BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Ben de MİT Müsteşarlığıyla başlamak istiyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan 15 Temmuz darbe girişimini eniştesinden öğrendiğini söylemişti, hepimizin hatırladığı gibi. Fakat yakın zamanda Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek darbeyi önceden bildiğini, Melih Gökçek'in de bildiğini ifade etti. Bu bilgiler doğru mudur? Doğru ise MİT Müsteşarı neden Cumhurbaşkanına iletmemiştir ve Melih Gökçek ve Doğu Perinçek bildikleri bilgileri önceden MİT'e bildirmişler midir?

İkinci soru: Sayın İdris Baluken, bizim Grup Başkan Vekilimiz, şu an haksız yere tutuklu ve cezaevinde olmasına sebep olan dosya hakkında mütalaa verildi yakın zamanda ve örgüt üyeliğinden ceza istendi. Bu mütalaaya dayanak olan dosya ise Mayıs 2012 tarihinde Diyarbakır'da toplanan Demokratik Özerklik Çalıştayı'na katılmakla ilgili. Aynı toplantıda eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş de vardı, ona karşı bir dava açıldı mı, hâlen görevde mi, yoksa ikili bir hukuk mu uygulanıyor?

Sayın Ombudsmana sorum var: Geri gönderme merkezlerinde yaşanan hak ihlallerini son derece kaygıyla izliyoruz. Bu merkezlerle ilgili yapılan başvurularla ilgili neler yaptınız, onu merak ediyorum, açıklarsanız sevinirim.

Ayrıca, Meclis Başkanlığına: 2011'de 120'ye yakın personelin kadrosunu şahsa bağlı statüye soktuğuna dair bilgimiz var. Özel ayrıcalıklarla bahşedilen bu kadro hangi ihtiyaç üzerine düzenlenmiştir ve belirlenme kriterleri nelerdir? Altı yıldır fiilî hiçbir iş yapmadıkları basına da yansıyan bu personelin Meclisin bütçesine toplam maliyeti ne olmuştur ve bundan sonrası için bu haksız ve hukuksuz kadrolaşmanın ortadan kaldırılması için bir girişiminiz olacak mıdır?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Bir soru daha var.

BAŞKAN - Son sorunuzu da alalım.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Bununla birlikte, hâlâ süregelen, Meclisteki sözleşmeli personelin kıdem tazminatı hakkını yok sayan bir anlayış devam ediyor. Mecliste çalışan sözleşmeli personelin kıdem tazminatı hakkının tanınarak özlük hakları ve sosyal güvenceleri garanti altına almaya yönelik başlatmış olduğunuz herhangi bir çalışma var mıdır? Yine, tüm personelin sendikal haklarını koruma ve desteklemeye yönelik girişimleriniz nelerdir?

Bir soru daha var: Yazılı soru önergelerinin birçoğu için iade gerekçesi olan "kaba ve yaralayıcı sözlerin" şeklinde ifade edilen sınırlamanın kriteri nedir? Bu kriterler belirlenirken hangi sübjektif ölçütler baz alınmaktadır. Hoşa gitmeyen, cevabından kaçınılan veya önü kesilmek istenen, bilimsel ve kavramsal olarak ikamesi başka kelimelerle ifade edilme olanağı bulunmayan her kelime yasak ve iade kapsamında mıdır? Bazı önergelerin de aradan ortalama bir buçuk yıl geçtikten sonra iade edilmesinin gerekçesi ve mantıklı bir izahı var mıdır?