KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanım, değerli bürokrat arkadaşlarım, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bütçe bir iktidarın somut olarak programını, yapacaklarını ifade etmesidir, kuruşlandırmasıdır, paraya dökmesidir ve muhakkak da Meclisten geçmesi gerekir. Çünkü iktidardır, iktidarın vaatleri vardır; o tasarruflarının, bütçeye yansıttığı, kuruşlandırdığı bu tasarruflarının, sonuç olarak bu eylemlerinin gerçekleşmesi gerekir. Bunun için de 40 kişilik Plan ve Bütçe Komisyonu, iktidarın çoğunlukta olduğu, bütçenin reddine hemen hemen müsaade etmeyecek bir tarzda düzenlenmiştir Anayasa'mıza göre. Şu anda da Plan ve Bütçe Komisyonunun 40 üyesinin 26'sı iktidara mensuptur.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Kaç?

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - 26'sı. Biz 14'üz muhalefette, öyle biliyorum. Sık sık sayılarımız da değişiyor gruplar değiştiği için ama...

GARO PAYLAN (İstanbul) - 25'e 15.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - 25'e 15. 10 siz...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - 10 biz değiliz, biz 9'uz galiba ya da yeni dönemde düzelecektir.

Neyse, yani sonuç olarak bir iktidar çoğunluğu var ve kanun koyucu bunu yaparken bütçelerin Meclisten geçmesini öngörmüştür fakat neden tartışıyoruz burada, neden konuşuyoruz? Hükûmetin, yürütme erkinin tasarruflarını konuşuyoruz.

Şimdi, 2016 için 500 küsur milyarlık bir harcama var; gelir toplamış ve harcama yapmış Hükûmet. Bununla ilgili bir denetim yapıyoruz, bunları konuşuyoruz. 760 küsur milyar lira bütçeyle gelmiş Hükûmet; böyle bir gelir toplanmasına, harcama yapılmasına cevaz verilmesini istiyor. Bunu konuşuyoruz. Bunlar ciddi konulardır, çok önemli konulardır. 762 milyar liralık bir bütçe var 2018 için, bunu konuşuyoruz, tartışıyoruz. Dolayısıyla, çok ciddiye alınması gereken konular bunlar, ciddiye alınması lazım ve dünyada da her yerde bütçe konusu ciddiye alınır. Zaten demokrasiye de -her zaman söylüyoruz- beşiklik eden konu bütçedir, bütçe hakkıdır. Yalnız Sayın Bakanım, özellikle son yıllarda getirdiğiniz bütçeler, bunların tartışılması falan formalite oldu bir anlamda. Yani, bunu sizi suçlamak anlamında söylemiyorum, bu sizin şahsi kabahatiniz de değildir ama buna yöneldi. Biraz da sizin de sunumlarınızın kabahati var.

Şimdi, 2018 yılı bütçe sunumunuza bakıyorum, geçen yılların sunumlarıyla -geçen yılların sunumları da burada- aşağı yukarı aynı. "Küresel Ekonomi" diye başlıyorsunuz "Makroekonomik Görünüm" başlığı altında, sonra "Türkiye Ekonomisi", sonra kesin hesapla ilgili yarım sayfalık bir bilgi, ondan sonra mevcut, içinde bulunduğumuz yılla ilgili bir bilgi, ondan sonra da biraz daha ayrıntılı, önümüzdeki yıl bütçesiyle ilgili bilgi. Burada da aynı şey olmuş. "Küresel ekonomide 2016 yılının ikinci yarısından itibaren ivme kazanan büyüme trendi 2017 yılının ilk yarısında gelişmiş ülkelerdeki güçlenen büyüme görünümü ile genele yaygın bir seyir kazanmıştır. Küresel politik risk ve belirsizliklerin nispeten azalması, finansal koşullardaki elverişli ortam, toparlanan emtia fiyatları ile küresel üretim ve yatırım göstergelerinde genele yayılan artış, reel sektör ve tüketici güvenindeki trend küresel büyüme görünümünü desteklemektedir." deyip -çok kısa, bu sene biraz daha da kısaltmışsınız bunu- şeye geçmişsiniz.

