KOMİSYON KONUŞMASI

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de öncelikle burada sunum yapan, çok aydınlatıcı bilgi veren bürokratlarımıza teşekkür ediyorum.

Aslında, bürokratlarımız, yani Bakanlığımız gereken işlemleri yapmışlar. Yani tespit edilmiş, envantere girmiş eserlerin yurt dışından iadesi konusunda yapılabilecek her şeyi yapmışlar. Kaldı ki, Dışişleri Bakanlığı bürokratımız da ifade etti, saygın müzayede şirketleri artık Türkiye'den gelen kaçak eserlere yer vermiyor, yani elinden uzaklaştırmaya çalışıyor.

Şimdi, tabii, arz-talep dengesi içerisinde talebi bitirmediğimiz müddetçe bu sorunların çözümüne herhangi bir katkımız olamaz. Yani sadece tespit edilmişlerin getirilmesi için bir mücadele veriliyor, hukuk kuralları içerisinde bununla ilgili bir mahkeme kararı da var mı, açıkçası merak ediyorum. Geçmişte Karun Hazinesi'nde olsun, Lidya eserlerinde, hep böyle tam elimizde bir Yargıtay kararı gibi olacağı noktada bir anlaşmaya gidilmiş ve bizim elimiz maalesef bu anlamda boş kalmış.

Şimdi, müzelerimiz bu anlamda çok önemli çalışmalar yapıyor ama mesela bir müzenin nasıl eser edindiği konusunda bir yönetmelik var, o yönetmeliğe baktığımızda, bu talebi doğuran "Özel Müzeler ve Koleksiyonerlerin Getirdiği" diye bir başlık var.

Şimdi, bu direkt talebi doğuran, yani kaçak kazıyla uğraşan insanların bir alıcısı var. Aslında işte burada Sayın Genel Müdürümüz bahsetti, 1869'da "Asar-ı Atika Nizamnamesi" diyor. Yani devlet malı bütün arkeolojik eserler. Bu kimsenin malı değil. Getirene de sadece bir ödül verilebilir, yani onun sahibi değil, bir teşekkür amacıyla bir ödül.

Şimdi, bir koleksiyoner müzeye nasıl arkeolojik eser getirebilir?

BAŞKAN - Şimdi, orada müsaade ederseniz şöyle bir şey söyleyeyim: Dünyanın her yerinde koleksiyonerler vardır. Koleksiyonerlerin bütün eserleri hangi bölgedeyse o bölgenin müzesine kayıtlıdır ve her yıl müze görevlisi o envanteri kontrol eder.

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) - Sayın Başkanım, şöyle, yani...

BAŞKAN - Yani bu biraz bu işe ilgi gösteren insanların devlet kontrolünde teşvik edilmesi manasında da...

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) - İşte, bu da kaçakçılığı teşvik ediyor aynı zamanda. Çünkü aslında bu koleksiyonerler... Müzeye gelen eserler müzede eğer sergileme ve bilimsel bir bilgi alınabilecek noktada değilse oradan kalanları ancak koleksiyonerler alabilir diye biliyorum, yanlış biliyorsam düzeltsin Sayın Genel Müdürümüz.

Ama bunlar direkt kaçak kazılardan eser alabilecek pozisyonda ve bunu müzede de aklayabilecek noktada şu anda çalışıyor diye biliyorum. Bu anlamda, kesinlikle... Baktım sunumda çok ciddi miktarda, 232 özel müze, 1.577 koleksiyoner var. Yani bu arz-talep dengesinde, dediğim gibi, bu talep kısmını kırmadığımız müddetçe, hani dışla ilgili şeyi kırmışız. Yani bu mahkemeler bu davalar neye mal olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti devleti kendi kültür varlığına sahip çıkıyor, bu önemli bir şey, bunun devam ettirilmesi gerekiyor ve mahkeme sonuçlarıyla beraber.

