Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Ekonomi Bakanlığı |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 09 .11.2017 |
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, kıymetli bürokrat arkadaşlarım ve sayın basın mensupları; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bir ekonomide sürdürülebilir bir büyümenin sağlanması ekonomik ve sosyal kalkınmanın gerçekleştirilmesi için öncelikle makro dengelerin sağlıklı olması gerekmektedir. Türkiye ekonomisinde tasarruf-yatırım dengesi, başka bir ifadeyle dış ticaret ve cari denge, bütçe dengesi, borç düzeyi ve fiyat istikrarı gibi makro unsurlar üzerinde hassasiyetle durulması gerekir. Bununla birlikte büyüme oranı ve büyümenin kaynakları, yatırım, üretim, ihracat yapabilme ve yeterli istihdam oluşturabilme kapasitesi bir bütünlük içerisinde özenle ele alınması gereken diğer konulardır. Bu bağlamda ekonomideki yapısal kırılganlıkları giderecek ve makro dengeleri destekleyecek nitelikte yerel kaynaklara dayalı, bilgi ve teknoloji yoğun, yüksek katma değerli, uluslararası rekabet gücü yüksek mal ve hizmet üretimi bilhassa önem arz etmektedir. Türkiye'nin ithalatı içerisinde ara malı ithalatının ağırlığı devam etmiştir. Hâlihazırda ithalatın yüzde 74'ü ara malları ithalatından oluşmaktadır. Bu durum üretimde yerli girdi kullanımı ve katma değeri azaltmakta, sanayi üretimini ithalata bağımlı hâle getirmekte ve özellikle KOBİ'ler ve istihdam üzerinde olumsuz etki yaratmaktadır. Sayın Bakanım, bizlerin de destek verdiği bir projemiz vardı, bu GİTES, girdi tedarik sistemi. Yani esprili olarak sormak istiyorum yani geri viteste de mi, niye bu bağımlılıkla ilgili yeterli mesafe katedemiyoruz? Bu konuda bilgi istiyorum.
2017 yılında ekonomik büyüme ve sanayi üretiminde görülen kısmi bir iyileşmenin son dönemde artan döviz kuru ve enflasyonist baskılardan olumsuz etkilenmemesine bilhassa önem verilmelidir. Burada Sayın Bakanım, sanayicimizi ve ihracatçımızı da yakaladığı performans açısından takdir etmek istiyorum ve tebrik etmek istiyorum çünkü iki yıldır çok olağanüstü şartlarda, ülkemizin karşı karşıya bulunduğu olumsuz şartlarda sanayicimiz, ihracatçımız hakikaten kayda değer bir performans gösterdi, bunu inşallah koruyarak daha da artırmamız gerekiyor.
Sayın Bakanım, yine, Türk sanayisinin ihracata dönük, teknoloji yoğun, katma değeri yüksek, yerli kaynaklara dayalı ve ithalat bağımlılığını azaltan, istihdam sağlayan uluslararası rekabet gücü yüksek, sürdürülebilir bir üretim yapısına sahip olması hedeflenmelidir. Baktığımız zaman, imalat sanayi ihracatında yüksek teknoloji ürünlerinin payı 2002 yılında yüzde 6,2'den 2016 yılında yüzde 3,5'a gerilemiştir, 2017 yılı ilk dokuz ayında ise yüzde 3,8'dir. Bu oranın dünya ortalaması yüzde 24,4'tür. Türk sanayisinin uluslararası rekabet gücünü artırmak ve dünya ihracatından daha fazla pay alması için imalat sanayisinde yüksek katma değerli yapıya geçilmesi ve yüksek teknoloji sektörlerinin payının artırılmasına özen gösterilmeli; yenilik, yeşil üretim ve pazar çeşitlendirilmesine önem verilmelidir. Orta ve yüksek teknoloji sektörlerinin üretim ve ihracat içindeki payının artırılması nispeten düşük teknolojili sektörlerde tasarım, markalaşma ve etkin pazarlama yoluyla katma değeri yüksek bir yapıya geçişin sağlanmasına gayret edilmelidir. Ülkemizin 21'inci yüzyılda dünya stratejik ekonomik ağırlığının artarak etkin bir güç odağı hâline gelebilmesi bakımından Türk cumhuriyetleriyle olan yakın tarih ve kültürel bağlarımız en büyük avantajlarımızdan birisini oluşturmaktadır. Bu çerçevede Türkiye'nin Türk cumhuriyetleriyle iktisadi, sosyal ve kültürel ilişki ve iş birliklerinin geliştirilmesine, dış ticaretin artırılmasına azami gayret gösterilmelidir. 2016 yılında Türk cumhuriyetlerine yapılan ihracat toplam ihracatımızın sadece -bizdeki hesaplara göre- yüzde 2,8'ini oluşturmuştur.