Şimdi, Sayın Bakanım ve değerli arkadaşlarım; küresel ekonomi böyle anlatılmaz. Yani, küresel ekonomi okyanustaki bir fırtına gibi -teşbihte hata olmaz- bir fırtına var okyanusta, buradaki anlatım bir ırmaktaki sıkıntı. Bunu doğru olarak tespit etmek lazım bir kere. Yani, dünyada ne oluyor, küresel ekonomide ne oluyor, doğru tespit etmek lazım ki Türkiye'ye geldiğimizde Türkiye'nin koşullarını, Türkiye'nin durumunu, ekonomik durumunu irdelediğimizde bir yanlışlık yapmayalım. Şimdi, dünyadaki gelişmeler bu değil. Tabii ki ben "Tarihî bir perspektiften bakın." demiyorum ama öyle de bakmakta yarar var, o tarafını da bilmek lazım. Yani, özellikle bu 1973'teki petrol krizinden sonra, Bretton Woods'un devreden çıkmasından sonra çok şey değişti biliyorsunuz dünya ekonomilerinde, Türkiye'de de aynı paralelde çok şey değişti. Bir finansallaşma dönemine girdi dünya ekonomisi; üretimden çıktı, finansallaşma dönemine girdi. Neden böyle oldu? Bir rakam vereyim: Günlük döviz işlemlerinin toplamı 1973'te 15 milyon dolar. Bakın, 15 milyon dolar, 1973'te, günlük döviz işlemleri 15 milyon dolar. Şimdi ne oldu biliyor musunuz, 2016'da? 6,5 trilyon dolar. Bakın, milyon dolar milyar dolar değil, trilyon dolar oldu. Yani, bir anormallik var, döviz işlemleri bu. Sadece döviz işlemleriyle ilgili değil yani çok anormal. Bakın, 1973'te 15 milyon dolar günlük döviz işlemleri, şimdi 6,5 trilyon dolar oluyor. Her şey bunun gibi, buna paralel olarak arttı. Bir anormallik var finans piyasalarında, finansallaşmada, ekonominin finansallaşmasında. O şeyi biliyorsunuz, türev işlemleriyle, borçlanmayla... Yani dünya özellikle bu 1970'lerden sonra, 1980'lerden sonra, Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra sadece siyasi olarak değişmedi, ekonomisi de değişti, ekonomik anlayışı da değişti. Özellikle Sovyetler'in çöküşünden sonra Batılı ülkeler ucuz iş gücü temini amacıyla Uzak Doğu'ya yöneldiler. Uzak Doğu'da çok daha ucuza birçok şeyi ürettirdiler ama ne oldu o zaman da? Kendi ülkelerinde, Batı'da reel gelir düştüğü için aynı paralelde satın alma gücü de düştü ve bu ekonomiler sıkıntıya girmeye başladılar. Bu sıkıntıya girdiklerinde de bu türev ekonomisini, türev enstrümanlarını devreye soktular, bunlarla piyasayı canlandırmaya kalktılar ve herkesi borçlandırdılar. Biz de bundan etkilendik ve para miktarında da bu kredi dağıtımı, türev enstrümanlarıyla beraber büyük sıkıntılar oluşmaya başladı, biz de bunun sıkıntılarını çekiyoruz.

Çok uzatmayacağım fakat rakam vereceğim borçlanmayla ilgili olarak, bize nasıl bir etkisi oldu Sayın Bakanım. Şimdi, Türkiye'nin en önemli iki tane sorunu var ekonomisinde, çok üzerinde durmadınız; bir tanesi borçlanmadır -Türkiye ekonomisinin en önemli sorunlarından bir tanesi borç- diğeri istihdamdır, bu ikisi çok önemli. Borçlanmayla ilgili olarak size bir tablo vereceğim. Değerli arkadaşlarım, bakın -bu 2002 krizinden çok bahsediyor Sayın Bakanım- daha önce ağırlık olarak kamu borçlu iken şimdi toplam borçlara bakıyoruz -Sayın Temizel Bakanım da bahsetti- ağırlıklı olarak şirketler borçlanmaya başlamış ve şu anda, biliyorsunuz, şirketlerimizin 200 milyar doların üzerinde borç yükü var, riski var, çok önemli. 2002 yılında toplam kamu borcu -detayını veririm- 271 milyar lira, TL olarak; özel sektör, reel sektör -hane halkıyla birlikte- borç toplamı 366 milyar lira. 2002 yılında kamu ve özel sektörün borcu 366 milyar lira. 2016 yılı sonunda bu rakam 3 trilyon liraya geliyor bakın değerli arkadaşlar. 366 milyar liralık borcu varken Türkiye'nin, kamu ve özel sektörün, şimdi 3 trilyon liraya geliyor borcu. Yani, biz borcu kamudan alıyoruz, özel sektöre, reel sektöre, şirketlere ve hane halkına yayıyoruz; bunu yaptık biz bu dönemde, biraz önce çok kısa özetlemeye çalıştığım ekonomik değişim döneminde bunu yapmaya çalıştık. Dünya ekonomileri bir krizde ama biz de gerçek anlamda bir yapısal kriz içerisindeyiz. Bundan çıkış ancak yapısal önlemlerle olur. Sayın Bakanım, yapısal önlemler yok, orta vadeli programda da sizin getirdiğiniz bütçede de bunlar yok, bunları göremiyoruz ve ne zamandan beri bütün bunları konuşuyoruz.

