| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 10 .10.2017 |
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Öncelikle bütün eleştirilere ve değerlendirmelere teşekkür ediyorum, son derece önemli konulara değinildi. Bunları tabii Komisyonun tartışması ve buna göre de bir karar vermesi gerekiyor. Burada konuşmamda da başta ifade ettim, yapmaya çalıştığımız şey bugüne ait sorun oluşturan konularla ilgili belirsizlikleri ortadan kaldırıp daha öngörülebilir, belli sürprizlerin olmadığı, tarafların itilaflı olduğu konuların, farklı baktığı konuların net bir şekilde burada kamunun önceliklerini dikkate alarak belirlendiği... Çünkü sektör, mesela demin ifade edildi, "brüt satışlar" kavramı yerine "özel iletişim vergisi" matrahını talep ediyor. Baştan beri kendilerine de ifade ettik, burada yapılmış sözleşmede "brüt satışlar" kavramı esas alındığı için hiçbir şekilde bunu değiştirmemiz söz konusu olamaz. Ama "'Brüt satışlar' kavramına ne girer?" dediğinizde gerçekten, gerek ticari hayatın gerek ekonomik hayatın gerekse teknolojinin getirdiği çözümlemelerden kaynaklanan, çok farklı faaliyetlerden kaynaklanan "'Brüt satışlar' kavramına girer mi, girmez mi?" diye tartışılan konular var. Gerçekten yani bıçak sırtı konular, öyle de denilebilir, böyle de denilebilir. Sektör burada "brüt satışlar" kavramının büyük bir belirsizliğe ve öngörülemezliğe sebep olduğunu ifade etti ama burada hayır, "brüt satışlar" kavramıyla ilgili eğer bir belirsizlik varsa bundan sonra bu "brüt satışlar" kavramına ilişkin olarak Maliye Bakanlığının kendi mevzuatından kaynaklanan bir belirleme ve görüş verme yetkisi var, o zaman oraya yetki verelim. Bundan sonra herhangi bir şekilde bir tereddüt hasıl olduğunda da bu tereddüdü baştan giderecek bir mekanizma geliştirelim çünkü Hazine Müsteşarlığı tarafından hâlihazırda yapılan denetimler geriden geliyor. Dolayısıyla, geriden gelen denetimlerde, geriden birtakım raporlar yazıldığı zaman iş işten geçmiş oluyor. Yani burada kurmaya çalıştığımız, sözleşmeyle getirilen "brüt satış hasılatı" kavramını asla değiştirmemekle beraber uygulamadan kaynaklanacak sorunları çözüme kavuşturacak mekanizmaları getirmek, çözüm yolları getirmek ve sektörün ve kamunun da aslında... Yani, burada bir rapor yazıldığı zaman "Bu rapor bütün doğruların üzerinde mutlak doğrudur." kavramını kabul etmek mümkün değil. Bir rapor, yazılır, doğrusu vardır, yanlışı vardır; o, gerekli mekanizmalar içerisinde değerlendirilir, yargıda değerlendirilir. Bu açıdan burada, arkadaşlar bana göre ifade edemediler yeterince, tek tek örnek olaylar üzerinden belki Hazine Müsteşarlığı da verebilirdi, sektör de verebilirdi, brüt satış hasılatına nelerin girip girmediği konusunda gerçekten çok farklı örnekler var. Onların üzerinden tartışarak meseleyi çözüme kavuşturacak bir mekanizma kurma çabası içerisindeyiz.
