| Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 20 .11.2014 |
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında İtalya raporumuz uzun zamandır hazırdı ama Meclis çalışmaları nedeniyle bir araya gelememiştik. Öncelikle, "Neden İtalya?" diye soracak olursak İtalya biliyorsunuz, yasa dışı göçle mücadelede sorunlu bir alan olarak kabul edilen bir ülke. Aynı zamanda terör ve narkotik suçlarının yoğun olarak işlendiği ve bu tip tutuklamaların ve hükümlülerin yoğun yaşadığı bir bölge ve en önemlisi de İtalya'nın göç konusunda Türkiye'ye benzerliği nedeniyle ve Türk kökenli vatandaşlarımızın da İtalya'da tutuklu ve hükümlü olmaları nedeniyle burada bir inceleme yapma gereği hissedildi ve İtalya'ya Mayıs ayının başlarında gidildi.
Öncelikle, şunu söylememiz gerekir ki İtalya'da biz çok iyi bir şekilde karşılandık, gerek cezaevi yetkilileri gerek Hükûmet yetkilileri, Hükûmet üyeleri tarafından çok olumlu ve sıcak bir şekilde karşılandık. İki cezaevine gittik; Civitavecchia ve Rebibbia cezaevlerine gittik, orada gerekli bilgileri aldık. Yine, göçmenlerle ilgili göçmen bürosunun çalışmaları hakkında bilgiler aldık. Meclise gittik, Mecliste incelemelerde bulunduk ve yoğun bir şekilde, üç günlük bir çalışma ziyareti gerçekleştirdik.
Ben, tabii, uzun uzadıya size rapordan bahsetmek istemiyorum, hepinizin önünde var. Kısaca değerlendirme ve sonuç kısmından bahsetmek istiyorum.
Öncelikle heyet bütün ziyaret ve görüşmelerinde İtalyan yetkililer tarafından son derece olumlu ve misafirperver bir tavırla karşılanmıştır. İtalya çalışma ziyareti iki ülkenin dostluk ve işbirliği açısından faydalı oldu, biz buna inanıyoruz en azından.
Civitavecchia Ceza İnfaz Kurumunda yapıların çok katlı olmasının dış mekânlarda gerçekleştirilecek sosyal faaliyetlere erişimde engel oluşturduğu tarafımızdan gözlemlendi. Gerçi bizim üyelerimizden birisi, Sayın Mahmut Tanal, bunun çok güzel, çok olumlu olduğunu söyledi ama Türkiye'deki cezaevleriyle karşılaştıracak olursak -konserve tarzı cezaevi diyebiliriz oradakilere- katlı koğuşlar ve havalandırma yok, sadece koridorda dolaşma imkânına sahipler mahkûmlar. Dışarıya da çok sık aralıklarla çıkmaları ve hava almaları da pek mümkün gözükmüyor bu kalabalıklaşma nedeniyle. Bunu ben Türkiye'yle karşılaştırdığım zaman ve diğer arkadaşlarımız da çok da olumlu görmedik.
Yine, Rebibbia Ceza İnfaz Kurumundaki ceza infaz kurumu binası nispeten yeni olup binanın fiziki şartları olumlu karşılandı. Her iki ceza infaz kurumunda da kapasite fazlalığından kaynaklanan aşırı kalabalıklaşma sorunu var, çok ciddi bir şekilde bunu gözlemledik. Mevcut aşırı kalabalıklaşma, odalardaki yaşam koşullarını zorlaştırmanın yanı sıra mahpusların havalandırmaya çıkarılmasının, sosyal aktivitelere katılımının, kütüphaneden faydalanmalarının ve dış dünya ile temas kurmalarının mecburen kısıtlanmasını gerektiriyor kalabalıklaşma nedeniyle. Böylece kurumlardaki aşırı kalabalıklaşma zincirleme bir şekilde pek çok insan hakkı ihlalini de beraberinde getiriyor.
Civitavecchia ve Rebibbia Ceza İnfaz Kurumundaki mahpusların odalarında banyo yapma imkânı bulunmamakta, temizlik ihtiyacı dışardaki ortak banyolardan giderilmekte ki bu Türkiye'deki ceza infaz kurumlarıyla karşılaştırdığımız zaman büyük bir eksiklik olarak bizce değerlendirildi. Yine, odalardaki tuvalet ihtiyacı için kullanılan klozet ise duvarla ayrılmış ayrı bir bölümde değil, odanın içerisinde yer almakta. Bu durum kişilerin mahremiyetinin çok açık bir şekilde ihlalini de oluşturmakta. Buna karşın, oda kapılarının gündüz saatlerinde açık olması, mahpusların sosyalleşmesi açısından faydalı bir uygulama olarak görülebilir ama tabii ki bu güvenlik sorununu da beraberinde getiriyor. Çünkü, çok farklı suç gruplarından insanların bir arada olması, tabii bunların sosyalleşmesiyle beraber çok kalabalıklaşmanın getirdiği güvenlik problemleri de var, birbirleriyle kavga etmeleri açısından diye düşünülebilir.
