KOMİSYON KONUŞMASI

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Bakanlığımızın görüşlerini sizlere aktarmak ve teklifin gerekçeleri hakkında değerlendirmeler yapmak üzere huzurlarınızda bulunuyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de Sayın Başkan gibi sözlerime başlarken Komisyonumuzun üyesi, Rahmetirahman'a kavuşan değerli dostum, kıymetli arkadaşım Abdulkadir Yüksel Bey'e Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum.

Başta ailesi olmak üzere, bütün milletvekili arkadaşlarımıza ve milletimize başsağlığı diliyorum. Allah mekânını cennet etsin inşallah, duamız da odur.

Bu vesileyle de Türkiye Büyük Millet Meclisimizin 26'ncı Dönem Üçüncü Yasama Yılının da ülkemize, aziz milletimize ve siz değerli milletvekillerimize hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyoruz.

Sayın Başkan ve çok değerli milletvekilleri; sizlerin de çok iyi bildiği gibi, kanunlar ve düzenlemeler bazen geleceğe dair beklentileri, birtakım tedbirler üzerinden, bazen de yaşanan gelişmeler ve ortaya çıkan yeni zaruretler sebebiyle güncellenmeye ihtiyaç duyarlar. Bu itibarla 21'inci yüzyılın başından itibaren hem yaşanan teknolojik gelişmeler hem idari kapasitemizde yaşanan değişimden ve büyümeden kaynaklanan ihtiyaçlar bizleri yasal mevzuat noktasında da bazı adımlar atmaya zorlamaktadır.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, internet yoluyla işlenen suçları düzenleyen 5651 sayılı Kanun ve diğer kanunlardaki bilişimle ilgili düzenlemeler teknoloji noktasından hareketle attığımız adımlardan sadece bazılarıdır. Yine, Türkiye'nin bölgesinde bir cazibe merkezi hâline gelmesi neticesinde 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, 6735 sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu gibi düzenlemeler de mevzuat noktasında attığımız adımlardan yine bazılarıdır.

Bu gelişmeler doğrultusunda değerlendirirsek hem dijital teknoloji kullanma oranımızın arttığı hem de talep ve ihtiyaçlarımızın değişime uğradığı nüfus ve vatandaşlık konusunda da yasal mevzuatımızda bazı güncellemeler yapmak, yaşanan sıkıntıları ve bürokrasiyi azaltmak artık kaçınılmaz hâle gelmiştir.

Bu noktada, izniniz olursa, kanun değişikliği teklifimizin genel çerçevesi hakkında biraz ön bilgiyi heyetinize arz etmek isterim.

Değerlendirmelerinize sunulan tasarımız temel olarak 3 kanunda yapılması öngörülen değişiklikleri ihtiva etmektedir. İlk olarak, Nüfus Hizmetleri Kanunu'nda 24 madde değiştirilmekte, 7 yeni madde eklenmekte, 2 maddenin kendisi ve 1 maddenin de 1 fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır.

İkinci olarak, Türk Vatandaşlığı Kanunu'nda 6 madde değişmekte, 1 yeni madde eklenmekte ve 2 maddenin 1'er fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır. Ve yine 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'da da 1 yeni madde ilave edilmektedir, 1 yeni maddenin görüşülmesi de biraz önce oylarınızla kabul edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, nüfus kütüklerinin güncelliği ve sürekliliği doğum, ölüm, evlenme, boşanma, tapu, miras gibi hayatımızın en kritik süreçlerine temas eden son derece önemli bir konudur. Söz konusu tasarıda elektronik ortamdaki aile kütüklerinde kişiye ait artık tek bir kayıt tutulacaktır. Kişi ve olayların kayıtlarının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasıyla ilişkilendirilmesi, nüfus kayıtları arasında gerekli bağların kurulması, mükerrer kayıtların önlenmesi ve tüm işlerde teknik denetim sağlanması amaçlanmıştır. Yine bu tasarıyla, teknolojik imkânlar da kullanılarak bürokrasinin azaltılması, hizmet sunumunda etkinlik ve verimliliğin artırılması, iş süreçlerinin basitleştirilmesi ve kısaltılması, kâğıt ortamındaki bazı hizmetlerin on-line olarak sunulması, fiilî durumlara hukuki işlerlik kazandırılması da bu tasarıyla aslen hedeflenmiştir.

