KOMİSYON KONUŞMASI

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli hazırun, şimdi, öncelikle merak ettiğim bir konu: Biz Çevre ve Orman Bakanlığından Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ne zaman geçtik Sayın Başkan? Oldu herhâlde dört beş sene, değil mi?

BAŞKAN - Olmuştur.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Şimdi, önümüzde, kurum ve kuruluşların çalışmamasından şikâyetle gelen bir düzenleme yaparken bakıyoruz bu ilgili 7'nci maddede "Çevresel etki değerlendirmesi işlemleri Çevre ve Orman Bakanlığı..." diye yazıyormuş, önce birinci bir düzeltme o. "Orman Bakanlığı"nı çizip "Şehircilik Bakanlığı"na dönüştürüyoruz bu düzenlemede, bize gelen tasarıda, doğru mu? Demek ki biz daha önce kendi yaptığımız yasalarla ilgili ismi değişen bakanlığın bile ismini dercedecek bir düzenlemeyi senelerdir yapmamışız. Ya bu düzenlemede o var. Çevre ve Orman Bakanlığı görünüyormuş, "şehircilik"e çevrilmiş bugün. Şimdi, bakın, bu madde böyleymiş, böyle kalmış, şimdi "şehircilik" olarak bugün değiştiriliyor daha. Yani biz kamu kurum ve kuruluşları açısından yapılması gerekenleri dile getiren bir gerekçeyle düzenleme yapmaya başladığımızda bakanlıkları sorgulamak bile istemiyorum.

Şimdi, burada yeni bir önerge getirdiniz ve orada diyorsunuz ki: "İlgili bakanlıklar ve diğer kamu kurum, kuruluşlarınca üç ay içerisinde sonuçlandırılmayan diğer izin başvuruları..." Nedir bunlar? Bu bakanlıklar hangisidir? Bu izin başvuruları nelerdir? İşini yapmayan bakanlıklar olduğunu dile getiriyorsunuz. Bu bakanlıkların kendilerini savunma ve "Biz işimizi yapıyoruz." deme hakkı vardır veya kurum ve kuruluşlara direkt olarak... 1.700 mü dediniz bekleyen ruhsat talebi var diye?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI MÜSTEŞAR YARDICMISI İSMAİL YÜCEL - Evet.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - O zaman bütün bu 1.700 ruhsatla ilgili izni geciktirme işi burada üç ayı geçen süreyle vermeyen ve ilgili bakanlık ile diğer kurum ve kuruluşların sonuçlandırması gereken izin... Ben de bu bakanlıklar kimdir, vermeleri gereken izin ve başvurularla ilgili izin süreçleri nedir, bunları öğrenmek istiyorum ve özellikle öğrenmek istiyorum. Çünkü temelde, oradaki gecikmeyi gösteriyorsunuz.

Şimdi, bizim Anayasa'mızda insanların yaşam hakkı düzenlenirken özellikle çevre de bu konuda altı çizilerek belirlenmiş olan temel haklardan bir tanesi. Benim gördüğüm, bu hakla ilgili ve buna bağlı uygulamalarda eğer ilgili bakanlıklar arasında anlaşmazlığın derecesi varsa ve bunda da çevre, o çevrede yaşayanlar, o kurgulanan veya kurulan işlerde çalışanlar ve onların çalışma şartlarından veya yaşamda çevre şartlarından ortaya çıkan mağduriyetler varsa bunları çözmek gerek.

Şimdi, dün iş güvenliğiyle ilgili bir düzenleme yaptık, bu endüstriyel işletmelerle ilgili, dedik ki: Burada bir güvenlik, oluşan riskler varsa bunun daha da ileriye gittiğinde çevreyi de etkileyen sonuçları vardır. Bunu da dikkate alarak düzenleme yapılmalı. Buna uygun uluslararası, Avrupa Konseyi kriterlerinde değerlendirme yapılmalı. Şimdi, bu neye benziyor. Hadi bir ruhsatı hızlandıralım ama çevreye, yaşayana, oradaki endemik yapıya, oradaki su kaynaklarına ne olursa olsun, yeter ki iş yürüsün. Olmaz böyle bir şey. Ha, biz maden kaynaklarıyla bu kaynakları zenginleştirip katma değeri artırarak bir süreç yöneteceksek bu süreçleri de birini yok ederek gerçekleştirmek son derece hatalı ve olaya tek taraflı bakarak, herkes kendini bir tarafa çekerek kanunla birilerine suç yükleyip hesabını da sormayan bir yaklaşımla kanun yapmak son derece yanlış ve bunun da bu kanunun, bu tasarının içinde olması, gerçekten, yasamayı yerine getiren veya bir millet vekâletini yerine getiren bizler için de bence çok üzücü.

Şimdi, bu düzenlemeyle ilgili olarak daha önce bir yönetmelik çalışması yapıldı. Bu yönetmelik çalışmasını Danıştay iptal etti. Danıştayın iptali yeterli olmadı. Hadi gelin, bunu bir daha bir kanun maddesi... Torba nasılsa çorbaya döndü. O çorbaya bir baharat da biz atalım ve bu baharatı atarken de olumlu... Yani bu neye benziyor? Birine bir soru soruyorsunuz. "Biraz düşüneyim, zaman istiyorum." diyor. Muhakeme yapıyor, mantığını çalıştırıyor. "Ya tamam, çok düşündün. Senin zaten kafan çalışmıyor." deyip "Benim dediğim doğrudur."a gelen bir yaklaşım.

Yani bence burada muhatap olan ilgili bakanlıklar kimse onların burada gelip kendini savunması lazım. Çünkü "Siz işinizi yapamıyorsunuz, tanımlanan görevinizi yerine getirmiyorsunuz. Getirmediğiniz için de biz bunun kanunla altını çiziyoruz ve yetkiyi alıp kararını biz veriyoruz. Sizin yerinize kararı veren, bunun da olumlu olduğuna karar veren biziz." diyen bir yasal düzenleme.

Bence vazgeçin bu işten, böyle yasa yapmaktan da vazgeçin. Bakanlar Kurulusunuz. Burada Sayın Bakan "Bakanlar Kurulunu temsilen konuşuyorum." diyor ama Sayın Bakan, iki bakanlığın birbiri içindeki uygulamalarda böylesine kanuni düzenlemeyle birbirinin uygulama alanlarını değerlendiren ve sonuçlandıran bir yaklaşımla kanun yapma, bence Hükûmet veyahut yönetim iradesi ve erkinin de sorgulanacağı veya kendi içindeki uyumunu sorgulatacak bir tercihtir.

Teşekkür ediyorum.