KOMİSYON KONUŞMASI

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli hazırun "Kanun, bu ülkede kural koyucu olarak var." diye kabul ediyorsak ve bu ülkenin Anayasa ve yasalarla yönetilen nizamı, düzeni içerisinde hareket etmeyi öncelikli görevimiz görüyorsak kanun ne emrediyorsa onu yapmamız bizim de görevimiz.

Şimdi, önümüzde -birçok arkadaşımın defaatle tekrarladığı gibi- bir kanun, o kanunun sınırları ve o kanunun sınırları içerisindeki yapılabilecekler açık açık, çok yalın bir Türkçeyle anlatılmış. Ama gel gör ki kanun böyle derken "Ya, o kanun orada o şekilde var olsun, ben yine kendi düşünceme, kendi uygunluğuna baktığım tarz bir yasama faaliyetiyle işimi devam ettiririm." mantığıyla önümüze gelen bu "torba"sı artık çorbaya dönmüş olan yasanın içerisine, çok önemli, kamuya, kamuyla ilgili yapılacak olan mali düzenlemelerde çok önemli bir başlık teşkil eden borçlanma limitinin artırılması maddesini dercetmişiz. Bu, hem bütçe hakkı açısından hem kanun yapma metodolojisi açısından hem de kanunun taşımış olduğu ana işlevler açısından "Neredeyiz, ne yapıyoruz?" sorusunu defalarca sormamız gerektiğini tekrarlamak isterim.

Şimdi, değerli arkadaşlar, biz bu seneye başladık, 2016 yılının sonunda 2017 bütçesinin çalışmalarını gerçekleştirdik. Orada hedefler konuldu. O hedeflerin kimi tuttu, tutmadı, onların hiçbirine girmek istemiyorum çünkü tutmayanları saydıktan sonra hangisi tuttu diye bakmak lazım. Ama karşımıza çıkan bu tablo içerisinde hem rakamlar hem de yükümlülükler açısından hem de genel ekonomi politikası açısından bazı değerlendirmeleri objektif olarak yapmak zorundayız.

Bizim ekonomi politikalarında en çok övündüğümüz bir başlık vardır: Bu başlığa baktığınız zaman kamu mali disiplinini o kadar iyi sağladık ki bizim Türkiye ekonomisi sarsılmaz bir güçtür. Bir de bankalarımız çok güçlüdür deriz. Bu iki tane önemli göstergeyi alır, her yerde de biz "güçlü Türkiye", "güçlü ekonomi" diye, söylemlerinin önüne o güzel pembe tabloyu çizerken kullanılırlar. "Biz" derken ekonomiyi yöneten arkadaşlarımız açısından söylüyoruz; bizim, benim ve arkadaşlarımın söylemi olarak değil. Ama son döneme baktığımızda hem maliye politikası açısından karşımıza çıkan sonuçlar hem de para politikası açısından yapılan uygulamalar öyle bir karmaşıklıklar zinciri karşımıza çıkarıyor ki bir taraftan bakıyoruz, ortadaki ekonomik ivme kaybını toparlamak üzere bir yandan işte vergi ertelemeler, bunun ötesinde bazen düşüşler, tahsilat sürelerinin değişmesi, pek çok maliye politikası ortaya koyuyoruz; bir taraftan, sıkı para politikasının getirdiği yükümlülüklerle gidiyoruz ve ikisi birbirine çarpışınca denge bozulup orta vadede ortaya çıkabilecek olumsuzlukların hazırlayıcısı oluyor.

Şimdi, bugün geldiğimiz noktada, sadece temmuz darbe girişimiyle olumsuzlaştığı söylenen ekonomik göstergelerin sadece onunla kalmayıp karşımıza çıkan bir olağanüstü hâl döneminin getirdiği genel ekonomik yapıyla ilgili yarattığı riskler, sonrasındaki bir referandum süreciyle beraber ortaya çıkan kamunun yüklenmek zorunda olduğu birtakım yükler ve arkasından da işte hareketlendirilmesi hedeflenen ekonomi için alınan kararlar. Şimdi, burada dengeyi sağlamak, kuralları doğru uygulamak ve o dengedeki hassas, o ince çizginin içerisinde uygun zamanda, uygun hareketleri yapmak çok önemli çünkü ondan sonraki süreçte maalesef ve maalesef, karşımıza çıkacak olumsuz sonuçlarla bire bir karşılaşırız.