Bakın, Türkiye'nin en önemli iki sorunu, bir tanesi borçlanmadır dedim -bu rakamları veriyorum, Türkiye'nin gerçekten çok ağır bir borç yükü var çünkü 2016 sonunda Türkiye'nin borcu millî gelirinden fazla- bir de istihdamdır diyorum. Çünkü genç nüfus, özellikle genç nüfus; genç nüfusun yüzde 27'si işsiz, okumuyor, çalışmıyor. Gençliğin bu vaziyette olması kadar tehlikeli, sıkıntılı bir durum olamaz.

Ekonominin iki sorunu, borçlanma ve istihdamdır diyorum ama bütçenin ele alması gereken kamunun en önemli sorunu nedir, biliyor musunuz? Lale Hocam biraz bahsetti, sosyal güvenlik açıkları. Şu anda, 2017'de 116 milyarlık bir transfer vardı, sanırım o çok aşılacak, 2018'de bunun çok çok üstünde bir transfer söz konusu olacak Sosyal Güvenlik Kurumuna. Şimdi bunları görmeden, bütçe bunlara çözüm bulmadan neye çözüm bulacak? Yani bu kadar büyük bir borç yükü var, Sosyal Güvenlik Kurumuna, bir kuruma, sadece bir kuruma siz -2018 rakamını bilmiyorum, henüz verilmedi ama- 130 milyara yakın bir transfer yapacaksınız ve bununla ilgili hiçbir şey söylemeyeceksiniz. Olur mu böyle bir şey? Yani böyle bir sorun var -bu kamunun en önemli sorunu- bunu görmeyeceksiniz. Bugün emeklilerin hiçbiri de memnun değil aldığı maaştan. Nasıl çözeceğiz bunu? Bununla ilgili oturup beraber düşünmemiz, bir çözüm bulmamız lazım. Yani Hükûmet bununla ilgili hiçbir şey söylemiyor. Olur mu böyle bir mantalite, böyle bir mantık? Neyi çözeceğiz o zaman biz, bu bütçeyle neyi çözeceğiz? Bu akılla nasıl çözebiliriz bütün bu sorunları, bunun altından nasıl kalkabiliriz? Özellikle bu konularla ilgili çözüm getirmeyen bir bütçenin sağlıklı olduğunu düşünmüyorum.

Ben tekrarlardan kaçınmak için fazla girmeyeceğim ama sizin sunumunuzdaki bazı konulara değineyim Sayın Bakanım. Şimdi, burada, sunumunuzda hani bu "resmî tarih" deniyor ya, bir resmî tarih eleştirisi vardır klasik hâle gelmiş. Sizinki de böyle resmî ekonomi gibi oldu artık bu sunum, bir anlamda resmî ekonomi sunumu olmuş. Bu, gerçeklerle çok bağlantılı bir sunum değil, bunun değişmesi lazım.

Orta vadeli planla ilgili bir değişiklik olmuş yani OVP'yi değiştirmişsiniz, o da kes-yapıştır şeklindeydi, bu sene o değişmiş. Artık bütçe sunumunu da değiştirin lütfen. Önümüzdeki yıla değiştirin bari.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Olur, gelecek sene değiştiririz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Atlayarak gidiyorum.

