| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 19 .10.2017 |
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Bakan, göreviniz hayırlı olsun diyorum.
Sayın Başkan, şimdi, bir madde var iş sağlığıyla ilgili, işte Bihlun Hanım ve Ünal Bey bahsettiler geçmişinden, bu Seveso kasabasındaki kaza sonrası gelen yönetmelikle başlayan bir şey ama bizim derdimiz daha derin gibime geliyor. Birincisi, bu konuştuğumuz mesele bizim ülkemizin üretim yapısıyla ilgili bir meseledir. Daha doğrusu, üretim yapısına bakış açımızla ilgili bir meseledir. Bizim ülkemizin üretim yapısı ilkel teknoloji, ucuz insan gücü ve ne yazık ki çevreyi kirletmek üzerine kurulu bir üretim yapısı üzerinde. Sonra iş cinayetleriyle karşılaştığımızda "Bizim ülkemizde niye bu kadar yüksek?" diyoruz. Yani bir katsayı olsa, başka ülkelerin üretim yapısı teknoloji üretim seviyesi, başka değişkenler de, ölçebileceğimiz veya değerlendirebileceğimiz değişkenler de konulsa görülecek ki hiç sürpriz değil bizim ülkemizde iş kazalarının bu kadar yüksek olması. Tabii, kültürün de büyük etkisi var, iş yapma kültürünün de büyük etkisi var. Son etki de bence hukuktur, mevzuattır. İşte, biz de bu mevzuatla uğraşıyoruz.
Şimdi, biz endüstriyel kazalara -Ünal Bey aslında bir boyutunu getirdi- sadece işçi sağlığı ve işçi güvenliği açısından bakıyoruz. Tabii, en önemli husus o ama bir de bu endüstriyel kazaların halk sağlığı boyutu var. Şimdi ülkemizde iki tane nükleer santral yapılıyor mesela. Bu nükleer santralle alakalı da yanlış hatırlamıyorsam tüp gaz örneği verilmişti. Yani tüp gazın güvenliği ile nükleer santral... Üstelik ciddi bir kamu yetkilisiydi, şimdi hatırlamıyorum kim söyledi bunu ama tüp gaz ile nükleer santrali karşılaştırdığımız bir kültürde iş kazası, iş güvenliği ve halk sağlığını konuşuyor hâle geldik.
Anladığım kadarıyla bir risk analizi raporu hazırlanacak bu maddeye göre. İş yerleri, yaşanabilecek iş kazaları, bu yaşanabilecek iş kazalarının önlenmesi ve kaza yaşanırsa da herhâlde buna müdahale edilmesi gibi bir raporun hazırlanması gerekiyor herhâlde iş sağlığı ve güvenliği uzmanları tarafından. Aslında teorik bir çalışma bu yani iş sağlığı uzmanları... Doğru mu anlıyorum bilmiyorum ben.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) - Hayır, öyle değil.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yanlış mı anlıyorum? Bir söyler misiniz o zaman. Çünkü baktığımda... Standarda baktım, yönetmeliğe değil.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) - İş sağlığı güvenliğiyle ilgili işlemler yapılıyor zaten, bu güvenlik raporu başka bir şey. "Büyük endüstriyel kaza" diyoruz, onlarla ilgili çeşitli senaryolar yazılıyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ben onu demedim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) - O senaryolara göre her türlü önlemin... Yani böyle tek klasörle falan yapılan bir şey değil, çok teknik, çok kapsamlı, hazırlanması uzun süren... O iş yerindeki patlayıcı maddeler, iş yerinin şartları, durumu, onunla ilgili çeşitli senaryolar yazılıp onlara göre alınacak önlemleri içeren farklı bir rapor şeklinde.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - İşte onlara "risk" diyorlar, onları değerlendirmenin de risk analiz raporu... Yani burada şunu söylüyor: "Yeni kurulacak veya hâlen faaliyette bulunan..."
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) - Hayır, iş sağlığı güvenliği kapsamında onlar yapılıyor zaten. Bu güvenlik raporu "büyük endüstriyel kaza" tanımıyla bağlantılı daha farklı bir şey yani daha büyük bir hazırlık.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Tamam anladım, benzer anlamışız o zaman.
"Yeni kurulacak veya hâlen faaliyette bulunan iş yerleri için büyük kaza önleme politika belgesi veya güvenlik raporunun hazırlanması, incelenmesi..." Bahsettiğim bu raporun, tamam, sonuçta bunun uzmanları tarafından bir risk değerlendirmesiyle, literatür taramasıyla yapılmasından bahsediyor.
