Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı b) Avrupa Birliği Bakanlığı c) Türk Akreditasyon Kurumu ç) Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 13 .11.2017 |
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli vekiller; bütün hazırunu saygıyla selamlıyorum.
Sabahki sunuma yetişemedim, sizi dinleyemedim ancak tutanaklardan takip edebildim Sayın Bakan. Evet, sunumuzda belirtiğinize göre özellikle 2017 yılı içerisinde birçok çabanızın olduğunu ve 2018 yılında da bu girişimlere devam edeceğinizi belirttiniz esas olarak ancak Sayın Bakan, kadının toplumsal yaşamdaki hızla kaybolan rolünü yeniden kazanması için, eşit ve adil bir birey olarak da yaşayabilmesinin önünü açma yönünde çok daha fazlası gerekir, bunu belirtmek istiyorum öncelikle. Ancak daha öncesinde, dün yaşanan, Süleymaniye merkezli yaşanan depremde hayatını kaybedenlere başsağlığı dilemek istiyorum. Deprem yaşamış bir kentin vekili olarak da ve ayrıca deprem yaşayan biri olarak da çok yakından bildiğim için, depremde yaşanan acıları ve sonrasında neler yaşanacağını bildiğimden dolayı bu afet karşısında umuyorum ki telafisi kısa sürede mümkün olur yaşanan acıların.
Evet, biz de Van depremini yaşadığımızda çok büyük bir kayıp verdik ama bizi daha çok yaralayan, Van halkının daha çok yaralandığı husus, o dönem özellikle ulusal kanallardan yapılan bazı ırkçı söylemlerdi. Vanlılar iki şeyi unutmadı zannımca. Birincisi: Bir anda Türkiye toplumunun yardımsever yönünü ve yardımlaşma ağını, bir anda oluşan hassasiyeti unutmadı. İkincisi: Bu ırkçı söylemleri unutmadı. Dün akşamdan beri, Süleymaniye'de yaşanan depremin hemen akabinde sosyal medyada özellikle açığa çıkan ırkçı söylemler gerçekten bizleri derinden üzüyor. Ben şiddetle kınıyorum bu anlayışı ve reddediyoruz gerçekten. Depremin ne dili, ne dini, ne ırkı, ne etnik kökeni hiçbir şeyi yoktur; deprem bir doğal afettir ve depremlerin insanları en çok bütünleştiren, birleştiren dönemler olması gerekir.
Ben bu vesileyle tekrar, hayatını kaybedenlere başsağlığı ve yaralananlara acil şifa diliyorum.
Sayın Bakan, tekrar bütçemize dönecek olursak evet, sizin sunuşunuz için de teşekkür ediyoruz. Biz bütçe konuşmaları boyunca, bugüne kadarki, sizden önceki bakanlıklar da sunuşlarını yaptıktan sonra ve hatta bütçe sunuşlarının ilk gününde, Sayın Maliye Bakanının yaptığı sunuşta en çok eleştirdiğimiz konu, bütçelerin hiçbirinde kadın yok yani görünmez bir hâlde çünkü kadın bütçesi ayrıca ve ayrı kalemler hâlinde belirtilmemiş durumda. Bu, bütçeleme mantığı içerisinde çok eksik kalan bir husus. Biz aslında beklerdik ki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı bütün bakanlıklarla istişare hâlinde ve bütüncül bir politika izleyebilsin çünkü bir devletin bütçesi ve bir ülkenin yönetiminde toplumsal cinsiyet eşitliğini yaratmak en öncelikle sizlerin sorumluğundadır ve bunun eksik olması yönetimde de çok ciddi bir eksiklik demektir. Çünkü şu an yaşadığımız ortam itibarıyla da her gün birkaç kadının öldürüldüğünü, tacize, tecavüze uğradığını ve büyük oranda bu sorunun çözülmediğini görüyorsak bu alanda bir sıkıntı var ve bu sıkıntının en önemli ayağı bir mantalite sorunudur. Mevcut toplumsal algının, kadına bakış açısının değiştirilmesi gerekiyor ve bu değişim çok kolay bir durum değil, bunun için tam bir zihniyet devrimi gerekir. Yani sadece sizin Bakanlığınız döneminde değil, on beş yıllık hükûmetleriniz boyunca da, evvelki iktidarlar döneminde de bu konuya çok fazla ilgi gösterilmemiş, hep "Şu hizmetleri yaptık, bu hizmetleri sunduk." şeklinde bir algı var ancak bu yetmez, çok daha fazlası gerekir, "Şu kadar ŞÖNİM kurduk." demek yetmez. Esas olan, sivil toplum örgütleriyle iş birliğini artırmaktır örneğin, gerçek anlamda sorumluluk üstlenmektir, sorunun muhataplarıyla görüşmektir ve kadını güçlendirmektir esas itibarıyla. Bizler görüyoruz ki on beş yıllık iktidarlarınız süresince bu bahsettiğim zihniyet devrimi hep tersinden yürütülmüş ne yazık ki ve Türkiye toplumunda kadının varlığı yok sayılmış, âdeta kadın olmak kusurlu olmakla eş değer tutulur hâle gelmiş. Özellikle yönetici pozisyonda olan kesimlerin öyle sözlerine şahit oluyoruz ki akıl almaz yani bu, kabul edilemez derecede.
