KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri, değerli bürokrat arkadaşlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, değişik vesilelerle bütçeye, orta vadeli programa ilişkin özellikle makro kısımlarına hatta kamu maliyesi kısımlarına ilişkin değerlendirmelerimizi yaptık hem Genel Kurulda hem Komisyonda, makroya ilişkin değerlendirmemizi Kalkınma Bakanlığı bütçesinde de yapmıştım. Ben burada daha çok, biraz kamu maliyesi ama kamu maliyesi olurken de eleştiriden ziyade biraz risklere dikkati çekmek ve birkaç da öneride bulunmak istiyorum.

Malum, ülkemiz zor günlerden geçiyor, bunu hepimiz görüyoruz. Yani hem iç siyasette hem dış politikada hem ekonomide zorluklarımız var. "Nasıl?" diyeceksiniz, işte bir yanda PKK terör eylemlerini devam ettiriyor, FETÖ'yle mücadele devam ediyor, işte bütün kurumlara nasıl sızdığını hep beraber acı acı yaşıyoruz. Burada tabii ki bazı kurumlarımızın da mücadeleye zarar verecek tutum içerisinde olmaları da işi bir miktar zorlaştırıyor. Bir yanda, önümüzde, bugün Sayın Başbakan açıkladı, "Mart ayında referandum olacak." denildi, bunun belki piyasalar üzerinde belli ölçüde bir gerginliği olabilir. İş dünyasının tedirgin olduğunu biliyoruz. Ödemeler dengesi istatistiklerine baktığımızda yurt içerisinden yurt dışına para çıkışları var, kendi sermayemizin yurt dışına çıktığını görüyoruz. Dışarıya baktığımız zaman, maalesef, tabii, uzun süre Türkiye'nin dış politikası FETÖ'ye teslim edildiği için şu anda da onlar yurt dışında Türkiye'nin imajını bozacak şekilde çok güçlü bir siyaset yapıyorlar. Yani bunu gittiğimiz yurt dışı toplantılarında hepimiz görüyoruz, bütün arkadaşların da benzer tecrübeleri olduğunu dinliyoruz. Son, Avrupa Parlamentosu kararı, tamam, bir geçerliliği yoktur, kınıyoruz, katılmıyoruz ancak siyasi sonuçları doğurabilecek bir karardır. Bugün sabahleyin Avusturya'nın işte bir ambargo kararı var, Avrupa Birliğinin bakışı belli, yurt dışından gelen mesajlar bizi zora sokuyor. Bir yandan Suriye var. Suriye'de harekât devam ediyor, Fırat Kalkanı Operasyonu'nun 94'üncü günündeyiz. Orada biraz daha işin şekli de belki değişmeye başlıyor. İşte bir yandan dün şehitlerimiz vardı, Suriye rejimi taraftarları tarafından vurulduğu söylendi ama işin içerisinde Rusya var mı, yok mu belli değil. Yani şu anda en ciddi müttefikimiz olan ülkeyle bile belki işte 24 Kasımda uçak düşürülmesinin dün bize misilleme yapmış olabilir. Böyle bir tedirginlik içerisinde ülke. Irak belirsizliğini koruyor. Bu şartlar altında baktığımızda Türkiye hakikaten hem içeride hem dışarıda ciddi bir şekilde kuşatılmış durumda.

Şimdi, ekonomiye bakıyoruz. Son gelişmelere çok fazla girmeyeceğim, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak çarşamba günü bir grup önerisi de verdik, orada da konuştuk. Özellikle, son birkaç ayın veya üç dört ayın verilerine baktığımızda hakikaten ekonomik verilerin tamamında ciddi bir bozulma var Sayın Bakanım, bunları hepimiz görüyoruz. Şimdi, özellikle, kurun gidişi çok tehlikeli. Sadece kurda değil tabii, üretimde, istihdamda, güven endekslerinde, protestolu senet, çeklerde falan son aylarda hepsinde bir sıkıntı var, bir bozulma var.