Tasarının getirdiği yeniliklere genel çerçevede hep birlikte bakacak olursak, öncelikle bu tasarıyla hastanelere, mahkemelere, dış temsilciliklere ve evlendirme memurluklarına elektronik ortamda bildirme ve nüfus olaylarının tescili yetkisini veriyoruz. Bu sayede, adı geçen nüfus olaylarının nüfus müdürlüklerine gitmeye gerek kalmadan elektronik ortamda kolayca tesciline imkân sağlıyoruz.

Yine, günlük hayatta önemli sıkıntılara yol açan ciddi sorun alanlarından birisi de bu tasarıda ele alınmaktadır. Yazım ve imla hatası bulunan veya problemli isim ve soyadlarının artık mahkeme kararına gerek kalmaksızın değiştirilmesine imkân tanıyoruz. Bu sayede hem mahkemelerdeki iş yükünün azaltılmasını hem de mahkeme süreçlerinden kaçınmak için problemli durumun devamı gibi bir olumsuzluğun da önüne geçmeyi amaçlıyoruz.

Bir başka düzenleme konusu da boşandığı hâlde, mahkeme kararıyla kocasının soyadını kullanabilen kadınlarımızı ilgilendirmektedir. Yeni düzenlemeyle bu durumdaki kadınlarımız, istedikleri takdirde, sadece nüfus müdürlüğüne vereceği dilekçeyle mahkeme kararına gerek olmadan, evlenmeden önceki soyadlarını da yeniden alabilme imkânına bu tasarıyla beraber kavuşacaklardır.

Yine bir başka yenilik, göçmen olarak Türk vatandaşlığına alınan doğum yeri ve doğum tarihi hatalı olan kişilerin kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl içerisinde usulüne göre onaylanmış doğum belgeleriyle nüfus müdürlüğüne müracaatları hâlinde, mahkeme kararı aranmaksızın doğum yeri ve doğum tarihlerinin düzeltilmesi de yine yapılan bu değişiklikle mümkün olabilecektir.

On sekiz yaşını tamamladığı hâlde aile kütüklerine kayıt edilmemiş olan kişilerin anne ve babasından, bunların ölmüş olmaları hâlinde ise varsa kardeşlerinin tıbbi rapor ibrazı hâlinde, başka bir belge istenmeden tescil işleminin gerçekleştirilmesi yine bu tasarımızın getirdiği önemli yeniliklerden ve kolaylıklardan birisidir.