Sayın Bakan, daha birkaç sene önce Bakanlığınız bir kadın Bakanlığıydı yani siz de hatırlıyorsunuz ki Genel Başkanınızın "Biz muhafazakâr, demokrat bir partiyiz. Bizim için aile önemli." sözlerinden sonra kadının adı Bakanlığınızdan kaldırıldı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak değiştirildi. Ya, maalesef, devletin en tepesindeki kişi çok eril bir bakış açısına sahip ve bu bakış açısı yıllar içerisinde toplumun tüm hücrelerine, kılcal damarlarına sirayet etmiş hâlde. Bu hususlara daha sonra değinmek üzere tekrar ben bütçeye dair kimi vurgular yapmak istiyorum.
Bakanlığınızın bütçesi merkezî bütçenin yüzde 3'ünü oluşturuyor fakat bu rakamın aldatıcı olduğunu biz düşünüyoruz çünkü bütçenizin neredeyse tamamını sosyal yardımlar oluşturuyor. İşte, şartlı eğitim yardımları, şartlı sağlık yardımları, şartlı gebelik yardımları, eşi vefat etmiş kadınlara yönelik yardımlar, muhtaç asker ailelerine yönelik yardımlar gibi gibi daha birçok yardım alanı var. Yardımlar için bütçenizde çok büyük bir pay ayrılmışken Bakanlığınızın adından kadının çıkarılmasına paralel bir gelişme olarak da Türkiye'de kadın-erkek eşitliğinden sorumlu tek kurum olan Avrupa Birliği uyum sürecinde kurulan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tamamen işlevsiz hâle getirilmiş. Öyle ki Genel Müdürlük 2008-2013 yıllarını kapsayan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı'ndan sonra yeni bir eylem planı dahi hazırlamamış durumda. Keza Bakanlığınızın 2016 Faaliyet Raporu'na göre bütçenizin yalnızca 9 milyon 501 bin lirası Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne harcanırken 15 milyar 222 milyon küsuru Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğüne aktarılmış yani bu rakamlar arasındaki uçurumu özellikle belirtmek istiyorum, anlayış ve yönetim açısından bu vurguyu yapıyorum. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün bütçesi düzenli olarak azalırken Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünün bütçesindeki artışlar aslında partinizin sosyal yardım politikasıyla doğrudan ilişkilidir. Bir yandan sosyal güvenlik ve sosyal koruma aşındırılırken izlenen Hükûmet politikaları nedeniyle yurttaşlar sosyal yardımlara muhtaç hâle getirilmektedir. Ayrıca, sosyal yardımlar siyasal ilişkilere eklemlenmiştir ne yazık ki ve toplumsal sistemin yeniden üretimi işlevini yerine getirmektedir. Yardımlar direkt AKP'yle ilişkilendirilmiş ve siyasallaştırılmıştır. Buna birçok kere bizler de şahit oluyoruz. Hükûmet, yardımları lütuf gibi dağıtmakta, toplumda minnet ve borçluluk hissi yaratılmaya çalışmakta ve yoksulluğu perdelemektedir âdeta. Yoksulluk bir etik ve dinî konu hâline getirilmekte, emek ve sermaye ilişkisinin yarattığı eşitsizlikle bağı koparılmaya çalışılmaktadır.
Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; Bakanlık bütçesini incelediğimizde bizlerin açısından ortaya çıkan bir diğer sorun tüm kamu kurumlarında olduğu gibi hizmet alım giderlerinin vardığı yüksek rakamlardır. Hizmet alımları, Bakanlık personeli tarafından yapılmayan, dışarıdan alınan hizmetleri ve taşeron firmalar aracılığıyla Bakanlık bünyesinde muvazaalı olarak çalıştırılanların giderlerini kapsıyor. Maalesef, önemli bir eğitim ve deneyim gerektiren sığınak, danışma merkezi, çocuk ve yaşlı hizmetleri gibi işlerde taşeron firmalarda çalışan personeller görev yapmakta, söz konusu çalışanlar sosyal güvenceden mahrum olduklarından taşeron firmalar tarafından sürekli işe alınıp işten çıkarılmakta, hassas durumdaki kadınlara ve bakıma muhtaç çocuklara dönük hizmetler sürekli değişen ve iş güvencesinden mahrum olduklarından stres altında çalışan personeller tarafından verilmektedir.
Diğer bir sorun ise 2018 yılı bütçesinin genelinin olduğu gibi, Bakanlığınız bütçesinin -dediğim gibi az önce- toplumsal cinsiyete duyarlı bir biçimde hazırlanmamış olmasıdır. Tıpkı sosyal bütçenin toplumdaki gelir eşitsizliklerini törpülediği, devlet harcamalarının zengin ile fakir arasındaki uçurumu bir ölçüde azaltmayı sağladığı gibi toplumsal cinsiyete duyarlı bütçede kadınlar ile erkekler arasında yapısal eşitsizlikler olduğunu varsayar ve kamu harcamalarının ne kadarının kadınlar lehine yapıldığını denetleyerek söz konusu kalemleri artırmayı hedefler. Ne var ki Hükûmetin sunduğu bütçede kadınlar için yapılan harcamalar ayrı kalemlerde sıralanmadığından bütçeyi toplumsal cinsiyet yaklaşımıyla yorumlamak güçleşmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız.
Buyurun.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Bu da başlı başına bütçenin kadın ve erkek harcamalarından ne düzeyde faydalandıklarını, aralarında ne gibi eşitsizlikler olduğunu değerlendirmeden hazırlandığının göstergesidir. Aslında bütçeniz hazırlanırken biz şu soruların yanıtlarını bekliyorduk: Bütçede kadın ve erkekler açısından dengesizlik var mı? Programın veya politikanın çıktıları nasıl daha eşitlikçi bir şekilde sunulabilir? Bir diğer sorun: Kadın ve erkeklerin faydalanma düzeyinde orantısızlık var ise hangi ek kaynaklar aracılığıyla bu giderilebilir? Söz konusu programın ev emeğine etkisi nedir? Kadınların orantısız bakım yükünü azaltma noktasında kaynaklar nasıl daha iyi yönetilebilir? Toplumsal cinsiyet eşitliğini hedefleyen harcamalar nelerdir? Özellikle yoksul kadınların önceliklerine göre düzenlenen ve onların yüklerini hafifletmeyi hedefleyen kamu hizmetlerine yapılan harcamalar nelerdir? Kadınların gelir eşitsizliğini ve erkeklere bağımlılığını azaltacak gelir transferlerine öncelik veriliyor mu? gibi soruların yanıtlarını beklerdik ama bütçe sunuşunuzda bu soruların hiçbirine yanıt bulamadık. Bu nedenle bir yandan tüm bütçenin, Bakanlığınız bütçesinin toplumsal cinsiyet yaklaşımıyla kadınlara etkisi gözden geçirilmeli, diğer yandan da kadınların toplumdaki konumlarının iyileştirilmesine yönelik oluşturulan özel harcamalar ve kadın-erkek eşitliğinin sağlanması yönünde yapılan harcamalar toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmeye yönelik program gibi ayrı bir kalemde şeffaf biçimde kaydedilmelidir. Bizler kadınların ihtiyaçlarını tespit etmeyi, erkek egemenliğinden kaynaklanan eşitsizliklerle mücadele etmeyi hedef alan bir bütçe için ısrarcı konumdayız ve bu anlamda ısrarcıyız.