Ve yani dediğim gibi -envanter- hırsızlık bir şey zaten gelir, nasıl olacak gelecek. Yani hırsızlık malı gelmeyecek mi? Ama bunlardan kaçta kaçı envantere giriyor ki? Hiç bilmediğimiz bir höyükte, bir tümülüste kaçak kazıyla gelmiş kaldırmış, kırmış, parçalamış, fotoğrafını çekmiş, Amerika'daki alıcıyla buluşturmuş, ee, biz bunun iadesini nasıl sağlayabiliriz ki, bilmiyoruz ki böyle bir şey. Yani bu anlamda etnografik eserler yapsınlar koleksiyonerler. Yani Osmanlı, Selçuklu, hep işte "millî", "millî", "milli kültür" diyoruz ya, işte tam da yeri belki. Çünkü o mülkiyet konusu olabilir. Niye? Babasından kalmıştır, dedesinden kalmıştır. Yani işte bir çinidir, vakıf eseridir filan. Yani hiç olmazsa hem millî kültürümüzü korumuş oluruz hem de bu devlet malı olan, yasada da, daha 1869'da söylenen arkeolojik eserlerimizi de bir meta hâlinden çıkartmış oluruz diye düşünüyorum.

Sayın milletvekilim demin ifade etti, bu, aynı zamanda kültür varlıklarımızın korunması için gereken tedbirlerin alınması bu anlamda Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Kültür Bakanlığımızın, Anıtlar Müzeler Genel Müdürlüğümüzün ayrı bir toplantısında ayrı bir kolu olacak bu. Yani bunu da çalışabilirsek, kendi bu sıkıntılarımızı. Çünkü müzecilik ve teşhir anlamında gerçekten dünyayla yarışan, teşhirde çok önemli bir noktada olduğunu biliyoruz, özellikle yeni açılan Adana Müzesi'nden dolayı da kutlamak istiyorum, çok önemli bir teşhir düzeni sağlanmış. Ama müzeci yetişiyor mu? Müzeye aldığımız elemanlarımıza gerçekten işte heykel konusunda, sikke konusunda, halı konusunda vesaire vesaire yani gerek etnografik gerek arkeolojik eserler konusunda gerçekten uzmanlık verecek bir eğitimimiz var mı? Yoksa çünkü çok ciddi kadro artışları da oldu Bakanlığın bildiğim kadarıyla gerek korumasıyla, güvenliğiyle ilgili özel belki şirketlerden alındı. Müzecilerimizin iyi yetişmeleri konusunda bir ödenek, bir çalışma başlatmak gerekir diye düşünüyorum.

Sayın milletvekilim de bahsetti, hani, metal arayıcı dedektör satışı. Yani bu olacak bir şey mi? Hani hangi amaçla satılır bu? Yani bu resmen bunun teşvik edilmesi adına bir şey, bir reklam, televizyonlarda var.

Bir de, kültür ve koruma bilincinin geliştirilmesi için ilköğretim okullarında -mutlaka gidiyorlardır, ben o konuda bilgisizim belki bağışlayın, yapıyorlarsa düzeltin lütfen- yani en azından kendi bulundukları coğrafyayı tanıma, kendi kültürlerini tanıma adına ilkokul öğrencilerinin mutlak ve mutlak yani gerek arkeoloji müzelerinin gerek Atatürk müzelerinin kendi cumhuriyetimizin de, tabii kurucumuzun da okuyup anlamaları adına mutlaka ziyaret edilmesi konusunda gereken girişimlerde Millî Eğitim Bakanlığıyla bulunmaları gerekiyor. Çünkü özellikle, işte, Roma, Grek, Helen kültürü gibi kabul edilen bu kültür, arkeolojik eserler diye baktığımız zaman hep bir başkasının, sanki elinmiş gibi, hiç kendi içselleştirmeden... Sonuçta bu topraklarda yaşıyoruz. Hani hepimiz de çadırla gelmedik yani sonuçta, mutlaka bir şekilde bu topraklarla oralarla bağlarımız var. Bu anlamda bu bilinci geliştirmek adına gençlerimizi bu konuda aydınlatmamız gerektiğini düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.