Teşviklerle ilgili de şuna değineceğim: Gelişmiş ülkelerde uygulanan teşviklerin temelinde özel sektörü cezbetme ve özendirme amacı bulunmakta, böylelikle verilen teşvikler sayesinde ülkenin gelişmesine ve kalkınmasına da destek sağlanmaktadır. Bu tip uygulamalarda ülkenin en fazla ihtiyacı olan bölgelerine göre işveren maliyetini düşürme, vergi indirimleri, bedelsiz arazi tahsisi gibi daha birçok kalemde iş dünyasının istifadesine sunulan ayrıcalıklarla asıl hedeflenen ekonomik büyüme bağlamında bir denge kurabilmek için gelişmeye ihtiyaç duyan bölgeleri yatırımcılara avantajlı hâle getirmektir. Ancak ülkemizdeki teşvik uygulamalarına bakıldığında durumun çok daha farklı olduğu göze çarpmaktadır çünkü ülkemizin birbirinden farklı teşvik deneyimlerine rağmen uygulamaya konulan teşvik tedbirleriyle belirlenen hedefler bugüne kadar tutmamış, farklı bedenlere hep farklı gömlekler biçilmiştir. Birbirinden değişik ekonomik potansiyellere sahip illerin ve bölgelerin aynı statüde değerlendirilmesi, siyasi nüfuzla teşvik yasalarının kapsamının değiştirilmesi, genişletilmesi ve ayrıcalıklardan faydalanabilmek için yatırımcıların önüne birtakım şartlar sunması gibi yanlış adımlar teşvikleri birer tedbir olmaktan çıkarmaktadır. Türkiye'de işsizlik çift hanelere çakılmışken bu sorunu çözmenin tek anahtarı olan yeni yatırımlar öne çıkarken teşvik sisteminin mevcut performansı işsizliği azaltmaya yardımcı olmamaktadır. Aynı zamanda yürürlükteki teşvik sistemi hâlen bölgeler arasında dengesizlik yaratarak komşu iller arasında da rekabet yaratmaktadır.
Son olarak bu serbest bölgeler konusuna gelmek istiyorum Sayın Bakanım. Biraz da sunumunuzu dinleyince ve kitapçığı okuyunca şok oldum, onu anlatacağım, niye şok olduğumu. Konya'ya serbest bölge kurulması yıllardır gündemde, yıllardır dillendiriliyor ama bugüne kadar da hiçbir adım atılmadı. Geçen yıl bütçe görüşmelerinde konuyu gündeme getirmem üzerine zatıaliniz Aydın ve Konya'da serbest bölge çalışmalarının olduğunu ve olgunlaştığında açıklayacağınızı söylediniz. Bu yılki sunumunuzda "Karaman'da kısa zamanda Bakanlar Kurulu kararı çıkacak." diyorsunuz yani ben de soracağım: Yani ne oldu, çok mu hammış bu Konya'ya serbest bölge kurulması işi, hâlen olgunlaşmayı mı bekliyoruz Sayın Bakanım? Yani bu yıllardır artık Konya için hakikaten, koca Konya'ya yakışmıyor yani Hükûmetin bu şekilde tavırları.
EMİN HALUK AYHAN ( Denizli) - Buradan pişmanlık...
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Denizli'deki yürümüyor ama mesela bir Kayseri, bir Gaziantep yani buralar ihracat rakamlarına baktığımız zaman Konya'dan katbekat daha fazla ihracat yapabiliyorlar. Yani biz Konyalılar olarak bunu bir türlü anlayamıyoruz. Yani Konya'nın bakanı yok diye mi böyle Sayın Bakanım, yani samimi olarak soruyorum?
Bir konuya daha değineyim, sivil havalimanı diye belki yirmi yıldır, otuz yıldır hakikaten demediğini bırakmadı, Konya'nın bir kızıl elması ama Sayın Başbakanımız tuttu: "Konya'nın yeni bir havalimanına ihtiyacı yok." dedi. Bu geçen yıl Karaman havalimanı yatırım programına girdi.
Hayvancılık konusunda potansiyeli çok yüksek olan bir il Konya, meraları, otlaklarıyla. İhtisas organize sanayi bölgesi hayvancılık üzerine kurulsun diye yıllardır söylüyoruz, talepler var ama yine yok, yine Karaman bu konuda bizim önümüzü aldı. Tabii, yani Karaman'a yapılacak yatırımlar biz Konyalıları çok çok memnun eder yani bunlarda hiçbir şeyimiz yok, daha fazlası yapılsın ama Konya niye görünmüyor? Bizim derdimiz, sıkıntımız bu. Bu serbest bölge konusunda bilgi verebilirseniz son durumunu yani Konyalılara. Geçen yıl verdiğiniz müjdeyi geri mi çekiyoruz yoksa devam mı ediyor, onu açıklarsanız memnun olurum.
Bütçemizin hayırlı sonuçlar getirmesini diliyorum.
Teşekkür ediyor, sizlere başarılar diliyorum.