Sayın Bakan, yine son on yılda kadın haklarını geliştirmek ve korumak için Türkiye'nin imza attığı çok sayıda taahhüde rağmen Türkiye'de kadınlara yönelik eşitsizlik ve ayrımcılık son yıllarda ne yazık ki daha da derinleşmiştir. Bugün kadın hakları alanında kazanılmış haklar çok ciddi bir tehdit altındadır. Özellikle bir an evvel kaldırılmasını talep ettiğimiz olağanüstü hâl ve şiddeti besleyen politikaların uygulamaya geçmesiyle Türkiyeli kadınların yaşamı da çok olumsuz bir şekilde etkilenmiştir. Türkiye'deki çatışmalı ortam, nefret siyaseti, Hükûmetin ilan ettiği sokağa çıkma yasakları, hâlen sorumluları ortaya çıkarılmamış darbe girişimi ardından ilan edilen OHAL ve kanun hükmünde kararnamelerle yönetilen bir ortamda kadınlar çok daha güvencesiz ve çok daha dezavantajlı bir konuma gelmiştir. Özellikle muhafazakâr söylemler ve politikaların bu dönemde yoğunlaşmış olduğunu görüyoruz.
Yine OHAL KHK'larıyla ihraç edilen 110.971 kamu görevlisinin en az yüzde 23'ünü kadınlar oluşmuştur. "Darbe girişimiyle mücadele etmek" adı altında sosyal demokrat kamu emekçileri gerekçe gösterilmeksizin işlerinden uzaklaştırılmışlardır. Herkes de çok iyi biliyor ki KESK'li -yani KESK'in de bu konuda çalışması var- kadınlar ihraç edildiler. Bunların darbe teşebbüsüyle, darbe girişimiyle hiçbir alakasının olmadığı bilinmesine rağmen, Hükûmetiniz tarafından bilinmesine rağmen sırf muhalif tavırları sebebiyle, sayısal anlamda verileri de var.
BAŞKAN - Sayın Özgökçe, toparlar mısınız lütfen.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Sayın Başkan, daha birçok konu var. Müsaade ederseniz, grubumuz adına ben sabah yetişemediğim için bu konuşmayı yapamadım.
BAŞKAN - Grup adına sayın Taşdemir konuştu efendim siz gelmeyince, pozitif ayrım yaptık.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Teşekkür ediyoruz ama biz...
Peki, ben sivil toplum iş birliğinden de bahsedip kapatayım o hâlde, çok uzatmamak adına. Evet, sivil toplum örgütleri, özellikle bu dönemde kadın örgütlerinin kapatılmış olması çok büyük bir talihsizlik. İçişleri Bakanı "Vurduk kapılarına kilidi. Hadi bakalım açsınlar." dedi ama 24 kadın derneği ve 1 çocuk hakları derneği kapatıldı bu dönemde. Bu örgütler özellikle kadına yönelik şiddet başvurularını alan, bire bir destek sunan; hukuki, sosyal alanda, sağlık alanında da hizmetler sunan örgütlerdi ve muazzam bir arşivleri vardı, kütüphaneleri vardı, bilgiler vardı. "Darbeyle mücadele" adı altında el konulduktan sonra hem eşyalarına hem birikimlerine, arşivlerine... O kadınların özel başvurularına dahi el konuldu ve daha sonra bu alan kapatılmış oldu. Şu an kadınların başvurabileceği herhangi bir mekanizma ne yazık ki yok bölgede. Bakanlığınızın sivil toplum alanında çok daha fazla çalışması gerekiyor ve bu kapatılan derneklerin bir an önce açılması gerekiyor. Hem deneyim anlamında hem de güvenilirlik açısından bölgede kadınların güvenerek başvurduğu mekanizmalar olması açısından bunu bizce önemsemelisiniz, bizler önemsiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Peki, teşekkür ediyorum.