KOMİSYON KONUŞMASI

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, öncelikle Emine Hanım'ın annesine ben de rahmet diliyorum.

Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri ve değerli katılımcı ve dinleyiciler; bugün konuştuğumuz 2018 yılı bütçesinin elbette ülkemize, özellikle toplumun çözüm bekleyen temel sorunlu alanlarına çare olmasını ve hepimize, bütün topluma huzur ve refah getirmesini temenni ediyorum.

Ancak baktığımızda, bugünkü bütün konuşmalar, tespitler ve değerlendirmeler, işte, geçen hafta Bakanın sunumunu dinledikten sonra bugünkü tespit ve önerilerde, eğitim, sağlık, tarım, kalkınma, istihdam gibi toplumun gerçekten çözüm bekleyen temel sorun alanlarında bir çözüm noktasında bir iradeye ya da köklü çözüm noktasında bir iradeye sahip olmayan bir bütçeyi bu yıl da konuşuyoruz.

Bütçede genel olarak ortaya çıkan, açık ve örtük zamlar var. Yüksek maliyetli bir borçlanma, yerli ve yabancı sermayeye daha fazla kaynak aktarılması ve özellikle eğitim başta olmak üzere özelleştirmenin teşvik edildiği ve hepimizin de bu konuda mutabık olduğu, askerî ve güvenlik harcamalarının da hızla arttığı bir bütçeyle karşı karşıyayız.

Baktığımız zaman, 2017 yılında ara çözüm olarak birçok uygulamayı gündeme getirmiştiniz. İşte, konut sektöründe, mobilya, beyaz eşya sektöründe geçici vergi indirimleri oldu. Yatırım, üretim, istihdam, ihracat üzerindeki birçok yüklerin azaltıldığı vergi ve prim yapılandırmaları, prim borçlarının ertelenmesi gibi birçok önlemler alındı ancak biz bu vergi indirimlerinin, teşviklerin, borçlanmaların ekonomi için kalıcı ve yapısal bir çözüm üretemeyeceğini ısrarla belirtmiştik ki geçen hafta da burada, Komisyonda tartışılan bir torba yasa içerisinde birçok zam beraberinde geldi. Yani, vatandaşın üzerine yine vergi yükleri ve zamlarla karşı karşıyayız. İşte, 2018 bütçesinin vergi gelirleri arasında, baktığımız zaman, ilk üç sırayı dahilde ve ithalatta alınan katma değer vergisi, işte, 174 milyar TL; özel tüketim vergisi yine öyle, 135 milyar; gelir vergisi var, 123 milyar. Yani, neticede bir vergi yüküyle karşı karşıya kalacağız.

İşsizlikle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Sunumunuzu geçen hafta dinlediğimizde- işte, sayfa 27'de -işsizliğin artmasının gerekçesi olarak iş gücüne katılımın artmasını söylediniz. Bunu kesinlikle doğru bulmuyorum ben Sayın Bakan ve -yine sayfa 25'te- ülkemizin OECD ülkeleri arasında en yüksek artış sağlayan ülke konumunda olduğunu söylediniz istihdam açısından ama verilere baktığımız zaman Türkiye gelişmiş 20, G20 ülkesi arasında istihdamın en az olduğu ülke konumunda. 37 Avrupa ülkesi arasında istihdam oranı bakımından 36'ncı sırada ve OECD ülkelerinin çoğunda işsizlik oranı düşerken Türkiye'de hızla artmakta ve burada işsizlik oranının düşmesini, siz sadece bunun temel gerekçesi olarak iş gücüne katılımın artması... Evet, biz gerçekten ülke olarak fırsat penceresi olarak genç bir kuşağa sahibiz ve bu artan eğilimde. Ancak diğer bir taraftan da Sayın Bakan, Türkiye, hızla yaşlanan ülkeler arasında. İşte, bugün dağıttığınız 2018 programında da yaşlanma oranlarıyla ilgili ciddi rakamlar var, artış eğiliminde olduğunu... Tamam, 2023'e kadar bir genç nüfus artışı olacak ama bundan sonraki eğilim ise baktığımız zaman uzun vadede bir yaşlanan nüfus sürecini de dikkate almak gerekiyor.

Benim burada belirtmek istediğim, genç ve üretken nüfusa yeni bir fırsat penceresiyle... Bir de yaşlanan nüfusumuz var. Az evvel kadın istihdamıyla ilgili Sayın Tamaylıgil önemli istatistikleri sundu bize. Gerçekten, bu hazırladığımız bütçe gelecek nesilleri ilgilendiren bir bütçe ama bizim demografik yapımızın değerlendirilip geleceğe yönelik gerek harcama noktasında gerekse istihdam ve kalkınma noktasında gerekse eğitim noktasında böyle bir planlamanın yapılmadığını ve bunun da bütçeye yansımadığını görüyoruz. Kadınlara, gençlere istihdam yaratamayan bir Hükûmetin ya da böyle hazırlanan bir bütçenin, işsizliğin nedeni olarak iş gücüne katılımın artmasını da gerekçe göstermemesi gerektiğini ben düşünüyorum.

