KOMİSYON KONUŞMASI

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, ben de sizi gönülden tebrik ediyorum sporun içinden olan bir kişi olarak. Spor konusunda Türkiye'de var olan sorunlar veya çözülmesi gereken başlıklarda etkin bir görev yapacağınızı düşünüyorum çünkü her maç sıfır-sıfır başlar, biz sizin atacağınız gollerin kaç tane olacağını merakla bekliyoruz.

Şimdi, ben önce sporla başlamak istiyorum, sonra gençlik politikalarıyla ilgili de birkaç şeyi paylaşmak istiyorum. Öncelikle, Sayın Bakan, yine Sayıştay raporlarında, baktığımda "Gençlik hizmetleri ve spor il müdürlükleri tarafından bazı özel beden eğitimi ve spor tesislerinin tescil ücretinin tahsil edilememesi" diye burada bir saptama var.

Burada, tabii, yine Çankırı, Ordu, Kilis gibi illerde faal olan tesislerin takibinin ve denetiminin olmadığına dair de 2016 bulguları var ve bu bulgular neticesinde de işte tescil vizesi verilerek kayıt altına alınmasının sağlanması ve bu ücretlerin de tahsil edilmesinin gerektiği belirtilmiş ve bu konuda sanırım ilgili bürokrat arkadaşlarımız hassas davranarak... Çünkü sonuçta önemli olan tabii ki birtakım sportif alanların yaratılması ama bunun içerisinde de bu yaratılan alanların doğru, denetimli ve de kamunun yararına, kamunun gelirine etkin bir şekilde fayda sağlayacak şekilde değerlendirilmesi önemlidir diye düşünüyorum. Diğer bulgular zaten çok farklı başlıklarda da var, onları da arkadaşlarımız inceleyecektir diye düşünüyorum.

Şimdi, yine Spor Genel Müdürlüğünün kayıtlarına baktığımız zaman yaklaşık 4 milyon lisanslı sporcu var, 3 milyon 800 küsur ve bunun da 450 bin küsuru aktif sporcu olarak, faal sporcu olarak sporla hayatlarına devam ediyorlar. Bu rakama baktığımız zaman da lisanslı ve faal sporcu oranında yüzde 11 gibi bir rakamla karşılaşıyoruz. Olimpiyat oyunlarında yer almayan dallarda da var olan lisanslı sporcularımız var. Burada, tabii, lisanslı sporcu, faal sporcu ve onların netice alacakları olimpiyatlardaki veya uluslararası yarışmalardaki başarı kriterlerini ölçerken lisans konusundaki istatistikleri genel anlamıyla değerlendirmek gerekiyor. Tabii, Amerika'ya baktığınız zaman -ki dediğim gibi faal sporcuları az olmasına rağmen- Amerika'daki sporcu sayısının nüfusa oranı aşağı yukarı yüzde 70, Almanya'da yüzde 34, Hollanda'da yüzde 31, Fransa'da yüzde 27. Şimdi, bu geniş sporcu rakamını -yani faal olmayanların da dâhil olduğu- lisanslı sporcu rakamıyla karşılaştırdığımızda bizde yüzde 4,6. Yani spor açısından baktığımızda, tabii, sporcu sayısı ve özellikle lisanslı sporcu sayısı açısından bizim içinde bulunduğumuz durum ortada.

Tabii, bir taraftan da "Sporda başarının ölçütü nedir?" diye bakmak gerekiyor. Yani tabii ki önemli olan olimpiyata katılıp olimpiyattan da madalya kazanmak. Şimdi ben bakıyorum, Türkiye'nin olimpiyatlardaki en önemli madalya kazandığı branş güreş. Yani spordaki başarıda madalya alan güreş olduğu hâlde, herkesin popüler ve bağlı olduğu spor dalı futbol. Yapılan yatırımlarda, ekonomik büyüklüklerde -özel sektör ve kamu açısından- hele hele özel sektörün daha ağırlıklı olarak başta futbol ve basketbol dâhil olmak üzere yoğunlaştığını görüyoruz. Ve şimdi diğer ülkelerle karşılaştırdığımızda da yine biraz önce söylediğim ülkeler, yani gelişmiş ülkelerde her 5 sporcudan 1'i madalya alırken biz, Türkiye olarak sadece 13 kişiden 1'i olarak madalya alıyoruz.