Şimdi, Sayın Bakan, bir de siz çok kullanıyorsunuz, 15 Temmuz darbe girişimi... "2016 yılının ilk yarısında gelişmekte olan ekonomilerden pozitif yönde ayrışarak yüzde 4,9 büyüyen Türkiye ekonomisi 15 Temmuz darbe girişimi, terör saldırıları, turizmdeki daralma ve zayıf dış talep nedeniyle olumsuz etkilenmiştir." Türkiye ekonomisi 15 Temmuzdan önce -rakamlar ortada, 15 Temmuzdan önceki iki çeyrek büyümesi ortada- zaten olumsuzdu, 15 Temmuzda darbe girişiminin bahane edilmemesi lazım. Eğer bir tarih muhakkak söyleyecekseniz 16 Nisan referandumu sonrasını söyleyebilirsiniz, daha da olumsuz hâle gelmiş.

İki: Turizmdeki daralma. Ya turizmde neden daralma oldu? Hükûmetin yanlış politikaları, yanlış dış politikası nedeniyle değil midir? Bunu bahane olarak nasıl koyabiliriz? Özellikle 2015, 2016, 2017'de Rusya, Almanya gibi ülkelerle -en fazla turist gelen ülkeler bunlar, turizm gelirlerimizin en fazla olduğu ülkeler bunlar- bunlarla aramızı bozduk, kendi kendimize, Hükûmetin yanlış politikalarıyla, onun için bu hâle geldi yani bunu bahane olarak koyuyoruz. Yani "Kendiliğinden olmuş." ya da "Muhalefet mi yaptı?" diyeceğiz buna. Olabilir mi böyle bir bahane Sayın Bakanım? Bu, sizin yanlışlığınızdır, Hükûmetin yanlışlığıdır. Siz de belki katılırsınız, belki sizin payınız yoktur ama bu, Hükûmetin politikalarının yanlışlığı sonucudur. Yani bu turizmdeki sorun bizden kaynaklanıyor. Zayıf dış talep aynı şekilde bizden kaynaklanıyor.

Şimdi, 21'inci sayfada diyorsunuz ki: "Yapısal reform niteliğinde olan önemli yasal düzenlemeleri hayata geçirdik." Sayın Bakanım, hangi yapısal reform niteliğinde önemli yasal düzenlemeler yaptık? Hep söylüyoruz yani siz de biliyorsunuz ki bunların hiçbiri yapısal reform niteliğinde değil. Vergi, sosyal güvenlik, sağlık... Sağlıkta biliyorsunuz bir geri dönüş oldu, çok büyük bir başarısızlıktır. İki tane önemli kurumun reform niteliğinde kurulup da ondan sonra sessiz sedasız bir kanun hükmünde kararnameyle kapatılması, genel müdürlüğe dönüştürülmesi sağlık alanında çok büyük bir başarısızlıktır. Hukuk altyapısında maalesef geriye gidiş söz konusudur. Üretimin teşviki alanında bir şeyler yapılmamaktadır. Bütün bunlar söz konusuyken bu alanlarda bir şey yapmamanız, "Yapısal reformlar alanında bir şeyler yaptık." demek, bunlar mümkün değil.

Bir de şu 22'nci sayfada verdiğiniz bir tablo var: Harcamalar yönünden gayrisafi yurt içi büyümesine katkılar. Bakıyorsunuz, tam bir kaos. Her çeyrekte büyümenin sebepleri, tüketim, yatırım, ihracat gibi ana unsurları hepsinde değişiyor. Bu da büyümemizin ne kadar sağlıksız olduğunu gösteren önemli bir gösterge. Değerli arkadaşlarım, 22'nci sayfaya bakın, biz neden büyüyoruz, anlamamız mümkün değil. Çok zikzaklı bir şey var.

Bir de "Sanayi Üretim Endeksi temmuz ve ağustos aylarında ortalama yüzde 15 artarak pozitif seyrini sürdürmüştür." Sayın Bakanım, Sanayi Üretim Endeksi'nin son beş yılına bakın, negatifler var, çok inişler var, yüzde 13-14'lere inişler var, bazen de çıkışlar var. Ortalama olarak Sanayi Üretim Endeksi maalesef istikrarsız, zikzak çizen, güven vermeyen bir görümünde. Yani burada siz sadece "top", zirveye çıkış noktalarını söylemişsiniz ama çok yetersiz.

Bu 2002'yle mukayeseyi de artık bırakmamız lazım. Sayın Bakan yeni millî gelir hesaplarıyla ilgili olarak verdiği rakamlarda bunu çok net olarak ortaya koydu. Bundan sonra 2002'yle mukayese etmenizin ya da diğer bakanlıkların da aynı şekilde böyle bir mukayeseye girmesinin çok yanlış olduğu kanaatindeyiz.