Orta vadeli programın veya bütçenin makroekonomik hedefleri şu andan itibaren bir miktar... Tabii ki, ben, bunu, revize edilsin falan anlamında söylemiyorum ama bu tespiti yapmak adına şimdiden bazıları geçersiz olmuş durumda daha program çıkmadan veya bütçe çıkmadan. Dolayısıyla, burada sıkıntılarımız var. En son, BETAM (Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi) 2016 yılına ilişkin büyüme tahminleri açıkladı; 2,6; üçüncü çeyrek büyümesi 0,1. Yani, bunlar hakikaten sıkıntılı şeyler. Önümüzde FED kararları var. 2017 küresel koşullar açısından bugünden daha iyi fırsatlar sunmayacak bizim için, önümüzde bunlar var. Ama bir yandan da baktığımızda, işte, mesela, kamu maliyesinde 2015'e göre 2016 yılında -hangi göstergelere bakarsanız bakın kabaca- bütçe dengelerimizin, kamu dengelerimizin veya genel devlet dengelerimizin, millî gelirin 2 puanı kadar bozulduğunu görüyoruz. Bir yandan da maliye politikamızda böyle bir gelişme var.

Şimdi, en temel, benim en çok üzerinde durduğum konu bu yurt içi tasarruf meselesi: Yüzde 13,5. Hükûmet "Yüzde 13,5'a düşecek 2016'da." diyor. Bu şunun için önemli. Yani, mesela, kurdaki... Bakın, dolar kurundaki etkilenme veya Amerika'daki olaylar bizi Meksika kadar ilgilendiriyorsa... Trump, Meksika'ya ne dedi? "Oraya duvar öreceğim." dedi. Yani "Meksika'nın boğazını sıkacağım." diyor. Biz hemen hemen Meksika'yla aynı ölçüde bundan etkileniyoruz. Bunun da temelinde, bizim dış kaynağa olan bağımlılığımız var. Yani, dolayısıyla, yapmamız gereken şey çok basit. Dış kaynağı olan bu ülkenin bağımlılığını... Hem uzun dönemde zaten yapılması lazım, Hükûmetin de politikaları da bu yönde. Uygulamaları değil, politikaları, politika dokümanlarında hep bu var, uygulamalarda pek bunu göremiyoruz. Ama hakikaten bunu yapmak lazım, bunu kısa dönemde de yapma ihtiyacımız var. Bunun yolu da... Yani, dış kaynak ihtiyacı nedir? Tasarruf-yatırım farkı. Yani, basit bir özdeşlik. Ya tasarrufu artıracaksın ya yatırımı kısacaksın. Yatırımı kısmak doğru mu? Değil. Hatta, mümkünse yatırımı artırmamız lazım. Çünkü, talepte olası bozulmaları yatırım tarafından... Yani, ülkenin önümüzdeki dönem için büyüme potansiyelini de artıracak üretken yatırım tabii ki. Yani konuta, AVM'ye para yatıralım anlamında demiyorum, üretken yatırımlara kaynaklarımızı kanalize edecek işleri yapmamız lazım.

Dolayısıyla, en son söyleyeceğimi en baştan söyleyeyim. İşte, ekonomide büyüme biraz daha yavaşlayınca belli sektörler tabii ki Hükûmete, gelecek, ilk önce de size, Maliye Bakanlığına gelecek "Şu maliye politikasını biraz daha genişletin, belli sektörlere vergi kolaylıklar getirin." şeklinde. Bu son derece yanlış bir politika olur. Tam tersine, şimdi, bakın, 2017 yılında genel devlet faiz dışı harcamalarının 3 puan artmasını öngörüyorsunuz; 38,2'den 41,2'ye çıkacak, 3 puan. Yani, hiçbir hükûmet, hiçbir devlet bir yılda faiz dışı harcamalarda 3 puanlık artışı normal şartlarda, normal bir ekonomide, az önceki bahsettiğimiz iç-dış konjonktürdeki olumsuzluklar hiç olmasa bile, bunu telafi etmesi mümkün değil, daha doğrusu bunu absorbe etmesi mümkün değil. Dolayısıyla, burada mutlaka çok dikkat etmemiz lazım. Yani, bunu bir muhalefet partisi milletvekilinin söylemesi kolay bir şey de değil ama benim net söyleyeceğim bir şey: Kamu harcamalarında bir miktar disipline edici davranış içerisine bugünden itibaren girmeniz gerekir diye düşünüyorum. Yoksa bu türbülans bizi çok sıkıntıya sokacak. Bu ülke ikiz açığı asla kaldıramaz. Bakın, cari açık düşmüyor. Şimdi, manşet rakamlara bakıp "Cari açık düşüyor." gibi birtakım şeyler çıkıyor ama biraz analiz ettiğimizde cari açıkta bir düşüş yok. Ben bunları Kalkınma Bakanlığı bütçesinde teferruatlı bir şekilde anlattım, merak eden arkadaşlar oradaki tutanaklardan bakabilirler. Dolayısıyla, cari açık düşmüyor. Bütçe açığını zaten belli ölçüde 2015'e göre 2016'da bozmuşuz. Tamam, bütçe dengelerini bozmuyoruz ama kamu harcamalarında artış var. Eğer biz o paraları harcarsak harcamalarımız tutar ama gelirlerimizin tutup tutmayacağı konusu çok meçhul. Dolayısıyla, 2017'de bütçe açığının biraz daha artması gibi bir durumla karşılaşabiliriz. Bunun detaylarına ilişkin çok şey söylenebilir ama Sayın Bakanın da sözünü aldığım için ben buraları fazla uzatmayacağım.