Yine başına dönelim. Arkadaşlar, üretim yapısı bir kalitesizlik sorunudur. Biz bu kalitesizlik sorununu işte tam da bu maddede görüyoruz. Şimdi, bakın, bir torba yasanın içine bir madde koymuş getirmişiz ama bu kadar...
BAŞKAN - Doğru söylüyorsun da ona gülüyorum, tasdik olarak yani.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Evet.
Yani yasama kalitesi böyle olursa sanayi politikası kalitesi de öyle olur. Sanayi politikası kalitesi de öyle olunca işte bizim gariban, yoksul halkımız madenlerde, TÜPRAŞ'ın kazanlarında, Kocaeli'de tersanelerde can verir durur. Onun için, başında mesela usul hakkında söz isteyip arkadaşlar böyle yasa olmaz diyoruz ya. Şimdi, burada 550 milletvekili var ve sanıyorum birçok milletvekili de kendi kalitesi ölçüsünde değer katamadığını düşünüyor yasama çalışmalarına. Oysaki şöyle olmuş olsaydı: Ciddi -mesela Soma'dan sonra panik de kurulmuş değil- bir iş sağlığı, iş güvencesi ve iş kazaları komisyonu kurulmuş olsa, o bütün bürokrasiyle ve akademik çevreyle tartışmış olsa, sonra bir rapor gelse, o alt komisyona gitse, alt komisyonda görüşüldükten sonra üst komisyonda ve Genel Kurulda da buna düşünceleri alalım, en doğruyu bulalım diye bir yasa geçmiş olsa ve o hepimizin katkı sağladığı yasayı da doğru dürüst uygulamış olsak Şırnak'ta o 7 gariban kardeşimiz bu şekilde can vermeyecekti. Ama bizim ülkemiz yoksul olduğu için, bizim ülkemizde sermaye birikimi olmadığı için, bizim ülkemizde, normal teknoloji yatırımını geçin, hani işçinin sağlığına yatırım yapılmadığı için o işçiler... Şimdi, Sayın Bakanım belki Bakanlığında gitmiştir, muhakkak gitmiştir ama rapor uygulanmamıştır. Bizimkiler de gitti o madene ve Özgür Özel bana şunu söyledi: "Orada nasıl çalışıyorlar ben anlamadım."
Şimdi "Maden kaçak." diye açıklandı Sayın Bakan. Şimdi "Maden kaçak." diye açıklanınca orada can veren işçilerin hukuki haklarına zeval gelir. Siyaseten kurtulmak için "Maden kaçak." diyoruz ama o kaçak madenden kömür alıp fakir ailelere kömür dağıtımı yapılıyor ve devlet ihale mevzuatına göre de ihale yapılmadan önce bu tip şeylere bakılması gerekiyor. Yani biz gözümüzün önünde, Şırnak'ta, işçilere bugün ölecek, yarın ölecek şeklinde baktığımız madenden kömür alarak bu iş kazalarını bir şekilde özendiriyoruz. Sadece burada değil, burada zaten çok belliydi. Bakın, Sayıştayın raporlarını okuyun. Mesela Kozlu raporu vardır Sayıştayda. 6 sayfa tespit yapıyor madendeki güvenlikle ilgili ve en sonunda şunu söylüyor: "Şimdiye kadar bu madende, bu ocakta ölümlü kaza olmamış olması tesadüftür." Sene 2011. 2012 yılında 23 kişi oradaki patlamada öldü. Allah'tan tesellimiz şu: 500-600 kişi de ölebilirdi de mesai değişim saatine gelmiş patlama. Benzer şeyleri Soma'da gördük, şimdi Şırnak'ta görüyoruz, TÜPRAŞ'ta görüyoruz -zaten istatistikler belli- önümüzdeki haftalarda da göreceğiz. Daha da kötü olan "Bu, kaderin bir parçası." diyeceğiz. Oysaki kaderi biz milletvekilleri olarak... Sayın Komisyon Başkanına da söylüyorum, onu da severim ama sorumluluğu vardır. Kalitesiz yasa ile iş cinayeti arasında bağlantı vardır. Toplumlarda bir makara ipliği teorisinden bahsedilir. Bürokrasiniz ne kadar kaliteliyse siyasetiniz de o kadar... Hemşirenizin iğne vurmasından tutun, madenlerdeki kazı kalitenize, internet hızına kadar arada görünmez bir makara ipliği vardır ve biz kalitesizleştikçe de bütün bu yasalar böyle gelecek, işçi ölümleri devam edecek, daha ilkel bir ekonomimiz olacak, daha çok borçlanacağız -nereden bağlarsanız- topyekûn bir medeniyet gerilemesinin içine gireceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.