Tasarının getirdiği ve kamuoyunda belki de en fazla memnuniyet yaratacak olan bir diğer yenilik de kimlik paylaşım sistemi üzerindeki düzenlemedir. Bilindiği gibi, MERNİS olarak bilinen Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi kamudaki pek çok hizmetin daha iyi yapılabilmesi, gelişme ve değişimlerin izlenebilmesi bakımından elbette ki çok verimli olmuştur. MERNİS'teki nüfus kayıtlarına ilgili kurum ve kuruluşların anlık olarak ulaşabilmesi, kamu hizmetlerindeki etkinlik ve verimliliği daha da artıracaktır. Bu amaca yönelik olarak uygulamaya konulan Kimlik Paylaşımı Sistemi, kısa tanımı KPS ve nüfus kayıtları ilgili kurumların erişimine açılmıştır. Bu sayede ilgili kurum ve kuruluşların vatandaşların kimlik bilgilerine elektronik ortamda doğrudan ve hızla erişimi sağlanmış, nüfus kayıtlarının kurumlarda tekrar edilmesi ve oluşacak kaynak israfı önlenmiş, kurumların kendi veri tabanlarındaki bilgilerin güncellenmesi sağlanmıştır. Nüfus müdürlükleriyle kurumlar arasında kâğıt ortamında yapılan yazışmaları ortadan kaldırılmış, kuruluşların e-devlet yapısına dönüşümünün altyapısı sağlanmıştır. Bugün Kimlik Paylaşımı Sistemiyle adaletten maliyeye, sağlıktan sosyal güvenliğe, eğitimden askerlik hizmetlerine kadar her alanda verimlilik ve etkinlik sağlanmıştır. Bu sayede bürokrasiden kaynaklanan iş gücü, zaman kaybı ve vatandaşın da bürokratik meselelerle uğraşması ortadan kaldırılmıştır. Hâlen kimlik paylaşım sistemine bağlı olarak hizmet yürüten kurum ve kuruluş sayısı 2.020'dir, bu önemli bir rakamdır. Bu tasarıyla kamu kurum ve kuruluşlarının, üniversitelerin, noterlerin ve bankaların nüfus kayıt örneği, yerleşim yeri belgesi ve kimlik kartı örneğini vatandaştan talep etmeyip Kimlik Paylaşımı Sisteminden temin etmesi öngörülerek bu konuda vatandaşın zaman kaybını, gereksiz bir koşuşturmaya ve kâğıt israfına yol açan bürokratik işlemlerin tamamen ortadan kaldırılması hedeflenmiştir. Yani devletin bir cebindeki bilgiyi öbür cebine koyması için vatandaşı koşturması gibi bir uygulama artık sona ermektedir. Kamu kurumları ve noterlerce ölüm olaylarının tespiti de Kimlik Paylaşımı Sistemi üzerinden yapılacak olup ölüm, mirasçı bildirimlerinin vergi dairelerine -ki burası çok önemlidir çünkü bu veraset meselesini ilgilendirmektedir- vasiyetname sahibi kişilerin ölüm bildirimlerinin de noterlere kâğıt ortamında bildirilmesine ilişkin uygulama mücbir sebepler dışında sona erecek, bunlar da elektronik ortamda gerçekleşecektir. Tasarıda Kimlik Paylaşımı Sistemine yönelik olarak elbette ki veri güvenliği de dikkate alınmıştır. Bu amaçla Kişisel Verilerin Korunması Kanunu da göz önüne alınarak kanunun 45 ve 65'inci maddelerinde yapılan değişiklikler ve eklenen bir geçici maddeyle Veri Paylaşımı Kurumu oluşturulmuş, kimlik paylaşımına ilişkin esas ve usuller ile ücretlendirme yeniden bu kapsamda düzenlenmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine bu kanun değişikliğiyle getirilen önemli bir yenilik de doğum olaylarının tescilinde elektronik tescil imkânının getirilmesi olmaktadır. Bilindiği gibi, Nüfus Hizmetleri Kanunu'na göre doğan her çocuğun nüfus kütüklerine kaydedilmesi yasal bir zorunluluktur. Mevcut uygulamada doğum olaylarının tescili, resmî belgeye veya sözlü beyana göre yapılmaktadır. Ülkemizde hâlen doğum olaylarının yüzde 98'i sağlık kuruluşlarında gerçekleştirilmektedir. 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu'nda

her kişinin bir aile hekimi olması ve aile hekimlerinin görevleri arasında gebelerin tespit ve takibinin yapılması hususları da hüküm altına alınmıştır. Bu noktadan hareketle; doğumlarda sözlü beyanın araştırılması görevi mülki idare amirinin talimatıyla aile hekimlerine verilmiştir. Bunu tekrarlayayım: Bu noktadan hareketle; doğumlarda sözlü beyanın... Bugüne kadar sözlü beyan yeterliydi şimdi sözlü beyanın araştırılması görevi mülki idare amirinin talimatıyla aile hekimlerine verilmiştir. Böylece her sözlü doğum beyanının gerçek olup olmadığı araştırılacak ve sağlık kurumları dışında gerçekleşen doğum olayları aile hekimleri tarafından da böylece kayıt altına alınmış olacaktır. Getirilen düzenlemeyle sağlık kuruluşlarında dünyaya gelen ve adı konulan çocuğun doğum olayına ait bilgilerin MERNİS veri tabanına elektronik yolla tescil edilebilmesi; sağlık kuruluşlarında dünyaya gelen ancak adı konulmayan çocuğun doğum olayına ait bilgilerinin ise MERNİS veri tabanına yine

