Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı b) Avrupa Birliği Bakanlığı c) Türk Akreditasyon Kurumu ç) Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 13 .11.2017 |
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle dün merkezi Federe Kürdistan'ın Süleymaniye kentinde bir deprem yaşandı. Ben de partimiz ve arkadaşlarım adına yaşamını yitirenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar, halklarımıza da başsağlığı diliyorum.
Sayın Bakan, aslında gönül isterdi ki biz bugün 2017 bütçesinde kadın bakanlığının bütçesini konuşuyor olalım. Ama maalesef, üç dönem partimiz ve grubumuz olarak verdiğimiz kadın bakanlığının kurulmasına ilişkin talebimiz, kanun tekliflerimiz reddedildi. Onun için de bugün aslında kadın sorunlarını maalesef, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı adı altında ya da bu tartışmalarımızı burada yürütmek durumundayız. Oysa kadınların, kadın mücadelesi yürütenlerin beklentisi sadece kadın sorunlarının, kadın taleplerinin tartışılacağı bir kadın bakanlığının kurulmasıydı. Yine de sunumunuz için teşekkür ediyorum, başarılar diliyorum.
Aslında ülkemizde kadın kırımı yaşanıyor, her gün bir kadın, sokakta evde katlediliyor; onlarca kadın tacize, tecavüze, şiddete uğruyor, istismara uğruyor. Biz bütün bu sunumumuz içerisinde bu istatistiki verileri de bilmek isterdik. Merak da ediyoruz, neden bu istatistikler yok? Yani biz bugün bile sağlıklı bir şekilde kaç kadının katledildiğini, kaç kadının tacize, tecavüze uğradığını, suistimale uğradığını bilemiyoruz. Özellikle ŞÖNİM'lerden söz ettiniz, buradaki başvuralar da dâhil bir istatistiki veri sunmanızı bekliyoruz.
Kadınlar, nüfusun yarısını oluşturmalarına karşın Türkiye'deki en dezavantajlı gruplardan biri, bu anlamda Türkiye'deki en geniş azınlık da diyebiliriz. Bu nedenle bizler için kadınlara yönelik hizmetlerin yani bu Bakanlığın önceliği olması gerekiyor. Ancak maalesef, Türkiye'de kadın hareketinin kazanımıyla kurulan kadın bakanlığı AKP eliyle yıl boyunca seçime kaynak sağlayan bir sosyal yardım bakanlığına çevrilerek bir anlamda bakanlığın kuruluş amacı iç edildi.
KSGM bütçesi 2014'ten bu yana azalırken Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü yüzde 50 artış gösterdi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı AKP'nin "bağımlı vatandaş" politikasının yürütücüsü hâline geldi. Biz bağımlı vatandaşlık için değil, bağımsız bireyler, özgür kadınlar için çalışsın istiyoruz.
Yıllardır bu Bakanlığın, kadını sadece aile üzerinden ele alan, kadını bağımsız, istekleri ve ihtiyaçları olan bireyler olarak görmeyen yaklaşımını eleştirdik. Ama artık öyle bir noktaya geldik ki, sorun, sadece Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kadınları sadece annelik rolüyle ele alan politikalarının ötesine geçti. Artık, ailelerin de sadece AKP'li aileler oldukça aile sayıldığı bir politikanın yarattığı hasarlarla karşı karşıyayız. Bakanlık kadın bakanlığı misyonunu yitirmekle kalmadı, AKP'nin Aile Bakanlığına dönüştü.
Eş Genel Başkan Yardımcımız Aysel Tuğluk'un annesinin gömülmesine faşizan sloganlarla izin vermeyenlerin AKP'li bakanlarla fotoğrafları çıktı. 7 kişiden 3'ü tutuklandı, onlar da ilk duruşmada serbest bırakıldı. Hatun Tuğluk da anne değil miydi? Sizin için babanın olmadığı hiçbir aile, aile sayılmıyor ama Aysel ve Hatun Tuğluk da bir aileydi.
Bizler sürekli cezaevlerindeki kadın tutsaklardan çıplak aramayla ilgili mektup alıyoruz. Bu tutsakların da bir ailesi var, değil mi? 44 yaşında, 5 çocuklu Selamet Yeşilmen merdivenlerde öldürüldü. Soruyorum burada hepinize, Selamet Yeşilmen bir anne değil miydi? Burcu Vekilimiz aylardır tutuklu, 3 yaşında bir çocuğu var. Burcu Vekilimizi de anne olarak kabul görüyor musunuz?