Geriye dönük çözüme gelince de evet, yani bu tasarı, ifade ettiğim gibi, geleceğe dönük olarak bir sistem kuruyor, belirsizlikleri ortadan kaldırıyor, Kamunun da özel sektörün de arasındaki ihtilafları minimuma indirecek birtakım mekanizmalar kuruyor ama geçmişten gelen sorunlar var, davalar var, bunlar devam ediyor. Denilebilir ki: Ya, bırakın davaları devam etsin, sonuçlansın. Yıllardır bu davalar devam ediyor ne kamu için gerçekte tahsil edilen bir alacağa dönüşüyor ne de özel sektör için biten bir meseleye dönüşüyor; sürekli masada bekleyen, uzun yıllar boyunca devam eden konular. Yargılama süreçleri gerçekten çok yavaş işliyor ve çok uzun sürüyor. Bakın, "tahkim" dediğimiz müesseseye bağladığımız bir sözleşmenin bile Yargıtayda esastan görüşülmesinden bahsediyoruz. Bunlar önemli konular yani normalde tahkimle ilgili, özel kanunda çok açık bir hüküm vardır, hiçbir zaman için yargı aslına giremez yani uyuşmazlığın aslına ilişkin tahkim yetkisi varsa bunu tahkim heyeti kullanır. Ama gelinen noktada şu anda yargı, bu işin aslına giriyor; burada bir yaklaşım farkı var. Burada çok basit bir yaklaşım var, bunlar sizin, hepinizin bildiği ve geçmişte de birçok tasarıda desteklediğiniz çözüm önerileri. Nedir? Hazine payı bir kamusal yükümlülük, vergi yapılandırmalarını biz burada hep beraber yapmadık mı? Geçmişe dönük vergi ihtilaflarını çözüme kavuşturan düzenlemeleri Komisyon üyeleri olarak hep beraber geçirmedik mi? Geçirdik. Orada ne yaptık geçmişteki yargısal sorunlarla ilgili? Şöyle dedik: Yargıda bulunulan safhaya göre alacağın belirli kısımlarından vazgeçtik -bırakın- alacağın kendisinden vazgeçtik. Dedik ki: "Birinci derecede mahkemede eğer vatandaş kaybettiyse, kamu kazandıysa ikinci derecede işte yüzde diyelim ki 50'sini alırız. Vatandaş birinci derecede kazanmış, kamu kaybettiyse ikinci derecedeyse yüzde 20'sini alırız." Yani bırakın aslını, aslının belli oranlarından dahi vazgeçtik ve bütün yaptığımız yeniden yapılandırma kanunlarında ihtilaflı alacaklara ilişkin cezaların tamamından hep beraber -yani oluşan bir yaklaşım var, şu hükûmet, bu hükûmet demiyorum, bütün hükûmetler döneminde yapılan bir uygulama- bütün bu uygulamalarda vazgeçtik. Yine faizle ilgili, geçmişte yaptığımız yeniden yapılandırmalarda da faiz yerine yurt içi ÜFE'yi aldık ama bakın bu tasarıda aynısını yapmadık. Bu tasarıda dedik ki: Hayır yani bir ihtilaf da olsa, farklı farklı mahkemelerde de olsa burada alacağın aslından vazgeçmeyiz. Önceki yapılandırma kanunlarında yani burada diyelim ki... 3 şirketi savunacak hâlim yok, kendi hesaplarını kendileri versinler ama olaya kendi açımdan baktığım zaman, bundan önceki yapılan yapılandırma kanunlarında da hangi hükûmet olursa olsun, farklı hükûmetler aynı şeyleri yaptı, her defasında çok büyük şirketler de yararlandı bundan. Burada soyut bir norm yapıyoruz, 3 kişi bile yararlansa soyut bir norm yapıyoruz ve burada asla vergi alacağın, hazine payı alacağın aslından vazgeçmiyoruz. Dolayısıyla şunu söyleyeyim, burada sektör şuna karar verecek: Yani görüşmeler sırasında, diyelim ki çalışmalar sırasında sektör, önceki yapılandırmalarla ilgili aynı yaklaşımı talep etti, biz bunun asla mümkün olmayacağını kendilerine de ifade ettik, kanun tasarısını hazırlarken de bu şekilde çözümü getirdik; takdir Komisyonunuza ait. Dendi "Niye bunu getiriyorsunuz?" Evet, geçmişten yürüyen, uzun yıllardır devam eden, önümüzdeki yıllarda da kolay kolay bitmeyecek davaları bu yolla çözerek hazineye amme alacağını bir an önce tahsil etmeye çalışıyoruz. Önceki yeniden yapılandırma kanunlarına bakacak olursanız bu, önceki yapılandırma kanunlarından farklı olarak aslında kamunun daha lehine olan bir düzenleme, onlarla karşılaştırdığımız zaman arkadaşlar.