elektronik yolla gönderilmesi sağlanacaktır. Bu şu demektir: Çocuk doğacak, hastane elektronik ortamla bağ kurmuş olduğu nüfus genel müdürlüğü üzerinden çocuğun kaydını gönderecektir ve böylece aile bir belgeyle nüfus idaresine gitmek durumunda kalmayacaktır. Aynı zamanda, bunun üzerinden de yeni sistemimize göre, eğer çocuğun adı hastanede konulmamışsa çocuğun Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası verilecek ve yine soyadıyla beraber nüfus idaresine gönderilecek, sonra aile nüfus idaresine çocuğun isminin yazılabilmesi için müracaat edecektir. İkisi de kolay ve kabul edilebilir yöntemlerdir. Ve yine çocuğun kimliği de eğer nüfus idaresine hastaneden direkt olarak bildirilmişse ad ve soyad olarak da ailesine, bugün nasıl posta yoluyla gönderiliyorsa hiç nüfus idaresine ulaşmadan, çocuğun kimliğinin ailesine posta yoluyla intikal edilebilmesi şansına sahip olunabilecektir. Böylece, doğum olaylarının tamamen kayıt altına alınarak kayıtsız hiçbir kişi olmaması temel hedef olarak amaçlanmaktadır. Bir veri olarak paylaşmak isterim ki; 2006 yılında İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü ile UNICEF iş birliği çerçevesinde yapılan nüfus kaydına yönelik iletişim kampanyası ihtiyaç analizi alan çalışmasında, alınan yasal ve idari tedbirler sonucu özellikle kırsal kesimlerde doğumların zamanında tescil edildiği ve doğuma yönelik bir kayıt sorunu bulunmadığı görülmüştür. 2015 yılında tescil edilen doğum olaylarından yüzde 93,19'u kanuni süresi içerisinde, yüzde 3,97'si bir yıl içerisinde, yüzde 2,84'ü ise bir yıldan sonra tescil edilmiştir. 2016 yılı verileri de hemen hemen bu rakamlara yakındır hatta yasal sürede tescil daha da artmış, yüzde 93,19'dan yüzde 93,67'ye çıkmıştır. Bir yıl içerisinde tescil yüzde 3,70, bir yıldan sonra tescil ise yüzde 2,63 olmuştur.