Şeffaf camla görülebilen ve sessiz kamera kaydı alınan bir avukat görüş odası bulunması, ortak alanların yirmi dört saat süreyle kamerayla izlenmesi ve yine yirmi dört saat takip edilen bir müşahede odası bulunması ülkemizdeki uygulamalarla benzerlik teşkil etmekte.
Yetkililerden alınan bilgilere göre cezaevi polisi mahpuslar kuruma ilk geldiğinde ve başka zamanlarda gerek duyduğunda detaylı arama ve hatta ihtiyaç halinde çıplak arama yapabilmekte. Bu bağlamda ülkemizde sıkça eleştirilen bu durumun İtalya'da da uygulandığı gözlemlenmiştir.
Mahpusların aileleriyle görüşmelerinin huzurlu bir bahçe ortamında yapılabiliyor olması güzel bir uygulama. Özellikle biz gittiğimizde, Rebibbia Cezaevindeydi, güzel bir bahçe düzenlemesi vardı. Kilise vardı orada ibadetlerini yapmaları için, bayağı da büyükçe bir kiliseydi. O bahçenin içinde de banklar yapılmış, yeşillik içinde aileleriyle görüşebiliyordu mahkûmlar. Böylece mahpusların içinde bulundukları ağır psikolojik ortamdan uzaklaşmaları bir nebze de olsa sağlanmakta. Bunun tabii, ülkemizde de uygulanabilmesi bizim açımızdan da olumlu olur diye gözlemledik bizler.
Ziyaret edilen iki ceza infaz kurumunda da mahpusların önemli bir kısmını oluşturan Müslüman mahpusların ibadet ihtiyaçları için bir yer ayrılmamış olması din ve ibadet özgürlüğüyle bağdaşmamakta. Dediğimiz gibi, büyükçe bir kilise vardı ama biz özellikle Müslüman mahkûmlara sorduk: "Sizler ne yapıyorsunuz? Sizlerle ilgili bir bölüm ayrıldı mı ya da bir oda var mı ibadetlerinizi gerçekleştirebileceğiniz?" Olmadığı söylendi, kendi odalarında gerçekleştirdiklerini söylediler ibadetlerini.
Meslek edindirme ve tiyatro gibi sosyal faaliyetler yönünden her iki kurum da yeterli düzeyde çalışmalar yapılmakta olduğu gözlemlendi.
Cezaevlerindeki inceleme esnasında görüşülen mahpus Türk vatandaşlarının İtalyan ceza infaz kurumlarındaki idarecilerden ve cezaevi polisinin davranışlarından ve uygulamalarından herhangi bir şikâyette bulunmamaları bizce memnuniyetle karşılandı. Ancak, tabii ki en büyük sorun dil sorunu. Bu nedenle, mümkün mertebe iletişim kurmaya çalışıyorlar ama cezaevlerinde Türkçe kanallar izleyemiyorlar, diğer mahpuslarla iletişimde sorun yaşıyorlar. Mümkün mertebe, aslında aynı dili konuşanları bir araya vermeye de çalışmışlar gibi gözlemledik ama tabii ki çok yoğunluklu olarak değil. Genelde farklı ortamlarda bulunuyorlar. Bu da iletişim kurmalarına engel oluyor.
Gazete, dergi gibi imkânların da olmadığı söylendi. Tabii, bu şekilde bir imkân olabilirse çok daha uygun olacaktır.
İtalyan ceza infaz sistemindeki reform çabaları sonucunda infaz kurumlarının müdür ve ikinci müdür gibi üst yöneticilerinin hukuk fakültesi mezunu olmaları çok önemli diye düşünüyoruz ve özellikle kadınlar arasından seçilmiş olmasının cezaevi yöneticilerinin, uygulamada pozitif sonuçlar oluşturduğunu gördük. Hukuk fakültesi mezunlarının hukuki bilgileri, donanımları, aynı zamanda kadın bakış açısıyla cezaevlerindeki düzenin ve işleyişin sağlanması açısından gerçekten olumlu sonuçlar alınmış. Bunu da tabii ki Türkiye'de uygulayabilirsek ne mutlu. Çünkü, biz Türkiye'de ceza infaz kurumlarında çok fazla kadın idareci göremedik henüz.