Bir de işsizlikle ilgili olarak söyleyeyim. AKP iktidarlarından önce Türkiye'deki en yüksek işsizlik yüzde 8 olmuş, en fazla yüzde 8 olmuş, 2002 yılında bile yüzde 6, ondan birkaç yıl önce yüzde 8'i yaşamış Türkiye ama hiç şimdiki gibi yüzde 10'lara, 11'lere -ki ocak ayında 13'le rekor kırmıştı- bu seviyelere gelmemiş. Yani istihdamla ilgili -dediğim gibi- tam bir başarısızlık söz konusu.

Enflasyonla ilgili olarak da tam bir başarısızlık var. Bir türlü enflasyon olması gereken seviyeye indirilemedi iktidarınız döneminde Sayın Bakanım.

İhracatta da hedeflerin tutmaması... Hiçbir zaman tutturamıyorsunuz, 2023 hedefleri de tutmayacak. Sebebi de saray ve Hükûmetin yanlış politikalarının sonucu. Burada, Sayın Bakanım, bakın, eksiklikler var diyorum. İhracattan bahsediyorsunuz, ithalattan bahsetmiyorsunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ne yapalım? Onları siz söyleyeceksiniz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - "Onları, kötü şeyleri de mi ben söyleyeceğim?" diyorsunuz. Haklısınız tabii ki.

Atlayarak gidiyorum. Sayın Bakanım, bankacılık konusunda bilgi verdiğiniz bölümde bankacılık sektörünün iyi olduğunu söylüyorsunuz ama özellikle son zamanlarda Amerika'nın bu Birleşmiş Milletler...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(Oturum Başkanlığına, Başkan Süreyya Sadi Bilgiç geçti)

BAŞKAN - Ek süre veriyorum, lütfen toparlarsanız...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

...ambargosunun delinmesi nedeniyle Türk bankalarına bir ceza uygulayacağı rivayeti var. Bununla ilgili de bilgi vermenizi dilerim konuşmanızda.

Bir de 33'üncü sayfada bu mali disiplinden bahsediyorsunuz. "Kamu maliyesinde küresel ölçekte örnek gösterilen bir ülke hâline geldik mali disiplin ve ihtiyatlı makroekonomik politikalar sayesinde." diyorsunuz ama Sayın Bakanım, bu son torba kanunda da öyle, ondan öncekilerde de öyle, biz sürekli olarak son zamanlarda ne yapıyoruz dikkat ediyor musunuz arkadaşlar? Son zamanlarda özellikle 6183'te, 5018'de, 4749'da, Sayıştay Kanunu'nda, Kamu İhale Kanunu'nda değişiklik yaparak mali kanunları ve kurumları yok ediyoruz. Daha önce AKP iktidarları tarafından oluşturulan -tabii ki Avrupa Birliği mevzuatı çerçevesinde oluşturulan- yapıyı tümüyle yok ediyoruz, bozuyoruz, bunlardan taviz veriyoruz. Onun için de aslında tam tersine, örnek gösterilen bir ülke olmaktan çıktık, sıkıntılı bir ülke hâline geldik. Bunu da zannediyorum mali disipline uymayan bir ülke olarak en iyi şekilde siz biliyorsunuz.

Yine, bu bölümde tarımdan bahsetmiyorsunuz, arkadaşlarım bahsettiler. Tarım Kanunu'na göre gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1'i oranında bir destek vermeniz gerekirken yüzde yarım bile vermiyorsunuz.

Sayın Bakan, değerli arkadaşlarım; bakın, böyle diyorsunuz ama geçenlerde bir arkadaşımı -mali danışmanlık yapıyor- İngiltere'den birisi aramış "Rusya yüzde 9 veriyor, Türkiye yüzde 12 veriyor -fon yatırımcısı bu; Türkiye 3 puan daha fazla veriyor yani 3 puan önemli bir rakam, yüzde 9 Rusya veriyor- niye Türkiye'ye yatırım yapayım?" diye sormuş. "Niye yapmayacaksın ya; 3 puan çok önemli bir rakam yani 9'un yüzde 30'u." "Türkiye'ye güvenmiyorum, Türkiye'de her gün 'event' oluyor." demiş yani yeni bir olay, yeni bir sıkıntı ve güven vermiyor. Türkiye bu vaziyette dünya piyasalarında. Dolayısıyla da güven vermemek nedeniyle, bu yanlış politikaları nedeniyle en fazla faiz veren ülkelerden bir tanesi olma durumunda, işte, Merkez Bankası da düşüremedi faizleri, görüyorsunuz.