Yine, yaptığımız değerlendirmeler ışığında Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun bazı maddelerinin de yeniden gözden geçirilmesi gereği doğmuştur. Bilindiği gibi, Türkiye'de çalışma izni ve Türkiye'ye yerleşme niyetini gösteren geçerli bir ikametle beş yıl süreyle kesintisiz olarak bulunan yabancıların Türk vatandaşlığına başvuru hakları bulunuyordu. Bu kapsamda doktor, mühendis, iş adamı veya bilimsel, teknolojik, ekonomik, sosyal, sportif, kültürel ve sanatsal alanlarda katkısı olan veya olacağı düşünülen kişilerin, faaliyetlerinin niteliği gereğince bu beş yıllık zaman zarfında yurt dışında kalabilme süreleri en fazla altı aydı. Yapılan değişiklikle bu süreyi dokuz aya çıkarmayı hedefliyoruz. Bundaki genel değişiklik düzenleme talebimiz de özellikle Nüfus ve Vatandaşlık İdaremize bu konuda yoğunlukla yapılan talepler ve esas itibarıyla bunun çok daha önce çıkmış olması, oysa yeni dünyada artık yurt dışına gidip gelmeler de çok daha rahatlıkla sağlandığı için bu imkânların biraz daha esnetilmesine yönelik bir talebin bulunmasıdır ve bu konudaki düzenlemeyi de bunun için kanun tasarısıyla beraber heyetinize sunmuş bulunuyoruz. Böylece Türkiye'nin ekonomik ve sosyal hayatına katkıda bulunabilecek yabancıların, vatandaşlığımızı daha kolay kazanabilmesine ait bir imkânı ortaya getiriyoruz. Bunun yanı sıra, hızla gelişen ve değişen teknoloji, ülkeler arası nüfus hareketlerinin de büyük bir hızla artmasına neden olmuştur. Bunun sonucunda, yabancıların kişisel hâllerine ilişkin birçok işlem yapılmaya başlanmıştır. Birçok ülkede olduğu gibi, Türkiye'de bulunan yabancıların da, nüfus müdürlüklerine müracaatları hâlinde nüfus olaylarına ilişkin formların tutulması bir yönünde düzenleme de yine bu tasarıda getirilen düzenlemelerden bir tanesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak, kamuoyunda yoğun olarak tartışılan bir düzenlemeye ilişkin olarak da sizleri bilgilendirmek isterim. Hâlihazırda belediye ve köy evlendirme memurlukları, nüfus müdürlükleri ve dış temsilciliklerimizde nikâh işlemi gerçekleştirilmektedir. 2017 yılı başında bugüne kadar 426.258 nikâh işlemi belediyelerimizdeki nikâh memurları tarafından, 3.212 nikâh işlemi nüfus müdürlüklerimiz tarafından yani nüfus müdürlüklerimizin kendileri tarafından -biliyorsunuz, bu İçişleri Bakanlığının yetkilendirilmesiyle gerçekleşen bir süreçtir- 16.543 nikâh işlemi muhtarlarımız tarafından, 19.979 nikâh işlemi de dış temsilciliklerimizde ve gemi kaptanı, pilot gibi yetkilendirilmiş kişiler tarafından gerçekleştirilmiştir. Şimdi, bu tasarıyla, bu gruplara ilave olarak il ve ilçe müftülüklerine de nikâh kıyma yetkisi ve görevi verilmektedir. Öncelikle şu noktayı açıkça ifade etmem gerekir ki, bu tasarıda yeni bir nikâh tarzı veya dinî nikâhın resmileşmesi gibi bir uygulama ve bir öneri söz konusu değildir. Yapılan işlem, mevcut resmî nikâh işleminin, kanunda belirtildiği şekil ve usulde, hatta nikâh kıyacak memurun giydiği cübbeye varıncaya kadar mevcut durumla aynı olacak şekilde, il ve ilçe müftülüklerine genişletilmesinden ibarettir. Ülkemizde resmî olarak tek bir nikâh kıyma şekli vardır ve bunun da kuralları Medeni Kanunu'muzda ve Evlendirme Yönetmeliği'nde açıkça belirtilmektedir. Medeni Kanunu'muz gereğince, evlenme iradesinin bizzat evlenecek kişiler tarafından, yetkili resmî memurun önünde açıklanmasıyla gerçekleşecek olan medeni evlenme, Türkiye'de yapılabilecek tek evlenme şeklidir. Medeni Kanunu'muzla evlendirme yetki ve görevinin belediye bulunan yerlerde belediye başkanına veya başkanın evlendirme işlemlerini memur ettiği görevliye, köylerde muhtarlara verilmiş olduğu bilinmektedir. 5490 sayılı Kanun'la belediye başkanı ve muhtarlar dışında İçişleri Bakanlığınca il nüfus ve vatandaşlık müdürleri ile nüfus müdürlükleri ve dış temsilciliklerine de evlendirme memurluğu görev ve yetkisi verilebilmektedir. Bugün sizlere sunduğumuz tasarıyla da il ve ilçe müftülüklerine de evlendirme memurluğu görev ve yetkisi verilerek bu saha genişletilmektedir. Yani nikâhın şekliyle ilgili bir düzenleme yoktur, sadece nikâhı kıyacak devlet memurlarına bir ilave söz konusudur. Türk Medeni Kanunu ve Evlendirme Yönetmeliği hükümlerine göre evlendirme memurunun kamu görevlisi olması zorunludur. Neticede müftülerin de devlet memuru olduğu elbetteki bilgimiz dâhilindedir. Her vatandaşımız kanuni şartlara uymak kaydıyla resmî nikâhını dilediği evlendirme memurluğuna kıydırma hak ve yetkisine sahiptir. İsteyen belediye evlendirme memurluğuna, isteyen nüfus müdürlüğüne, isteyen köy muhtarlığına, isteyen de il ve ilçe müftülüklerindeki evlendirme işlemlerini yaptırabileceklerdir. Bu tercih tamamen vatandaşımızın kendi arzusuna ve isteğine bağlıdır.

Ayrıca, evlendirme işlemleri belirli yasal kurallar ve formalitelere uyularak yapılabilen bir müessesedir ve tekraren ifade etmek isterim ki tasarıda buna ilişkin bir değişiklik de kesinlikle söz konusu değildir. Evlendirme işlemlerinde müracaattan tören yerine, düzenlenecek belgeden nikâh kıyacak memurun giyeceği cübbeye kadar belediye evlendirme memurunun uyguladığı, Türk Medeni Kanunu ve Evlendirme Yönetmeliği hükümlerini aynen il ve ilçe müftülükleri de uygulayacak, yapılacak evlenmeler hiçbir farklılık göstermeyecektir.

