, 700 lira maaş alıyor. Yani bunu düzeltmemiz lazım Sayın Başbakan Yardımcım. Yani bunlar Diyanet İşleri Başkanlığımızın sınavlarına giriyor, başarılı oluyorlar, müftülüklerin sınavlarına giriyorlar. Yani o tür teknik anlamda da kendi yeterliliklerini bir anlamda ortaya koyuyorlar. Bunların bu şekilde... Diyanet teşkilatımıza yakışmıyor yani bir sömürü, bu emek sömürüsü oluyor, bunun başka bir anlamı yok. Bunların gerekli kadroları ya da sözleşmeli yapılacaksa sözleşmeli olarak atamaları yapılmalı diyorum.
Bütçelerimizin hayırlı sonuçlar doğurmasını diliyorum. Hepinize teşekkür ediyorum.