| Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 20 .11.2014 |
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İlk önce, bir vekilin veya bir insanın neyi savunup neyi beyan edip etmeyeceğine kendisi karar verir. "Başkası, şu şunu beğenmiş, bu bunu." Bu yanlış bir konuşma tarzı, bu üslubu arkadaşlarımızın düzeltmesini istirham ediyorum ben öncelikle...
Hemen, rapora ilişkin...
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) - Ben sizin muhalefetinizi söyledim zaten.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Benim böyle bir muhalefetim yok ki hanımefendi. Ben kendi muhalefetimi kendim söyleyeceğim. Benim sözcüm değilsiniz kardeşim, vekilim de değilsiniz.
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) - Yok hayır, ben sadece oradaki şeyinizi söyledim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Anladım da değerli kardeşim, ben kendi muhalefetimi söylerim. Ne olur ya, birisini de söylemeyin yani.
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) - Mahmut Bey, ben tartışmak istemiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Anladım ama yani tartışma yaratmayın. Ben sizi dinledim, siz de beni dinler misiniz önce. Önce ben sizi dinledim nezaketle, siz de dinlemeyi öğrenin bir zahmet.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, bu raporda, evet, anlatılanlarla ilgili olarak eksiklikleri ben söylemek istiyorum. İçişleri Bakanlığının oradaki Göç İdaresiyle görüşüldü, orada detaylıca bir rapor burada zikredilmemiş. Burada özellikle söyledikleri konu şu: Suriye'den gelenler, Türkiye'deki iç güvenlik nedeniyle Cezayir'e rahatlıkla gidebiliyor, oradan da Libya'ya çok rahat geliyorlar. Libya'dan bize göç dalgası çok fazla. Yani, bizim Türkiye'deki Suriye'den gelen... O sınır kevgir gibi deyim yerindeyse ondan şikâyetçi olduklarını belirttiler. Yani, bu konuda bizim sınır güvenliğimizden şikâyetçidirler.
İkincisi, şu konuda da memnuniyet duydular. Tabii, Türkiye'nin de o açıdan kendisine bir çekidüzen vermesi lazım: Efendim, Türkiye'nin göçmenlerin iadesiyle geri dönüş sözleşmesini imzalamakla çok mutlu olduklarını söylediler. Yani, bu bir nevi, Suriye-Türkiye üzerinden, Cezayir ve Libya'dan gelecek olan göçmenlerle ilgili Türkiye'ye geri göndermesi açısından yani kendi kişisel çıkarları açısından aslında mutlu olduklarını söylediler. Burada ayrıntılı yer verilmemiş raporda, keşke yer verilseydi.
Parlamentoda yapılan görüşmede -bilemiyorum, o bizim normal programımızın içinde olan bir programdı diye biliyorum- orada pek fazla, daha doğrusu, yer verilmemiş.
Cezaevinde yemek, elektrik, su bedelleri hükümlü ve tutuklulardan alınmıyor. Bizdeki -biliyorsunuz- alınıyor. Orada onu sorduğumuzda onun alınmadığını söyledi, o yer almamış.
Cezaevine ilk girdiğinde, kişilerin dosyadaki eğitim durumuna göre, hangi devletin vatandaşıysa o dilde, ona uygun 2 tane kitap bırakılır kapısına. Yani, en azından -kimseyi tanımıyor etmiyor- okuma açısından ama hangi devletin vatandaşıysa o dilden ve aynı zamanda eğitim düzeyine göre, eğitim seviyesine göre 2 tane kitap konuluyor kapısına, alıyorlar. Çünkü, biz orada dolaşırken kitabı görünce "Nedir bu?" İşte, konuyu bu şekilde bize izah ettiler. Bu, dosyada yok.
Raporun birkaç yerinde, özellikle şu dinî sembollerin cezaevinde bulunduğu yazılı. Arkadaşlar, ben orada bir dinî sembol bulmadım, göremedim cezaevinde yani cezaevinin içerisinde dinî semboldeki, ben onu görmedim ama arkadaşlar iki üç yerde ısrarla... Acaba Türkiye'de böyle bir uygulama mı yapmaya çalışıyorlar, o da ayrı bir sorun ama netice itibarıyla öyle bir dinî sembol bulmadım.
