KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, sunumunuzun girişinde dünyayla ilgili ve Türkiye'yle ilgili çok rutin bir değerlendirme yaptınız, hâlbuki dünyanın çok fazla karıştığı, sıkıntılara gebe olduğu bir eşikteyiz. Daha farklı değerlendirmeler yapmak gerekiyor diye düşünüyorum, olağanüstü koşullar var. Herhâlde İkinci Dünya Savaşı'ndan önce ya da Birinci Dünya Savaşı'ndan önce dünya bu kadar karışmamıştı, bu kadar sıkıntılı değildi. Şu anda görüyorsunuz; Suudi Arabistan'da, Lübnan'da, Amerika Birleşik Devletleri'nde, Avrupa'da çeşitli ülkelerde, Türkiye'de hem terör faaliyetleri hem de onun haricinde çok anormal ekonomik, sosyal, güvenlik boyutu olan faaliyetler yürütülüyor, hepsi birbiriyle bağlantılı ve dünyada bir değişimin, dönüşümün eşiğindeyiz. Dolayısıyla, bu değerlendirmeyi de gerçekçi olarak yapmak gerekiyor, Hükûmetiniz tarafından bunun yapılması lazım.

Genel durumunuza baktığım zaman, geçmiş dönemleri de değerlendirdiğim zaman Ekonomi Bakanlığı olarak hem sizin hem de "staff"ınızın, Ekonomi Bakanlığı bürokrasisinin iştiyaklı çalıştığını görüyorum, bir şeyler yapmaya, üretmeye gayret ediyorlar. Seviyeli de bir bürokrat kadronuz var diğer bakanlıklarla mukayese ettiğim zaman, onu da net olarak görüyorum.

Fakat sizin bir sıkıntınız var, daha doğrusu, iki önemli başlıkta inceleyebileceğimiz iki sıkıntınız var. Bir tanesi, dış politika. Siz ağırlıklı olarak yurt dışına mal satmaya çalışıyorsunuz, Türkiye'nin ihracat, dış ticaret potansiyelini geliştirmeye çalışıyorsunuz, doğru işler de yapıyorsunuz. Sunumunuza bakıyorum, aşağı yukarı yapılması gereken ne varsa yapmışsınız, yapmaya çalışmışsınız, o gayretin içerisindesiniz. Doğru, tebrik ederim. Ama bizim dış politikamızla ne kadar uyum sağlıyor? Sorunlarınıza baktığımız zaman, gerçekçi bir değerlendirme yaptığımız zaman Türkiye'nin dış politikası sizin politikanıza uygun mu? Uygun değil maalesef. Biz nereden darbe yedik? Mesela Rusya'dan bir darbe yedik, sizin kabahatiniz değildi, dış politikamızdan kaynaklandı, Ekonomi Bakanlığının veya sizin bir kabahatiniz yok. Orta Doğu'yla ilgili olarak çok iyi bir pazar oluşmuştu; Suriye'yle, Irak'la, diğer İslam ülkeleriyle ilişkilerimiz gayet iyiydi, gayet iyi ihracat yapıyorduk, ticaret hacmimiz gelişiyordu, hepsi bozuldu. Sebep? Sizinle ilgili değil, dış politikamızla bağlantılı? Aynı şekilde Avrupa, bizim en iyi ticaret partnerimiz, en fazla ithalat, ihracat yaptığımız ülkeler Almanya başta gelmek üzere. İlişkilerimiz bozuldu. Neden bozuldu? Tam olarak kimse izah edemez Almanya'yla ilişkilerimizin neden bozulduğunu. Yani PKK'yı destekliyor, PKK'yı desteklemesi otuz yıl önce de vardı, şimdi de var. Bu ilişkilerimizin bu noktaya gelmesine gerek yoktu ya da Hollanda'yla ilgili olarak da aynı şekilde. Bunlar sizin kabahatiniz değil ama Hükûmetin farklı birimlerinin çok uyumlu çalışmamasından kaynaklanan sıkıntılar. Dış politikayla çok uyum sağlayamıyor maalesef sizin Bakanlığınızın çalışmaları, daha doğrusu onlar size uygun dış politika geliştiremiyorlar maalesef.

