| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 17 .10.2017 |
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli Komisyon üyeleri, tabii, mera ve meraların kullanımıyla ilgili, daha doğrusu kullanılamayacak hâle getirilmesiyle ilgili yapılan yasal düzenlemelerin başlıkları konusunda pek çok arkadaşım önemle dikkat çekti. Ben bu dikkat çekişin bir farklı boyutunda bir konuyu daha sizlere hatırlatmak isterim.
Bakın, Trakya'da bir Ergene Havzası ve Ergene'yle ilgili yaşanan sorun vardır. En önemlilerinden bir tanesinin sebebi de yer altı sularıyla ilgilidir, Ergene Nehri'yle ilgilidir ve bölgedeki tarım alanlarıyla ilgilidir. Bugün Ergene Nehri'nin kenarında herhangi bir şekilde bir yere gitseniz o alanda duramazsınız. Sayın Orman ve Su İşleri Bakanımız -kaç sene oldu bilmiyorum, saymaya zamanım yetmedi- demişti ki: "Üç-dört sene içerisinde Ergene'de suya girilecek." Ama üç sene geçti, dört sene geçti, geçen geçti, Ergene hâlâ aynı Ergene.
Şimdi, ben niye Ergene'yi anlatıyorum diye başladığımızda, maalesef ve maalesef... Trakya açısından baktığımızda sanayileşme güzeldi, Trakya'ya fabrikalar geldi, iş alanları yaratıldı, ihracat olanağı açısından çok iyi ama maalesef çevre ve arıtmayla ilgili sorunlarda baştan ortaya konulan yanlışlıklar ve ondan sonrası da hep ertelenen, ertelenen sorun çözmeler ve kaybettiğimiz tarım topraklarıyla bugün Trakya kimliği olan o üretken ayçiçeği gibi -biz Trakyalılar gündöndü deriz- günün döndüğünü gösteren, o aydınlığını kaybeden, buğday açısından baktığınızda yine üretkenlik açısından, rekolte açısından, gücü çok yüksektir, bunu kaybeden... Nedir olay? Sayın Bakan, şimdi tekrar gündemde olan İstanbul'daki sanayi kuruluşlarının Trakya'ya daha da yönlendirilmesi. Şimdi, böyle bir gerçeklik varken siz ister "İşte şurasını şunlar özel mülkiyet, kamu arazisi, arada da hadi mera kalmış, onu da ekleyelim." bakış açısıyla, olayın sadece maddi ve harita üzerindeki çözümünü ararken karşımıza koskocaman bir Trakya ve çevreyle geldiği nokta var. O yüzden "14'e 'i'yi ekleyelim, 'ı'yı çıkaralım, şuna şunu yapalım." demeden önce biz Türkiye'ye -hani biraz önce yine planlama dedim ya- planlama mantığı içerisinde tarım, hayvancılık ve onun getirdiği endüstriyse, ona da endüstri gözüyle bakarak... Dünya bugün, hani diyoruz ya küreselleşme, hani biz "millî" diyoruz, bugün hiç araştırdık mı acaba o büyük küreselleşmenin sahibi olan, yönlendiren güçler, ne kadar, dünyanın kaç yerinde topraklar kiralayarak kendi içlerinde sorunlu gördükleri üretimleri yapmayarak oraya getirdiler? Biz Türkiye'de çimento gerçeğini yaşadık. Sanayi yapalım. Ben, sanayiyi sonuna kadar destekleyen ve birçok konuda da her çalışmanın içinde olmayı öneren bir kişiyim ama "sanayi" derken ne zeytinliği ne merayı ne de tarım alanlarını riske atarak sanayicilik olmaz. O zaman, o sanayici yaptığı -o bana göre haram sayılacak yer üzerine kurulu- sanayiciliğinden kolay kolay helal kâr da elde edemez.
Teşekkür ederim.