| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 05 .10.2017 |
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bu tasarının hükümler dolayısıyla Anayasa'ya aykırı olduğunu bildirmek isterim. Anayasa'nın 87'nci maddesi bütçe yapma yetkisini Türkiye Büyük Millet Meclisine vermiştir. İstenen bu 37 milyar liralık ek borçlanma, ek bir harcama ek bir bütçe demektir, tek bir maddeyle geçiştirilemez. Hükûmetin bu borçlanmayı nerede kullanacağını bir bütçe disiplini içerisinde hakkın anayasal sahibi olan Türkiye Büyük Millet Meclisine yani bu Komisyondan başlayarak Genel Kurula götürmesi gerekmektedir ama "Ben yaptım oldu." Şeklinde bir maddeyle Anayasa'dan gelen yetkilerimizin iptal edilmesine hep birlikte karşı çıkmalıyız çünkü böyle bir usul yerleşirse gelecekte gelecek hükûmetler de aynı şeyleri yaparlar.
Değerli arkadaşlar, Hükûmet bizden 37 milyar lira ek borçlanma yapmak istiyor, bunun için bir kanun maddesiyle bizden kaçırmak istiyor. Bu 37 milyarı nereye kullanacaklar? Çünkü borçlanma belli, gelirler belli, giderler belli. Nerede, giderlerimizde mi artış var, gelirlerimizde mi düşüş var, nereye harcayacaklar bu parayı? Üstelik baktığınızda yani bütün limitler kullanıldığında 52 milyar liralık borçlanmanın üzerine hazine finansman programına bakıyorsunuz, en fazla 20 milyara ihtiyaç var, bu 17 milyarı ne yapacaklar, kalan 17 milyarı ne yapacaklar? Hazinenin açıkladığı borçlanma takvimi dışında borçlanma mı var? Zekeriya Bey sordu, "Bankada mı tutuyorsunuz?" diye; evet, Merkez Bankasındaki hesapta tutuyorlar. Millet kan ağlarken bu parayla ne yapılacak bunun açıklanması gerekmektedir. Maliye bürokrasisi bu işleri iyi bilen insanlardan oluşurdu. Şimdi duruma bakıyorum, ben Sayın Maliye Bakanına -sohbet ediyor gerçi ama yine ben Meclise hitap ediyorum- bir vergi müfettiş yardımcısı, değerli arkadaşlar, sayın iktidar milletvekilleri, muhalefet milletvekilleri, Twitter'da muhalefet milletvekillerine hakarete varacak şeyler yazıyor. Üzerine vergi müfettiş yardımcısı kimliğini Twitter'da yayınlıyor. Bizler, birçoğumuz Maliye denetim, Hazine denetim, denetim elemanı kökenliyiz, böyle bir şey mümkün değildi arkadaşlar. Bir denetim elemanının siyasilere hakaretamiz sözlere varacak şekilde, üstelik kimliğini belirterek, kimliğinin resmini koyarak bu tip şeyleri söylemesi mümkün değildi. CNN'den Nevşin Mengü'ye söylediği, çok özür dileyerek söylüyorum ama bilmeniz gerekiyor, "Gel benim çocuğumu taşı." diyecek kadar da hakaretamiz cümleler kuruyorsa devlet çökmüştür. Devlette böyle şeyler mümkün değildi Maliye bürokratları, buna izin verenler, Vergi Denetim Kurulu Başkanı, Maliye Müsteşarı, devlette böyle şeyler mümkün değildi. Bu vergi müfettişi yarın öbür gün denetime gidecek, kurumları denetleyecek, bunun siyasi bir tetikçi olmayacağını düşünebilir misiniz? Üstelik hesap açılma tarihi 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonraki günler. Ben görünce utandım çünkü ben devletin yetiştirdiği bir denetim elemanı olmakla, o disiplini almakla gurur duyardım. Devletin bu bürokrasileri, Maliye, Hazine, bankacılık, burada yetiştirdiği uzmanlar ve denetim elemanları devletin okuludur. Devlet yüzüstü çökertildi. Devlet çöktü, işte bu Maliye Bakanı yüzünden çöktü, Maliye Bakanının buna müdahale etmesi gerekiyor. Açıkça