Üçüncü olarak, doğru, sözleşmeler yapılmış, 3 kat bir para cezası öngörülmüş, Sayın Bakanımız orada haklı yani buna itiraz etmek mümkün değil. Bir sözleşme imzaladıysanız bu sözleşmede de bir hüküm varsa, onu kabul ettiyseniz sonuna kadar gelmeniz lazım, burada bir şey yok.
BAŞKAN - O zaman 3 kalsın.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ama şunu söyleyeyim, demin ifade edildi, dendi ki: "Ya, vergi suçlarında da 3 kat oluyor." Orada bir bilgi eksikliği var anladığım kadarıyla. Biliyorsunuz, vergi alacaklarında vergi cezası iki türlüdür. Normal bir faturayı eksik düzenlemekten, hasılatı eksik kaydetmekten veya giderleri olduğundan daha fazla kaydetmekten dolayı bir vergi ziyaı olursa bu durumda vergi alacağının 1 katı kadar ceza kesilir. 3 katı ceza hangi hâllerde kesilir? "Hileli vergi suçları" dediğimiz hâllerde kesilir, sahte fatura düzenlerseniz, sahte fatura kullanırsanız, muhasebe hileleri yaparsanız öyle kesilir. Biz bu konuyla ilgili çalışırken bu konuya özellikle dikkat ettik.
Bizim Hazine Müsteşarlığındaki çalışmalarda gördüğümüz konu şu: Bugüne kadar yürüyen bütün davalar, aslında yoruma bağlı davalar. Yani şöyle bir işlem var, mesela iskonto, brüt satışlardan iskonto düşülecek mi, düşülmeyecek mi; ara bağlantı ücretlerinden -efendime söyleyeyim- brüt satıştan düşülecek mi, düşülmeyecek mi? Şimdi, baktığınız zaman "brüt satış" kavramı herhangi bir yerde açıkça tek tek kalem kalem sayılmamış. Bu sözleşmeler yapıldıktan sonra, sözlerimin başında da ifade etmiştim, teknoloji gelişmiş, çok farklı komplike ürünler çıkmış, bu ürünler farklı farklı aşamalarda iskontolara tabi tutulmuş, yeni birtakım işlemler gelmiş bütün bunlara dayalı olarak ve geriye giden ve gelen incelemeler bunlar yani "Ben bu ay yaptım, gelecek ay tespit edildi." değil, bu ay yaptım, dört yıl sonra gelip söylenen konular. Bütün bu ihtilafların biz yoruma dayalı konulardan olduğunu gördük. Herhangi bir şekilde hileli bir şekilde... Arkadaşlar varsa düzeltsinler, ben de öğreneyim, asla ona müsaade etmeyelim. "Hileli vergi suçları" dediğimiz hileli işlemlerden kaynaklanan alacak talepleri de değil bunlar.
Şimdi, Meclis olarak, Komisyon olarak, biz Hükûmet olarak size bunu getirdik. Karar vereceğimiz şey şu: Bu ihtilaflar devam ediyor, herkes kendi bakımından söylüyor, hazinenin kazandıkları var, kaybettikleri var, davalar devam ediyor, bu davalar belki de daha uzun yıllar devam edecek. Önceki yeniden yapılandırma kanunlarındaki yaklaşımlar gibi, hani onlara biz "vergi barışı kanunları" da dedik. Yani burada taraflar arasında devam eden bu meseleleri -efendime söyleyeyim- çözelim ve bu meselelerle ilgili davalar sonlansın diyelim mi? Ama bunu derken de hani şunu yapsak mesela: Sizin karşınıza sadece eski davaları çözecek bir maddeyle gelsek haklısınız. "Kardeşim sen geleceğe dair hiçbir çözüm getirmemişsin, ihtilafları çözecek bir sistem getirmemişsin, sadece bu vatandaşların vergilerini affediyorsun." derseniz haklısınız ama tasarı bir bütünlük oluşturuyor. Her bakımdan hem tereddütleri giderecek hem de ihtilafları giderecek yeni bir sistem kuruyoruz. Yeni bir sistem kurarken de eskiden gelen ve yoruma dayalı olan... Yani ben hiçbir hazine kontrolörü arkadaşımızın kasıtlı olarak bu raporları yazdığını, kötü niyetli olduğunu düşünmüyorum. Mali mevzuat böyle bir şeydir, bazen 2 tane mevzuatı yan yana koyarsınız bir denetim elemanı böyle der, öbürü böyle der, öbürü de böyle der. Kolay değil mali mevzuat, her şeyi baştan öngöremiyorsunuz ama netice itibarıyla bu davalar da karşılıklı savunmalara dayalı olarak bir noktaya gelmiş.