Diğer bir konu da ekonomi bürokrasisi içerisinde ekonomiden sorumlu birimler arasında da uyum yok maalesef, uyum olmadığı sürece de sıkıntılar olacaktır. Merkez Bankası veya Maliye Bakanlığı veya Kalkınma Bakanlığı veya diğer birimler arasında da iyi bir uyumun olduğunu söyleyemeyiz Sayın Bakanım. Sizin bir demeciniz var mesela, bunlarla ilgili örnekler vereceğim: "Vergiyi düşür, herkes kazansın." Evet, ben de bu dönemde verginin düşmesi gerektiğini düşünüyorum. Tasarruf yapılması gereken bir dönem, yatırımların artması gereken bir dönem ama vergilerde artış var, işte, görüyoruz çok çok yüksek artışlar. Şimdi, bizim Hükûmetimizde siz Ekonomi Bakanısınız, biz bu dönemde, bu kriz döneminde, bu sıkıntılı dönemde tüketimi artırarak geçmiş dönemlerde olduğu gibi, bir sene önce olduğu gibi bazı vergileri tüketimi artırmak için kaldırarak geçici olarak piyasada bir canlanma mı yaratmaya çalışıyoruz, tasarruf mu yapmaya çalışıyoruz, kamuda tasarruf mu yapmaya çalışıyoruz, özel sektörde mi tasarruf yapmaya çalışıyoruz, yatırımları mı artırıyoruz, ne yapıyoruz bilemiyorum ben, siz de bunu tam olarak söyleyemezsiniz. Yani OVP'ye bakın, bütçeye bakın, "Evet, bizim Hükûmetimizin şöyle bir politikası vardır, biz tasarrufları artırıyoruz." ya da "Borçları azaltmaya çalışıyoruz, kamuyu güçlendirmeye çalışıyoruz, üretimi artırmaya çalışıyoruz." ya da "Tüketimi artırmaya çalışıyoruz." Yok böyle bir şey, hepsinden biraz biraz var, hepsinden bir şeyler bulmak mümkün ama böyle bir politika olmaz, özellikle böyle bir kriz döneminde, dünyada bu kadar derin değişimlerin olduğu, gelişmelerin olduğu bir dönemde böyle bir politika olmaz. Onun için, sizin, sonuç olarak, geçen yıllarda olduğu gibi bu hedeflerinizin tutması da sizden değil, dışsal sebeplerle, sizin Bakanlığınızın dışındaki sebeplerden sıkıntı yaratacaktır, ulaşılamayacaktır diye düşünüyorum.

"Başbakan Binali Yıldırım'la görüşen İngiliz iş adamları Türkiye'den uzaklaşan İngiliz yatırımcıların oranının yüzde 20 olduğunu açıkladı." Evet, uzaklaşıyor, yabancı yatırımcı da uzaklaşıyor. Biliyorsunuz, 2016 yılında 1 milyon dolar üzerinde hesabı olan 6 bin kişi Türkiye'yi terk etti, 1 milyon ve üzerinde -sadece 1 milyon dolar değil- hesabı olan 6 bin kişi Türkiye'yi terk ediyor, 2015'te da benzeri bir durum vardı. Kimse yatırım yapmıyor, siz de yurt dışı yatırımlarımızın 31-32 milyar dolara çıktığını söylediniz. Herkes gidip yurt dışında yatırım yapmak istiyor, böyle bir realite var maalesef. Yatırım ortamı Türkiye'nin uygun değil, OHAL'den kaynaklanıyor, başka sebeplerden kaynaklanıyor, uygun değil. İşte, biraz önce söylediğim çeşitli birimler arasındaki sıkıntılar bunu oluşturuyor.

Sayın Bakanım, Varlık Fonu'na değinmediniz. Varlık Fonu'nu siz getirmiştiniz, burada sunumunu da siz yapmıştınız, onunla ilgili tutanaklar burada. Hedefiniz çok daha farklıydı, neden ihtiyaç hissettiğimizi, vesaire anlatıyorsunuz ve sonuçta şöyle diyorsunuz, ben niyetinizi anlıyorum: "Bir fon bir şekilde ölü doğar. Ölü doğma şekli nedir biliyor musunuz? Doğduğu andan itibaren eğer uluslararası arenada, piyasalarda genel kabul gören bir fon yaratamazsanız bu fonun sürdürülebilirliği yoktur. Piyasaya çıktığı zaman ihraç edeceği bir varlık, bir vesika veya bir kıymetli menkul değer eğer piyasalar tarafından ciddiye alınmazsa, eğer bu fon şeffaf değilse, bu fon uluslararası piyasaların kabul ettiği standartlarda denetlenemiyorsa zaten istediğiniz kadar siz Sayıştaya vesaire denetletin." Sebeplerine bakın, şimdi bu kısa süre içerisinde girmeyeceğim ama sonuçta "Neden ölü doğar?" konusuna bakın, katılıyorum. Yalnız, orada bir şeye katılmayacağım, Türkiye'nin sorunu şu: İhracatımızı artırabilmek, dış ticaretimizi büyütebilmek için üretim yapma mantığının artık yerleşmesi lazım, o yok. Üretim yapmıyorsak, bir şeyler üretmiyorsak, özellikle demin de değinildiği şekilde katma değeri yüksek ürünler üretemiyorsak sizin faaliyetlerinizin çok anlamı kalmıyor, belli bir yere kadar geliyor, o sınıra dayanıyor, kalıyor maalesef. Yoksa, baştan da dediğim gibi, kadronuz ve çalışma şevkiniz gayet iyi. Ama bu sebeplerle bunu geliştirmeniz mümkün değil.

Bir de, fondan ziyade bizim dünyayla rekabet edecek şirketler oluşturmamız, yaratmamız lazım; o yönde adımlar atılması lazım, dünyayla rekabet edecek şirketler. Amerika'nın şirketleri var, Kore'nin var, Çin'in var, Fransızların var, Almanların var dünyayla rekabet eden, dünyada belli konularla ilgili olarak fiyatı, pazarı tespit edebilen.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Çabuk geçiyor zaman. Bazı şeyleri konuşamayacağız böyle giderse.

Sayın Bakan, ben asıl bir de bütün bunların yanında 2016 Sayıştay denetim raporundan bahsetmek istiyorum: Geçen yıl şartlı bir görüş verilmişti. Bu sene şartlı değil ama 10 tane önemli bulgusu var yine Sayıştay denetçilerinin. Önemli konular, önemli tespitler. Çok güzel bir rapor. Bunun dikkate alınması gerekir. Baktırırsanız, bakarsanız memnun olurum ama orada geçen yıl da vardı, bu TURQUALITY'le ilgili Türk markalarının desteklenmesi mevzusu. Siz sunumunuzda bu konuyla ilgili iddialı cümleler de kullanmışsınız, ben de onu destekliyorum. Fakat 3 milyara yakın da galiba bir marka desteğiyle ilgili teşvik vermişsiniz, değil mi?

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Toplamda.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Toplamda, evet.

İyi bir destek. Fakat şu Sayıştay raporundaki iddiayı da değerlendirmeniz lazım. Türk şirketi, Türk hukukuna tabi şirket, Türk markası ya da uluslararası marka ne demek, bunları ayırmamız lazım, bu kavramları netleştirmemiz lazım. Biz ne tür bir markayı destekleyeceğiz, ne tür bir Türk markasını destekleyeceğiz, bunları netleştirmemiz lazım. Samsung bir Güney Kore markası, Renault bir Fransız markası, Apple Amerikan markası. Ancak bazı markalar var ki artık uluslararası nitelik kazanmış, nereye tabi oldukları da belli değil, uluslararası hâle gelmiş. Onları ayırt edebilmemiz lazım. Türkiye'ye faydalı olan marka nedir, Türkiye'ye yarar getirecek olan marka nedir, şirket nedir, bunların farkı olması lazım. Türkiye'de kurulu, Türk kanunlarına tabi olan her şirket Türk şirketi midir, onun sattığı ürün markalaşmış olsa bile o marka Türk markası mıdır, bunun tekrar tartışılması lazım. Sayıştay raporu bu konuyla ilgili tartışma zeminini çok güzel bir şekilde yaratıyor. Ben o konunun tekrar -siz geçen dönemde hiç ciddiye almadınız ama- tartışılması gerekliliğine inanıyorum, tekrar ele alınması gerekir.

Bir de, raporun sonunda faaliyet sonuçları tablosu var. Orada iki kalemi özellikle sormak istiyorum: Hane halkına yapılan transferler var Sayın Bakanım, 630 hesapları içerisinde. 568 milyon, buradan okuyabildiğim kadarıyla hane halkına yapılan transferler. Onlarla ilgili bilgi verebilirse arkadaşlarım, memnun olurum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bir şey soracağım Sayın Başkan kapatmadan. Belki bir cenazeye katılacağım, onun için...

BAŞKAN - Başınız sağ olsun, Allah rahmet eylesin.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sağ olun. Bizim berberimizin eşi vefat etmişti, gidip geleceğim.

BAŞKAN - Biliyorum. Mümtaz benim çocukluk arkadaşım, mahalle arkadaşım.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Bakanım, sizin Bakanlık olarak yürüttüğünüz 24 Nisan 2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan kararın eki bir kararname var. "Bununla Ekonomi Bakanlığı yürütür." diyor, on maddelik bir karar. Bazı teşvikler verirsiniz bu şeye uygun şekil olarak. Bunun detayı nedir, onu bildirebilirseniz memnun olurum. Daha sonra basında bunların Cengiz İnşaat Grubuna verildiği vesaire şeyleri çıktı. Bununla ilgili bilgi verebilirseniz çok memnun olacağız.

Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum Sayın Bakan.