KOMİSYON KONUŞMASI

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, babam dedi ki: "Oğlum, sıra lojmanlara geldiyse iş gerçekten kötü gibi görünüyor." Şimdi babam 78 yaşında, Allah selamet versin. Yani "Lojmanlara sıra geldiyse hakikaten iş kötü." dedi. Ben de gerçekten öyle baba dedim ve ülkem adına gerçekten üzülüyorum. Çünkü ekonomi konuşulurken bunu parti siyaseti yapmak doğru değil. Çünkü dolar yükseldiğinde ben de fakirleşiyorum, siz de fakirleşiyorsunuz. Aynı gemideyiz. Gemi su aldığı zaman hepimiz batıyoruz. O yüzden Türkiye'de ekonominin kötüye gitmesini isteyen bana göre vatan hainidir. "Vay efendim, ekonomi kötüye gitsin de şu bakanı alaşağı edelim, Hükûmeti alaşağı edelim." diye düşünen vatan hainidir. Ama ekonomi kötüye gidiyor ise de bu kadar rahat olamazsınız, oradan bize bu kadar rahat laf yetiştirmemeniz lazım Sayın Bakanım. Yani iş kötüye gidiyorsa oturup hep beraber düşünmek lazım.

Şimdi, ekonomideki bu kötüye gidişte sakın ha "Terörle mücadele ediyoruz. Son terörist kalana kadar para harcayacağız. Helal olsun." filan diye de bunun arkasına sığınmayın. Terörle mücadele tabii ki yapılacak ama şunu da unutmayın: Siz ülkeyi devraldığınızda 1 tane terör örgütü vardı, şimdi 3 tane terör örgütü var. Daha da kötüsü, İdlib'e girdiğiniz zaman 33 mü, 333 mü terör örgütü olup olmadığını orada göreceksiniz. Yani "Savaşa para harcıyoruz. Ekonomimiz bu yüzden kötüye gidiyor." diye sakın ha bize böyle bir şey söylemeyin çünkü doğru değil. O noktadan çok daha öncesinden ekonominin kötüye gittiği çok net bir şekilde ortaya çıktı.

Şimdi, dediniz ki: "Saraçoğlu Mahallesi'ni mükemmel yapacağız. Şaşıracaksınız, başınız öne eğilecek." İnşallah, inşallah. Ama maalesef tarih bizi değil, sizi yalanladı. Örneğin " Şehir hastanesi yapacağız, başınız öne eğilecek." dediniz. Yaptınız şehir hastanesini, başınız öne eğildi. Neden öne eğildi? Çünkü dört yılda Erzurum'a yaptığınız hastanenin parasıyla yirmi beş yıl kiracı kalacaksınız, bir.

İki: Yaptığınız hastanelerin tamamı şehir dışında. Adı "şehir hastanesi", kendi şehir dışında. Vatandaş ateş püskürüyor.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ya Erzurum'daki şehrin tam merkezinde.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Erzurum'dakini demiyorum. Erzurum'dakini yaptınız, eliniz...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Erzurum'daki tam şehrin merkezinde.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Arkadaşlar, Erzurum'dakini...

SALİH CORA (Trabzon) - Trabzon'daki de şehir merkezinde, araştırarak konuşun.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Beyefendi, bakın...

SALİH CORA (Trabzon) - Şehir büyüyecek anlamına gelir.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Tamam, yorumunuz için teşekkür ederim ama polemiğe girmeyeceğim.

BAŞKAN - Arkadaşlar, dinleyelim.

Sayın Atıcı, tamamlayın lütfen.

SALİH CORA (Trabzon) - Şehrin genişleme alanında.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ne güzel, iyi, inşallah. Şehir büyür düşüncesiyle yapıyorsunuz da şehir büyüyene kadar ölenlerin de...

KASIM BOSTAN (Balıkesir) - Büyüdü zaten.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Buyurun.

KASIM BOSTAN (Balıkesir) - Büyükşehirler büyüdü.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Müsaade ederseniz ben devam edeyim.

BAŞKAN - Sayın Atıcı, devam edin lütfen.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Şehir hastanesi yaparak başınız öne eğildi.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - O hastanelerden çıktı. Vicdanınız rahat mı? Bir hesabı söylesinler, hesabı.

BAŞKAN - Sayın Atıcı, siz devam edin.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Arkadaşlar müsaade ederse edeceğim. Ben polemik meraklısı değil. Haklılar, yoruluyoruz hepimiz.

BAŞKAN - Bir müzakere ortamı, normal.

Buyurun siz.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Yo, ben itiraz etmiyorum, susuyorum.

BAŞKAN - Buyurun, normal, müzakere yapılıyor.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Kızmıyorum Sayın Başkan.

Tabii ki arkadaşlar da konuşsunlar ama söz alıp konuşurlarsa gerçekten biz de anlarız.

BAŞKAN - Elbette, elbette, buyurun.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Şehir hastanelerini, Sayın Bakan -bir hekim olarak söylüyorum- başımızı... Sadece sizin değil, bütün Türkiye'nin başını öne eğen bir projedir. Hastaları tedavi eden bina değil, hekimlerdir, sağlık personelidir. Bu hastaneleri şehir dışına çıkararak bütün halkın başını öne eğdiniz. Metro yaptınız Ankara'da, İstanbul'da. Sizin başınız öne eğildi, bitiremediniz. O metroya binemeyen insanların cebinden para alıp orayı karşıladınız. Diyarbakır'da vergi ödeyenin parasını aldınız, Ankara ve İstanbul metrolarına aktardınız. Ben mi aktardım? Siz aktardınız. Belediyenin yapacağı...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - ...parasını da Diyarbakır'a aktarıyoruz.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Hayır. Belediyenin söz vererek oy aldığı, metro yapacağı sözü verdiği şehirlerde siz, Hükûmetiniz bu metroya bütçeden para aktardı. Bunu yapmaması gerekiyordu.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ne oldu, kötü mü oldu? Hizmet yapmış.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Şöyle efendim: Eğer siz Hükûmet olarak bunu söyleseydiniz yerden göğe kadar haklıydınız. Geçmediğim köprüye de para veririm çünkü Mersin'deki yatırıma da bir başkası... Ama belediyenin söz verip de yapamadığı bir şeyi Hükûmet olarak üstlenmeniz halkı kandırmak demektir. Başınız öne eğilmiştir.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Başımız öne...

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ama bakın, bunları, Sayın Bakanım, ben söylemiyorum. Eğer hayır, ben oraya para aktarmadım derseniz benim başım öne eğilsin ama eğer siz belediyenin söz verip yapamadığı bir şeye para aktarmış iseniz bu baş öne... Ha, şu olabilir: Ya, bunlar benim başımı öne eğmez diyorsanız da bu tamamen bir anlayıştır, bir zihniyettir. Hayata nasıl baktığınıza, ahlakı nasıl değerlendirdiğinize bağlıdır.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - En doğrusunu vatandaş takdir ediyor. Ama vatandaşın takdirini kabul edin artık.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Güzel, sıkıştığınız...

Bakın, Sayın Bakanım, en doğrusunu vatandaş tabii, takdir eder. Bunu tartışacak hâlimiz yoktur. Ancak sizin yaptıklarınızın acısı çıkmaya başladı.

Mesela sigara içenler çok keyif alıyorlar, değil mi? Çok keyif alıyorlar. Ben de içtim yıllarca, bıraktım Allah'a şükür. Sigara içenler çok keyif alıyorlar ve diyorlar ki: "Ne güzel sigara içiyoruz." Ancak etkisi sigaranın yirmi sene sonra çıkıyor ve kanser oluyor. Siz de öyle yapıyorsunuz. Bütçeyi bir şekilde kullanıyorsunuz ve etkileri daha sonra ortaya çıkıyor.

Sayın Bakanım, İstanbul'un silueti değişti. Hani bizim başımızı öne eğecektiniz ya. Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki: "Bu binalar silueti değiştirdi. Orayı yıkın." Orayı da yıkamadınız. Yeşil alan yüzde 1'e düştü. Sizin başınız öne eğildi.