Şimdi, politikalarınızda genel olarak anlayamadığımız bir şey var: Siz tasarrufları mı artırmak istiyorsunuz 2018'de yoksa harcamaları mı artırmak istiyorsunuz? Geçmiş yıllardan bu yıla kadar harcamaları artırarak, tüketimi artırarak piyasada bir canlılık yaratmaya çalıştınız. Hatta geçen dönem özel tüketim vergisini de birçok mal üzerinden kaldırarak piyasada bir hareketlilik yaratmak istediniz. Peki, bu yeni dönemde ne yapmak istiyorsunuz, bunu anlamak mümkün değil. OVP'den de anlamak mümkün değil, bu bütçeden de anlamak mümkün değil. Tasarruf istiyorsanız, "Tasarruf yapıyoruz." diyorsanız -ki Sayın Başbakan- "Bundan sonra -nasıl bir şey kullanmıştı- şatafatlı harcamalar yapmayacağız." dedi galiba, "Tasarruf yapacağız bundan sonra." dedi ama- yüzde 18'in üzerinde büyüyen bir bütçe var. Bu kadar büyük bir bütçeyle tasarruf yapmak mümkün mü? Bu kadar vergi artışıyla -ki bu geceden itibaren benzine ve motorine de zam geliyormuş herhâlde- böyle bir bütçeyle tasarruf yapılması mümkün olabilir mi?

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Petrol fiyatları 60 doları geçti.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Evet, evet de yani biliyorsunuz petrol bu piyasada, petrol piyasasında hemen yansımaz. Biz ağırlıklı olarak spot piyasadan almıyoruz.

BAŞKAN - Soru-cevaba daha sonra başlayacağız Sayın Kuşoğlu, siz konuşmanızı bitirin.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Biz uzun vadeli alımlar yapıyoruz yani daha düzenli alımlar yapıyoruz. Dolayısıyla hemen yansımamıştır. Yansımasının en az üç ay sürmesi gerekirken hemen yansıtıyoruz. Yok mu, bu akşam bir artış söz konusu değil mi?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bir haftalık...

Bu Akdeniz havzasındaki Brent petroldeki değişiklik otomatik olarak...

BAŞKAN - Sayın Bakan, cevaplayacaksınız, biraz sonra cevaplayacaksınız.

Sayın Kuşoğlu, lütfen toparlar mısınız.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan...

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Otomatik düştüğü zaman niye düşürmüyoruz?

BAŞKAN - Sayın Gaydalı... Sayın Paylan...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Bakan, birçok yeri atlayarak gidiyorum ama 51'inci sayfada diyorsunuz ki: "2018 yılı bütçesinin temel özellikleri arasında bütçeden faize harcanan kaynakları azaltırken doğrudan vatandaşımıza hizmet olarak yansıyacak kaynakları artırmak..." İlk defa 2018 bütçesinde 71,7 milyarlık bir faiz harcaması var ve bu sizin döneminizdeki rekor. Hem 2018 için bunu söylüyorsunuz hem "Faizleri azaltıyoruz." diyorsunuz hem de rekor kırdığınız bir yıl için söylüyorsunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Reel olarak...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, biraz sonra cevap vereceksiniz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sağlıkta da yine iddialı cümleler kurmuşsunuz ama 2017'den 2018'e bütçedeki genel ortalama artışın altında bir artış var sağlıkta.

Sayın Bakanım, yine, 61'inci sayfada şöyle bir ifadeniz var: "2002 yılında yüzde 6,6 olan yatırım harcamalarının bütçe içerisindeki payını 2018 yılında yüzde 11,2'ye çıkardık." Bakın, Sayın Bakanım anlattı konuşması sırasında, yeni seriye göre 2002 yılında -sizin verdiğiniz yılı söyleyeyim- yatırım harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 21, şimdi de 29. Yani, çok önemli bir farklılık yok, sizin dediğiniz kadar bir farklılık yok. Siz bütçeyle kıyaslamışsınız, millî gelirle kıyaslayınca bu farklılık ortaya çıkmıyor.

Yani, bu sunumunuzu yenilemeniz gerekiyor; çok noksanlıklar var, hatalar var, eksiklikler var ve dişe dokunur değil. Yani, gerçekçi olması lazım, bundan sonraki dönemlerde daha gerçekçi olması lazım, bütçe meselesinin daha ciddiye alınması lazım.