Yani özet olarak ifade edilmek gerekirse, yapılan bu düzenlemeyle nikâhın şekli değişmemekte, nikâh merasimlerinin mekânları değişmemekte, dinî nikâhla ilgili mevcut hükümler değişmemektedir. Sadece hâlihazırda nikâh kıyma yetkisi tanımlanmış devlet memurlarına il ve ilçe müftülerin de ilave edilebilmesinin önü açılmıştır.

Öncelikle sözlerimi tamamlamak üzereyim. Son ilave edilen ve Komisyonumuza teklif edilen Eyüpsultan'la da ilgili de birkaç değerlendirmeyi huzurunuzda ifade etmek istiyorum. Eyüpsultan bizim çocukluğumuzun geçtiği yerdir ve Eyüpsultan'ın ismi ben bildim bileli, çocukluğumdan itibaren, minibüsler de dâhil olmak üzere -ki İstanbul'u yakinen bilenler iyi bilirler- orada, Eyüpsultan'da yaşayanların da kendilerine ait değerlendirmeleriyle "Eyüpsultan" ismi olarak kullanılır. Biz Gaziosmanpaşa'dan Eyüpsultan'a giderken "Biz Eyüpsultan'a gidiyoruz." deriz. Burada Eyüpsultan'a giderken "Biz, Eyüp Sultan Türbesi"ni kastetmeyiz. Rami'yi tanımlarken "Nerededir?" diye, "Eyüpsultan" diye tanımlarız. Düğmeciler Mahallesi'ni tanımlarken "Eyüpsultan" diye tanımlarız. Alibeyköy'ü tanımlarken "Eyüpsultan" diye tanımlarız. Yeşilpınar'ı tanımlarken "Eyüpsultan'daki Yeşilpınar" diye tanımlarız. Yani bu tarihî bir isimdir ama arkadaşlarımın birisi söyledi diye karşılık olması için söylüyor değilim. Biz Fatih'e giderken "Fatih Sultan Mehmet'e gidiyoruz." diye tanımlamayız. Yani Fatih'i, Fatih'e giderken tanımlarız. Bir taraftan Drama'yı söylerken bir taraftan "Fatih" diye söyleriz. Diğer tarafları ifade ederken, Fatih'in tüm mahallelerini ifade ederken, Şehremini'yi ifade ederken "Fatih" diye tanımlarız.

Onun için Eyüp Sultan'ın kendi adına çok uzun yıllardan beri kanıksanmış, halk tarafından orada tanımlanmış, Eyüpsultan'ın dışında yaşayanların da orayı tarif ederken kendilerine ait bir değerlendirmesi vardır. Bu çok uzun yıllardan beri aranan, istenen, beklenen, oradan ifade edilen... Dönem dönem sizler de bilirsiniz ki birtakım NGO'ların, sivil toplum örgütlerinin bu böyle olsun diye de değerlendirdikleri, siyasilere taleplerde bulundukları, kendi bulundukları ortamda bunları değerlendirdikleri bir taleptir. Bu talebi de bir şekilde Komisyonumuz kendisinin gündemine almıştır. Olayla ilişkim açısından bunu da -metnimde olmamasına rağmen- heyetinize tekrar arz etmek istedim.

Bu vesileyle, tasarıya değerli katkılarınızı beklediğimizi ifade ediyor, bu tasarının özellikle ülkemizde uzun yıllardır gerek bürokratik meselelerle uğraşan, vatandaşımızı bir devlet kapısından bir devlet kapısına göndermemek üzere iyi bir şekilde tanzim edildiğini her birinize ifade ediyor, ayrıca gerek bilişimin gerekse teknolojinin bu tasarı içerisinde en yüksek şekilde kullanılabildiğini ve bundan da vatandaşlarımızın özellikle hayatının olağan akışı içerisinde çok kolaylıklarla karşılaşacağını ifade ediyorum. Hepinize çok teşekkür ediyorum. Gerek değerlendirmelerinizin gerekse tasarımızın ülkemiz için, milletimiz için, vatandaşımız için, hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, Sayın Başkanın şahsında tüm milletvekillerimize, burada bulunan değerli izleyenlere aynı zamanda da basın mensuplarına teşekkürlerimi sunuyorum, sağ olun.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, biz çok teşekkür ediyoruz.