Antrenör eğitim sistemimizin tabii ki iyi incelenmesi lazım. Çünkü nasıl Millî Eğitimde en önemli yapı taşlarından biri öğretmenler diyorsak, sporda da antrenörler olduğunu ve bu antrenörlerin de kademe kademe olduğunu biliyoruz. Ve 100 binin üzerinde antrenör var ama "5'inci kademe" dediğimiz kademede 1.300 küsur antrenör var, bunun da yarısından çoğu basketbol antrenörü zaten. Bir kere buradaki hem antrenör eğitimine, antrenör eğitiminin de branşlar açısından yoğunlaşma oranlarına çok dikkat etmek gerekiyor.

Tabii, spordaki başarısızlığı sorgularken bu başarısızlığın veya başarının etkinliklerinde kitle sporu mu yoksa elit düzeyde yapılan spor mu diye de bakmak çok önemli. Çünkü bir taraftan bakıyorum, şimdi Türkiye ilk Londra Olimpiyatları için 2012'de gittiğinde 4,7 milyar lira harcadı ve 5 madalya aldı. Sonra, Rio Olimpiyatlarına gittiği zaman da 7 milyar lira harcayıp 8 madalya aldı. Yani bu da, bizim madalya başına maliyetimiz 1 milyar lira görünür tabloda. Ama bakıyorsunuz, işte nüfusumuz çok, nüfusumuzda sporcu olarak yetiştirdiğimiz kişi sayısı ve onun göstergelerdeki karşılığını açık açık paylaşabiliyoruz. Çünkü sadece nüfus da yeterli değil, yani nüfusumuz geniş ama baktığınızda Hindistan, aldığı madalyalar hiçbir şey değil, nüfusu en geniş olan ülkelerden bir tanesi. Ama bir Danimarka'ya bakıyorsunuz; 5,5 milyon nüfusu var, 180'e yakın madalya almış durumda. Veyahut işte Yunanistan'a bakıyorsunuz, 10 milyon nüfusu var, 110 tane madalya almış durumda. O zaman bizim de hem nüfus hem eğitim, birçok kanalıyla bakmamız gereken gerçeklerimiz var gibi gözüküyor.

Tabii, 8 tane madalya aldık -biraz önce Saffet de söyledi- 3'ü yabancı, yani devşirmelerle madalya alan bir olimpiyat başarımız var. Yalnız bizim olimpiyat ve sporu desteklemede diğer aldığımız başarı göstergeleriyle geldiğimiz sıralama yok da, biz ödül sırasında çok öndeyiz. Yani Amerika'da biri altın madalya alacak olsa 19 bin euro para alıyor, biz ödül olarak 500 küsur bin euro ödül veriyoruz. Yani sadece ödülle başarının yakalanmadığı da açık açık ortada.

Yine tabii, baktığımızda, biraz önce söylediğim gibi, spor dalları arasında ayrılan hem kamu hem özel bütçe açısından destek oranları çok farklı. Ve bir de tabii, antrenörlük eğitimleriyle ilgili muhakkak ve muhakkak standartların çok doğru belirlenerek antrenör eğitimlerinin verilmesi gerekiyor.

Tabii, engelliler ve engelli lisanslı sporcular da var bizde ama ailenin de sporla ilgisini artırarak daha da fazlalaştırmak lazım. Yani biraz önce, işte, ampüte takımla... Aslında ampütelerin TSK bünyesinde kurmuş oldukları bir takım vardı, onlarla da sanırım beş-altı sene önce bir maça çıkmıştık, biz de katılmıştık onların yanında. Ve sonra bugünkü kaptanının o sevincini gördüğüm zaman gerçekten gurur kaynağı. Bunu daha geliştirecek... Çünkü onların hayatla beraber, hayat mücadelesinde eşitlik içerisindeki bir sosyal hayatın en önemli göstergesi olacak diye inanıyorum. Ve çocukların ailelerinin de spor yapmasının çocukların sporcu olmasında çok etkin olduğuna dair bir araştırma var. Bu yönden "aile boyu spor" kavramının tam olarak oturtulması gerektiğine inanıyorum.

Tabii, bir doping önlenmesi, doping kullanımı, dopingle ilgili bağlantılar veya şey... Ama tabii, belediyelerin ve özellikle birtakım spor alanlarında ben sporun özü için değil, sporun reklamı için ve kendilerine göre belli bir başarıda veya rekabette kullanılmak üzere tercih edildiğini düşünüyorum, orada bir düzenleme gerekir. Ama dopingle ilgili bir de tabii ki, spor hekimliğinin de çok önemli olduğunu düşünüyorum ve kitle sporları ve buna bağlı spor hekimliği konusunda yapılacak çalışmaların da çok önemli ve etkin olması gerektiğini düşünüyorum.