Sayın Vekilimiz Tamaylıgil sordu "Niye her yere Maliyeyi koyuyorsunuz?" Yani burada çalışmayı yaparken sektörün bana göre haklı olan şöyle bir talebi var: Tamam, biz bu ödemeyi yaptık, siz de bunu inceleyeceksiniz ama dört yıl geriden gelmesin, beş yıl geriden gelmesin, bir an önce bu incelensin. Hazine Müsteşarlığındaki hazine kontrolörü arkadaşlarımızın bu incelemeleri bu kadar hızlı bir şekilde yapmasının imkânı yok. Arkadaşlarımız farklı bir şey söylüyorlarsa memnuniyetle dinlerim yani orada bir sıkıntı yok. Ne yapalım? Maliye Bakanlığının yaklaşık 8 bin-9 bin denetim elemanı var, aslında Maliye Bakanlığı bu şirketlere zaten özel iletişim vergisi bakımından da sürekli bakıyor. Dolasıyla Maliye Bakanlığı eğer bu denetim yetkisini alırsa hemen özel iletişim... Çünkü şöyle olacak yeni sistemde artık: Bu ay parasını ödeyecek, üç ay içerisinde Maliye mutlaka oraya bir ekip gönderecek. Onlar altı ay içerisinde mutlaka o incelemeye başlayacaklar, bitirecekler. Dolayısıyla şöyle oluyor: Ocak ayındaki bir konuyu biz kasım geldiğinde bitirmiş oluyoruz. Dolayısıyla şirketler açısından da kamu açısından da bir kamu zararı varsa dokuz ay içerisinde ortaya çıkarıyoruz.
Şimdi, haklı olarak diyorsunuz: "Biz hâlâ 2013'ü konuşuyoruz." Peki, soralım yani, 2013'ün incelemesi yapılsaydı, o incelemeler o tarihte bitseydi, o alacakları ben o tarihte talep etseydim ve o tarihte davalar açsaydım daha iyi değil miydi? Yani geriden gelen incelemeler, yapılmayan incelemeler... Kimseyi suçlamıyorum, ne yapsınlar, imkânları o kadar, geriden geliyor. Dolayısıyla burada yaptığımız düzenlemede Maliye Bakanlığının bu kapasitesini değerlendirelim, Maliye Bakanlığı bu denetmeleri hızlı bir şekilde yapsın, varsa bir eksik ödeme, bunu en hızlı şekilde tahsil etsin diyoruz. Doğru, bir uzlaşma müessesesi getiriyoruz. Yine aynı yaklaşım söz konusu. Yani arkadaşımız bir açıklama yaptı, belki eksik bilgiden kaynaklanıyor. Yani "Uzlaşma müessesesi mali mevzuatta her tarafta var da bir tek burada yok." bilgisi doğru değil. Yani bizim vergi kanunları bakımından vardı, en son bunu Gümrük Müsteşarlığının alacakları için getirdik, dolayısıyla şimdi bir de hazine payları için getiriyoruz, hani o anlamda yanlış bir bilgiyi de düzelteyim.