"Ankara'yı parsel parsel sattınız." diyen ben miyim, eski Başbakan Yardımcınız mı? Bizim değil, sizin başınız öne eğildi. Yazlık ve kışlık saraylar kimin başını öne eğdi, benim başımı mı öne eğdi? Oraya harcanan paralar benim mi başımı öne eğdi? Keşke eğse. Bakın, ben Hükûmet mensubu değilim. Benim başımın öne eğilmesi kimseyi etkilemez ama bir Maliye Bakanının başı öne eğilirse, o saraylara yaptığı masraflardan dolayı başı öne eğilirse bu ülkede çok insan acından ölür.

BAŞKAN - Sayın Atıcı...

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Mersin'de yatırım yaptınız, spor tesisleri yaptınız. Allah şahittir. İlk yağmurda ellerimizle götürüp oralara leğen koyduk, ilk yağmurda. Benim mi başım öne eğildi? Halkın parasını götürdünüz, orada çarçur ettiniz. Bir kere kullanılmak üzere millet portatif işler yaparken bir tesis kazandırdınız, sağ olun. Bir yağmurda tamamen çürüdü gitti. Benim mi başım öne eğildi? Güzelleştireceğiz diyorsunuz ya. Bu yaptıklarınızı size anlatmaya...

Peki, esas başınızı öne eğen ne, biliyor musunuz? Söz verip yapmadıklarınız. Şimdi de söz veriyoruz, yeşil alan, yemyeşil Ankara diyorsunuz ama söz verip yapmadığınız o kadar çok şey var ki. Bir yurdu bile çocuklarımıza çok gördünüz. Başınızı öne eğen çok şey var Sayın Bakan. Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri'yle vize krizi. Uzatmayacağım, dış politikada Irak ve Suriye'deki başımızı öne eğişleriniz. En son, yine, bu, Astana sürecinden sonra Esad'la tekrar bir arada oluşunuz. Bunlar hep Hükûmetimizin başını öne eğdi. Buna sevinemiyorum, Allah canımı alsın seviniyorsam.

BAŞKAN - Sayın Atıcı...

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Hükûmetin başı öne eğildiğinde vallahi sevinmiyorum. Eğitimde, FETÖ'yle olan ilişkilerde hep Hükûmetimizin başı öne eğildi. Keşke eğilmeseydi.

Son: İki gün sonra Saint Petersburg'a gideceğiz Parlamentolar Arası Birlik olarak, bunu da kayda geçirmek için söylüyorum. Sayın Meclis Başkanımız davetli ve davetli heyetle beraber bir özel uçakla gidiyor. Bizim tarifeli uçakla biletlerimiz alınıyordu. Birkaç gün önce haber geldi, Sayın Meclis Başkanı daha büyük bir özel uçak kiralamış ve bütün milletvekillerini eşleriyle beraber -geliyorlarsa eğer- o özel uçakla Saint Petersburg'a götürecek. Şimdi, ben de gideceğim. Desem ki "Tarifeli uçakla beni götürün." Gene maliyeye yük gelecek çünkü özel uçağı kiralamışsınız. Binsem o uçağa, utanıyorum, içim gidiyor. Şimdi, bakın, kimin başı öne eğildi? Benim yüreğim sızlıyor ya. Niye Saint Petersburg'a ben özel jetlerle gideyim ya. Yapmayın ya bunu, bunu yapmayın. Bir fizibilitesini yapın bu işin. Yani böyle bir şey olmaz Sayın Bakan. Bu hepimizi derinden yaralar. Vallahi de billahi de gitmesem mi diye düşünüyorum. Kayıtlara da geçirdim. Bu konudaki huzursuzluğumu dile getirdim. Muhtemelen diyorum ki bunlar bizi de o uçağa alarak yarın eleştiri yapmamızı mı engellemeye çalışıyorlar. Şimdiden eleştiriyorum. Keşke böyle olmasaydı.

Çok teşekkür ediyorum.