Bütçe finansmanı açısından baktığımızda da bu, kendi içinde dengesizleşen yapının karşımıza çıkardığı tuhaflıklarla bugünkü değerlendirmeleri yapıyoruz ve diyoruz ki: "Biz kanunu -yine söylüyorum- dikkate almadan getiririz çorbanın içine, bir tuz da alacağımız borç rakamı olsun." diye bir kanun yapma mantığıyla bugüne geliyoruz. Ancak şimdi bu kadar açıktır ki -yani burada ekonomi hocası olmak, işte maliyeci olmak falan şart değil- normal vatandaş bilir, der ki: Benim ülkemde şu kadar vergi toplanacak, bu kadar da giderim olacak. Bu ülke demek ki vergisiyle giderini karşılamıyor. Ne yapacağız? Ya ben daha çok fedakârlık edip vergi vereceğim, benden alacaklar ya kendileri yönetirken yaptığı israfı kesecek, daha az gider olacak ya da işte birtakım borçlarla... Bu, evdeki bütçede de aynı, yurt bütçesinde, devlet bütçesinde de aynı, işletme bütçesinde de aynı. Şimdi, biz ne yapıyoruz? Getiriyoruz, işte dönemsel pansumanlar yapmak üzere uygulamalar ortaya koyuyoruz ama bugün karşımıza çıkan yapıda bir de rakamlarla baktığımızda bir sorgulama ihtiyacını getiriyoruz. Bir: Neden bunu kanunda emredildiği şekliyle... "Sen limitini doldurdun..." Bak Amerika'da adam "tavan" diyor. Tavandan sonra, tavanı aşmaya gittiği noktada bir anda kilit oluyor, tavanı yükseltemezse tamamen ülke işlemez noktaya geliyor. Biz "Hadi, onu da artıralım, bu limiti; olmadı, bunu da artıralım bir torbanın içinde." Olmaz. Bunun... Nedir? Gideri ile gelirinin hesabının verileceği bir ek bütçe çıkar, o bütçenin içerisinde de toplumun genelinin bilgileneceği, bütçe hakkından gelen -hani bilgilenmesi de meraktan değil- en önemli hakkı olan bütçe hakkından kullanarak bunun karşılığını, cevabını alır. "Hayır, biz kanuna dercedeceğiz ve o şekilde yapacağız."

Şimdi, rakamlara bakıyorsunuz; OVP'ye bakıyorum, 62 milyar civarında bir açık hedeflenmiş. Şimdi, OVP mi yanlış? Açık daha mı fazla olacak, daha mı farklı olacak? Çünkü kamunun finansmanı için bir kaynak yaratıyoruz. Öncesinde "47" demişiz, "5" "5" "10" demişiz, 52,2'ye çıkartmışız. Şimdi, 37'yi de getirdiğiniz zaman, rakam geliyor 89 milyar civarına. Ya, 62 açık, 89 borç; aradaki para nereye gidecek; kim, nerede, nasıl kullanacak? Bu kaynağın nereye kullanılacağıyla ilgili Sayın Bakan bir basın toplantısında demiş ki: "Tek tek bunları söyleyeceğim." Değil mi? Siz tek tek söylemediniz; genel, nereden oluştuğunu söylediniz ama bunun tek tek açıklaması... Aslında tek tek açıklanacağı yer ek bütçe olur, o ek bütçede görürüz.

Sonra -biraz önce konuşuldu- Merkez Bankasındaki hesaba baktığımızda, kamu hesabına, 55 milyar civarında sanırım bir rakam var. Şimdi, bir taraftan yüzde 140 çevirme oranıyla borçlanıyoruz. Hadi, bunu kendimize ileriki dönemler için güç yaratıyoruz diye düşünüyoruz. Belki, işte Amerika'da FED faiz artışlarıyla bizim borç idaremizde, borç servisinde sağlıklı gerçekleştirmede problem olacak diye düşünülüyor ama ben pek o yönüyle de bakmıyorum.

Şimdi, geçen sene Sayın Bakan buraya bir kanun teklifi getirdi, hep beraber o kanun teklifini geçirdik ödeneklerin yüzde 10 artışıyla ilgili, değil mi? 5018 içerisinde, doğru mudur? Okuyayım mı? 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Kanunu'yla ilgili geçen sene bir değişiklik yaptık değil mi Bakanım? Dedik ki: "Genel bütçe ödeneklerinin yüzde 10'unu geçmemek kaydıyla merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek aktarımlarına ilişkin yetki ve işlemler ile usul ve esaslar merkezî yönetim bütçe kanununda belirlenir." Değil mi?

Şimdi biz ne yapıyoruz? Borçlanmayla beraber yeni bir kaynak yaratıyoruz. Şimdi burada soruyoruz, o zaman bu ödenekler nereden nereye gidecek? Çünkü bu kanunla o imkân daha da rahatlatılarak ortaya çıktı. Ha, kanunun içeriğinde olmadan uygulamalar da olabiliyordu ama hadi bunu yasal sınırlara ve hareket hâline çevirelim... E, şimdi ben de bu rakamlar arasındaki farkları gördüğümde bu değişiklikler nerede olacak diye açıkçası merak ediyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Gelecek bize, kesin hesap rakamları geldiğinde onları göreceksiniz.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Kesin hesabı demiyorum Sayın Bakanım. Siz ne dediniz? "Bu aradaki farkı tek tek söyleyeceğim torba yasada." dediniz. Ben de diyorum ki: Böyle bir değişiklik... Hani bunu kimisi diyor ki: Acaba bu paradan alınıp Varlık Fonu'na mı verilecek? Yok, işte savunma sanayisinde bir yerde mi kullanılacak? Bırakın bunu, burada bir rakam var, önceden de borçlanmışsınız, ihtiyacınız üzerinde de bir borçlanma yapıyorsunuz bununla beraber. E, ne olacak bu para, bu borçlanma, üzerine faiz ve yüklenilen edinimleriyle?

O yüzden, şimdi burada -fazla uzatmak istemiyorum, çok detaylı zaten değerlendirildi- biz bir kanunun gerektirdiği hükümlere göre yine kanun yapma mantığını işletelim ve bütçe hakkının bize vermiş olduğu, bize vekâletle milletin vermiş olduğu bütçe hakkının, buradaki arkadaşlar olarak ve siz de onun muhatabı olarak bütçe hakkının gereğini gerektiği şekilde yerine getirin diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tamaylıgil.