İtalyan Ceza İnfaz Sisteminde mahpuslar üç şekilde sınıflandırılmakta. Bunlardan birincisi en tehlikeli olarak nitelendirilen mafya ve terör örgütü yöneticileri, ikincisi bu mafya ve terör örgütlerinin üyeleri, üçüncüsü ise diğer bütün suç tiplerinden tutuklu ve hükümlü olanlar. Özellikle mafya ve terör örgütü yöneticilerinin infazı çok yüksek güvenlikli olarak uygulanmakta. Diğer mahkûmlarla iletişime geçmeleri sağlanmamakta, özellikle yalnızlaştırılmakta ve sadece en yakın aile üyeleriyle görüşmeleri sağlanmakta. Bunun da rehabilitasyon ve onların çok tehlikeli suçlarının olması açısından doğru olduğu söylendi bize. Sosyal faaliyetlerden de kısıtlandıklarını gözlemledik özellikle bu mafya ve terör örgütü liderlerinin. Diğer üyeleriyle ilgili biraz daha esnetilmiş ama aynı şekilde, biraz önce söylediklerim de genel anlamda tutuklu ve hükümlüler için uygulamalar.
İtalyan ceza infaz sistemine yeni getirilen altı ay iyi hâlli olan mahkûmların cezasından yetmiş beş gün düşürülmesi uygulaması cezaevlerinde huzur ve asayişi sağlama açısından faydalı görüldü. Bu kapsamda Türk infaz sisteminde baştan yapılan infaz indirimi yerine hükümlünün iyi hâline bağlı olarak indirim yapılması daha uygun olacaktır diye düşünüyoruz. Çünkü, bu aslında suçluya bir anlamda da güvence getiriyor nasıl olsa indirim yapılacak diye ama cezaevlerindeki iyi hâli nedeniyle cezalarının indirilmesi çok daha doğru diye düşünüyorum, en azından ödüllendirme sistemi ve biraz daha rehabilitasyon açısından önemli diye düşünüyorum.
Yasadışı göçle mücadele konusunda İtalya Cumhuriyeti zor bir sınav vermekte, bunu özellikle gözlemledik. Özellikle Afrika ülkelerinden gelen çok sayıda göçmen var ve bunları -sizler de şahit olmuşsunuzdur birçok haber kanallarında, hatta belgesellerde bile izledik- denizin ortasında bırakılan göçmenler, boğulanlar, kurtarılamayanlar ya da kendi başına yüzüp karaya çıkanlar şeklinde gözlemledik. Bununla ilgili, özellikle, gittiğimiz Göçle Mücadele Kurumu vardı. Bunların çok donanımlı yeni gemiler aldıkları, göçmenlerin bu şekilde dışarıdan gelmesinin engellenemediği durumlarda en azından hayati koşullarının sağlanması ve risk almamaları noktasında gerekli çalışmaların yapıldığı söylendi. Bilemiyoruz, ne kadar başarılılar.
İtalya gibi, yasa dışı göç için transit ve hedef konumunda olan Türkiye'nin de özellikle Avrupa Birliği kurumlarında ortak hareket etmesi gerektiği düşüncesi var bizlerde. Bu kapsamda İtalya'nın Türkiye'nin Frontex'e dâhil edilmesi yönünde çaba sarf edeceği bilgisi memnuniyet verici bulundu bizim açımızdan.
İtalya özellikle Akdeniz'den büyük bir göç dalgasıyla karşı karşıya. Özellikle 2011 yılından sonra Libya insan kaçakçılığının ana kaynak noktası hâline gelmiş, yasa dışı göçmenler Libya'nın yansıra Eritre, Mali, Gambiya, Mısır ve Suriye vatandaşlarından oluşmakta, öte yandan Türk vatandaşı herhangi bir göçmenin bunların arasında yer almaması memnuniyet verici. Sadece Türk göçmenlerin İtalya'yı transit olarak kullandığı da biliniyor biliyorsunuz ama tabii ki diğer Afrika ülkeleriyle karşılaştıracak olursak onların durumlarının çok daha iyi olduğunu söyleyebiliriz.
Ayrıca yasadışı göçle mücadelede sorunlu bir alan olarak kabul edilen merkezlerin milletvekilleri başta olmak üzere basına ve sivil topluma açık olduğu bilgisi olumlu olarak değerlendirilmiştir.
Tabii, bu raporlar elinizde. İsterseniz görüşler de beyan edilebilir. Benim şimdilik söyleyeceğim bu kadar.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.