KOMİSYON KONUŞMASI

AYDIN ÜNAL (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Muğla Cezaevi incelemesinde ben de Komisyon üyesi olarak bulundum. Hem raporda ilgili detaylar var hem arkadaşlarımız ifade ettiler sorunları. Birkaç koğuşa girdik vaktimiz elverdiğince. Adli suçluların olduğu koğuşlar vardı, çocukların bulunduğu koğuşlar vardı, PKK'lı sanıkların bulunduğu koğuşlar vardı ki özellikle bu sanıklar Muğla'da çok kanlı bir saldırının hazırlığıyla itham edilen sanıklardı. Onları oraya getirdiği iddiasıyla bulunan yabancı, Suriyeli sanıklar vardı. Hepsinin koğuşlarına girdik, incelemelerde bulunduk, burada özellikle Sayın Alt Komisyon Başkanımız Mehmet Metiner gerek cezaevi yöneticilerine gerekse oradaki sanıklara çok net bir şekilde ilkelerimizi ifade ettiler. Neyle suçlanıyor olurlarsa olsunlar, haklarındaki hüküm ya da iddia ne olursa olsun, bu insanlar tutuklandıkları andan itibaren, bizim cezaevlerimize girdikleri andan itibaren devletin gözetimi altındadırlar ve en temel haklardan, insan haklarından yararlanmaları onların en tabii hakkıdır.

Biraz önce Şenal Hanım çok değerli bir katkıda bulundu. Ben yeni bir tartışma başlatmak istemiyorum. Bizim farklı siyasi görüşlerimiz olabilir, farklı yaşam tarzlarımız olabilir, farklı ideolojilerimiz olabilir, birçok konuda farklı düşünüyor olabiliriz ama insan hakları meselesi bunlardan tamamen ayrı ele alınması gereken bir mesele. Türkiye'de insan haklarının standartlarının yükselmesinin veya bu mücadelenin başarıya ulaşmasının önündeki en büyük engelin meseleye ideolojik bakılması olduğunu düşünüyorum. Yani Almanya adına ajanlık yaptığı iddia edilen birisinin haklarının diğerlerinden ayrılıp öne çıkarılması, birtakım milletvekillerine elbette üzülüyoruz, tasvip etmek mümkün değil ama diğerlerinden ayrılarak öne çıkarılması, bugün Türkiye'de 50 bin insanın ölümüne neden olmuş bir teröristbaşının haklarının diğerlerinden ayrılıp öne çıkarılması ve buna benzer birtakım DHKP-C'li militanların, sempatizanların haklarının öne çıkarılması insan hakları mücadelesine ciddi şekilde zarar veren hem de on yıllardır zarar veren bir durum. Bundan mutlaka sıyrılmamız gerekiyor. Muğla Cezaevine girdiğimiz zaman ilk girdiğimiz koğuş bir çocuk koğuşuydu, 13 yaşından 17 yaşına kadar 5 çocukla karşılaştık, yürek parçalayıcı bir manzaraydı. Cezaevi şartları açısından değil yani hani o "kader mahkûmu" dedikleri, belki arkadaş kurbanı olarak, belki başka saiklerle oraya düşmüş çocuklarla karşılaştık. Şimdi, PKK'lı tutukluları ya da diğer tutukluları öne çıkarıp bu çocukları görmezden gelmek bu çocuklara karşı çok büyük bir haksızlıktır. Bu meseleyi bir bütün olarak, blok bir mesele olarak ele almamız gerektiğini düşünüyorum. Bu hem insani bir konudur hem de vicdani bir konudur. Bunu belirtmek istedim.

Teşekkür ediyorum.