yazdım, nezaketli bir dille de yazdım. Böyle şey olabilir mi değerli arkadaşlar ya? Bir bürokrat siyasiye veya herhangi birine, hepimizi küçük düşürecek şekilde bu hakaretleri yapabilir mi, buna izin verilebilir mi? Ama bir başlarsanız buna bunun sonu gelmez. Hayat hep iktidar değildir, hayat bazen muhalefettir. O muhalefete düştüğünüz günlerde size biz izin vermeyiz, kim olursa olsun izin vermeyiz ama bu, örnek teşkil eder. Şimdi ben bakıyorum ekonomi bürokratlarının hâline, içler acısı. Ekonomi bürokrasisi devletin kurmay okulu olarak dizayn edilmişti. Şimdi ben maaşlarına bakıyorum, ücretlerine bakıyorum, hiçbir özlük haklarında ileri gidiş yok; diğer bütün bakanlıklarda, askerde, poliste, hukuk birimlerinde, yargıda ekstra artışlar oldu ama devletin ekonomi bürokrasisi çökertildi, fren olmasın diye çökertildi, devletsiz kalalım diye çökertildi, vergilerin hesabı sorulmasın, vergi disiplini sağlanmasın diye çökertildi. Üst düzey yöneticiler, çalıştığınız personele sorumluluğunuz var. Biz Hazinede defalarca gittik, o zaman Ali Babacan Bakandı, şimdi nerede? Yok. İbrahim Çanakçı Müsteşardı. "Yapmayın, etmeyin, çok kötü hâlde." demiştik. Çünkü bizleri o mesleklere aldıklarında "Sizler kamunun en yüksek ücretleriyle kamu adına çalışın..." Bizler sınavlarla girmiştik oraya. Sonra o sözleşmeyi bizden habersiz bozdular. Şimdi ben meslektaşlarımın hâline bakıyorum, içler acısı. İşte böyle vergi müfettiş yardımcılarına devlet emanet ve bu devlet sizin devletiniz falan değil, hepimizin devleti, siz emaneten yönetiyorsunuz ve yönetirken Anayasa'ya uygun davranmak zorundasınız, böyle bir lüksünüz yok. Türkiye ekonomisini getirdiğiniz yere bakınız. Size emanet edilen ve bedel ödenerek, krizlerden gelinerek, iktidar değiştirilerek size beş yıldızlı bir ekonomi emanet edildi. Beş yıldızlı derken kutsayarak söylemiyorum, çiftçinin, memurun, işçinin özelleştirmelerle hakları alınıp geçmişin hesabı kapatılarak size beş yıldızlı bir ekonomi devredildi. Küresel piyasalarda kulaklardan nakit fışkırıyordu sizin döneminizde. Her şeyi yapabilirdiniz. Geldiğimiz nokta da ne? Türkiye'nin özel sektör borçluluğu tarihî rekorunu kırdı, kamu borçluluğunu gizleseniz de artık gizleyemiyorsunuz, bütçe açık vermeye başladı. Eskiden cari açık verir, büyürdük; şimdi büyüyemememize rağmen cari açık vermeye devam ediyoruz. Döviz kuru ortada. Enflasyon, işsizlik; ikisini de birleştirdiğinizde sefalet endeksinde dünyanın üst sıralarındayız. En yüksek enflasyona sahip ülkelerden biriyiz. İşsizliği çözemiyorsunuz. Büyüttüğünüz ekonomi sadece yabancı şirketler ve bildiğiniz birkaç tane havuzcu şirketi büyütüyor. Memura verdiğiniz yüzde 3 zam. Enflasyon hedefini sadece memura tutturabiliyorsunuz, taban fiyatını vermediğiniz çiftçiye tutturabiliyorsunuz, desteklemediğiniz esnafa tutturmaya, yutturmaya çalışıyorsunuz. Nerede paralar? Havuzcu müteahhitlerde, üçüncü havalimanının müteahhitlerinde. Göz göre göre yolsuzluk yapıyor, hiçbirinizin gıkı çıkmıyor, hiç kimse bir şey demiyor. 4,5 milyar avro üçüncü havalimanında iki işlemde yapılan, kotun düşürülmesi, sürenin artırılması. 4,5 milyar avronun içinde 4 milyon 500 bin tane bin avro var. Toplam kamu personeli sayımız 1,5 milyon falan. Her birine 3 bin avro ikramiye verilebilirdi. Herkes sessizce bekliyor, ne olacak diye bekliyor.
Değerli arkadaşlar, bu ekonomiyi böyle götüremezsiniz. Bütün varlıkları sattınız. Herkes sadece özelleştirmeden bahsediyor, TOKİ'den sattıklarınız, arsa karşılığı sattıklarınız, Vakıflar Genel Müdürlüğünden, belediyelerden gidenler? Cumhuriyetin bütün mal varlığını sattınız, şimdi göz dikmişsiniz, meraları satmaya çalışıyorsunuz, lojmanları satmaya çalışıyorsunuz, müflis bir tüccarın eşinin alyansını satması gibi. Askerî alanlara göz dikilmiş durumda. Zaten asker de kalmadı sayenizde, önce Fetullahçılara verdiniz, sonra Fetullahçıları temizliyoruz diye Türk Silahlı Kuvvetlerinin beli kırıldı.
Şimdi elinizde bir TÜİK var. TÜİK'in istatistiklerine kim güveniyor? Hiç kimse arkadaşlar. Geliyor, yabancılar konuşuyor, bizler bakıyoruz, akademisyenler bakıyor; TÜİK'in istatistiklerine hiç kimse güvenmiyor. TÜİK'in yaptığı hesaba göre inşaat çok büyümüş, bütün her şeyimiz inşaattaymış. İnşaat büyüyorsa inşaat istihdamı niye büyümüyor? Yapı kullanım izin belgelerinde niye o kadar artış yok? Çimento Müstahsilleri Birliğinin açıkladığı çimento rakamlarına bakın. İnşaat çimentosuz, demirsiz yapılabilir mi? TÜİK yetkilisine soruyoruz, diyoruz ki: Bu millî gelir artışı nereden kaynaklandı? "Daha önce biz anket yapıyorduk -üstelik aynen kullandığı lafı söylüyorum- bu coğrafyanın insanları yalancı." dedi TÜİK Başkanı, siz de buradaydınız. Bu coğrafyanın insanları yalancıymış, anketlerde doğru söylemiyormuş, iş hacmini ve kârını düşük gösteriyormuş, gidip Maliyeye doğru söylüyormuş. Ya, arkadaşlar, buna kim inanır? Hem yalancılıkla suçluyorsun hem de Maliye Bakanlığına doğru söylemiş, devlet kayıtlarına göre bizim tasarruf eğilimimiz artmış. Nerede tasarruf eğilimimiz arttı ya? Elimizde mevduatlar var, mevduatlarda bir artış var mı? Borçta korkunç bir artış var, negatif tasarrufta korkunç bir artış var, bizim hesabımıza göre tasarruf çok artmış, inşaatlar artıyormuş, inşaatta büyüyormuşuz. Niye o zaman inşaatta istihdam artışı yok? İşçisiz mi büyüyoruz? Sorduğunuzda verimlilik artışı, AR-GE artışı. Ya, bakın Türkiye ekonomisine. AR-GE artışı, verimlilik artışı, inovasyon artışı hangi sektörde var, nerede var, hangi şirket yapmış? Sanayi üretiminde, sanayi stoklarında büyük düşüş var, bir OVP yapmışsınız evlere şenlik ya. Yapmayın ya, iktisat 4'üncü sınıf öğrencisine verseniz güler, böyle OVP mi olur? Orada Janet Yellen bağırıyor, diyor ki: Faizleri yükselteceğiz, o da yetmez, piyasadan dolar çekiyoruz. Bizim gibi borçlu ülkelere şunu diyor: Dolar artacak diyor, döviz yükselecek diyor; bizimkilere bakıyoruz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Erdoğdu, ek süre veriyorum, lütfen toparlayın.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - ...enflasyonun altında döviz artışı öngörüyorsunuz yani Türkiye'ye oluk oluk para akacak diye görüyorsunuz. Ya, hukuk olmayan bir ülkeye para akar mı? Böylesine devlet yönetimine para akar mı, kim gelir? Kim gelir? Sıcak para gelir. Sıcak para nasıl gelir? Fahiş faizle gelir. Faizlerimiz dünya ortalamasının çok üstünde arkadaşlar. Faiz öyle söyleyerek düşmez. Öyle OVP'de enflasyonu söyleyerek, ben söyleyeyim de insanlar enflasyon düşer beklentisine girsin, ona göre fiyatlarına zam yapmasın diye düşmez, çocuk aklı bu. Döviz kuru yükseliyor, girdi maliyeti yükseliyor, siz bir yandan vergileri yükseltiyorsunuz, enflasyon düşer mi arkadaşlar? Enflasyon düşmeyince faiz düşer mi? Tavuk-yumurta ilişkisi var.