Diğer taraftan, döviz kuru, faizler, işsizlik, borçluluk sarmalı -burada önemli rakamlar verildi, benim sürem az olduğu için değinemiyorum- ve yükselen seyir var. İşte, faizlerle ilgili Genel Başkanınızın ve Sayın Cumhurbaşkanının söylemiş olduğu Ekim 2017'de: "Faizlerdeki düşüş istediğimiz noktada hâlâ değil. Faizlerdeki düşüşü başaramazsak birçok musibet bizi beklemektedir. Enflasyonda hâlâ düşüşü sağlayamıyoruz yüksek faiz sebebiyle." Evet, Sayın Genel Başkanınızın söylediği sözler. Siz Maliye Bakanı olarak bir türlü düşürülemeyen ve her geçen gün artan enflasyon nedeninin yüksek faizler olduğunu mu düşünüyorsunuz, yoksa faizin bir neden değil ekonomi politikalarının bir sonucu olduğunu mu kabul ediyorsunuz? Bunu sormak istiyorum.

Yine, bugün çok gündeme gelen orta vadeli programdaki bazı başlıklar, hedefler şöyle: Beşerî sermaye ve iş gücü kalitesinin artırılması, yüksek katma değerli üretimin yaygınlaştırılması ve kamuda kurumsal kalitenin artırılması. Şimdi, baktığımız zaman, işte, eğitim sistemi ki sizin en çok övündüğünüz, en çok bütçe ayırdığınız -iktidara geldiğiniz süre içerisinde- eğitim sistemi çöktü, bir kaosla karşı karşıyayız. İşsizlik oranı ortada. Nitelikli iş gücü açığımız keza öyle. Katma değerli ürün üretecek yaratıcı orta sınıfın gün geçtikçe eridiği ve bunun yanı sıra demokrasi değerlerinden hızla uzaklaştığımız, otoriter ve baskıcı bir yönetim anlayışından bir kurtulma talebi. Kamuda liyakat ve başarının yerine, maalesef işte içinden kurtulmaya çalıştığımız belli cemaatler ve şimdi de iktidar partisinin referansının geçerli olduğu bir ülkede siz bu hedeflerin tutturulmasını mümkün görüyor musunuz, ne düşünüyorsunuz burada?

Büyüme rakamıyla ilgili -sürem doluyor sanıyorum- birkaç bir şey söyleyeceğim. Siz sunuşunuzda 2017 yılı büyüme hedefi olarak "Yüzde 5,5." dediniz, Sayın Ekonomi Bakanı da geçen hafta bu oranı yüzde 6 olarak belirledi. Bugün yine gündeme gelen -gerçekten bir koordinasyonsuzluk var Hükûmetinizde- farklı açıklamaları biz duyuyoruz. Siz şimdi dışarıdaki yatırımcılara nasıl bir güven sağlayacaksınız bu noktada?

Son olarak da AR-GE faaliyetleriyle ilgili. AR-GE faaliyetleriyle ilgili siz 2018 yılı merkezî bütçesinden 4,9 milyar TL ayrıldığını söylediniz. Bu oran Türkiye'nin büyümesi ve gerçekten hedeflerine ulaşması için yeterli bir bütçe değil hâlâ, bir artış eğilimi var ama yeterli değil. Hâlâ biz OECD ülkeleri ve Avrupa Birliği ülkelerinin ortalamasının altındayız. 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinde AR-GE faaliyetleri için gerçekleştirilen rakamın gayrisafi hasılamıza oranı yüzde 0,029; şu an için merkezî yönetim bütçe harcamaları içindeki payı yüzde 1,14 olarak gerçekleşti. Bu oran baktığımız zaman, gerçekten birçok uluslararası şirketin AR-GE'ye ayırdığı bütçeden çok çok düşük seviyede.

Bir de şimdi hep 2002 yılı -bugün de gündeme geldi Sayın Bakan- sürekli bir 2002 yılı vurgusu var hep sunuşunuzda, 2002 yılıyla karşılaştırma. Bu, geçen yıl da gündeme gelmişti, en azından benim takip ettiğim üçüncü bütçe bu. Hep 2002 vurgusu var. Ama şimdi mesela bazı rakamlar var ki -tamam, siyaseten 2002'yi alabilirsiniz ama- bizim geçen yılı ya da bir önceki yılı dikkate alarak bir öngörüde bulunmamız gerekiyor. İşte, AR-GE faaliyetlerinin bütçesi böyle bir bütçe. Sizin geçen yılki sunuşunuzu ben dinledim. Orada siz 2017 yılı için 5,9 olarak belirttiniz -şimdi cümlelerinizi okumayacağım tekrar süre kısıtı nedeniyle- şimdi, mesela, 4,6 yani bir düşüş var. Siz ki bunu geçen hafta muazzam bir artış olarak söylediniz çünkü 2002'ye baktığımız zaman, evet, muazzam bir artış gözüküyor. Bunların, en azından bir sonraki bütçede daha dikkatli değerlendirilmesini öneriyorum.

Diğer bütçelerle ilgili de görüşlerim var ancak eğitim burada önemliydi. Bunları da ilgili bakanlıklarda dile getireceğim.

Teşekkür ediyorum dinlediğiniz için.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdemir.