KOMİSYON KONUŞMASI

HASAN SERT (İstanbul) - Sayın Başkanım ve Sayın Bakanım; ben de tüm heyetle birlikte sizlere de saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.

Sayın Bakanım, bu yapmış olduğunuz çalışmada size ve ekibinize önce teşekkür edeceğim, şundan dolayı: Ülkeler ve şirketler ihracatla ve ekonomiyle büyürler. Ekonomisi ve ticareti güçlü olmayan ülkeler maalesef yarışta arka planda kalmak zorundadırlar. Dünya ticaretine baktığımız vakit, yaklaşık 78 trilyon dolar civarındaki dünya ticaretinin, biraz önce açıklamış olduğunuz sadece belgelerle birlikte 6 milyar dolara varan kısmı helal gıdayla ilgili olan kısmıdır, bu da yaklaşık yüzde 8'ine tekabül etmektedir. "Helal gıda" kavramı son otuz yıldır Avrupa'daki ve Amerika'daki birtakım şirketlerin ilgi odağı hâline gelmiş ama Türkiye'de yeni yeni konuşulmaya ve düşünülmeye başlanmıştır. Bu arada tabii ki tepkileri almak ya da olumsuz görüşleri bildirmek de serbesttir. Bu noktada, Türkiye'nin şöyle bir açılımla bu olaylara bakması lazım: 78 trilyon dolar civarındaki dünya ticaretinin, Ohio Üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre, yaklaşık yüzde 28'i kara yoluyla ve civarındaki sınır ülkelerle yapılan bir ticarettir. Bu noktadan baktığım vakit, Türkiye'nin bulunduğu konum doğunun batısı, batının doğusu, güneyin kuzeyi, kuzeyin güneyi gibi orijin bir noktada bulunmaktadır. Dolayısıyla, ülkenin sınırlarının bir kısmı ya da bulunduğu konumun birçok temas noktası Müslüman ülkelerden oluşmaktadır. Sadece Avrupa'da 6 milyon civarında Müslüman Türk yaşamaktadır. Dünyanın diğer 1,8 milyar nüfusuna sahip Türk nüfusunu bir ayrı kategoride düşünmek lazım. Bunların hepsine baktığımız vakit, bir ekonomik değer olarak, insan hakları olarak, tüketici hakları olarak düşündüğümüz vakit mutlaka bizim eninde sonunda "helal gıda" kavramını gündeme getirmemiz, bunu kurumsal bir yapıya ulaştırmamız, ete kemiğe büründürmemiz ve bu ete kemiğe bürünmüş yapının iyi dizayn edilmiş hâlde, ülkenin ister ekonomik olarak bakış açısına cevap verecek noktaya gelmesi ister inanç noktasındaki tüketici haklarına, tüketicinin bilinç düzeyine uygun bir ürünü nasıl sunması gerekiyorsa öyle sunması gerekecek hazırlıkları yapması gerekiyor. Bunlar kenarda köşede kalmış kurumların yarım inisiyatif alarak uygulayacağı konular değildir. Bunun, tam olarak inisiyatif kazandırılmış, yetkilendirilmiş, kurumsallaştırılmış, çalışma prosedürleri oluşturulmuş kurumlar tarafından yapılacağı açıktır. Dolayısıyla, ilk sunumda verilmiş olan 50'den fazla ülkenin ilgilenmiş olduğu bu konu ve yüzlerce akredite edilmiş kurumun yanında bizim olmamız çok anlamlıdır, çok doğrudur ve öncelik taşımaktadır. Aslında, helal sertifikasyon yani Helal Akreditasyon Kurumu sadece bir belge veren kurum olmaktan çok, bunların laboratuvarlarının oluşması, inanç değerlerine sahip olan üretim sistemlerinin nasıl olması gerekiyorsa o noktada oluşmasını sağlayacak gıda standartlarının, üretim standartlarının oluşması, bunun yanında o ürünlere belge vermesi ama ayrıca akredite edilecek olan, başka helal sertifikası verecek olan kurumları akredite edecek, onları denetleyecek, onları da "Siz bu noktada helal gıda sertifikası verebilirsiniz." diye yetkilendirecek kurumlara ihtiyaç var. Bu, şu anda TÜRKAK'ın tam olarak yapacağı şey değil yani bunun bütün olarak, bütün periyotlarını karşılayacak performansta değil, sadece akredite eden bir kurumdur TÜRKAK yani diğer laboratuvar ve üretim sistemleri boyutundaki helal anlamının içini dolduracak noktada değil. Şimdi geleceğim nokta, bu noktanın ete kemiğe bürünüp kurumsal bir yapıya ulaştırılmasıdır. Burada bizim görüşmeye çalıştığımız 15 maddede işin bu tarafı yapılıyor. Aslında, sadece bu yeterli olmayacaktır. Gelişen, büyüyen, hedefleri olan, ihracatını artırmak zorunda olan Türkiye'nin dünyada bir marka olması gereken bir ülke olarak el atması gereken bütün noktalara el atması gerekmektedir. Bu helal gıda sertifikasyonu da bunlardan bir tanesidir. Biz bir taraftan israf ekonomisinin önüne geçip tasarruf ekonomisini ön plana çıkarırken aynı zamanda bir taraftan da dünyanın konjonktüründe olması gereken hamleleri ve adımları atacak yeni kurumsal yapıları oluşturup dünya ticaretine cevap verebilecek kurumları oluşturmak zorundayız. Bu noktada, bizim bu konuda ağabeylik rolü, yönlendirme rolü ve dünya ekonomisindeki 17'nci büyük ekonomi olmanın gerektirmiş olduğu sorumluluklardan dolayı, dünyadaki büyük ülke olma sorumlularından gelen fonksiyonlarımızdan dolayı biz bu konuya eğilmek zorundayız daha çok. Detaylar ne olabilir? Yani politize etmeden, siyasileştirmeden "Bu konunun teknik açıklarında neler var? Bu konunun yapılması lazım ama şunlar, şunlar eksik." diyebilecek noktalara doğru bakmamız lazım, düşünmemiz lazım. Burada bu konuyu biz Komisyonumuzda gündeme getirirken "Bir eksen kayması... Sadece İslam ülkelerine bakılıyor." diye düşünmek doğru değil. Türkiye ticaretinin yüzde 60'ı -biraz önce Kazım Bey'in de ifade ettiği gibi- Avrupa Birliği ülkelerine ve bunların yüzde 90'ı sanayi ürünü ihracatı noktasında rakamları yakalamışız. Dolayısıyla, bunlar bir başarıdır ama yeni oluşacak hamlelerle bu dünya ticaretinden alacağımız payı mutlaka artırmamız lazım, o ülkeleri de düşünerek yapmamız lazım.