Bakın, Türkiye ekonomisini bir iki yıl daha taşımaya çalışıyor olabilirsiniz, 2019 seçimini bir atlatalım diyebilirsiniz, atlatamazsınız ama bir de 2020 yılı var. Önünüzdeki kar topunu sizin gözünüz önünde ittiriyor Hükûmet ama o kar topunun içinde hep beraber yuvarlanıyoruz. Yukarı çıkarken düşeceğimiz yeri yükseltiyorsunuz.
Sizler milletvekilisiniz, ben sizin iş disiplininize karışmam ama siz müdahil olmazsanız, siz de çekinirseniz, bu iş alır başını gider. Sizin içinize siniyor mu sizin döneminizde bir vergi müfettişinin bana hakaret etmesi, kimliğini koyarak hakaret etmesi içinize siniyor mu? Sorun Maliye Bakanınıza böyle bir şey var mı yok mu? Bunu size göstereyim arkadaşlar, bu sizi küçük düşürür çünkü devleti yöneten görünen sizsiniz. Aynı şey bizim zamanımızda olsa yemin ediyorum gereğini yapardık. Niye yapardık biliyor musunuz? Devlet bu hâle düşürülmez diye yapardık.
Değerli arkadaşlar, şu kanunun içeriğine bir bakın Allah aşkına. Birçok yerde vergi indirimi... Ya, TÜRK TELEKOM batmış, TÜRK TELEKOM'u niye kurtarmaya çalışıyorsunuz? Gidin, Hariri'den parasını alın.
Şimdi, sizin bu eğitim projesi diye anlattığınız işin içine bir bakın, TELEKOM'a para kazandırma operasyonudur bu. Hazine paylarında getirilen şeye bakın, yüzde 15 Hazine payı var brüt satışlar üzerinden. Şimdi bu Hazineden alınıp Maliye Bakanlığına veriliyor. Detayını konuşalım, Hazine ne yazdı, Hazine ne dediğinizi yapmıyor? Bu şirketler tam hakkıyla ödüyor mu bunu? Siz tutuyorsunuz TÜRK TELEKOM'a kaynak aktar; işte, o eğitim projesinin satıcılarına para aktar; bankalara 2 puan vergi yükü koyup altında bir sürü gayrimenkulünü vergiden düşürerek en az 5 puanlık para kazandır, gel ondan sonra hepsini motorlu taşıtlar vergisine koy, garibandan, tütünü kâğıtla içen adamlardan parayı çıkarmaya çalış. Ya, tekel sektörünün yüzde 90'ı yabancılarda. Hani yerli ve millîydiniz ya? Öbür tütün yerli, şu sarma tütün yerli. Alamıyor ki adam, alamadığı için hepsi evinde Adıyaman tütününü, Malatya tütününü sarıyor.
Pancarda durum aynı değil mi arkadaşlar? Bizim şeker üst kurulunda, Amerikan Cargill şirketi yöneticisinin kamu kurumunun yönetim kurulunda ne işi var? Hani yerli ve millîydiniz ya, hiç mi vicdanımız sızlamaz değerli arkadaşlar? Getirdiler nişasta bazlı şekeri dayayıp nesillerimizi zehirliyorlar. Her sene Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 15 artırıyor. Ya, Avrupa çocuğuna yedirmiyor. Bizim bütün o dışarıdan aldığımızda nişasta bazlı şeker var. E, pancar üreticisini öldürmüşsün, bunlar bizim insanımız; tütün üreticisini öldürmüşsün, bunlar bizim insanımız ama söyleme gelince yerli ve millî. Değil arkadaşlar, yaptığımız işi... Bunu size biz anlatacağız çünkü bunu size anlatacak başka bir yer yok. Bunları beraber düzelteceğiz. Sizin biraz vicdanınız kanayacak, üzüleceksiniz. Tamam, kızıyorsunuz, anlıyorum ama bunları söylemek zorundayız, bizden başka söyleyen bir yer kalmadı ki.