Fetulahçı yapılanmaya üye olduğu iddiasıyla tutuklu bulunan Bekir Görmez'in yoğun bakımdaki çocuğunu görmesine izin verilmedi. Yine, Fetulahçı yapılanmaya üye olduğu iddiasıyla tutuklu bulunan Kılıç'ın sevgi-evlerinden aldığı çocuk, Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü tarafından geri alınmak isteniyor. Aile, yirmi yedi yıllık evliliklerini, çocuğu almasınlar diye sonlandırmaya çalışıyor.
Bütün bunlar, sizin için aile olmanın yetmediğini, AKP'nin istediği biçimde bir aile oldukça aile sayılacağınızı göstermiyor mu?
Yuhalatılan Berkin Elvan da, sosyal amaçlı bir koşu maratonunda oğlunun fotoğrafının basılı olduğu tişörtlere el konulmak istenen Emel Korkmaz, sizin analık sınavından geçemedi bir türlü.
Her yerde kadınlara çocuk doğurmasını, evlenmesini öğütleyen AKP Genel Başkanı, birkaç gün önce Kürt kadınların çok çocuk doğurmasının paniğini yaşamış, Türk kadınlarına "Siz daha çok doğurun." diye sesleniyor. Öncelikle, kendi politik hedefleri için kadınları kuluçka makinesi yapan bu muameleyi kabul etmiyoruz. Bu yaklaşım, kadınların farklı beceri ve özelliklerini görmezden gelip onları sadece doğurganlıklarına indirgediği için kadınlara haksızlıktır. Ama onun ötesinde, bu dil, Kürt-Türk doğuran-doğurmayan kadınlar arasında ayrım yaratan kadınları bölen bir yaklaşımdır. Bakanlığın bu dilin yaratacağı yıkıma karşı, açıklamayla falan sınırlı olmayan bir politika geliştirmesi gerektiğine inanıyoruz.
Biz artık, bir kez de AKP Genel Başkanının ağzından "Kadınlar siyasete girsin, erkek şiddetine boyun eğmesin, çalışmak erkekler kadar kadınların da hakkıdır." gibi açıklamalar duymak istiyoruz. Kadınlara baktığında sadece üreme makineleri gören bir yaklaşım kadınlara haksızlıktır.
Kadınları indirgeyen bu yaklaşım kadınlara yoksulluk olarak, hizmetten yoksunluk olarak dönüyor. TÜİK'in Gelir ve Yaşam Koşulları Anketi verileri aile reisinin kadın olduğu hanelerde maddi yoksunluk çekenlerin oranının 2014 yılından beri arttığını gösteriyor. Bu "Kadının başında erkek bulunsun." politikası, kadınların işte ciddiye alınmamasına yol açıyor, kadınları yoksullaştırıyor.
Kütahya'da geçen yıl, eşinden boşanmış bir ev işçisi bırakacak yeri olmadığı için 2 çocuğunu evde bıraktı ve 2 çocuğu evde çıkan yangında can verdi. OECD ülkeleri içinde doğurganlık oranının en yüksek olduğu Türkiye'de TÜİK 2015 rakamlarına göre 22 milyon 870 bin 68 çocuk var; özel artı kamu çocuk bakım ve eğitim merkezi sayısı ise 27.793.
Ama bunun için önce kendisinden başlaması gerekiyor AKP'nin. 21 tane bakanlık var, zaten kadın işi olarak görülen Aile Bakanlığı dışında ilk defa Çalışma Bakanımız Jülide Sarıeroğlu'yla birlikte kadın bakan sayısı 2'ye çıktı; kendisini buradan ayrıca tebrik etmek istiyoruz. Ancak maalesef, Türkiye'de artık kadınlığın da anneliğin de aile olmanın da sınırlarını siyaset belirliyor.
Bakın, daha önce bu Komisyonun üyesi olan Nursel Aydoğan Vekilimiz önce tutuklandı, sonra vekilliği düşürüldü. 1 vekilimiz haricinde vekilliği düşürülen bütün vekillerimiz kadın. Biraz önceki açıklamalarla birlikte düşünüldüğünde, bunun tesadüf olmadığı ortadadır. Kadınlara sadece siyasi iktidarın hizmetine çocuk doğurmayı yakıştıranlar için, kadın temsiliyetiyle siyasette bulunan kadınlara tahammülsüzlük şaşırtıcı değil.