Son söz olarak: "Türkiye'nin sadece bir pazar olarak 6 milyar dolarlık ticaretten pay alması gerekir." diye bu kanunu çıkarmaktan çok, aslında başka ülkelerin akreditasyon hizmetlerini karşılayacak güçlü bir yapıyı kurması adına ben bu kanunun önemli olduğunu düşünüyorum. Sadece bizim ülkemizin ve bu ticaretten alacağımız payın dışında, Türkiye'nin diğer ülkelere öğretici olan, yol gösteren, yönlendiren, eğiten, bilgilendiren ve onları şekillendiren konuma gelmesi için önce bu yapının, bu sisteminin Türkiye'de güçlü bir şekilde oturmasını ben öneriyorum. Bunun için de bugün eksiklikleriyle birlikte kuracağımız bu yapının gelecekte çok daha güçlü bir şekilde hem ülkemize hem de bölge coğrafyasına hizmet edeceğini düşünüyorum.

Çalışmalarınız için tekrar tüm ekibinizle birlikte şahsınıza ve diğer STK'lara teşekkür ediyorum.

Buradaki olan, mevcut iş dünyası temsilcilerinin oluşturmuş olduğu büyüklük Türkiye'de yaklaşık yüzde 70-75 civarındaki ticari büyüklüğe tekabül eder. Bu iyi bir rakamdır. Burada bu arkadaşların olması, onların da görüşlerinin alınması ve daha sonraki gıda standartlarının oluşmasında, belgelendirmede ve akreditasyon hizmetlerinde de kanunun isminden gelen Helal Akreditasyon Kurumu olma özelliğini kazandıracak detaylı çalışmaların yapılmasını temenni ederek saygılar sunuyorum, başarılar diliyorum.