Değerli arkadaşlar, bu torba kanunun vatana millete bir hayrı yoktur, Anayasa'ya aykırıdır. Geniş halk yığınlarına haksız vergiler koymaktayken bir sürü "swap" işleminden, "future" işleminden, borsadaki bir sürü işlemden sıfır vergi alıyoruz, sıfır stopaj alıyoruz; ya, biz müstemleke miyiz? Getirdiğimiz hâle bakın. Bütçenin gelirleri ve giderleri... Üçüncü havalimanının garantisi bütçede var mı arkadaşlar? Osmangazi'nin garantisi bütçede var mı? Gördük mü bu rakamı? Daha doğrusu, bütçe gördünüz mü siz? Bütçede bölgenize bir yatırım olduğunda sizin önünüze gelecek, bakacaksınız ne kadar harcanmış, nereye gidiyor çünkü siz milletin vekilisiniz. Size Anayasa bu yetkiyi vermiş, bunlara hesap soralım diye. Kötü olsun diye söylemiyorum, bunlar bizim düşmanımız değil, onlar bizim devletimizi yönetiyorlar ama doğru yönettiklerini ancak biz denetleyebiliriz. Bu hak elimizde mi? Sayıştayın beli kırılmış, hiçbir şeyi göremiyoruz; yolsuzluklar almış başını yürümüş. Bu gitmez, bu yürümez. Bunun yürümeyeceğini göreceksiniz.
Bakın, bu cemaatçiler çok güçlüyken onlara söylüyorduk, bin yıl daha iktidarda olacaklarını düşünüyorlardı, şimdi düştükleri hâle bakın. Birçoğu sizin arkadaşınız. Durumlarını görüyorsunuz, aynı duruma düşme ihtimaliniz var. Onun için yurtsever milletvekillerin, cesur milletvekillerin her an iftiraya uğrama korkusunu yenmesi lazım. Her an her birimize iftira atılabilir arkadaşlar, her an her birimize ama bu korkular bizim insanlığımızı kaybetmemize izin vermemeli.
Bakın, Nuriye ve Semih diye iki öğretmen var. Terörist de terörist, ya velev ki terörist, öldürmek mi gerekiyor? Teröristse delillerini koyun ortaya, hiçbir şey yok. O gün gittim, bir deri bir kemik, ölecek belli. Devlet olarak yaşatmaya çalışsak... Yine yargılayalım, yine gereğini yapalım. Tek istediği öğretmenlik, üstelik Mardin'in Mazıdağı'nda öğretmenlik istiyor. Gittim, ikna etmeye çalıştım, bana bir öğretmenlik anlattı, yemin ediyorum, ben olsam öğretmenler yerine, bu kadar güzel öğretmenlik anlattığı için ve bu kadar bedel ödediği için ödül veririm. Teröristse hukuki delillerini koyun. Mahkemeden kaçırmak için hapishaneden yoğun bakıma... Gidin kaldığı odayı görün. O kızın kapısında bir sürü erkek bekliyor. Ya, insanın zoruna gidiyor, tuvalet ihtiyacını görürken kapı açılır mı arkadaşlar. Bu zulümdür ya. Bu, kim olursa olsun zulümdür.
Kadınları başı örtülü, başı açık, şudur, şu görüşten, bu görüşten diye ayırmayacağız, bunlar bizim insanımız, yaşatmak zorunda olduğumuz insanlar. Ama geldiğimiz yerde öyle bir kutuplaştık ki burayla ora arasında büyük bir duvar var, birbirimizi duyamıyoruz. Bu duyamamanın sonu vatanın bölünmesidir. En büyük bölücülük sizinle bizim aramıza veya onlarla bizim, bizimle sizin, biz-siz-onlar diye ayırarak bu duvarların örülmesidir. Türkiye'nin durumu iyi değildir. Hepimizin torununun da geleceği bu topraklardadır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.