Dolayısıyla, kamu harcamalarını gözden geçirici bir şekilde meseleye bakmamız lazım. Bu kamu-özel iş birliği projelerinin... Bakın, bunun hem riskleri açısından hem kamuya getirecekleri yükümlülükler açısından hem de... Dışlama etkisi var. Yani, eğer, bizim bir sanayi firmamız -şimdi, herkes inşaatçı oldu- bir yerde bir kamu yatırımına, kamu-özel iş birliği projelerine giriyorsa Sayın Bakanım, bu kendisinin yapacağı bir imalat sanayisi yatırımından vazgeçiyor demektir. Yoksa, bu kadar büyük projelere rağmen Türkiye'nin toplam yatırımları niye artmıyor? Yüzde 19 bizim yatırımlarımız. Türkiye en kötü yıllarında millî gelirinin yüzde 19'u kadar yatırım yaptı. Dolayısıyla, bu PPP'lerin imalat sanayisini çok ciddi bir dışlama etkisi var. Bunu mutlaka görmemiz lazım. Belli bir sermaye var, belli bir birikim var, insan gücü var, bunu bir yere yatıracak. Biz, işte, önüne bir Boğaz Köprüsü veya ne bileyim, üçüncü havalimanı, bilmem ne koyarsak onu yapıyor veya hastane yap dersek onu yapıyor; değilse, gidecek, işte, elektronikte yatırım yapacak, bilmem nerede yapacak. Bu dışlama etkisini mutlaka görmemiz lazım. Üretim ciddi şekilde daralıyor. Bakın, imalat sanayisindeki son yedi aydaki -buralara girmeyecektim ama- datasının 5 tanesi negatif. Yani, bir önceki aya göre 5 tanesinde düşüş var, sadece 2 tanesinde pozitif var. Dolayısıyla, iş dünyasını rahatlatmamız lazım. Bir an evvel bu ülkede olumsuzlukları giderecek, hukukun üstünlüğünü hâkim kılacak -efendim, neyse- demokrasiyi geliştirecek veya iş dünyasına güvence verecek şu beklentileri...

Bakın, biz, bu FETÖ'yle mücadeleye en fazla taraftar olan siyasi partiyiz, bunu söylemeye gerek yok ancak hakikaten bu işe bulaşmamış insanlar da tedirgin oluyor, yatırım yapmıyorlar, sermayelerini dışarıya kaçırıyorlar. Yani, bir süre sonra bu ülkede servet el değiştirecek, bunu görmemiz lazım. Sizin de Hükûmetiniz bu konuda mutlaka tespitlerini yapıyordur ama ben de bir milletvekili olarak bunların bir kez daha bu konuda ikaz edilmesinin doğru olacağını düşünüyorum.

Daha fazla detaya şimdi girmeyeceğim.

Reform...Tabii, reformu hep söylüyoruz zaten. Reformların yapılması lazım. Nelerin yapılacağı belli, politika dokümanlarınızda bunların hepsi var ama bunları, bu reformları yapacak iradeyi bir an önce Hükûmetin göstermesi uygun olacaktır diye düşünüyorum.

Hepinize çok teşekkür ediyorum.

Sağ olun.