Sayın Bakan, dört beş gün önce Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü'yü makamınızda ağırlamıştınız, fotoğrafları yayınlandı. Bu daveti, daha önce Sayın Güllü'ye Mecliste yapılan engellemenin özrü olarak da biz kadınlar görüyoruz. Ancak o gün o engelleme Güllü şahsında, İlknur Üstün'ün tutuklanmasına tepki gösteren kadınların tümüne yapıldı. O yüzden kadın kamuoyuna da bir özür borçlusunuz. Bu noktada şunu da özellikle hatırlatmak istiyorum: Yıllarca kadın mücadelesine emek vermiş olan İlknur Üstün, polislere de kadın hakları eğitimi vermiş değerli bir feministtir.
Şu anda, Türkiye'de kadınların siyasette sadece kadınların sorunun çözümü değil, çatışmadan, rekabetten, kayırmacılıktan uzak, daha nitelikli bir siyasetin üretilmesi için aktör olabilecek bütün kadınlar resmen saldırı altında. Bunun en önemli örneği İmralı heyeti üyemiz Ceylan Bağrıyanık'ın geçenlerde göz altına alınması. Göz altına alınmayanlar da türlü hakaretlere maruz kalıyor. Benim üyesi olduğum Aile Bütünlüğünün Sağlanması Komisyonunda Hülya Gülbahar AKP politikalarını eleştiren görüşleri nedeniyle AKP'li bir üye tarafından kapı dışarı edildi.
İsteniyor ki kadın politikası, toplu sünnet törenlerinden, kermeslerden ibaret olsun. Kadınlar sadece sosyal işlere baksın, açılışlarda boy göstersin. Türkiye'de artık bir kadın kırımına dönüşmüş olan kadına şiddeti çözebilmek için bunların ötesinde kadın politikalarına, faaliyetlerine ihtiyaç var. Bakın, 2017'nin ilk yedi ayında erkekler, 170 kadın ve kız çocuğunu öldürmüş, 50 kadına tecavüz etmiş, 126 kadını taciz etmiş, 215 kız çocuğuna cinsel istismarda bulunmuş ve 237 kadına şiddet uygulamıştır. Bu rakamları topladığınızda tam 593 kadın ve 215 kız çocuğu ediyor. Lütfen, bir dakika durup ve düşünün, bir yıl içinde 600'e yakın yetişkin birey...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Taşdemir.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) - ...200'den fazla çocuk sadece cinsiyetinden dolayı şiddete uğruyorsa bu, cinsiyet eşitliğine muhtaç olduğumuzu gösteriyor. Kadına şiddet öyle bir boyutta ki neredeyse onar onar katlanıyor. 2009 yılında 562 cinsel suç işlenmişken 2015'te de bu rakam 5.340'a çıkmış yani 10 kat artış olmuş. En az bir kez boşanmış olanların oranı toplam nüfusun yüzde 4,4'üne tekabül ederken 2012'de de başlayan boşanma danışmanlığı 81 ilde hizmet veriyor. Buna karşın, her 3 kadından 1'isinin şiddete uğradığı bilinirken hâlâ 2 ilde sığınma evi yok çünkü Türkiye kadın-erkek eşitliğine inanmadığını açıkça beyan eden bir Cumhurbaşkanı tarafından yönetiliyor. Alanya'da bir kadını sokak ortasında tekmeleyerek şiddet uyguladığı için tutuklanan polis memuru tahliye ediliyor. Ataşehir'de yolda çarptığı kadına şiddet uygulayan Hakan Dündar tahliye ediliyor. Toplu taşıma aracında giyimi nedeniyle kadınları hedef alanlar, Hükûmet görevlilerinin onları kayıran açıklamalarından destek alıyor. Soruyorum size, böyle bir ortamda kadınlar güven içinde olabilir mi?