Sayın Bakanım, bana kimse "Ya, bütçe bize ne verecek?" diye sormuyor. Sadece kim soruyor biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Eski milletvekillerimiz soruyorlar, "Bütçeyle biz emekli maaşlarında ne alıyoruz, emekli maaşlarımız ne olacak?" diye sadece onlar soruyor. Hiç kimse bütçeyle ilgilenmiyor.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Maalesef bu hâle getirilmiş bir bütçe var. Böyle bir bütçenin işte sunumunu yaptık, siz yaptınız, biz de cevap verdik. Böyle bir bütçe anlayışıyla maalesef yeni döneme giriyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Keşke emekli milletvekillerimizi böyle bir şeyle suçlamasaydınız ya da anmasaydınız.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, kimseyi suçlamadım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın eski milletvekillerimizin sormasının nedeni şu: Onlar biliyorlar ki bütçe her kesimin ne verdiğini gösteren bir belgedir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Hangi kesimlere, emekliye, memura, işçiye, toplumun diğer kesimlerine, esnafa, tacire ne verildiğini gösteren bir belgedir ama o kendi dönemlerinde kalmış. Artık bütçe bunları gösteren, bunları veren bir belge değil maalesef.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bu onlara yönelik bir eleştiri değildi, tam tersine iktidara yönelik bir eleştiriydi. Yanlış anladınız, onu düzeltmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Evet, değerli arkadaşlar, tümü üzerindeki söz talepleri karşılanmıştır. Sayın milletvekillerimize teşekkür ediyoruz.

Şimdi soru bölümüne geçeceğim.

Öncelikli olarak talep eden Komisyon üyelerimize Sayın Bakana soru sormaları için söz vereceğim. Komisyon üyelerimizin tamamı için toplam süre on dakika. Ayrıca Komisyon üyesi olmayan sayın milletvekillerinin soruları varsa onlar için de beş dakika süre vereceğim. Böylece sorular için on beş dakika toplam süre verdikten sonra da Sayın Bakana görüş, soru ve eleştirilere cevap vermek üzere söz vereceğim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Kaç dakika Bakana?

BAŞKAN - Zaten en başında bu kararı aldık. Kararı alırken dinlemediğiniz için Sayın Paylan, soruyorsunuz.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Kırk beş dakika.

BAŞKAN - Kırk beş dakika.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, bana yarım dakika verebilir misiniz?

BAŞKAN - Tabii, buyurun Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Atlayarak sunumumu yaptığım için bir konuyu atladım Sayın Bakanım.

2016 Genel Uygunluk Bildirimi'nde de var, siz de farkındasınız. Özellikle Genel bütçeli idarelerin yedek ödenek miktarına getirilen yüzde 2'lik sınırlama, başlangıç ödeneklerine ilişkin bulunmaktadır." diyor. 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu'nun 6'ncı maddesiyle Maliye Bakanlığına verilen yetkiler dâhilinde yapılan ödenek aktarmaları sonucunda yedek ödenek tutarı... Yani, 2 milyarlık başlangıç ödeneği 35 milyara çıkarılmış yedek ödenekler için. Bu tutar yüzde 6'ya tekabül ediyor ve Sayıştay tarafından haklı olarak eleştiriliyor. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz, bir.

Bir de, yine, ödenek üstü harcamalar var. Bu da değerli arkadaşlarım, bizim takdirimize sunulmuş, bunun değerlendirilmesi lazım. Sayın Başkanım, bir alt komisyon kurularak bu konuların, Sayıştayın Genel Uygunluk Bildirimi'nde eleştirdiği bu iki hususun değerlendirilmesi lazım. Bunu boş geçmememiz lazım, Sayıştay tarafından önem verilmiş ve çok önemli olan hususlar, bu iki hususu değerlendirmemiz lazım. Ben bir alt komisyon kurulup bu iki hususun değerlendirilmesini rica ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sorularınız bitti mi, ayrıca var mı?

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Soru değildi bu, soru ayrıca var.

BAŞKAN - Sorularınızı da buyurun alayım.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Soru olarak da Sayın Bakan, bu, geçen torba kanunda da sormuştum, servet affıyla ne kadarlık bir meblağ Türkiye içinden ve yurt dışından geldi, kayıtlara girdi? Hem bankalar için hem de Maliye için toplam bir rakam verebilir misiniz?