Kitaplar, evet, raporda günceldi, doğru ama şeyle ilgili, gazete ve dergi açısından... Arkadaşlar, bizim Türkiye'de düşünebiliyor musunuz? Biz İtalya dedik. Orada biz özgürlüğe sahip olan insanlar olarak da Türkçe gazete, dergi bulamadık ki cezaevinde... Ama temennimiz olması. Zaten Türkiye'deki cezaevlerinde de bu uygulama yer bulmuyor. Keşke Türkiye'de de biz bunu yapabilsek.
Gelelim, cezaevinde, evet, burada sürekli doktor ve hemşireden bahsedilmiş. Ancak, poliklinik düzeyinde ayrı var, bir de her branşta ayrı büyük hastane vardı cezaevinin içerisinde. Yani, o açıdan onu da arkadaşlarımız rapora eksik yazmışlar, onu da yazmak lazım, en azından geleceğe not düşme açısından. Yani, orada niye her branştan doktor var da Türkiye'de yok?
Türk vatandaşlarla görüştüğümüzde, tabii, oradaki çoğu hangi suçlarla ilgiliydi? Aşağı yukarı, kaçakçılıktı yani uyuşturucuydu, kadın ticareti, bunlardı. Burada aynı dili konuşabilenlerin bir arada olmaması sıkıntısı vardı. Sayın Başkanın Başkanlığında onu talep ettik. Orada dediler ki: "Biz mümkün olduğu kadar, imkânlar dâhilinde bir araya getirmeye çalışıyoruz." Bilmiyorum, tabii, bize o sözü verdiler. Sonradan, orada Konsolosluk temsilcisi de vardı, Başkanlık irtibata girdi mi, girmedi mi; onu buluşturdular mı, buluşturmadılar mı bilmiyorum ama öyle bir çaba ve gayret sarf edeceklerinin sözlerini bize vermişlerdi. Yani, temel hedef, aynı dili konuşabilen insanların bir araya getirilmesi.
Evet, burada, tabii, Türkiye'ye, kendimize ne pay çıkarabiliriz eksiklik ve fazlalık olarak? Mesela, 11818 Bilinmeyen Numaralar veya işte ambulans, ne bileyim, itfaiye, bu tür olaylarda personeli, daha doğrusu orada bulunan tutuklu ve hükümlüleri çalıştırıyorlar. Ancak, en azından dış dünyayla bağlantı, sosyalleşme açısından bu önemli bir adımdı kendimiz açısından.
Dinî ibadetlerle ilgili görüştüğümüz çocukların gayet rahat, odalarında Kur'an'ı da gördük yani çocuk şunu söyledi: "Bizim bu anlamda bir sıkıntımız yok." Hatta ilave etti. "Dinî bayramlarda gayet rahat -Konsolos da onu söyledi- cami hocası geliyor. Burada gayet rahat, dinî anlamda vatandaşlarımızın, Müslümanların yapmak istedikleri ne varsa bu konuda bunu yapıyorlar." dediler. Yani, dinî açıdan bir ayrımcılık yapmadıklarını söylediler bunu vurgulaya vurgulaya, oradaki bizim vatandaşlarımız bunu söyledi ama vatandaşlarımızın en büyük sıkıntısı dil bilmeme, iletişimin sağlanamaması. Bunu da -bilmiyorum- söz verdiler yapacaklarını ama ne aşamada şu anda, onu ben bilemiyorum doğrusu.
Bu anlamda bahsettiğim bu konularda rapor eksik ama bunun da düzeltilmesini ve ilavenin yapılmasını istirham ediyorum ben.
Evet, görüşmelerle ilgili şu var: Tabii ki suçları sınıflandırmışlar. Sınıflandırma neticesinde bizdeki mevcut olan, haftada on saatlik o görüşme saati vesaire, aylık on saatlik görüşme süresi, orada öyle bir sıkıntı yok. Çünkü, normal zaten, raporda da belirtilmiş. Belirli saat dilimleri arasında insanlar serbest, gayet rahat cezaevinin içerisinde dolaşabiliyorlar, konuşabiliyorlar, sohbetlerini yapabiliyorlar. Bu nedir? Tutuklu ve hükümlünün en azından enerjisini almış oluyor; sosyalleşme açısından, topluma yeniden kazandırma açısından faydaları olmuş oluyor.
İtalya'nın raporuyla ilgili bunu söylemek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.