Ve diğer taraftan, tabii futbol. Futbolu ben sadece spor olarak görmüyorum, ne yazık ki spor olarak görmüyorum. Çünkü futbolla beraber bir taraftan bakıyorsunuz sponsorluklar var, bir taraftan bakıyorsunuz üzerinde İddaa'lar var, bir taraftan bakıyorsunuz artık eskiden...

Ben Fenerbahçeliyim, Kadıköy'de oturuyorum ve iyi bir Fenerbahçeliyim ve hakikaten Şükrü Saraçoğlu Stadı'na gittiğimiz zaman bir Fenerbahçe ruhu vardı. Şimdi bakıyorsunuz, işte transferdeki rakamlar, takımların borsaya açılmasıyla beraber endüstrileşmiş bir spor yaklaşımı. Aman gol attı, düştü fiyatı, yok şey... Biz derdik "Pazara değil, mezara kadar takımımızı tutuyoruz." ama şimdi bir anda hisseleri düşüyor, bir anda çıkıveriyor, neden? İşte yaşanan olaylarla beraber. Ee, olayın içindeki tabii şey değişti, yani daha çok seyirci veya... Eskiden bizim Kadıköy vapurlarında insanlar gözlük takıp gazete okurlardı, şimdi bakıyorum daha çok İddaa'da hangi takımla kim berabere kalır, kim ne yapar diye çoluk çocuk herkes bu tür tercihler içinde oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Hemen bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Tamaylıgil, buyurun.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Futbolun gerçek ruhunun ötesinde Türkiye'de daha çok mali kaynaklar ve onun bir göstergesi olarak değerlendirilip onun üzerinden kârlar, zararlar konuşulmasın, tekrar işte efsane isimlerin yaratılması ve çoğalmasında ne kadar etkin olur? Yani eskiden altyapı şeyleri çok fazlaydı ama altyapıdan karşılığında A takımında yer buluyorlardı. Şimdi altyapıdan geliyorlar ama karşılarında ya bir zenci buluyorlar ya da Nordic Avrupalı birini buluyorlar.

Şimdi, bunu geçtiğimiz zaman da gençlik açısından da yetersizliğimiz ortada. Yani nasıl yetersizlik? Yurt yetersizliği, burs yetersizliği; bunların daha iyi olması önemli.

Şimdi, bu FETÖ operasyonundan sonra 812 tane yurda el konuldu, bunun 130 küsurunun sanırım devri oldu, sonra 690 tanesi kaldı. Şimdi bu 690'ın nasıl kullanıldığı, kimlere verildiği ve... Gerçekten şimdi kendi yurt adedinizle baktığınızda çok geniş bir sayı. Eğer 690 800'e ulaştıysa ve devletin aynı yıllardaki yurt sayısıyla baktığınızda ihmalin hangi odakları yeşerttiği, büyüttüğü ve etkilediğini çok iyi görmek lazım ve bundan sonra da A'dan alıp B'ye vererek ilkesel olarak yönetsel tercihlerin ötesine geçmek yeni tehlikeler, yeni farklı güç oluşumlarını ortaya koyabilir. O yüzden devletin gençliği ve geleceği iyi tahlil ederek, onlara ortak ülkü ve gelecek ortaya çıkartarak bir eğitim sistemini bir arada tutması gerekir diye düşünüyorum.

Ve bunun ötesinde Sayın Bakan, Türkiye'de 15 ile 29 yaş arasındaki gençlerin yüzde 29,7'si ne okuyor ne çalışıyor. Ne okuyor ve ne çalışıyorsa bu çocuklar, içlerinde ya sokakta ya farklı farklı arayışlarda olan da olabilir. Burada siz ve Bakanlığınız "Sınırlarımız bu." diyerek düşünmeyin. Bu çocukların yarınları ve bu ülkenin geleceği neticede şudur; yarını manalandırmak, bugünün gençliğini manalandırmak, anlamlaştırmaktan gelir. Onun için görev size düşüyor; önemli. Dediğim gibi, maça sıfır-sıfır başladınız, öyle görüyorum ben, geçmişte yediğiniz golleri dikkate almıyorum, bundan sonra başarılı olursunuz diye düşünüyorum inşallah.

Hayırlı olmasını diliyorum

BAŞKAN - Teşekkür ederim.