Bugün kadınların karşı karşıya olduğu tehdidi anlamak için Kürtlere ve emekçilere bakmak yeterli. Emekçiler, Kürtler, kadınlar AKP karşısında ortak bir kaderi paylaşıyor. Bu Hükûmetin Kürt halkına, kadınlara ve emekçilere yönelik politikalarında ortak bir tutum varsa açıkçası onun adı da pervasızlaşmadır. Kadınlar artık sokak ortasında, herkesin gözleri önünde öldürülüyor, şiddete uğruyor. Şiddet uygulayanlar, Hükûmet tarafından destek göreceğinin güveniyle daha sonra bu eylemlerini savunmaktan geri durmuyor. E, emekçilere bakıyoruz, aynı pervasızlaşma orada da var. 15 Temmuzdan sonra emekçilerin neredeyse her 5 eylemden 1'ine polis tarafından müdahale edilmiş, eylemcilere şiddet uygulanmış.
Sayın Bakan, siz sunumunuzda kadın kazanımlarında bir ilerleme olduğundan söz ettiniz. Açıkçası, bizim tanıklıklarımızla kadın kazanımlarında bir ilerlemeden ziyade, kadın kazanımlarına bir saldırı olduğunu söyleyebiliriz. Bakın, bunun en bariz örnekleri kayyumlar. Yolsuzluk iddiasıyla kayyum atadığınız belediyelerde kayyumlar önce kadınlara yönelik hizmetlere el koydu. Vekili olduğum Ağrı'dan -siz de anne tarafından Ağrılısınız, Ağrılı sayılırsınız- örnek vereyim; çamaşırhaneler, kadın sağlık merkezleri kapatıldı. Hükûmet borçlanma için ihtiyaç duyulan tutarın neredeyse 1,5 katından fazla borçlanmışken, yasada öngörülen borçlanma tutarlarının çok ötesine geçerek yasa dışı bir biçimde borçlanırken, yolsuzluk iddiasıyla kayyım atanan Ağrı Belediyemizin Sayıştay raporlarında öngörülen giderden daha az harcama yaptığı ortaya çıktı. Bu yalan iddialarla el konulan belediyemize yapılanların bedelini en çok kadınlar ödüyor. Kadınlara yönelik hizmetler o kadar kolay gözden çıkarılabilecek hizmetler mi?
Sayın Bakan, müftülük düzenlemesi dolayısıyla Hükûmete gelen tepkiler üzerine yaptığınız bir açıklama vardı, "Kamu görevlilerine güvenin." diyordunuz. Siz bu açıklamaları yaptığınız dönemde, vekili olduğum Ağrı'da kocasının bir kadına çocuğunun dışkısını yedirmeye çalıştığı görüntüler basına yansımıştı, bütün Türkiye sarsıldı. Kadının jandarmaya şikayette bulunmak istediğinde, komutan tarafından tepkiyle karşılandığını öğrendik. Partimiz zaten bununla ilgili suç duyurusunda
bulundu. Güvenme çağrısında bulunduğunuz kamu görevlilerinin birisi, kadının artık dayanamadığı şiddete karşı çığlığını kadına yakıştıramadığını ifade etmiş. Biz o dönem çok bekledik "Acaba Bakanın ya da KEFEK Başkanının bir açıklaması olur mu?" diye, gelmedi. Onun yerine 15 Temmuzla ilgili açıklamalar yapmakla meşguldünüz. Öğrendik ki bir de 15 Temmuzla ilgili yeni bir kitap yayınlamışsınız. Kadına yönelik şiddet de bu ülke için 15 Temmuz darbesi kadar önemli bir sorundur. Üstelik bu Bakanlık açısından daha da öncelikli olmalıdır.
Bu dönemde Hükûmetin rotasını az çok izleyebildiğimiz yayınlardan biri olan Akit gazetesi, Türkiye'de şiddet gören kadınların tek korunağı olan 6284 sayılı Yasa'ya savaş açmış durumda. Sizi bu konuda tavır almaya çağırıyoruz. Sayın Bakan, gazete kadınların en ufak bir öfkeyle ailelerini yıktığını söylüyor, "psikolojik şiddet" gibi tanımlamaları bir tür şımarıklık olarak gösteriyor. Bu yasanın kin ve nefret kusan, kadın düşmanlığını kural hâline getirmiş bir gazetenin eline bırakılmayacağını umuyoruz Kadınları fırsatçı olarak gören bu zihniyet, kadınlara yabancı bir zihniyettir. Aileyi kadınların yıkımı pahasına savunmak, sadece kadınlara değil, ailelere de zarar veriyor. Ailelerin demokratikleşebilmesi için kadın özgürlüğü söylemlerinden bu kadar korkmamak, kadın örgütlerinin kıymetini bilmek gerektiğini düşünüyoruz.
Teşekkür ediyorum.