Ama burada yapmak istediğimiz şu: Denetim birimi incelemesini bitirsin, raporunu bağlasın, eğer o aşamada bir itiraz varsa o denetim biriminde bir komisyon var, bu komisyonla kurum bir araya gelsin, bir uzlaşma görüşmesi yapsın, belki de yargıya hiç gitmeden o anda ihtilafı bitirip bir an önce kamu alacağını tahsil etme yetkisi var, onu söyleyeyim. Onun için bu çalışmaya başlarken... Türkiye'de ekmek kazanan, vergi veren her mükellef başımızın tacıdır yani ister yerli olsun ister yabancı olsun, böyle bir yabancı düşmanlığı psikolojisi içerisinde de değiliz. Bunların hepsi Türk kanunlarına göre çalışan, bu ülkeye vergi veren mükelleflerdir ve burada, bu tasarının hiçbir yerinde bu şirketlere bir kuruş dahi özel olarak bir imkân sağlamak, herhangi bir şekilde hazinenin bir alacağından vazgeçmek diye bir şey veya yaklaşım, öyle bir fikir asla söz konusu değil baştan itibaren.
Ben teşekkür ediyorum, Hazine Müsteşarlığındaki arkadaşlarımız gerçekten konularına çok vâkıflar, her bir konuyla ilgili çok teferruatlı çalıştılar. BTK'ya, Ulaştırma Bakanlığına teşekkür ediyorum, gerçekten bütün bu çalışmalarda bu maddeleri yazan teknik arkadaşların hepsi bu işi gerçekten bilen arkadaşlar, bu meselelerin geldiği sıkıntıları gören arkadaşlar ve o teknik çalışmalardan ortaya ne çözümler çıktıysa biz o çözümleri aldık, sizin huzurlarınıza getirdik yani siyasi bir komutayla, siyasi bir talimatla bir karar ve amaç güderek bunu yapmadık. Böyle bir yaklaşımı sadece bu sektör için değil her sektör için getirmek mümkün, yapmak mümkün. Yani meseleleri çözümcü bir yaklaşımla ortaya koyup burada çözme konusunda biz Komisyonunuza getirdik, her türlü isteyeceğiniz bilgiyi sonuna kadar paylaşmaya hazırız.
"Burada yaptığımız çalışmada 5 milyar liralık alacaktan vazgeçiliyor." Sözünü, kusura bakmayın, maksadını aşan bir ifade olarak görüyorum. Hiçbir şekilde bizim kanunlarımıza göre tahakkuk etmiş, kesinleşmiş alacağı belli olan bir 5 milyar lira yok. Dolayısıyla sorumlu siyaset anlayışı içerisinde hareket edeceksek, siyaseti de doğru bir zeminde yapacaksak maddenin özüyle ilgili bütün eleştirilere ve yaklaşımlara çok değer ve önem veriyorum. Bu eleştiri ve yaklaşımların geleceğini de bile bile bu maddeyi buraya getirmiş bir Bakanım, bunların da haklı ve değerli olduğunu, bu hassasiyetlerin önemli olduğunu da biliyorum. Ama kendi vicdanımda getirdiğimiz bu düzenlemelerde gerçekten ortadaki çözümlenemeyen sorunları çözümlediğimizi, ileriye dönük yeni bir öngörülebilir sistem kurduğumuzu, geçmişten gelen sorunları çözerken de diğer yeniden yapılandırma kanunlarına göre daha fazla kamunun lehine bir çözümle buraya geldiğini ifade ediyorum. Takdir Komisyonumuza aittir tabii ki, benim bunu söylemem haddimi aşmak anlamına gelir. Ama burada bu tasarıyı getirmemizin sebebini de inşallah bu çerçevede izah etmiş oluyorum. Her türlü soruya açığız, teknik, sorulabilecek her türlü bilgiyi vermeye de hazırız, onu da ifade edeyim.
BAŞKAN - Sayın Tamaylıgil'in bu Danıştay aşamalarıyla ilgili, Danıştay görüşüne ilişkin bir sorusu vardı Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Nedir o?
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - İmtiyaz sözleşmelerindeki Danıştay görüşleri neydi, bu mevcut imtiyaz sözleşmelerinde? Ortaya çıkan problemlerde Danıştay görüşleriyle uyan, uymayan hangi başlıklar vardı?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Arkadaşlarımız uygun görürseniz cevap versin, ben teknik bilgiye sahip değilim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.